Kürt özgürlüğü ve barışı öz savunmasız olmaz

Selahattin ERDEM yazdı —

  • PKK nereden doğdu? PKK yokken Kürtlere neler yaptınız? PKK silahsızlandırılır ve dağıtılırsa, o zaman Kürtlere ne yapacaksınız? Acaba geçen yüzyıl boyunca yaptıklarınızı mı sürdüreceksiniz? Sizin bu katliamcı saldırılarınız karşısında Kürtler kendilerini neyle ve nasıl koruyacaklar? Öz savunmaları olmadan nasıl var olup özgür yaşayacaklar?

Tarihi gerçekleri yine tarihin derinliklerinde bırakarak, 1925 yılından bu yana son yüz yılda Kürdistan’da yaşananlara kısaca baktığımızda göreceğiz ki, dört parça Kürdistan’da Kürt halkı tam bir katliam ve soykırım yaşamıştır. On binlerce değil, yüz binlerce değil, neredeyse milyonla ifade edilecek sayıda şehit vermiştir. Kürt olarak kendi topraklarında özgürce yaşamak istedikleri için insanlar darağacına çekilmiş, kurşuna dizilmiş, uçak ve top bombardımanında katledilmişlerdir. Ana karnındaki bebeden seksenlik dedelere kadar herkes söz konusu katliama maruz kalmıştır.

29 Ekim 1923 tarihinde devlet kuruluşunu ilan edip 1924’te anayasayı değiştirerek Kürt halk varlığını yok sayıp yok etmeyi amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Şubat 1925’ten itibaren harekete geçerek Amed, Bingöl, Dersim ve Serhat başta olmak üzere Kuzey Kürdistan’ın her yerinde peş peşe katliam saldırıları düzenlemiştir. “Şark Islahat Planı” çerçevesinde “Kürtçü, bölücü, haydut, şaki” dediği Kürt halkını güya ‘medenileştirmeye’ çalışmıştır. Dersim’de ve Zilan Deresi’nde tam bir soykırım uygulamıştır. 1925-1940 yılları arasında tam 15 yıl boyunca sürdürülen bu katliam saldırılarının kurbanlarının sayısı halen bilinememektedir.

Aynı dönemde İngiltere’nin ve daha sonra oluşturulan Irak Yönetiminin Güney Kürdistan’da yürüttüğü katliamlardaki kurban sayıları da tam olarak bilinmemektedir. Saddam Hüseyin Yönetimi’nin kimyasal silahla gerçekleştirdiği Halepçe soykırımı ve Enfal katliamlarının acısı geçen yıllara rağmen halen azalmamıştır.

Geçen yüzyıl Doğu Kürdistan’da da İran Devleti’nin katliamcı saldırılarıyla geçmiş, tıpkı Kuzey Kürdistan’da olduğu gibi burada da Kürt Liderleri idama varan saldırılarla katledilmiştir.

Çok tartışılmakta olan PKK Direnişi, işte tüm bu soykırımcı saldırı ve katliamlara karşı Kürt halkının varlığını ve özgürlüğünü amaçlayan bir öz savunma hareketi olarak doğup gelişmiştir. 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesinden bu yana geçen 45 yıllık süre içinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürt halkına karşı katliam saldırıları “PKK terörüne karşı” olma adıyla yürütülmüş ve halen devam etmekte olan bu saldırılarda 60 binden fazla Kürt katledilmiştir.

Buna ek olarak, 3 Ağustos 2014 tarihinde DAİŞ çeteleri Şengal’deki Êzîdî Kürt halkına karşı soykırım saldırısı düzenlemiş, binlercesini katletmiş ve topraklarından göçertmiştir. 2014’ten bu yana DAİŞ saldırılarına karşı yürütülen direnişte Rojava Kürdistan halkı 12 bin civarında şehit vermiştir.

