Hem mağduru, hem dedektifi
Kadın Haberleri —

Zeynep Demir
- Kadına yönelik işlenen suçlarda cezasızlığın bir yargı politikası haline geldiğini ifade eden Avukat Zeynep Demir, “Kadınlar mağduru olduğu suçların aynı zamanda dedektifi de olmak zorunda bırakılıyor. Bu, erkek egemen zihniyetin ve kurumların bir bütün olarak erkekliği koruma refleksinden kaynaklanıyor” dedi.
ZELAL ATEŞ
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2025’in ilk üç ayında Kürdistan ve Türkiye’de 71 kadın katledildi, 83 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadınlar yalnızca öldürülmüyor; hayatta kalanlar da çoğu zaman adalete ulaşamıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) 2018 sonrası yayımladığı raporlar, kadın cinayetlerinin önemli bir kısmında fail erkeklere ‘iyi hal’ indirimi uygulandığını ortaya koyuyor. 2020 tarihli rapora göre, kadın cinayetlerinin yaklaşık yüzde 30’unda mahkemeler sanıklara cezada indirim uyguladı. Bu tabloya eklenen son örnek Amed’de yaşandı. Bekçi Özcan Yıldız tarafından katledilen Rozerin Yıldız’ın davasında, sanığa ‘haksız tahrik’ indirimi uygulayan mahkeme 19 yıl 2 ay hapis cezası verdi. Bu tür indirimler, genellikle failin suç öncesi davranışları, duruşma sırasındaki tavırları ve pişmanlık beyanlarına dayandırılıyor. Ancak kadın hakları örgütleri, aileler ve kamuoyu açısından bu durum açık bir ‘meşrulaştırma’ politikası olarak görülüyor.
Cezasızlık bir yargı politikası
Star Kadın Derneği Başkanı avukat Zeynep Demir, iyi hal ve haksız tahrik indirimlerinin kadınlar üzerinde yarattığı yıkım ve yargının sorumluluğuna dikkat çekti. “Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yargılama sistemi çok temel bir göreve sahip” diyen Demir, toplumsal bir sorun olan kadına yönelik cinayet davalarının basit bir adli bir suç gibi ele alındığını belirtti. Sanıkların bu sürecin sonunda çoğunlukla cezasız kaldığını belirten Zeynep Demir, “Kadına yönelik işlenen suçlarda cezasızlık bir yargı politikası haline gelmiştir. Mücadelenin önündeki en büyük engel de sistematik cezasızlık politikasıdır. AİHM, 2009 yılında Türkiye’yi Opuz kararı ile mahkum etti ancak gelinen aşamada yargı sisteminde bir iyileşmenin olduğunu söylemek mümkün değil” diye konuştu.
Erkeklik, kadının yaşamından üstün!
İyi hal ve haksız tahrik uygulamalarının kadın düşmanlığını örtmek için kullanıldığını vurgulayan Demir, “Haksız tahrik, tahrik edici bir fiilin varlığına dayanır. Fiilin haksız olması gerekir. Ancak kadın cinayeti davalarında 'zedelenen erkeklik', kadının yaşam hakkından üstün tutuluyor. Erkeklere adeta ‘Biz seni anlıyoruz, haklı sayıyoruz’ mesajı veriliyor. Bu da fail erkeklere yargı makamları eliyle yeşil ışık yakmak anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ayrımcılık temelli bir suç
Haksız tahrik ve iyi hal indiriminin, failin toplum nezdinde iyi bir izlenim bırakması için kullanıldığını söyleyen Demir, bir tarafta yaşamdan koparılan kadınlar varken faillerin ‘tam suçlu olmadığının’ ima edildiğine dikkat çekti. Demir, şöyle devam etti: “Yargı, olayları şahsi ele almamalı, kendini failin yerine koymamalı ve kişisel kanaatlerini bu yönde sunmamalıdır. Bir kadın sırf kadın kimliği nedeniyle öldürülmüşse, bu ayrımcılık temelli bir suçtur ve indirim ya da iyi hal uygulaması ortadan kalkar.”
Erkekliği koruma refleksi
Kadınların şiddet gördükleri durumlarda yaptıkları başvuruların çoğunun delil yetersizliğinden dolayı takipsizlikle sonuçlandığına dikkat çeken Demir, kadın beyanının esas alınması gerektiğine vurgu yaptı. Demir, “Kadınlar mağduru olduğu suçların aynı zamanda dedektifi de olmak zorunda bırakılıyorlar. Bu, erkek egemen zihniyetin ve kurumların bir bütün olarak erkekliği koruma refleksinden kaynaklanıyor” dedi.
Kadın yok sayılıyor, aile kutsanıyor
Demir, kadın kimliğinin sistematik biçimde bastırıldığına ve son yıllarda sıkça kullanılan ‘Aile Yılı’ gibi söylemlerin bu süreci perdelediğine değinerek sözlerini şöyle noktaladı: “Kadın cinayetlerinin gün geçtikçe arttığı bir dönemde ‘Aile Yılı’ gibi politikalar, kadını ailenin içinde eritmeyi ve kimliğini yok saymayı hedefliyor. Oysa kadın cinayetleri verilerine baktığımızda, kadınların büyük kısmının en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürüldüğünü görürüz. Kutsanan aile yapısı, kadın kimliğinin yok sayıldığı, şiddetin gizlendiği bir alana dönüşüyor. Kadın mücadelesi büyüdükçe, bu yapının çarpıklığı daha açık hale gelecektir.”
* * *
Katile 22 yıl çok görüldü
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, evli olduğu Funda Koyuncu’yu 32 yerinden bıçaklayarak katleden Recep Koyuncu’ya verilen 22 yıllık hapis cezası kararını çok bularak bozdu.
8 Ocak 2022’de, Ankara’nın Keçiören ilçesinde, Recep Koyuncu, mutfaktan aldığı bıçakla eşi Funda Koyuncu'yu 32 yerinden bıçaklayarak katletti. Koyuncu, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Savcılık “eşe karşı kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesi “haksız tahrik indirimi” uygulayarak Koyuncu’ya 22 yıl hapis cezası verdi. Karara yapılan itiraz üzerine temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, sanığa verilen cezayı ‘fazla ceza tayin' nedeniyle bozdu. ANKARA