Kıyametin son tanıkları
Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —
- Dünya’da hayatta kalacak son canlının bugün besin zincirinin tepesindeki insanlar olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki evrendeki evimizin son sakinleri kim olacak? O güne hangi canlı tanıklık edecek?
En kötümser tahminle bundan yaklaşık 1,5 milyar yıl, iyimser tahminlere göre ise 3 milyar yıl kadar sonra gezegenimizdeki büyük boyutlu canlı yaşamı sona erecek. İnsanların o güne tanıklık edemeyeceğini bugün rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Peki makus kaderine yenik düşecek evimizdeki son canlılar neler olacak?
Dünyamız, milyarlarca yıllık tarihinde sayısız jeolojik ve biyolojik dönüşüm geçirdi. Zaman içinde farklı ekosistemlere ev sahipliği yapan mavi gezegenimiz pek çok kez toplu yok oluşlara tanıklık etti. Bu geniş zaman ölçeğinde, her ne kadar yaşamın sonsuz çeşitlilikte örnekleri görülmüş olsa da, gezegenimizin kaynakları ve kozmik düzenin dayattığı koşullar, yeryüzündeki canlılığın kaçınılmaz bir sona doğru ilerlediğine işaret etmekte.
5 milyar yıl sonra tüm yaşam sona erecek
Yaklaşık 4,6 milyar yıl önce oluştuğu düşünülen Güneşimizin yaklaşık 5 milyar yıl daha hidrojen yakıtını tüketmeye devam edeceği tahmin ediliyor. Bu evrenin ardından Güneş kırmızı dev evresine girecek ve boyutu muazzam biçimde genişleyerek Merkür ve Venüs’ü yutacak. Bu süreçte Dünya’daki ortalama sıcaklık aşırı seviyelere çıkacak, okyanuslar buharlaşacak ve gezegenimiz üzerindeki yaşam son bulacak.
Güneş, kırmızı dev aşamasına geçmeden çok uzun süre önce, parlaklığını yavaş yavaş artıracak. Bilimsel modellere göre, yaklaşık 500 milyon - 1 milyar yıl sonra Güneş’in ışınım gücündeki artış küresel sıcaklıkların yükselmesine neden olup okyanusların büyük oranda buharlaşması ve atmosferdeki sera gazı etkisinin kontrolden çıkması sonucunu doğurabilir. Böyle bir sera etkisinin Venüs’tekine benzer koşullar yaratarak Dünya’yı yaşanmaz hale getireceği de düşünülüyor.
Evimize veda
Dünyamızın içinde olacağı kozmik süreç ilk saldırısında muhtemelen insan gibi büyük canlıları hedef alacak. Ne kadar dayanıklı ve güçlü gözükse de ekosistemlerin hassas dengesine muhtaç olan insan ve büyük memeliler gezegen üzerindeki yaşamlarını bundan 1 milyar yıl kadar sonra sürdüremeyecek duruma gelecek. Tabii bu kozmik sürecin, insani faaliyetlerden kaynaklı küresel ısınma gibi etkenlerle daha da hızlanması da mümkün.
Bilim insanları Dünyadan diğer kayalık gezegenlere kaçışın insanlığın ömrünü uzatabileceğini düşünüyor. Ancak Güneş Sistemi dışına kaçışla çok daha uzun bir süreçten bahsetmemiz mümkün olabilir.
Son tanıklar: Tek hücreli organizmalar ve tardigradlar
Yaşamın büyük ölçüde yok olacağı bu senaryolarda, “en son hangi canlı türleri hayatta kalabilir?” sorusu ortaya çıkıyor. Jeolojik felaketler veya kozmik tehditler ne kadar büyük olsa da, ekstrem koşullara dayanıklı mikroorganizma ve ekstremofiller, son canlılar olmaya aday.
Yer altında, jeotermal kaynaklarda veya okyanus tabanlarında yaşayan bakteriler, tek hücreli organizmalar ve tardigradlar gibi dayanıklı omurgasızlar aşırı ısı, yüksek basınç, radyasyon gibi koşullara bile uyum sağlayabilecek kapasitede. Dolayısıyla, Dünya yüzeyindeki tüm bitki ve hayvanlar yok olduktan sonra bile, bu canlılar uzun bir süre varlığını koruyabilir. Ancak Güneş’in kırmızı dev aşamasına geçmesiyle gezegenin yüzey sıcaklığı binlerce dereceye ulaştığında, hiçbir canlı artık yaşayamayacak.
