Kırıkkale’deki Dürzîler

Toplum/Yaşam Haberleri —

Dürzîler / foto:AFP

Dürzîler / foto:AFP

Mezopotamya’nın insan-tanrıcı inançlarından biri olarak Dürzilik

  • Kırıkkale’de yaşayan ve soyadı “Canbolat” olan kimi akademisyen veya başka görevde bazı kişilerle karşılaştım. Kendilerinin Suriye’den geldiklerini ve Kürt olduklarını itiraf ettiler...

MEHMET BAYRAK

Açık belgelerde sunulan Dürzîlik inancı

Bu konuda, gerek 20. yüzyıl başlarında üç dilde Avrupa’da ve Cumhuriyet döneminde MEB’nca Türkiye’de yayımlanan “İslam Ansiklopedisi”nde, gerek yine Batı kaynaklı olup Türkçe olarak da yayımlanan “Milliyet Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi”nde ve “Ana Britannica”da, gerek Orhan Hançerlioğlu’nun “İnanç Sözlüğü”nde (Remzi Ktb. İst. Mayıs-1975), gerekse tarihçi Necdet Sakaoğlu’nun “Osmanlı Tarih Terimleri Sözlüğü”nde (Alfa yay. İst. 2017) birçok bilgiler bulmak mümkündür. 

Sözgelimi Sakaoğlu, Dürziliğin Mısır’da Fatımî Halifeliği sırasında ortaya çıktığını ve daha sonra Lübnan ile Suriye’ye taşındığını ve Cebel-i Dürüz (Dürziler Dağı) bölgesine yerleştiklerini, Haçlı seferleri sonrasında Hıristiyanlık’tan etkilendiğini ve Osmanlı döneminde “Dürzi inanç ağaları” denilen topluluk inanç önderleri yönetiminde yaşayageldiklerini söyler.

Orhan Hançerlioğlu, şu belirlemelerde bulunur: “Dürzîlik, Fâtımî halifesi Hâkim Biemrillah’ı tanrı sayan özel bir inanç. XI. yüzyılda Suriye’de ortaya çıkan bu inanç, kurucularından Derezî’nin adını taşıyor. Kimi incelemeciler Dürzîliği Bâtıniliğin kolları arasında sayar. Sünni Şeriatıyla olduğu kadar Şiîlikle de çatışan inançları vardır. Bu inanca göre Fatımî halifesi Hâkim Biemrillah’ın iki kişiliği vardır: Tanrısal ve İnsansal... Bu kişilik, İsa’nın çift kişiliğinden ötürü Hıristiyanlıkla bağlantılıdır. Bu yüzden kimi yazarlar, Dürziler’in Hıristiyan olduklarını ileri sürerler. Etnik kimlikleri kesin olarak saptanamamıştır.”

Milliyet’in yayımladığı “Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi”nde ise Dürzîler’in etnik kökeni konusunda özetle şu bilgiler verilir:” Bir görüşe göre, Dürzîler’in kökeni Hititler’e ya da Galatlar’a kadar uzanır. Bazı araştırmacılarsa, eski İran kavimlerinden Medler’in ve Persler’in dinleri Mazdekçilik’le Dürzîlik arasındaki inanç benzerliklerini kanıt göstererek, Dürzîler’in bu kavimlerin soyundan geldiklerini savunurlar. Bazı Batılı araştırmacılar da, bunların XII. yüzyılda Haçlı seferleri sırasında Suriye’de kalarak yerlilerle evlenen ve Müslümanların baskısıyla dağlara çekilen Hıristiyanlar olduğu görüşündedir.”

 

 

Ancak, Canbolat ailesinin ötedenberi kendilerini Kilis bölgesinden gelme Kürt saydıkları bilinmektedir. Sürgünde Kürt Parlamentosu’nun kuruluşuna da toplum önderi Kemal Canbolat’ın oğlu Velid Canbolat’ın bizzat katıldığı biliniyor. 

Öte yandan, 7 ana Kürt yerleşim bölgesinden biri olan Orta Anadolu Kürtleri’nin geçmiş yüzyıllardan beri Malatya- Semsur bölgesinden; Kars- Ağrı- Doğu Bayazıt bölgesinden ve Urfa- Viranşehir bölgesinden geldikleri, bilinmeyen birşey değildir. Bunlardan birinci gruptan olanlar ağırlıkla Alevi - Kürt olarak gelip devletin resmi mezhebi olan Hanefiliğe geçmiş; ikinci gruptan olanlar da ağırlıkla Êzidî-Kürt olarak gelip devletin resmi mezhebine geçmiştir. Geçen 30 yıl içinde yeni bir olaya bizzat tanık oldum: Kırıkkale ve çevresinde yaşayan ve soyadı “Canpolat” olan kimi akademisyen veya başka görevde bazı kişilerle karşılaştım. Kısa konuşmadan sonra kendilerinin Suriye’den geldiklerini ve Kürt olduklarını itiraf ettiler... Biliyoruz ki; 19. yüzyılın ortalarında İçtoroslar bölgesinden de göçebe ya da yarı-göçebe konumundaki önemli bir kitle Osmanlı tarafından Suriye’ye sürülerek Hama, Humus ve Reqa bölgelerine yerleştiler.

