Sersortî (Kızılbaşlık)
Şoreş REŞİ yazdı —
Dönem dönem Kızılbaş terimi üzerinde bazı yanlış yorum ve analizlerin olduğunu gözlemliyorum; bu nedenle kelimenin anlamı, ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından kullanıldığını doğru temelde, tarihi arka planı ile biraz açmakta fayda var. Kürtçe orjinli bir tercüme olduğunu başta belirtmek gerekir. Kürtçe de ’Sersor’ kelimesi tarihin derinliklerinde bir inancın, hareketin, akımın taraftarları için kullanılmıştır. Bu Osmanlılar döneminde ’Ser û sor’ şeklinde kaynaklara geçmiştir. Akımın taraftarları kırmızı bayraklar taşıdığı için de ’Sorhalaman’ veya ’Alasoran’ olarak tanımlanmışlardır ki ikisi de Kürtçedir. Bu kelimeler Türkçeye çevrildiğinde Kızılbaş veya Kızılbayraklılar olarak anlam kazanır. Çünkü: ’ser’, Kürtçede kafa, ’sor’ kırmızı, ’al’, da bayrak anlamındadır. Böylece Kızılbaş ve Kızılbayraklı şeklinde okunur. Peki bu terim tarihte ilk olarak ne zaman kullanılmıştır?
İlk kullanım tarihini Kürtlerin eski inanışları olan Mazdaizm’de aramak gerekir, bu inanışa göre ateş kutsaldır ve ateşin kırmızılığının kutsallığına inanılır. Günümüzde de bu inanış birçok coğrafyada aktif olarak devam etmektedir. Örneğin: Newroz’da yakılan ateşlerin üzerinden atlayan insanlar: ’Senin kırmızın (canlılığın, güzelliğin) bana gelsin, hastalıklarım ve dertlerim de senin olsun’ der. Yani ateşin dertlerini, hastalıklarını ve günahlarını temizlediğine inanırlar. Kızılbaşlık veya günümüzde Alevilik olarak adlandırılan felsefe buradan kaynaklanmıştır ve binlerce yıllık bir geçmişi vardır. Terimin kaynağı her ne kadar bu inanç olsa da, kendisinin pratikte şekillendiği ve dillendirildiği tarih fazla eski değildir. Bu terimin sıklıkla kullanıldığı dönem Abbasi halifeleri ve Osmanlı dönemleridir. İlk örneğini Eba Muslumî Horasanî döneminden kalma belgelerde görürüz. Bilindiği üzere Eba konusunda farklı görüşler olsada o kesinlikle bir Kürt’tü. Hangi ulusa ait olduğunu bir Arap şair şöyle dile getirir:
’Ey Eba, katil!
Mansûr’a kaleşlik yapmak istedin,
Ataların Kürtler de hayin idi
Beni öldürmekle tehdit ediyordun
Ama büyük aslan, seni kendi elleriyle parçaladı.’
Şiirde de açıkça görüldüğü üzere Eba’nın Kürtlüğü belirtilmekte ve Abbasi halifesi Ebu Cafer al Mansûr tarafından öldürüldüğü yazılmaktadır. Çünkü; Abbasi halifesi Eba’yı kendi iktidarı için bir tehlike olarak görüyordu. Sarayına davet eder, gelen Eba’yı korumaları yakalar, kalleşçe öldürür (755) ve parçalayarak Dicle nehrine atarlar. Bu haberi Horasan, Azerbeycan, İran ve Kürdistan’da duyan Eba taraftarları Abbasilere karşı savaş bayrağını yükseltir. Özellikle de Kürt aşiretleri intikam için saldırılara geçer ve kırmızı bayraklarını dalgalandırırlar. Onlar için kırmızı özgürlüğün ve canını feda etmenin sembolüdür. Bayrakların yanında, başlarına da kırmızı sarıklar bağladıkları büyük bir ihtimaldir. O gün bağlamadılar ise bile bunun sonradan başlara ve elbiselere de yansıdığını kesinlikle söylemek mümkün. Bu durum aynı zamanda Şiiliğin sembollerinin de şekilendiği bir zemin olmaktadır.
Eba Muslumî Horasanî’nin öldürülmesinden sonra Mazdak hareketi ve Horremi hareketleri gelişir, yüzlerce yıl Arap sömürgeciliğine karşı mücadele ederken, sembolleri hep kırmızı bayraklar omuştur. Bazı kaynaklar hedef saptırmak için bilinçli olarak bazen siyah, bazende yeşil renginde olduğu şeklinde yansıtır ama bunlar işi bulandırmak ve bu aykırı hareketleri İslam içine çekmek içindir.
Bu tarihi dalgalanmadan sonra gelişecek olan Şiilikte aynı kitle arasında yeşerecek ve dikkat edilirse sembolleri olan elbiseleri ve başlıkları da hep kırmızı renklidir. Bu gelenek Horasan Kürtleri arasında hala devam etmektedir. Yani 750’li yıllarda dillendirilen bu terim 1500 yıllarda ete-kemiğe bürünür ve Şiiliğin de sembollerine dönüşürler. O dönemki gezginler Şii taraftarlarının 12 püsküllü kırmızı şapka taşıdığını yazar. Şii hareketinin temel aşiretlerinden biri olan Kürt Qereman (Karamanoğulları) aşireti Osmanlı kayıtlarında bu nedenle “Qizil börklû, ayağı çarıklı” olarak geçer.
Kısaca, Kızılbaş kelimesi Kürtçeden çevrilmiş, kaynağını eski Kürt insancı olan Zerdüşlükten alan bir terimdir. Ayrıca bir inancın sembolü ve Arap halifeleri ile onların ideolojilerine karşı bir akımın sembolüdür. Özellikle de Kürtçe yazılarda ısrarla sersor kelimesinin kullanılması önem arzetmektedir.