İnsan ve doğaya kastediliyor
- Erzîngan'ın Licik (İliç) ilçesinde Anagold Madencilik'in işlettiği sahada toprak altında kalan 9 işiye dün ulaşılamadı. Siyanür borusunun patladığı 2020'deki kazayı da hatırlatan İklim Adalet Komisyonu'ndan Melis Tantan, Fırat’ın çıkış noktası olan alanın kirletilmesi ile Mezopotamya’nın büyük bir eko-kırım suç mahalline dönüştüğünü söyledi.
- Bu suçun günden güne artması ile doğanın yok olduğuna dikkat çeken Tantan, şöyle konuştu: “Burada hem işçilerin hayatına ve hem de doğaya kastetme var. Bu tehlikeyi görüp bunu yöneticilerine söyleyen işçiler olmuş ama şirket, bu uyarıları hiçbir şekilde dikkate almamış. Fütursuzca işletip, koskoca bir ilçeyi ve yer altı sularını kirlettiler.”
MEDİNE MAMEDOĞLU / ERZİNCAN
Erzîngan'ın Licik (İliç) ilçesinde Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'ye ait siyanürlü altın madeni sahasında 13 Şubat'ta siyanür ve sülfürik asit dağı göçtü. 10 milyon metreküp toprak, 200 metrelik yamaçtan 800 metre boyunca aktı. Türk İçişleri Bakanlığı, 9 işçinin toprak altında kaldığını açıkladı. 300'ün üzerinde arama-kurtarma ekibi, arama kurtarma çalışmalarını sürdürüyor. Kayıp işçilere dün de ulaşılamadı. Türk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, bölgedeki toprağın tamamının kaldırılması için en az 400 bin kamyona ihtiyaç olduğunu söyledi. Heyelan riskinin devam ettiğini kaydeden Bayraktar, arama kurtarma çalışmalarının işçilerin bulunduğu düşünülen noktalarda sürdüğünü belirtti. Bayraktar, "Buradaki şirketin yönetim düzeyi içerisinde bir zafiyet içerisinde olduğunu görüyoruz. Müfettişlerimiz çalışmalarını sürdürüyor" dedi. Siyanürlü altın madenindeki felaketi araştırmak üzere Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayımlanan Meclis kararına göre, komisyon 22 üyeden oluşacak ve çalışma süresi üç ay olacak.
Olay yerine giden ilk gazetecilerden İlknur Akbaba ve ekolojist Melis Tantan bölgedeki son durumu gazetemize anlattı. Gazeteci İlknur Akbaba, işçilerle görüştüğünü ve işçilerin henüz bir hafta önce toprak kayması riskine karşı yetkililere şikayette bulunduğunu söyledi. İlknur Akbaba, işçilerin şikayetlerine rağmen herhangi bir önlem alınmadığını belirterek, şöyle devam etti: “Alan basına ve halka tamamen kapatılmış durumda. Yalnızca göçük altında kalan işçilerin aileleri alınıyor. Onlar da telefonları alınarak alana götürülüyor.”
Hiçbir önlem alınmadı
İki buçuk yıl önce siyanür borusundaki mebranın kopması sonucu meydana gelen kaza sonrasında işçilerin uyarılarına rağmen madenin açık tutulduğuna dikkat çeken İlknur Akbaba, şunları söyledi: “Mühendislerin uyarılarına, madenin insanların yaşamını, doğayı ne kadar olumsuz etkilediği keşif sırasında dile getirilmesine rağmen yetkililer hiçbir önlem almadı. Bunca uyarıya rağmen madenin işletilmeye devam etmesi 9 kişinin göçük altında kalmasına neden oldu. Öncesinde ekolojistlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve TMMOB'un konuyla ilgili uyarıları dikkate alınmış olsaydı bu felaket gerçekleşmezdi.”
Felaketin de üstü kapatılıyor
Başka bir rezerv alanının belirlendiği ve bu alanla da yeni felaketlere zemin hazırlandığını belirten İlknur Akbaba, madende çalışan sendikalı işçilerin de sendikadan ayrılma noktasında baskı ve mobinge maruz bırakıldığını söyledi. Akbaba, “İşçilere yapılan baskılarla bugüne kadar yaşanan olayların üstü kapatılmak istendi. Bugün de aynı baskılarla bu felaketin üstü kapatılmak isteniyor. İçeride hiçbir önlemin alınmadığını biliyoruz. Bu dikkatsizlik faciaya sebep oldu. İşçilerin oradan günler içerisinde çıkarılması mümkün değil, çünkü çok geniş bir alandan bahsediyoruz. Kayan toprak bile aylar içinde temizlenemeyecek” dedi.