* Devletin gizli belgelerinde sunulan Dürzîlik gerçeği...

Bu kaynakları bilmek kuşkusuz önemlidir ancak aslolan Devlet’in gizli aklını bilince çıkarmaktır...

50 küsur yıllık yazarlık yaşamım boyunca hep söyleyegelmişimdir: Diyorum ki, “Devlet aklı gizli planda itirafçı ve kabulcu, resmi planda red ve inkârcıdır...”

Açık söylemek gerekirse, resmi ideoloji ve kültür politikalarıyla tarihsel ve toplumsal gerçekliği yakalamak ve anlamak olanaksızdır. Sözgelimi Türkoloji eğitimi yaparken bize anlatılan, “Aleviliğin Türk-Müslümanlığı ve en eski Alevi şairin Yunus Emre olduğu”ydu. Son derece sığ ve giderek ırkçı Türk tarih kuramının ayrıntısına girecek değilim. Ancak, şu kadarını söylemeliyim ki, bizzat yaşamım ve sonraki araştırmalarım bunun tamamen tersini gösteriyordu. Nitekim, “Etno-dinsel arındırma- Tektipleştirme ve Türk İslamlaştırma” bağlamında resmi raporlar hazırlatan İttihad ve Terakki yönetiminde tıpkı Şiîlik gibi İslam’ın bir mezhebi olarak sunulan Alevilik’in, gerçekte kökleri 10 küsur bin yıl önceye giden bir “doğal ve felsefi din” olduğu gibi; 13. Yüzyılda yaşayan Yunus Emre’den önce de ismi belirlenen 35 dolayında Yaresan-Kürt şair bulunduğunu görüyorduk... Dahası, bunlardan 15’i de kadın şairlerdi ve yarısı temburları eşliğinde müzik icra ediyorlardı...

Resmi söylemin ötesinde, sözgelimi bizzat M. Kemal tarafından 1925’te “Şark İlleri Asayiş Müşaviri ve Etno-Politika Uzmanı” olarak görevlendirilen Prof. Hasan Reşit Tankut gibi Devlet ideologları hazırladıkları gizlilik dereceli raporlarında, resmi söylemin tam tersine “Aleviliğin asla Şiilikle karıştırılmaması gereken müstakil bir din olduğunu” söylüyorlardı...

Hasan Reşit (Tankut), hassa subayı olan babasının Abdülhamit tarafından Yemen’e sürülmesi dolayısıyla orada Dürziler’i de yakından tanıma olanağı bulmuştu. Babasının koleradan ölmesi üzerine, annesi başka bir evlilik yapmış, kendisi de Arapça öğrenerek Şam İdadisi’ni (Lise) bitirdiği için Suriye toplumunu da yakından tanıma olanağı bulmuştu. Bunun içindir ki, 1925’teki görevlendirmeden sonra yönetime Kürtler, Aleviler ve Dürziler konusunda raporlar verdiği gibi; bizzat Atatürk’ün isteği üzerine Suriye’nin Türkiye’ye bağlanması için 1938’de  “Nusayrilik ve Nusayriler” konulu bir rapor-kitap hazırlamış ve bu çalışma Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak yayımlanmıştı. Aynı yıl içinde Tankut’un bir de gizli planda “Türkiye’ye Özgü Etno- Politik Rapor” hazırladığını görüyoruz. (Bkz. M. Bayrak: Kürdoloji Belgeleri-1,1994,s.211-217)

Tankut, ilk kez yayımladığımız bu raporunda, Mezopotamya’da yaşayan “Gizli Dinler”i şöyle sıralıyor: “Alevilik, Bektaşilik, Kızılbaşlık, İsmaililik, Dürzîlik, Nusayrîlik, Yezidîlik, Masonluk, Yahudi dönmeliği, Bâbîler (Bahaîlik)” (Age, s. 215)

Arşivinden çıkan birçok gizli raporunu ilk kez yayımladığım Tankut’un, dini nitelikli bir başka raporu da 1949 yılında CHP Yönetimine verdiği rapordur. Bu raporda da, çok partili sisteme giderken Aleviler’i CHP’de tutmanın yollarını irdeler: “Kültürlü şehir Bektaşileri de içinde olmak üzere kütle halinde bütün Aleviler Şeyhlere (Şıxlar), Seyyidlere, Dede ve Babalara yani bilimsel deyimle Bablara bağlıdırlar.. Binaenaleyh, Aleviler’i safımızda tutmak için bunları kazanmak en kestirme yoldur. Bu Bablar Malatya, Elazığ, Tokat, Dersim, Merzifon ve Suriye’de Lazkiye gibi beş-on yerdeki Ocaklardan çıkar, sayıları elliyi geçmez... Her Babın ufak bölgelerde beşyüze yakın vekilleri vardır.” (Age,s.298).