Görüldüğü gibi, geçen yüz yıl boyunca geliştirilen sömürgeci ve soykırımcı saldırılar nedeniyle dört parça Kürdistan tam anlamıyla kan gölüne dönmüştür. Kürt halkı her gün bedel ödeyerek ve direnerek varlığını korumaya ve özgürlüğünü kazanmaya çalışmıştır. Bugün hala yaşayan bir Kürt halk varlığı söz konusu ise, çok açık ki bu durum her gün verilen bedel ve gösterilen direniş sayesindedir.

Peki bütün bunları burada niçin yazıyoruz? Kuşkusuz geçen yüz yıl boyunca yaşanan acıları tazelemek için değil. 28 Aralık 2024 tarihinde DEM Parti Heyeti’nin İmralı’da Önder Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşme ardından Türkiye’de yaşanan tartışmalara ışık tutmak açısından belirtiyoruz. Gerçi bu tartışmalar 1 Ekim 2024 tarihinde Devlet Bahçeli’nin beklenmeyen açıklaması ardından başlamış, 23 Ekim günü DEM Parti milletvekili Ömer Öcalan’ın Önder Apo ile yaptığı görüşme ardından yoğunlaşarak devam etmişti. Biz o zaman tartışmalarda ortaya çıkan eğilimleri üç kategoride değerlendirmiştik: Demokratik eğilimi nedeniyle Kürt sorununa gerçekten çözüm arayanlar, sömürgeci-soykırımcı zihniyeti ve siyaseti olduğu gibi sürdüremedikleri için yeni yöntem aramak zorunda kalanlar ve mevcut çatışmadan çıkar sağlayan savaş rantçıları!

Şimdi 28 Aralık tarihli görüşme ardından hem tartışmaların çok daha yoğunlaştığı görülüyor ve hem de söz konusu eğilimler çok daha açık olarak ortaya çıkıyor. Burada bir kez daha belirtelim ki, 23 Ekim ve 28 Aralık tarihli görüşmeler, 10 Ekim 2023 tarihinden bu yana Kürt halkının ve dostlarının yürüttüğü Küresel Özgürlük Hamlesi sayesinde ve hamlenin yarattığı sonuç olarak gerçekleşmiştir. Bu nedenle, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele eden herkesi bir kez daha selamlıyor ve söz konusu başarılarını kutluyoruz. Bir kez daha görüldü ki, direniş başarı yarattı ve bizi zafere götürdü. O halde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi’ni zayıflatmamalı, hiçbir zaman ve asla rehavete düşmemeli ve her zaman yeni yöntemlerle özgürlük mücadelesini daha da geliştirmeliyiz.

28 Aralık tarihinden bu yana yoğunlaşarak süren tartışmalara gelince, her şeyden önce belirtelim ki biz Kürt sorunu etrafında yürütülen tartışmalara karşı değiliz ve bundan rahatsızlık duymuyoruz. Tersine sorunun tartışılmamasına karşıyız, tartışılmamasından ve tartışmaların yasaklanmasından rahatsızlık duyuyoruz. Çünkü sorunların ancak tartışılarak çözüleceğine inanıyoruz. Fakat elbette tartışma var çözüm yolu açar, tartışma var çözüm yollarını kapatıp imkânlarını tüketir.

Türkiye’de yürütülen tartışmalar içinde Kürt sorununa çözüm arayan dürüst ve samimi yaklaşımlar kuşkusuz var. Bunlar demokratik çevrelerden ve gerçek Türkiye yurtseverlerinden geliyor. Bu tür tartışmaları önemsiyor, yapanların geçmiş kimliğine bakmadan dikkatle takip etmeye çalışıyoruz. Kürt sorununun ve ondan doğan savaşın acı ve zorluklarını yaşamış olan bu çevrelerin artık soruna çözüm arayışları kuşkusuz değerlidir ve çözümün zamanı da çoktan gelip geçmiştir.