İşçilerin konuşmaması için baskı
Bölgeye giden ancak abluka nedeniyle içeri alınmayan İklim Adalet Komisyonu Üyesi Ekolojist Melis Tantan, yaşanan facianın göz göre göre geldiğine yer verdi. Melis Tantan, “Örtbas etmek istedikleri çok açık. Kamuoyuna görünür kılmadan bu olayı kapatmayı amaçlıyor. Bunu da içeride olan işçileri basına konuşmamaları yönünde tehdit ederek yapıyorlar” diye konuştu.
İşleyiş hatası ya da bilerek
Maden şirketinin 2010'da köy muhtarları ve yerel halkla görüşmelerinde altın madenini överek, halkı bu madene yapmaya ikna ettiğini söyleyen Melis Tantan, aynı sürecin bugün Çanakkale için de geçerli olduğunu belirtti. Halkın ağzına bal çalarak ve ucuz iş gücü ile maden sahalarının genişletildiğine dikkat çeken antan, siyanür aramalarına dair ise şu detayları paylaştı: “Açık siyanür liçle yapılan bu altın madeni olan yerlerde hali hazırda yerin kazılması ile açığa çıkan çeşitli kimyasallar var. Daha altın işlenmeden, siyanürle ayrıştırılmadan havaya ve suya karışan çeşitli kimyasallar var. Bizler uzun zamandır siyanürle liç yönteminin yasaklanmasını istiyoruz. Siyanür en ağır kimyasal birleşimlerden birisi, birebir siyanürlü silüsyonu ile kayalardan altın ve gümüş ayrıştırılır. Burada bir işleyiş hatası ya da bilerek yapılan bir durum var. Bu liç tepesi gereğinden fazla birikiyor ve heyelan oluşuyor. Çok fazla geniş bir alanda madeni sürdürülürken bu alanın çok daha geniş bir kısmı da liç tepesi yapılmış durumda. Sonuç olarak toprak bunu kaldıramıyor ve siyanürlü toprağın biriktirildiği alan kayıyor.”
Bütün canlılar zarar görecek
İhmaller zinciri sonucu yaşanan kazanın önümüzdeki yıllarda halk sağlığını ciddi derecede etkileyeceğini vurgulayan Tantan, siyanürün toprağa, suya ve havaya karışması ile beraber bütün canlıların zarar göreceğinin altını çizdi. Tantan, şunları ifade etti: “Şu an için siyanürün nasıl bir etki oluşturacağını bilmiyoruz. Önümüzdeki dönem bir halk sağlığına neden olacağı kesin. Daha bugünden solunan havanın nasıl kirlendiğini hissediyoruz. Kaldı ki bundan sonraki dönemde siyanürün suya ve yan topraklara karışmasıyla bu coğrafyanın ciddi sağlık sorunlarına neden olacak. Sadece insanlar değil, aynı zamandan bütün canlılar oradaki suyu içip havayı soluyacak. Etkisinin çok büyük olacağını biliyoruz ama bugünden bir şey söylemek gerçekten zor. Bunun için ciddi araştırmalar yapılıp önlemler alınması gerekiyor. Halkın uyarılması gerekiyor. Bu hassasiyete dair hiçbir şey görmedik. Şirket ya da devlet bu toprağın araştırmasını yapıp, 'Hiçbir şey bulunamadı' açıklaması yapıyor. Bu tarz ölçümlerin emek, meslek örgütleri tarafından şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılır ciddiyeti olması gerekiyor. Bunu şirket veya devletten değil, meslek örgütlerinden bekliyoruz.”
Doğaya ve insan hayatına kasıt var
Siyanür borusunun patladığı 2020'deki kazayı da hatırlatan Melis Tantan, Fırat’ın çıkış noktası olan alanın kirletilmesi ile Mezopotamya’nın büyük bir eko-kırım suç mahalline dönüştüğünü ifade etti. Bu suçun günden güne artması ile doğanın yok olduğuna dikkat çeken Melis Tantan, şöyle konuştu: “Burada hem işçilerin hayatına ve hem de doğaya büyük kasıt var. Bu tehlikeyi görüp bunu yöneticilerine söyleyen işçiler olmuş. Ama şirket bu uyarıları hiçbir şekilde dikkate almamış. Zaten maden alanının geneli açısından böyle bir şey geçerli, burada alınan ÇED kararları ile gittikçe büyüyen bir altın madeni var. Hiçbir önlemin alınmadığı hem açılan davalarda hem de uzman görüşlerinde görülüyor. Burada bir kazanın olma ihtimali alınan uyarılarda da ortada. 10 yıldır hiçbir şekilde önlem almadan ve fütursuzca işletip, koskoca bir ilçeyi ve yer altı sularını kirlettiler. Bir önceki siyanür borusunun patlamasını da göz önüne alırsak birbirini tetikleyen bir yok oluş coğrafyasına doğru gidiyoruz. Bir önceki kazanın da üstü kapatıldı.”