Burada değinmek istediğim belgelerden biri de, yine Atatürk döneminin atamalı profesörlerinden İlahiyatçı Yusuf Ziya Yörükan’ın, ilk kez yayımladığım bir belgesidir.

Kendisi de, aslen Bidlis’in Kürümoğlu Kürtleri’nden olan İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde, MEB’nca “İnönü Ansiklopedisi” adıyla bir ansiklopedi yayını başlar. 1950’de yönetim değişince, Ansiklopedinin adı da “Türk Ansiklopedisi” olarak değiştirilir. Bu Ansiklopedinin “Alevilik” maddesi Yörükan’a hazırlatılır ancak yayımlanmaz. Daha sonra yine yazar olan oğlu Turan Yörükan, babasının bu Alevilik çalışmasının kaybolduğunu basına açıklayınca; yayımcısı aracılığıyla bu çalışmayı 1994’te yayımladığımı bildirmiştim...

 

 

Zerdüşt’ün yolunu sapıtmış çocuklar

Türkiye’de, “te’lif- tercüme ve tadil” yöntemiyle yayımlanan İslam Ansiklopedisi’nde Kürt kökenli Prof. Abdülkadir Karahan aracılığıyla Minorsky’nin “Kürtler” maddesinin bir fasikül boyutunda yeralması üzerine ilgilinin başına neler geldiği bilinmeyen birşey değildir. Zaten, Türk Ansiklopedisi’nden başlayarak “Kürtler” maddesi hep yasak savma kabilinden ilgili(!) mercilere hazırlatılır ve ufacık yalan-yanlış bir madde olarak yayımlanır... Öyle anlaşılıyor ki, Yörükan’ın “Alevilik” maddesi de resmi erkin işine gelmemiş ve o yüzden yayımlanmamıştı...

Sözkonusu makaledi; yazar “Dürzîliği” de haklı olarak “Bâtınî” inançlar içinde sayıyor: “Cebel-i Duruz’da bugün de yaşamakta olan Dürzîlik, bâtınî propagandacılarından mülhem olan Cavidaniyye fırkası, Deylem’de Babekiyye, Hurremiyye ve Muhammire adlarıyla anılan aynı esaslar dairesinde bir Komünistlik mezhebi ve bir Alevi gailesi çıkardı. Aynı suretle Muhammed İbn-i Nusayrî de bugün Lübnan, Şam ve Adana civarında salikleri bulunan Nusayriliği yerleştirdi...”(Age, s. 303. Burada hemen belirtelim ki, Kızıllar- Kızılbayraklılar anlamına gelen Arapça Muhammira kavramı daha 7. Yüzyılda Kızılbaşlar için kullanılıyordu...)

Gerek Tankut’un gerekse Yörükan’ın gizli çalışmalarında vurguladıkları hususlardan biri de, bu tür bâtıni inanç kültürlerinin aynı zamanda “sosyalizmin ve komünizm”in temelini oluşturduklarıdır... Tankut, bunu “Tekke Sosyalizmi” olarak nitelendirir... Bu gerçekliği, daha 19. yüzyılda Alman Profesör Teodor Nöldeke “Şark Sosyalizmi” olarak nitelendirir; Danimarkalı Profesör Arthur Christensen ise “Mazdekçi Komünizm” olarak adlandırır. Zaten Marks ve Engels, sosyalizm düşüncesini geçmişin ütopik sosyalistlerinden aldıklarını söylemezler mi?..

Sözlerimi noktalarken, şunu özellikle vurgulamak istiyorum. Dikkat edilirse, geçmişten bu yana Mezopotamya, bir yandan doğal-felsefi inanç kültürlerine ve dinlere evsahipliği yaptığı gibi, semavî din olarak görülen Musaviliğin, İseviliğin ve Muhammedanerliğin çıktığı yer de aynı coğrafyadır. Zaten, bu semavi dinlerin çıkışından sonra bir “gizli dinler” kategorisi başlamıştır...

Ne diyordu, daha 17. yüzyılda yaşamış Fransız Filozof Volney, Zerdüşti din adamını konuştururken? “Ey Musevîler, ey İsevîler, ey Muhammedanerler! Sizlerin hepsi Zerdüşt’ün yolunu sapıtmış çocuklarısınız; hepiniz onun düşüncelerinden yararlanıp, kendi çıkarlarınıza uyarladınız...” der.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.