Öcalan dahil olmalı, çözüm başlamalı

Dünya Haberleri —

Rolf Gössner

Rolf Gössner

  • Alman Hukukçu Dr. Rolf Gössner, İmralı adasında yaşanan tecrit ve izolasyonun uluslararası hukuk ve temel haklar noktasında açık ihlal oluğunu söyledi. Gössner, Abdullah Öcalan’ın tutukluluğunun sona erdirilmesi ve Kürt sorununun siyasi çözümüne dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.
  • Almanya’nın PKK’yi yasaklamasının sorunu körüklediğini söyleyen Dr. Gössner: “1993'te getirilen ve son yıllarda genişletilen yasak ile PKK'nin AB terör listesine dahil edilmesi artık çağa uymayan araçlardır. Kürt sorununa barışçıl ve adil bir çözümü daha da zorlaştırmakta, torpillenmektedir”
  • 25 yıllık insanlık dışı tecritin sorunun çözümüne hiç bir katkısı olmadığını söyleyen Gössner, “Abdullah Öcalan, Kürtlerin en önemli ve meşru temsilcisi olarak, Avusturyalı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elfriede Jelinek'in yakın zamanda talep ettiği gibi, Kürt sorununun siyasi çözümüne dahil olmalıdır.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü talebi ile CPT’ye açık mektup yazan ve gönderen 74 ülkeden 100 aydınlar ve akademisyenin başlattığı kampanya devam ediyor.

Almanya’da Haziran 2024'te, 100’ün üzerinde tanınmış kişi CPT'ye bir açık mektup kaleme aldı. Acil çağrılarında, İmralı adasına gecikmeksizin bir heyet gönderilmesi ve Abdullah Öcalan ile İmralı'daki diğer tutsakların durumunun bağımsız bir şekilde gözden geçirilmesi, durumunun açıklığa kavuşturulması dile geldi. CPT’ye mektup gönderen aydınlardan olan Bremen Üniversitesi'nden Hukukçu Dr. Rolf Gössner, İmralı’daki tecride ve Avrupa’daki kurumlarının tavırlarına ilişkin Fırat Haber Ajansı’ndan (ANF) Muhammed Kaya’ya konuştu.  

Türkiye mahkeme kararlarını hiçe sayıyor

Kurdistan kamuoyunun ve insan hakları kurumlarının sorularına CPT’nin verdiği yanıtın tatmin edici olmadığını dile getiren Gössner, AB’ye bağlı bu kurumun Türk devleti üzerinde her hangi bir etkisinin de olmadığını söyledi.  

CPT'nin, Abdullah Öcalan ve İmralı adasında yaşanan insan haklarına aykırı tecrit koşullarını mümkün olan tüm şiddetle kınamasının tam zamanı olduğuna dikkat çeken Gössner, “Hiç kimsenin işkenceye ya da insanlık dışı ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle bağlıdır. Ancak, tam da bu alanda Türk hükümeti ve idaresi tarafından büyük eksiklikler ve ciddi ihlaller, Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyeliğini fiilen sorgulatacak sistematik insan hakları ihlalleri söz konusudur. Ayrıca Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin uyması ve uygulanması gereken kararlarını da hiçe saymaktadır” dedi. 

Dr. Rolf Gössner, CPT’ye yaptıkları çağrının amacının bu kuruma görevlerini hatırlatmak olduğunu söyledi. İnsanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi önlemenin CPT’nin görevi olduğunu söyleyen Gössner: “Komite, acil durumlarda düzenli ziyaretlerine ek olarak kısa süre içinde adhoc (amaca özel) ziyaretler de duyurabilir ve gerçekleştirebilir” 

Türkiye sonuçları ile yüzleşmeli

“Aslında, Türkiye'nin hukuk ihlalleri nedeniyle gerçek sonuçlarla yüzleşmesinin zamanı çoktan geldi” diyen Dr. Rolf Gössner, “bu, Türkiye'deki hücre hapsi sisteminden sorumlu olanlara karşı hedefe yönelik yaptırımları da içerebilir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 2021 ve 2023 yıllarında, başka bağlamlarda da olsa, bir ihlal prosedürünün parçası olarak Türkiye'ye karşı yaptırım ve cezai tedbirler uygulanması için bastırıyordu” hatırlatmasında bulundu.

PKK yasağı çağdışı

 Uluslararası Af Örgütü'nün son raporuna değinen Gössner, buna göre yaygın baskıcı yasaların, devlet gücünün gereksiz ya da aşırı kullanımının, keyfi tutuklama ve kovuşturmaların, temel haklara yönelik haksız ya da ayrımcı kısıtlamaların ve gözetim teknolojilerinin kıta genelinde artan kullanımının Avrupa'da protesto hakkının sistematik olarak gerilemesine yol açtığını gösterdiğini belirterek, “1993 yılından bu yana PKK yasağı nedeniyle Almanya'da Kürtlerin barışçıl gösterilerine karşı orantısız polis operasyonları yaşadık. Şimdi, Almanya'nın Kürtlere yönelik kriminalizasyon politikası ve uygulamasıyla ilgili olarak şunu belirtmek gerekir: Aslında Federal Almanya Cumhuriyeti, Türkiye'nin "terörle mücadele" stratejisine ve baskı politikasına oldukça müdahil olmuştur. Özellikle PKK'ye yönelik 1993'te getirilen ve son yıllarda genişletilen yasak ile PKK'nin AB terör listesine dahil edilmesi artık çağa uymayan araçlardır. Kürt sorununa barışçıl ve adil bir çözümü daha da zorlaştırmakta hatta torpillemektedir” diye belirtti. 

