Özgürlük için küresel seferberlik
Selahattin ERDEM yazdı —
- 10 Ekim tarihinde başlatılan Küresel Özgürlük Kampanyası böyle yeni bir açılımı ifade etmektedir. Gerçekten de bu kampanyayla birlikte artık bir Küresel Demokrasi Hareketi’nin başlamış olduğu rahatlıkla söylenebilir.
- Medya Savunma Alanları’nda işgalci orduya her gün darbe vuran ve çöküş yaşatan gerilla direnişi, Kurdistan’ın dört bir yanında gelişen gerilla eylemleriyle destekleniyor. Önümüzdeki süreçte söz konusu savaşın da daha çok derinleşeceği ve yayılacağı anlaşılıyor.
10 Ekim’de başlatılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası üçüncü haftasını dolduruyor. Geçen üç hafta boyunca her gün yaşanan yeni katılımlarla eylem kampanyası çok daha büyümüş ve yayılmış bulunuyor. Başlangıçta yaşanan Ortadoğu katılımındaki zayıflıklar da önemli ölçüde aşılıyor. Kürt halkı tam bir seferberlik halinde söz konusu kampanyayı sahipleniyor ve böylece Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü etrafında tam bir küresel seferberlik durumu gelişiyor.
Eylem biçimleri çeşitleniyor
Eylem biçimlerinde de giderek çeşitlenme durumu yaşanıyor. Başlangıçta toplu açıklamalar ve yürüyüşlerle başlayan eylemler, giderek her alanda açılan özgürlük çadırları, örgütlenen mitingler, oturma eylemleri, bireysel katılımlar ve Önder Apo’nun fikirlerinin tartışıldığı toplantılarla çeşitleniyor ve zenginleşiyor. Kuşkusuz hukuk ve diplomasi cephelerinde de çok çeşitli girişimler gelişiyor. Hiçbir şey yapamayanlar Önder Apo’nun Savunmaları’nı okuyarak kendini eğitiyor ve düşüncesini özgürleştiriyor. Eylem biçimlerinin giderek daha da zenginleşmesi ve etkili hale gelmesi bekleniyor.
Dört parça Kurdistan’da ve dünyanın dört bir yanında kadınlar ve gençler öncülüğünde gelişen ve tüm toplumsal kesimlerden insanları içine alan bu kitlesel eylemliliğe gerilla da kendi cephesinden katılıyor. 1 Ekim tarihindeki Emniyet Genel Müdürlüğü’nü vuran fedai eylemi ardından gerilla eylemliliğinde giderek bir artış ve etkinlik gözleniyor. Medya Savunma Alanları’nda işgalci orduya her gün darbe vuran ve çöküş yaşatan gerilla direnişi, Kurdistan’ın dört bir yanında gelişen gerilla eylemleriyle destekleniyor. Önümüzdeki süreçte söz konusu savaşın da daha çok derinleşeceği ve yayılacağı anlaşılıyor.
Dikkat edilirse, Ekim ayı başından itibaren Kurdistan’da yaşanan mücadelede yeni bir sürecin başlamış olduğu gözleniyor. Çok açık ki, 1 Ekim Ankara eylemi TC Devleti’ni temellerinden sarstı ve Türkiye’deki her şeyi yeniden tartışma ve değerlendirme gereği yarattı. Adeta şoke edici bu etkiyi biraz azaltabilmek için, AKP-MHP faşist yönetimi 4 Ekim tarihinden itibaren Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik tam bir yıkım saldırısı başlattı. Buna karşı tepkilerin üstünün örtülmesi için de 7 Ekim tarihinde Hamas’ın saldırısıyla başlayan İsrail-Hamas savaşının sonuçlarını adeta bir psikolojik savaş gibi kullanmaya çalıştı. Bu kez 10 Ekim’de ilan edilen Küresel Özgürlük Kampanyası geldi ve söz konusu özel savaş propagandasını yerle bir etti. Öyle anlaşılıyor ki, başka çaresi kalmayan faşist Tayyip Erdoğan Yönetimi, 14 Ekim tarihinde Önder Apo’ya yeni bir disiplin cezası vererek, bir anlamda başlatılan küresel eylem kampanyasının intikamını almaya çalıştı.
Bu bir irade savaşıdır
Belli ki önümüzdeki süreç, karşılıklı bu tür hamleler biçiminde devam edecek. Taraflar ayakta kalabilmek için yeni eylem biçimleri geliştirecek ve yeni güçleri eyleme dahil etmeye çalışacak. Bu bir irade ve yıpratma savaşıdır. Taraflar sürekli kendilerini yenilemeye çalışıp güç ve iradelerini geliştirirken, karşı tarafı da sürekli darbeleyerek ve teşhir ederek yıpratmak isteyecek. Sonuçta ise, daha büyük potansiyeli olan, potansiyelini aktif ve etkin pratikleştirmeyi başaran, kendi iradesini güçlü tutarken karşıtını sürekli yıpratmayı sağlayan taraf kazanacak. Bu açıdan, özgürlük ve demokrasi güçlerinin, tüm bu gerçeklerin bilincinde olarak hareket etmesi ve söz konusu Özgürlük Kampanyası’na seferberlik anlayışıyla katılıp kendini pratikleştirmesi gerekiyor.
