Erdoğan’ı zorlamıyorlar o da umursamıyor

Dünya Haberleri —

Norman Peach/ Foto:Wikipedia

Norman Peach/ Foto:Wikipedia

  • Avrupa Birliği ve Almanya’nın Türkiye’yi bir mülteci bariyeri olarak kullandığın ve Erdoğan’ın suçlarına göz yumulduğunu söyleyen Prof. Norman Peach, tecride karşı BM’nin de zorlanması gerektiğini bunun için harekete geçilmesinin önemli olduğunu söyledi. 
  • Prof. Norman Peach, Kürt Halk Önderi Öcalan’a uygulanan mutlak iletişimsizlik rejimin suç olduğunun bilindiğini ancak çıkar ilişkilerinin etkili oluğunu “Sorun şu ki; Erdoğan ve Türk hükümetleri pek çok alanda bunu umursamıyor ve aslında buna zorlanmıyor” sözleriyle özetledi.
  • Norman Peach: “Bu tecrit işkencesi, Sayın Abdullah Öcalan'ın Kürt toplumu üzerindeki siyasi etkisinin hala çok büyük olmasından başka bir anlama gelmiyor. Bundan korkuyorlar, bunu ortadan kaldırmak istiyorlar.”

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a 3 yılı aşkın bir süredir uygulanan tecrit ve iletişimsizlik haline tepki gösteren ve CPT’ye harekete geçmesi için yazılan mektupta imzası bulunan Prof. Norman Peach, işkencenin ve hukuksuzluğun bilindiğini ancak buna karşı harekete geçilmediğini söyledi. Geçen hafta Alman STK temsilciler, sendikacı, siyasetçi ve insan hakları aktivistlerinden oluşan 99 kişinin imzaladığı mektup CPT başkanına gönderilerek harekete geçmesi istenmişti. Fırat Haber Ajansından Muhammed Kaya’nın sorularını yanıtlayan Prof. Peach, Avrupa’nın Türkiye’yi mülteci bariyeri olarak kullandığı için tecride karşı harekete geçmediğini söyledi. 

Bahanelerle görüştürülmedi

Birkaç yıl önce Kürt Halk Önderi Öcalan’ı görmek için Türkiye’ye gittiğini, Türk yetkililerin değişik gerekçeler ile kendisinin de görüşmesine müsaade etmediğini hatırlatan Prof. Norman Peach, “Bana göre Abdullah Öcalan'ın durumu, uzun yıllardır tamamen hukuka aykırıdır. Tutulduğu koşullar, BM’nin öngördüğü hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Şu anda üç yılı aşkın bir süredir yakınlarının, yasal temsilcilerinin kendisine ulaşamadığı tam bir tecrit hali var. Ben de birkaç yıl önce Öcalan'ı ziyaret etmek için Türkiye’ye gittim ama hep bahaneler öne sürüldü. O zaman henüz tam bir tecrit altında değildi ama yine de ziyaret edemedik. Uluslararası hukuk kategorilerine göre böyle bir tecrit, uluslararası hukuka aykırıdır. Bu konuda hiçbir şüphe yok” dedi. 

Mülteci bariyeri olarak kullanılıyor

Avrupa devletlerinin CPT bulguları ile harekete geçmesi gerektiğini ancak Erdoğan’ın AB’nin yumuşak karnı mülteci ve göç konusunda yakaladığı kozu iyi kullandığına, dikkat çeken Prof. Peach, “Sorun şu ki; Erdoğan ve Türk hükümetleri pek çok alanda bunu umursamıyor ve aslında buna zorlanmıyor. Başka bir deyişle CPT'nin ve kendi başına uygulayamayacağı kararının arkasında, AB'nin, AB devletlerinin, CPT'nin bulduklarının da uygulanmasını sağlaması gerekir” dedi. 

Batı’nın politik çıkarlar uğruna hukuku ayaklar altına alışını, “Erdoğan ve elbette Türkiye, Batı için, bir yandan NATO bölgesinde, diğer yandan da Afganistan'dan, Suriye'den ya da benzeri yerlerden gelen mültecilere karşı bir bariyer olarak, çeşitli nedenlerle siyasi açıdan son derece önemli. Erdoğan'a baskı yapmaya cesaret edemiyorlar” sözleri ile dile getiren Norman Peach, tecrit işkencesinin Kürt Halk Önderinin yıllardır İmralı’da tutulmasına rağmen etkili oluşundan kaynaklandığını söyledi. 

Korktukları için tecrit ediyorlar

Abdullah Öcalan’ın siyasi etkisinin Türk devletini korkutmaya devam ettiğini, tecrit politikasının da aslında Kürt halkını tecrit etmek olduğunu söyleyen Prof. Norman Peach, “Bu tecrit işkencesi, Sayın Abdullah Öcalan'ın Kürt toplumu üzerindeki siyasi etkisinin hala çok büyük olmasından başka bir anlama gelmiyor. Bundan korkuyorlar, bunu ortadan kaldırmak istiyorlar. Tabiri caizse Kürt halkını tecrit etme ve ayırma pozisyonlarından uzaklaşmak istemiyorlar. Arka planda bu var. AB, şu anda Öcalan'ı ve aslında uluslararası hukuku savunamıyor ve savunmak istemiyor” dedi. 