Fakat her tartışmanın böyle olduğunu söylemek de mümkün değil. Örneğin gece sabahlara kadar yorulmadan bağırıp çağırarak tartışan ve de neredeyse Önder Apo’nun yerine konuşan bazı basın ve siyaset çevreleri, tek kelime olarak Kürt sorunundan söz etmeyip, sanki tek sorun terör sorunuymuş gibi, yaşanan çatışmalı durum Kürt sorunundan kaynaklanmıyormuş gibi, tek sorun olarak “PKK teröründen” söz ediyor ve bıkıp usanmadan Önder Apo’nun “Silahsızlanma çağrısı yapacağını ve PKK’yi dağıtacağını” söylüyor. Bu kesime göre, Türkiye’nin tek sorunu “PKK terörü” sorunudur ve o da durdurulursa her şey biter!

Açık ki, böylelerine sormak gerekiyor: Peki PKK nereden doğdu? PKK yokken Kürtlere neler yaptınız? PKK silahsızlandırılır ve dağıtılırsa, o zaman Kürtlere ne yapacaksınız? Acaba geçen yüzyıl boyunca yaptıklarınızı mı sürdüreceksiniz? Sizin bu katliamcı saldırılarınız karşısında Kürtler kendilerini neyle ve nasıl koruyacaklar? Öz savunmaları olmadan nasıl var olup özgür yaşayacaklar? Çok açık ki, böylelerinin Kürtlerin varlığı ve özgürlüğü diye bir sorunları yoktur. Onların tek derdi Kürtleri yok etmektir. PKK var oldukça bunu yapamadıkları için de öncelikle “Terör” diyerek PKK’yi yok etmek istiyorlar. Oysa Kürt varlığı ve özgürlüğü, özgür yaşam öz savunmasız olmaz. Öz savunması olmayan Kürt halkı barış yapamaz.

Mevcut CHP Yönetimi sağduyulu bir yaklaşım içinde olsa da CHP etrafında kümelenen topluluğun Kürt savaşının rantçısı konumunda olduğunu hayretle izliyoruz. İnsan CHP yanlısı diye bilinen TV’lerdeki tartışmaları izlemekte bile zorlanıyor. Çünkü her şeyi çok basit ele alıyorlar ve basit çıkar temelinde değerlendiriyorlar. Kürt sorununun çözümü konusunda ne bir şey söyleyip yapıyorlar ne de söylenen ve yapılanları beğeniyorlar. “Davet ederlerse gitmeyelim, etmezlerse küselim” biçimindeki köylü kuruntusuna tutulmuş bulunuyorlar.

Tabii daha çok Kürt cephesinden dillendirilen “Barış istiyoruz” sözünün de pek bir değeri ve anlamı bulunmuyor. İyi de bu barış nasıl olacak ve neleri içerecek? Örneğin özgürlük ve demokrasi ile ilişkisi ne olacak? Oysa Önder Apo barışı üç koşula bağladı: Birincisi iki tarafın varlığı, ikincisi tarafların askeri olarak yenişememesi, üçüncüsü de birbirinin kurumsal varlığını kabul etmesi. Bunlar temelinde gerçekleşecek olan ateşkese barış deniyor. Yoksa yaşamdan kopuk bir barış bulunmuyor. Barışı fazla idealize etmemek gerekiyor.

Suriye’de Baas iktidarının yıkılmasıyla Ortadoğu yeni bir sürece girmiş bulunuyor. Bu süreçte Kürtlerin rolü neredeyse belirleyici konumdadır. Dolayısıyla Kürtler için fırsatlar artmıştır, ancak aynı oranda tehlikeler de vardır. Tehlikeleri bertaraf edip fırsatları değerlendirmek, Kürt siyasetinin daha duyarlı, tedbirli ve mücadeleci olmasını gerektirmektedir. Kürtlerin de Önder Apo öncülüğünde böyle bir iradi tutum göstereceği kesindir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.