Dikkat edilirse, AKP-MHP faşist diktatörlüğünün önümüzdeki mücadele sürecinde savaşa sürecek pek fazla yeni bir şeyi yoktur. Şimdiye kadarki savaş süreci içinde zaten her şeyini fazlasıyla kullanmıştır. Bütün iç ve dış potansiyelini savaşa sürmüş, yürüttüğü soykırımcı özel savaşta her türlü aracı ve yöntemi kullanmış, yalan ve hileye dayalı psikolojik savaştan katliamlara kadar her şeyi yapmıştır. Deyim yerindeyse artık yolun sonuna gelmiş ve adeta sıfırı tüketmiştir. İçte kullanabileceği yeni bir şeyi kalmadığı ve var olan düzeyi tekrarladığı gibi, dış alanda daha çok daralmakta ve şimdiye kadarki müttefikleriyle bile çok ciddi çelişkiler yaşar hale gelmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarıyla Gazze Savaşı’nın AKP-MHP faşizmini çok daha daraltacağı anlaşılmaktadır.
Buna karşılık, belli bir zorlanmayı yaşasa da özgürlük ve demokrasi mücadelesinin çok daha güçlü olduğu açıktır. Kuşkusuz belli bir zorlanmayı yaşıyor olması anlaşılırdır. Bu kadar vahşi bir faşist-soykırımcı saldırıya karşı direnip de zorlanmamak mümkün değildir. Özgürlük ve demokrasi cephesindeki zorlanma buradan kaynaklanmaktadır. Bunun yanında, henüz harekete geçirmediği çok geniş bir stratejik ve taktik potansiyeli, kendini sürekli yenileme gücüne sahip olma durumu ve iradesini sürekli bileyen bir moral gücü vardır. Sahip olduğu demokratik modernite paradigması, özellikle kadın özgürlüğüne ve toplumsal ekolojiye dayanan adil, özgür ve eşit yaşam öngörüsü ve yeni demokratik bir dünya hedefliyor olması ona bu gücü sürekli vermektedir.
Küresel Demokrasi Hareketi başlamıştır
Bu durum, Özgürlük ve Demokrasi Hareketi için sürekli yeni açılım yapmayı mümkün kılmaktadır. İşte 10 Ekim tarihinde başlatılan Küresel Özgürlük Kampanyası böyle yeni bir açılımı ifade etmektedir. Gerçekten de bu kampanyayla birlikte artık bir Küresel Demokrasi Hareketi’nin başlamış olduğu rahatlıkla söylenebilir. Böylece Dünya Demokratik Konfederalizmi’nin temelleri atılmış olmaktadır. Dünyanın her yerinde, her renkten, cinsten, toplumsal kesimden insanlar, bu temelde ortak bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi içine girmiş durumdadır. Bunu, aynı zamanda küresel düzeyde devrimci değişimin gelişmesi ve demokratik sosyalist devrimin yaşanmaya başlanması olarak da görmek gerekir.
Dikkat edilirse, böyle bir gelişme herkesten daha çok bilinç, cesaret ve fedakârlık istemektedir. Bunlar da günümüzde Önder Apo gerçeğinde kendini ifade etmektedir. Dolayısıyla Küresel Demokrasi Hareketi’nin Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde ve Önder Apo etrafında gelişiyor olması anlaşılırdır. Çünkü tüm ezilenler, kendi kurtuluşlarını burada, yani Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünde görmekte ve bunun Apocu Paradigma’yla mümkün olacağını giderek daha derinden anlamaktadır.
Diğer yandan, böyle bir mücadele sınırlı bazı kesimlerin işi değildir. Herkesin, başta kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler olmak üzere ezilen ve sömürülen tüm kesimlerin katılımını gerekli kılmaktadır. Yani tam bir kitlesel seferberlik istemektedir. Bu nedenle, hiç kimse mücadeleyi kendisiyle sınırlandırmamalı, kendi katılımını yeterli görmemeli, yine bazı kesimleri mücadeleye katınca bununla yetinmemeli, tersine herkes daha çok katılmalı ve başkalarını, daha çok kesimleri mücadeleye daha etkili katmayı öngören bir anlayış ve tarzla hareket etmelidir. Aynı şey mücadele yöntemleri açısından da geçerlidir. Bu alanda da tam bir zenginlik durumu ortaya çıkartılmalıdır.
Çok ciddi bir görev
Son olarak, kuşkusuz seferberlik düzeyinde gelişen söz konusu Küresel Özgürlük ve Demokrasi Hareketi’nin öncüsü ve örgütleyicisi Kürt halkı, Kürt kadınları ve gençleri, Kurdistan Özgürlük Hareketi’dir. Bu da çok ciddi ve ağır bir görev ve sorumluluk demektir. Öncülük, böyle bir görev ve sorumluluğu üslenmeyi gerektirir. Zordur, ama onurlu ve anlamlı bir iştir. Dolayısıyla söz konusu zorlukları göğüslemeye değer. Bu nedenle tüm Kürt halkı, kadınları ve gençleri, özellikle yurtdışındaki tüm Kürtler bu bilinçle hareket ederek, söz konusu görev ve sorumlulukların gereğini pratikte başarıyla yerine getirmeyi bilmelidir. Daha çok dostlarımızın başlattığı söz konusu Küresel Özgürlük Kampanyası’nın her alanda gelişmesi ve başarıya ulaşması için tüm gücünü seferber etmelidir. Gün Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için her türlü mücadeleyi örgütleme ve geliştirme günüdür. Kürt yurtseverliği bu tarihi görevi de başarıyla yerine getirecek güçtedir.