Güneşin bundan 15 milyar yıl sonra son ışımasını gerçekleştirmesinin ardından artık bugün Güneş Sistemini oluşturan hiçbir noktada yaşamın varlığı söz konusu olamayacak.
* * *
Bugüne kadar yaşanan büyük yok oluşlar
Permiyen-Triyas yok oluşu 252 milyon yıl önce günümüzde Sibirya’nun bulunduğu bölgedeki aşırı volkanik faaliyet nedeniyle yaşanan ve canlı yaşamının yüzde 95’inin yok olduğu en büyük yok oluştur. On binlerce yıl boyunca devam eden volkanik faaliyetin atmosfere saldığı gazlar nedeniyle sera etkisi yapan gazla aşırı yükseldi ve küresel sıcaklık olağanüstü derecede arttı. Bu artışların sonunda okyanus sularındaki canlıların büyük bölümü, karadaki canlıların ise neredeyse tamamı yok oldu.
Kretase-Palojen yok oluşu ise 66 milyon yıl önce yaşandı. Meksika’nın Yucatan Yarımadasındaki Chicxulub Kraterini oluşturan devasa bir meteor etkisi sonucu Dünya’da büyük bir iklim felaketi yaşandı. Bu felaket sonucunda kuşla dışındaki tüm dinozor türleri ortadan kalktı. Deniz canlıları da büyük oranda yok olurken o döneme kadar dinozorlar için atıştırmalık rolünü oynayan memeliler çeşitlenerek karadaki canlı yaşamının önemli bir parçası haline geldi.
Ordovisyen-Silüryen yok oluşu da yaklaşık 444 milyon yıl önce yaşandı. Denizde yaşayan omurgasızların büyük bir bölümü bu dönemde yok olurken kıyı bölgelerindeki eko sistemler de çöktü.
* * *
En uzun süre Dünya üzerinde yaşamlarını sürdüren canlılar
Günümüzde yaşayan bazı canlılar neredeyse canlı fosiller olarak değerlendirilebilecek kadar eski bir geçmişe sahiplerdir. Yüz milyonca yıl boyunca sınırlı ya da oldukça az morfolojik değişikliğe uğramış bu canlılardan en önemlisi at nalı yengeçleridir. Fosil kayıtlarına göre bu canlılar 450 milyon yıldan uzun bir süredir gezegenimiz üzerindeki varlıklarını sürdürmekte.
Bilim insanları Coelacanth olarak adlandırılan derin su balığını fosil kayıtlarından biliyordu. 400 milyon yıl önce Dünya denizlerinde yaşamış olan bu balık türünün bir üyesi 1938’de Güney Afrika açıklarında yakalandığında büyük bir şaşkınlık yaşanmıştı. Bugün bu balık türünün iki alt türü halen derin sularda ve denizaltı mağaralarında yaşıyor.
Köpekbalıkları da 400 milyon yıldır gezegenimizin sularında yaşamaya devam ediyor. Bu da onları en eski büyük canlılardan biri olarak kayda geçirmekte.
Bir tür kafadan bacaklı deniz canlısı olan Nautilus’un türü de 500 milyon yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahip.
* * *
Dünyanın en dayanıklı canlıları: Tardigradlar
Tardigaradlar, 0,1-1,5 mm arasında değişen boyutlara sahip olan sekiz bacaklı omurgasız canlılardır ve olağanüstü dayanıklılıklarıyla bilinirler. Bu canlı eksi 200 ile artı 150 derece arasındaki sıcaklıklarda, yoğun radyoaktivite ortamlarında ve basıncın çok yüksek olduğu deniz dipleri ya da basıncın olmadığı uzay boşluğunda bile yaşama kapasitesine sahiptir. Yaşamak için hiçbir uygun ortamın olmadığı yerlerde metabolizmalarını neredeyse sıfırlayarak bir uyku haline geçip uygun koşullar oluştuğunda yeniden canlanabilirler. Kendi DNAlarını onarabilme yeteneklerine de sahiplerdir.