Asgari ücret 35 bin TL olmalı
- Asgari ücretin en az 35 bin lira olması gerektiğini savunan DEM Parti Emek Komisyonu, ücret artışının üç ayda bir güncellenmesinin yüksek enflasyon koşullarında bir zorunluluk olduğunu kaydetti.
DEM Parti Emek Komisyonu, 2025 yılı için belirlenecek asgari ücret tartışmalarına dair açıklama yayınladı. AKP-MHP iktidarının yıllardır sürdürdüğü ekonomi-politik tercihler ile güvenlikçi ve savaş odaklı politikalar nedeniyle ekonomik sorunların giderek arttığına dikkat çekilen açıklamada, “Yüksek enflasyon, işsizlik, bireysel borçluluk, gelir dağılımı ve vergi adaletsizliği gibi kronik sorunlar nedeniyle Türkiye ekonomisindeki bu çürüme hali, emekçi halklarımızı büyük bir yoksulluğa ve açlığa mahkûm etmiştir. Emeğiyle geçinen milyonlarca yurttaş için hayat çok daha zorlu bir hale gelmiştir” denildi.
Birden fazla iktisadi parametre
Asgari ücret artışında temel parametrenin, resmi enflasyon olmaması gerektiği kaydedilen açıklamada, açlık ve yoksulluk sınırı, gerçek enflasyon oranı ve büyüme oranları gibi birden fazla iktisadi parametrenin göz önünde bulundurulması istendi. Ayrıca en düşük kamu işçisi ücreti ve en düşük memur maaşının dikkate alınarak hesaplanması gerektiği belirtilen açıklamada, "Bu nedenle asgari ücret en az 35 bin TL olmalıdır. DİSK/ Birleşik Metal İş Sendikasının açıklamalarına göre yoksulluk sınırı 72 bin 156 TL’ye dayanmıştır. Açlık sınırı ise 20 bin 680 TL’ye yükselmiştir. ENAGrup’a göre Tüketici Fiyat Endeksi yüzde 88,76 olarak gerçekleşmiştir. Bugün en düşük memur maaşı 39 bin 445 TL’dir. Bu tutar, Ocak'ta daha da artacaktır. Bu parametreler dikkate alındığında asgari ücret en az 35 bin TL olmalıdır" denildi.
Üç ayda bir güncellenmeli
Ücret artışının üç ayda bir güncellenmesinin de yüksek enflasyon koşullarında bir zorunluluk olduğu vurgulanan açıklamada, asgari ücret artışının üçer aylık dönemlerde yapılması talep edildi. Açıklamada, şu öneriler sıralandı:
* Teşmil mekanizması işletilmeli, toplu iş sözleşmeleri sendikasız iş yerlerine de uygulanmalıdır.
* Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmeli, asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak yeniden düzenlenmelidir.
* Anlaşmazlık durumunda işçilerin grev de dahil toplu eylem haklarını kullanabilecekleri yasal güvence sağlanmalıdır.
* Asgari ücretle çalışanlar için elektrik, su ve doğal gaz kullanımı asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır.
* Ev içi emek sosyal güvenceye kavuşturulmalı, eşdeğer işe eşit ücret sağlanmalıdır. Kadın yoksulluğu son bulmalıdır.
* Sağlık, eğitim ve ulaşım gibi temel kamusal hizmetler anadilinde ve parasız olmalıdır. En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır.
* Geliri olmayan kişilere belli şartlar altında temel yurttaşlık geliri sağlanmalıdır. Kaynaklar savaş ve silahlanma için değil, halkların temel ihtiyaçları için kullanılmalıdır.” ANKARA
* * *
Bütçeye DEM Parti şerhi
Bütçeye şerh düşen DEM Parti, savaş bütçesinin pek çok alanda krizi derinleştirdiğini belirtti.