BM’yi de zorlamak gerek

Mutlak iletişimsizlik halinin son bulması için yalnızca Avrupa değil Birleşmiş Milletler düzeyinde de baskı oluşturulmasının önemine değinen Prof. Norman Peach: “BM İşkenceyi Önleme Alt Komitesi (UN Subcommittee on Prevention of Torture- SPT) adında başka bir organ var. Bu bir BM kuruluşu, daha genç bir enstitü ve aynı zamanda işkencenin gerçekleşmemesini, işkencenin en başından önlenmesini sağlamakla görevli. Bu alt komite henüz aktif değil. Sadece Avrupa düzeyinde değil, BM düzeyinde de uluslararası hukuka açıkça aykırı olan bu Incommunicado uygulamasına karşı harekete geçilmesi için her türlü çabanın gösterilmesini tavsiye ederim.”

“Hayır, PKK terör örgütü değil”

“Julian Assange'a yönelik muamele ve izolasyona karşı son derece güçlü bir uluslararası direnişin olduğu bir örneğimiz var” diyen Prof. Norman Peach terör örgütü tanımı ile gerçeklerin perdelendiğine dikkat çekti. Peach, “Ne yazık ki Öcalan için böyle bir durum söz konusu değil, çünkü PKK, Avrupa'da hala bir ‘terör örgütü’ olarak görülüyor. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Şu anda Belçika'da Yüksek Mahkeme’nin verdiği bir karar var ve bu karara göre “hayır, PKK terör örgütü değil” deniliyor. İsviçre'nin de PKK'yi listeye almadığını biliyorum. PKK'yi olduğu gibi etiketlemekten ibaret olan siyasi bir değişikliğe gerçekten ihtiyaç var. PKK, halk için özerklik ve öz yönetimden başka bir şey istemeyen bir siyasi partidir. Bunlar da aslında herhangi bir demokratik devlette gerçekleştirilebilecek taleplerdir” dedi. 

Alman siyaseti değişmeli

Almanya’nın Kürt siyasetçiler ve aktivistleri tutuklaması ve hapis cezası vermesi konusunda kötü bir rol oynadığını da söyleyen Norman Peach, sorunun hukuki değil siyasi olduğuna dikkat çekti: “Maalesef siyasi gerçeklerle örtüşmeyen yanlış ve aynı zamanda çok feci bir politika. Bu, NATO bağlamında ve Türk hükümeti ile Almanya arasındaki siyasi ilişkiler kapsamındadır. Türkiye'nin mültecileri Avrupa'dan uzak tutma stratejisi nedeniyle Erdoğan'a bağlılar. Bu da Erdoğan’a sadece milyarlar ödemekle kalmayıp aynı zamanda siyasi isteklerini de yerine getirdikleri anlamına geliyor. Bu, yasal düzeyde değil, siyasi düzeyde gerçekleşen bir süreç. Birçok uluslararası alanda olduğu gibi burada da Alman politikasında değişiklik olması gerekiyor.”

Rojava’ya da Başûr’a da saldırı hukuksuz

Türk devletinin Efrîn’i işgali ile ağır hukuk ihlalleri gerçekleştirdiğini hatırlatan Prof. Norman Peach, Kürt nüfusun göçertilmesi ve Arap nüfusun buralara yerleştirilmesinin açıkça yapıldığına dikkat çekti. Peach; “Batı dünyası, Almanya da dahil olmak üzere NATO üyeleri buna göz yumuyor. Kobanî’nin bombalanması da uluslararası hukuka aykırıydı” dedi. 

Orada kimyasal silah kullanılıyor

Türk devletinin Medya Savunma Alanlarında yürüttüğü işgal saldırılarında kimyasal silah kullandığına dair güçlü kanıtlar olduğuna dikkat çeken Prof, “Şimdi de özellikle Güney Kurdistan'da kimyasal silahların kullanılması, bu eski bir mesele ve aynı zamanda Irak'ın egemenliğinin ağır bir ihlali. İkinci olarak, kimyasal silah kullanımı uluslararası hukuk kapsamında uzun zamandır yasaklanmıştır. Bunu detaylı bir şekilde doğrulamanın zor olduğunu biliyorum, ancak BM'ye ve bunu araştırabilecek kuruluşlara da başvurulmalı ki bu doğrulama için izin alınsın. Böylece kamuoyu tarafından şu anda olduğundan daha iyi bilinsin. Güvendiğim, inandığım iddialar var ve orada kimyasal silahların kullanıldığını da biliyorum ve hatta bana öyle geliyor ki son zamanlarda Qamişlo yönünde, yani Rojava yönünde de kullandılar. Kısacası hem devletlerin toprak egemenliğinin ihlali hem de uluslararası insancıl hukuk kapsamında yasaklanan silahların kullanılması söz konusu” dedi. HAMBURG

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.