Frida, sırlarını anlatan arkadaşımız
Kadın Haberleri —
- Yönetmen Carla Gutiérrez, ‘Frida’ belgeselinde, izleyicinin Frida Kahlo’nun sanatını ve kişiliğini tanımasına ışık tutuyor. Gutiérrez, “Frida’yı dinlememiz gerekiyor. Karşınızda size sırlarını anlatan bir arkadaşınız oturmuş gibi" diyor.
ANDRÉS RODRÍGUEZ / Çeviri: Serap GÜNEŞ
Perulu yönetmen Carla Gutiérrez'in Sundance'de ödül kazanmış belgeseli, Frida Kahlo'nun sağlık sorunlarını ve sıkıntılarını mektuplar, denemeler ve röportajlarla aktarıyor. Yönetmen Carla Gutiérrez, onlarca yıl boyunca ressam Frida Kahlo’ya hayranlık duyduğunu itiraf ediyor. Onun hikayesiyle büyümüş ve milyonlarca insan gibi, Kahlo'nun sanatıyla bir yakınlık hissetmiş. Peru doğumlu ama uzun yıllardır ABD'de yaşayan Gutiérrez, 19 yaşındayken, Kahlo'nun "Meksika ve ABD Arasındaki Sınırda Otoportre" adlı tablosunu ilk kez gördüğünde, Meksikalı sanatçının çalışması karşısında aşırı etkilendiğini söylüyor. Latin Amerika'dan yeni gelen biri olarak, memleketini çaresizce özlerken ve yeni bir dünyayı keşfederken, bu çalışmada kendi yansımasını görmüş.
Gutiérrez, bu projesi için Kahlo'nun geride bıraktığı günlüğüne, sayısız mektuplarına, denemelerine ve röportajlarına odaklandı. "Kahlo bize yüzlerce belge ve yazılı eser bıraktı. Gerçekten çok zengin bir tanıklık, o dönemde ona olan duygusal tepkilerle dolu. Belgesel, hayatının her detayını içermiyor, asıl amacımız halkın onun ruhunu tanımasını sağlamaktı," diyor.
Böylelikle bir buçuk yıl süren ve Sundance Film Festivali'nde Jonathan Oppenheim Kurgu Ödülü'nü kazanan "Frida" belgeseli doğdu. Samimi ve açık anlatımı, ünlü ressamın sanatının kalıcılığı, Meksika ile ilişkisi ve eşi Diego Rivera, anne olma isteği ve bir tren kazasının ardından yaşadığı bedensel acıları ele alıyor.
Erkekler krallardır!
Belgeselde kendisini seslendiren Fernanda Echevarría'nın okuduğu bir parçada, "Pierre Cole Galerisi'nde sergi açılacak, bana söylediklerine göre burası Paris'teki en iyi galerilerden biri. Açılış gününde çok sayıda insan vardı. Joan Miró'dan büyük tebrikler aldım. Kandinsky'den yüksek övgüler ve Picasso’dan tebrikler... Ünlü sanatçılar arasında elit olma onuruna sahip değilim. Erkekler krallardır. Dünyayı yönetenler onlar” diyor Frida.
Bu bölüm, Fransa’ya yaptığı yazar ve şair André Breton tarafından organize edilen ziyarette sürrealizmle ilgili yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyor. Bu örnekte olduğu gibi, Gutiérrez belgeselde Frida'nın fiziksel zorluklarıyla yaşadığı hayal kırıklığı ve dönemin kadını olmanın getirdiği baskı temaları işliyor. Ayrıca Detroit ve New York'ta Edsel Ford ve Rockefeller ailesi için çalışırken Diego Rivera'ya ABD'de eşlik ettiğinde yaşadıkları, renklerin farklı ruh hallerini nasıl çağrıştırdığı ve hayatının üzüntülü anlarında Meksika'ya duyduğu aşk gibi konular da belgeselde yer alıyor.
Frida’yı dinlemeliyiz
"Yazılarında yüksek sesle kendini ifade ediyor ve onu dinlememiz gerekiyor. Duygusal açıdan bize rehberlik etmesi önemliydi. Sanki ona mikrofon vermişiz de bırakmak istemiyormuş gibi hissettik" diyor yönetmen.
14 Mart'ta Sundance Festivali CDMX'te gösterime giren belgeselin araştırma süreci, sanat tarihçisi ve biyografi yazarı Hayden Herrera'nın tavan arasına yapılan izinli bir "baskını" da içeriyor. Herrera'nın Kahlo hakkında 1980'lerden beri birçok akademik metnin temelini oluşturan ve film uyarlamasında Salma Hayek'in başrol oynadığı kitabı "Frida: Frida Kahlo'nun Biyografisi" için kullandığı materyaller, kırk yılı aşkın süredir bu tavan arasında saklanmaktaydı.
Yönetmen Gutiérrez, şöyle ekliyor: "Bu araştırma, Frida'nın yazılı çalışmalarının birincil kaynaklarını ortaya çıkarmamıza ve hayatını daha eksiksiz bir şekilde anlamamıza yardımcı oldu. Ayrıca, ona çok yakın olan kişilerle yapılmış röportajların transkriptlerini de bulduk. Bu kayıtlardan bazıları filmimizde yer alıyor.”
Önemli olan sanatına dokunmaktı
Ancak artık Prime Video'da da izlenebilecek olan belgesel, sadece Frida'nın sesini metinleri aracılığıyla geri getirmekle kalmıyor aynı zamanda dönemin kartpostallarını ve o dönemi en iyi temsil eden "İki Frida" (1939), "Diego ve Ben" (1949) ve "Henry Ford Hastanesi" (1932) gibi eserlerini de anlatıyor. Gutiérrez ve ekibi riskli bir karar alarak filmin görüntülerine eşlik eden belirli bölümlerde bir animasyon süreci eklemiş. Belirli siyah-beyaz fotoğrafları renklendirerek Frida'nın tablolarını canlandırmışlar. Michoacánlı besteci Víctor Hernández Stumpfhauser da filmin müziğini yaptı.
"Frida'nın sanatına nasıl dokunulur? Benim için önemli olan, onu sinematik bir alana taşımaktı. Sanatın hikâyenin anlatımında hayat bulmasını ve izleyicinin gözlerini tablolarındaki o çok spesifik duygusal içeriğe yönlendirebilmeyi istedim. Onların yaşadığı deneyimlerle bu bağlantıyı yaratmak için renklerin patlaması bir fırsattı. Onlar, başka bir anlatım sesi gibiydi" diyor Gutiérrez.
Bir arkadaş gibi anlatıyor
İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Gutiérrez'in belgeseli, Frida'nın başarısına ve mitolojisine bağlam sağlıyor. Kehanetvari bir şekilde, sanatçı, 1954'te vefat ettikten sonra kazanacağı ünü, alaycı ve saygısız bir şekilde bile olsa, tahmin ediyordu. Gutiérrez, dünyanın Frida’yı belli kalıplara koymasına karşın, "Onun kendi kırılganlığından, daha insancıl bir şekilde. Karşınızda size sırlarını anlatan bir arkadaşınız oturmuş gibi" diyor.
*Bu yazı El Pais English’ten alınmıştır.