DEM Parti, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Meclis’e sunulan ve Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri başlanan 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne muhalefet şerhi düştü. Çok sayıda başlık altında hazırlanan 214 sayfalık şerhte, AKP’nin sürdürdüğü politikalar nedeniyle yaşanan emek sorunu da işaret edilerek, “10 milyon insan işsiz kaldı. Türkiye işgücü piyasası sistematik bir sömürü yapısı üzerine inşa edilmiştir. AKP iktidarı emek alanında kayıt dışılığın/güvencesizliğin önlenmesi, işsizliğin ve uzun süreli işsizliğin azaltılması, çocuk ve mülteci emeği sömürüsünün yasaklanması, cinsiyetçi iş bölümünün ortadan kaldırılması gibi emek sömürüsünü azaltacak politikaları özelikle uygulamamakta ve dönem dönem bu sorunları derinleştirecek müdahaleler ile sömürüyü derinleştirmektedir” denildi.
Şerhin devamında şu ifadelere yer verildi: "Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı kentlere dair iktidarın güvenlikçi politikaları, krizin derinleşmesine sebep olan en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin içeride ve dışarıda güvenlikçi politikaları tercih etmesi silahlanma ve güvenlik için ayrılan kaynakların miktarını arttırmış, bu da sosyal ve ekonomik harcamalar için ayrılması gereken bütçenin daralmasını beraberinde getirmiştir. Barış, toplumsal huzuru ve refahı arttırırken güvenlikçi politikalar ve çatışma ise yoksulluk, işsizlik, sefalet, yolsuzluk, ekonomik yıkımları beraberinde getiren sonuçlara sebep olmaktadır. Ekonomik krizin, yanlış politikaların ve yöneticilerin doğurduğu borç ve faiz külfetleri emekçi, yoksul halkı giderek yoksullaştırırken, krizin faturası yüz yıldır Kürtlerin yaşadığı coğrafyalarda geri bırakılmışlık olarak yansırken halkın bütçesi güvenlikçi politikalara, silahlanmaya ve tekelleşme çabasındaki savunma sermayesine fazlasıyla aktarılmaya devam etmektedir.
Savaş bütçesi
2025 yılı bütçesinin önemli bir bölümü, savunma ve güvenlikçi harcamalara ayrılmış durumdadır. Bu pay, 1 trilyon 608 milyara kadar çıkmıştır. Bu ise bütçenin toplam büyüklüğü içerisinde yüzde 11’e tekabül ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bütçe sunumunda, ‘Savunma sanayiinde dışa bağımlılığı asgari seviyeye düşüreceğiz. Savunma harcamaları için 913,9 milyar lira, iç güvenlik için 694,5 milyar lira ödenek öngördük. Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) için ayrılan kaynak da dâhil edildiğinde toplamda savunma ve güvenlik sektörü için 2025 yılında 1 trilyon 608 milyar lira ödenek tahsis ediyoruz’ ifadelerine yer vermiştir. Savunmaya ayrılan bu devasa bütçe, Türkiye’nin diplomasi ve barış politikalarına öncelik vermediğini ve kaynakları buraya aktarmaya devam ettiğini göstermektedir."
Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümünün öneminin urgulandığı şerhte, "Barışın ekonomik karşılığını anlamak için çatışmanın maliyetine bakmak yeterlidir. DEM Parti olarak, şiddeti ve çatışmayı esas alan bu karanlık düzeni aşmanın tek yolunun halkların eşitliğine dayalı bir barış düzeni olduğuna inanıyoruz. Adaletin konuştuğu, herkesin eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşadığı bir Türkiye mümkündür. Barışın getireceği refah ve toplumsal adalet, yalnızca Kürt halkının değil, tüm Türkiye’nin geleceğini aydınlatacaktır. Bugün adım atmaktan korktuğumuz her çözüm, yarının kaybıdır. Bu yüzden barışı savunmak ekonomiyi de toplumu da kurtarmaktır” denildi. ANKARA