Kasiyun dağına methiye dizenler
Forum Haberleri —
- Kasiyun dağına methiye dizenlere sormak lazım. Mardin Kalesi’ni, Munzur’u, Gome Dewrêş’i ne zaman anlatacaksınız? Türkiyedeki yasakların ne zaman kalktığını göreceğiz? Gerçek özgürlük başka ülkedeki manzaraları alkışlamaktan çok kendi ülkendeki hukuksuzluklara, yasaklara itiraz etmekle başlar.
ŞAHİN KUCİN
Bir yandan barış adına kahve fincanı tokuşturanlar, diğer yandan barış için mücadele edenlerin tarihinin, kültürünün ve coğrafyasının gasp edilmesi. Şam’da manzara karşısında içilen kahve aslında demokrasi adı altında oynanan demokrasi tiyatrosunun yansımasıdır.
Milyonların hafızasına kazınmış Colani’nin kanlı geçmişi eşliğinde karanlıklar prensi Hakan Fidan'ın kahve masasında uzlaşı sembolü olarak oturması aslında bu tiyatronun dramaturjisini tamamlıyor. Türk medyası bu tiyatroyu Şam'daki Kasiyun dağının 13 yıl sonra halka açıldığına dair destansı haberlerle süsleyerek servis ediyor. Kameralar Suriye halkının bu yasaklı dağa çıkıp manzaranın tadını çıkarmasını sevinçle aktarıyor. Savaşın yaraları sarılıyor diyorlar. Halk yeniden tepelere kavuşuyor diye ekliyorlar. Ne kadar güzel hikaye! Bu hikayenin perde arkasında oynanan demokrasi tiyatrosu, gerçek özgürlüğün simülasyondan ibaret olduğunu tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Bu tiyatro, yanlızca Şam’da değil, Türkiye’de de oynanıyor.
Suriye'de tepeler halka açılmış! İyi güzel! Peki bizim ülkedeki tepelerin durumu nedir? Mesela Mardin Kalesi 50 yıldır halka kapalı. Bu kale neden milyonlarca turiste ve Mardin halkına yasaklı? Dersim’deki Zeytintepe, Gome Dewrêş’e neden 35 yıldır halk çıkamıyor. Kasiyun dağına övgüler düzen iki yüzlü medya, kendi ülkesindeki yasaklara duyarsız, neden bunları yazma gereği duymaz ve dilendirmezler, çünkü Türkiye'deki yasaklar coğrafi değil, politik sessizliğin ürünüdür.
Bugün Mardin Kalesi kilit altındaysa, Munzur, Gabar, Cudi dağları ve daha birçok bölge yasaklıysa bunun sebebi sadece askeri önlemler değildir. Bunlar Türkiyenin Kürtlere, Alevilere ve muhaliflere uyguladığı sistematik baskının sonucudur. Burda yasaklanan sadece kale, tepe ya da mıntıkalar degildir, burada yasaklanan o coğrafyanın hafızasıdır. Halkın kendi kimliğine sahip çıkma hakkının gasp edilmesidir. Fakat bizim sağır ve yalancı medya bu gerçeği görmezden gelir. Suriye'de Kasiyun dağının açılışını büyük zafer olarak anlatır, çünkü bu onları politik olarak rahatsız etmez.
Halkın hafızasına karşı sorumluluk hissetmeden başka ülkenin yasaklarının kalkmasını alkışlamak tam da riyakarlığın göstergesidir. Oysa gerçek destan kendi ülkesindeki yasaklarla yüzleşmekle yazılır. Türkiye'de medya yasaklara karşı sessizliğini sürdürerek baskının parçası haline geliyor. Unutulmaması gereken gerçek tarihte hiçbir yasak, hiçbir baskı sonsuza kadar sürdürülemedi. Halkların hafızası bu baskıları her daim yenmeyi başarmıştır.
Roma’nın yasaları vardı köle isyanlarıyla yıkıldı. Stalin’in yasaları vardı, Sovyetler Birliği kendi ağırlığı altında çöktü. Nazi Almanyası yasaklarla ulusları susturdu, kendisi tarihin çöp sepetine atıldı. Diktatörler kendi gücüne hayran kalarak tarihin sonsuza kadar kendi lehine akacağını düşünürler. Fakat bu tarihin en büyük yanılgılarından biridir. Babil'in Asma Bahçeleri. Nemrut’un dev heykelleri. Roma İmparatorluğu’nun muazzam duvarları… Hepsi gücün, yasakların ve zorbalığın birer sembolüydü, ama bugün onlardan geriye sadece yıkıntıları kaldı. Zorbalık, baskı yalnızca yıkım getirmiştir. Halkların hafızasına ve ruhuna hükmetmeyi asla başaramamıştır.
Diktatörlerin hikayesi hep aynı şekilde biter. Bu hikayelerin bize öğrettiği şey, yasakların gücü sonsuza kadar süremediğidir. İnsanlık baskının zincirlerini kırmayı her daim başarır, başarmıştır. Bugün Kürdistan coğrafyasına bakın, her vadide, her tepede, her köyde bir hikaye gizlidir. Bu hikayelerin çoğu devlet eliyle silinmiştir. Kürtçe isimleri değiştirilmiş, tarihi yerlerin isimleri Türkçeleştirilmiştir. Mamurek,Fis, Heskif, Xarpet gibi asırlardır kullanılan isimleri yeni haritada tamamen başka şeye dönüştürülmüştür. Tıpkı kökleri kesilmiş ağacın cansız görünmesi gibi. Bu sadece isim değiştirme meselesi değil, aynı zamanda halkların kimliğine vurulmuş, tarihine, kültürüne yapılmış bir müdahaledir. Zilan deresini "Zeytinli" olarak adlandırmak, orada yaşanmış acıları örtmez. Yasaklarla, baskılarla dağların, ovaların, köylerin adlarını değiştirebilirsiniz, fakat halkların hafızasını yok edemesiniz. Mardin Kalesi’ni açmadığınız sürece, sadece o kentin tarihini susturmuş olursunuz. Ama o kentin ruhunda yankılanan ezgiyi silemezsiniz.
Şimdi Suriye’deki Kasiyun dağına methiye dizenlere sormak lazım. Mardin Kalesi’ni, Munzur’u, Gome Dewrêş’i ne zaman anlatacaksınız? Türkiyedeki yasakların ne zaman kalktığını göreceğiz? Gerçek özgürlük başka ülkedeki manzaraları alkışlamaktan çok kendi ülkendeki hukuksuzluklara, yasaklara itiraz etmekle başlar.