Almanya’da da Kürtler ayrımcılığa uğradı

Kurdistan İşçi Partisi'nin (PKK) Almanya'daki faaliyetlerinin yasaklanmasının bu ülkede büyük bir kargaşaya yol açtığına da değinen Gössner, “PKK'nin Avrupa'da barışçıl ve demokratik bir çözüm yönünde geçirdiği değişime rağmen, bu ülkedeki yasağı bugün de devam etmektedir. Bu katı yasak politikası; siyasi olarak aktif on binlerce Kürdü ayrımcılığa tabi tutmuş, kriminalize etmiş, onları genel bir şüphe altına sokmuş, potansiyel şiddet failleri ve tehlikeli ‘teröristler’ olarak damgalamış, iç siyasi düşmanlar ve güvenlik riskleri olarak ilan etmiş ve marjinalleştirmiştir. PKK faaliyetlerinin yasaklanması, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü, fikir ve basın özgürlüğü gibi temel hakları ve dolayısıyla siyasi faaliyet özgürlüğünü büyük ölçüde kısıtlamaktadır. Gösteri yasakları ve baskınlar, özel evlerin, derneklerin, matbaaların, yazı işlerinin ve yayınevlerinin aranması, el koymalar, hapis cezaları, istihbarat servisi soruşturmaları, devlet ve ‘anayasayı koruma’ kurumları tarafından yapılan sızmalar günün düzeni olmuştur, olmaya da devam etmektedir” ifadelerinde bulundu. 

AB’nin Kürt politikası değişmeli 

Gössner, şöyle devam etti: “Temel olarak, Almanya ve Avrupa'nın Türkiye ve Kürtlere yönelik politikasında köklü bir değişikliğe ihtiyaç var. Bu da; Kürtlerin, örgütlerinin, medyasının Avrupa ve Almanya'da terörle damgalanmasına, kriminalize edilmesine, zulme uğramasına ve dışlanmasına son verilmesini içeriyor. Ayrıca, NATO ve Avrupa Konseyi üyesi Türkiye tarafından işlenen uluslararası hukuk suçları, Türkiye'deki insan hakları ihlalleri ve çözülmemiş Kürt sorunu, merkezi sorunlar ve zorluklar olarak Avrupa Konseyi ve AB'nin gündemine derhal ve ısrarla yerleştirilmelidir.”

Almanya ve AB çözümü engellememeli

“Bu nedenle, Almanya ve AB, bugüne kadar yaptıkları gibi diyalog sürecini engellemek yerine, diyalog sürecini ve Kürt sorununa barışçıl, adil ve demokratik bir çözümü teşvik etmek için ellerinden gelen her şeyi yapmalıdır. Buna PKK faaliyetlerine yönelik yasağın ve Alman Ceza Kanunu'nun 129b maddesi (yurtdışında terör örgütüne üyelik) uyarınca kovuşturma yürütme yetkisinin kaldırılması ve PKK'nin AB terör listesinden çıkarılması da dahildir. Ayrıca, Abdullah Öcalan'ın insanlık dışı koşullar altında 25 yıldır devam eden tutukluluğunun bir an önce sona erdirilmesi de buna dahildir. Abdullah Öcalan, Kürtlerin en önemli ve meşru temsilcisi olarak, Avusturyalı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Elfriede Jelinek'in yakın zamanda talep ettiği gibi, Kürt sorununun siyasi çözümüne dahil olmalıdır.” BERLİN

 

* * *

Dr. Rolf Gössner kimdir?

Dr. Gössner avukat, yayıncı ve Uluslararası İnsan Hakları Birliği (Berlin) mütevelli heyeti üyesidir. Yıllık "Grundrechte-Reports. Zur Lage der Bürger- und Menschenrechte in Deutschland" (Fischer-TB) dergisinin eş editörüdür. Avukat olarak 1980-2021 yılları arasında uluslararası dava gözlemcisi, insan hakları heyetlerinde (Türkiye dahil) katılımcı ve konuşmacı olarak yer almış, 1990'lardan bu yana Kürt sorunu, Türkiye'deki insan hakları durumu ve Alman-Türk "güvenlik iş birliği" ile ilgilenmektedir. Demokrasi, iç güvenlik ve sivil haklar konularında çok sayıda kitabın yazarı ve editörüdür. Son olarak, Vereinigung Demokratischer Jurist (Demokrat Hukukçular Birliği- VDJ) Hans Litten Ödülü ile birçok kez onurlandırılmıştır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.