Engelli kadınlar lütuf istemiyor
- Biri görme, diğeri yürüme engelli iki kadın, kent yaşamında karşılaştıkları sorunları anlatarak, “Lütuf değil, eşit yaşam hakkı istiyoruz” dedi.
Bir ülkede kentlerin daha yaşanılabilir bir seviyede olması, o kentte yaşayan başta kadın ve çocuklar olmak üzere dezavantajlı grupların yaşamını ne kadar kolaylaştırdığıyla ilişkili. Bu grupların başında da engelli yurttaşlar geliyor. Diğer bir önemli nokta ise kentte yaşayan engelli yurttaşların kamusal alanı diğer bireylere oranla ne kadar kullanabildikleri. Kaldırımlar, cadde, sokaklar, yetersiz sokak aydınlatmaları, sesli olmayan trafik ışıkları, ulaşım araçları ve alış-veriş merkezlerinin yapısı engellilerin erişim ihtiyaçlarına cevap olamamakta. Üretimin dışında tutulan, cinsiyetçi yaklaşımlarla karşı karşıya kalan ve kentlerin dizaynında fikirlerine danışılmayan engelli yurttaşlar, kendilerine dayatılan “pasif yaşamı” kabul etmeyerek, daha aktif bir şekilde yaşama katılmak için mücadele ediyor.
Görme engelli avukat Sevgi Mart Göcen ve yürüme engelli Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) üyesi Ece Dalaman, kent yaşamında karşılaştıkları zorlukları ve verdikleri mücadeleyi, MA’ya anlattı.
Eşitsiz kentler
Yaşadığı kenti “eşitsiz” olarak tanımlayan Göcen, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Görme engelli bir bireyim. Ne yazık ki kentler, engelli bireyler yok sayılarak dizayn ediliyor. Dolayısıyla gerek toplu taşımalara, gerek araçlara, kaldırımlara gerekse kent meydanlarına kadar bütün alanlara erişilebilirlik yok.”
Kaldırımların yüksekliğinin dahi uygun tasarlanmadığını belirten Göcen, kaldırımlarda bulunan billboard, tabela ayakları ve esnafın dükkan önlerine dizdiği ürünlerin hayatlarını daha da zorlaştırdığını söyledi. Avukatlık mesleği gereği tüm vaktinin devlet kurumlarında geçtiğini ifade eden Göcen, söz konusu dairelerin de engellilere göre inşa edilmediğini dile getirdi. Göcen, “Bütün bunlara erişilebilirlik yok. Olanlar da sonradan monte edilmiş sonradan uydurulmaya çalışılmış düzenlemeler. Biraz daha teknolojiye yoğunlaşarak, beyaz baston ve navigasyonla şehrin erişilmezliğinin üstesinden gelmeye çalışıyorum” dedi.
Engelli kadınların yardım bahaneleriyle tacize maruz kaldıklarına dikkat çeken Göcen, gece dışarı çıkarken engelli erkeklerden ve engeli olmayan kadınlardan daha tedirgin olduğunu belirtti. Göcen, kadın örgütlerinin bu tacizlerin önüne geçecek önlemler için yerel yönetimlere baskı yapması gerektiğine işaret etti.
Eşitsizliği aşmak için
Ece Dalaman ise 2014’te geçirdiği trafik kazası nedeniyle yüzde 90 engelli kaldiğini belirterek, devlet dairelerinden kent ulaşımına kadar engellilere yönelik bir uygulamanın olmadığını söyledi. Kazadan sonra sık sık hastaneye gitmek zorunda kaldığını dile getiren Dalaman, hastanelerin uygun düzenlemelerinin olmaması nedeniyle sürekli çevresinden yardım talep ettiğini söyledi. Dalaman, “Hastanelerde, devlet dairelerinin birçok yerinde engelliler için bir yer, düzenek yok. Yoldaşlarım bana eşlik ediyor, aktivist olduğum için arkadaşlarımla birlikte üstesinden geliyorum ama bu kadar aktif olmayan biri, bu sorunların üstesinden gelemez” ifadelerini kullandı.
Yaşadığı tüm zorluklara rağmen kadın örgütlülüğü ve mücadelesiyle yaşamın değişeceğine olan inançla eylemlere katıldığını belirten Dalaman, “Her yıl 8 Mart’a katılırım. En son ekonomik krize karşı yapılan tencere-tava eylemine katıldım. Ben de alandaydım sonra polis müdahale etmeye başlayınca, arkadaşlar beni alandan dışarı aldılar. Tek başına olsam zorlanırdım ancak birlikte güçlüyüz” diyerek, dayanışmayla zorlukların üstesinden geldiğini vurguladı.
Engellilerin kent yaşamına daha rahat katılması için devlete ve yerel yönetimlere birçok sorumluluk düştüğünü hatırlatan Dalaman, yaşama katılmak için temel haklarının yerine getirilmesi çağrısı yaptı. Engelliler için yapılması gereken ancak yapılmayan düzenlemelerin yanı sıra kimi yurttaşların da yaşamlarını zorlaştırdığını dile getirerek, şöyle devam etti: “Engelli geçişi var ama bakıyorsunuz oraya araba park etmiş. Bu kişilere ‘Bari sen engel olma’ diyoruz. Zaten devlet engelliler için yüzde 10’luk bir düzenleme yapmış, ona da yurttaşlar engel oluyor. Hayatı eşit bir şekilde paylaşırsak, kimsenin kimseden bir şey istemesine gerek kalmayacak. Biz lütuf değil, var olan haklarımızı istiyoruz. Eşit yaşam haklarımızı istiyoruz.”