Söyleyemediğimiz Şeyler

Kadın Haberleri —

  • Yönetmen Ornella Mutoni, Ruanda Soykırımı’ndan ailesiyle birlikle Avrupa’ya kaçtığında henüz 6 aylıktı. İki yıl önce doğduğu topraklara dönerek, insanların hayatta kalma mücadelesini The Things We Don't Say (Söyleyemediğimiz Şeyler) belgeseliyle izleyiciyle buluşturdu. 
  • Soykırımda ailesinin çoğunu kaybettiği topraklarda iyileşme atölyeleri düzenleyen terapist Émilienne Mukansoro ile tecavüz sonucu doğan ve kimliğiyle mücadele eden Thierry adlı kadınlar, belgeselin omurgasını oluşturuyor. 

FELEKXAN SERHAT

Ruanda Soykırımı’nın üzerinden 30 yıl geçti. 30 yıl boyunca soykırımdan kurtulmayı başaranların acılarını dinledik, hikayelerini okuduk ve travmalarıyla nasıl başa çıktıklarına tanık olduk. Ancak bir de travmalarıyla yüzleşemeyenler var. Ruandalı yönetmen Ornella Mutoni, The Things We Don't Say (Söyleyemediğimiz Şeyler) adlı belgeselinde, bir grup gencin soykırımdan kurtulan Émilienne Mukansoro’nun iyileştirme atölyesinde yaptığı terapilerde geçmişiyle yüzleşmesine odaklanıyor. 9 Kasım 2024’te vizyona giren 20 dakikalık kısa belgesel, soykırımda tecavüz sonucu doğan 29 yaşındaki Thierry'nin annesiyle olan ilişkisini iyileştirme çabasını anlatıyor. 

Yönetmen Ornella Mutoni de aslında bebekken ailesiyle birlikte soykırımdan kaçmış. Ancak yıllar sonra doğduğu topraklara dönerek, insanların hayatta kalmak için nasıl mücadele ettiklerini kamerasıyla çekmek istedi. Mutoni, The Guardian için kaleme aldığı yazısında ‘Ruanda soykırımının çocukları’ için çektiği belgeseli şöyle anlatıyor: 

“Ruanda'da 1994 yılında Tutsilere karşı yapılan soykırımdan ailemle kurtulup mülteci olarak Avrupa'ya taşındığımda altı aylıktım. Döndüğümde benim kuşağımdan pek çok kişinin acılarını içine gömdüğünü gördüm. 

Bana sürekli hayatta kalan biri olduğum söyleniyor. Ancak 1994'ü hatırlamadığım ve Ruanda'da yaşayamadığım için, insanların bu kadar şiddet ve acıdan sonra nasıl bir arada yaşamayı başardıklarını hep merak ettim. İki yıl önce, o insanlarla tanışmak için Ruanda’ya dönmeye karar verdim. Acı verici tanıklıklarını paylaşanlar ve pişmanlıklarını dile getirenlerle tanıştım. 

Kaybedilen yaşamlar için

Seyahatimin sonlarına doğru, soykırımda ailesinin çoğunu kaybettiği topraklarda şifa çemberleri düzenleyen terapist Émilienne Mukansoro’la tanıştım. Mukansoro hayatta kalanlar, failler ve soykırım sonrası nesille çalışıyor. Bana ‘Bunu burada, bir zamanlar kaybolan yaşamı geri getirmek için yapıyorum’ dedi. Hayatta kalan kadınlarla yürüttüğü iyileştirme gruplarından birine davet edildim.

Kadınlar ‘mış’ gibi yapmak zorunda

Ruanda’da her ne kadar 1994 yılının Nisan-Temmuz aylarında, yaklaşık bir milyon Tutsi ve ılımlı Hutu'nun öldürülmesinin ardından ‘barış’ sağlansa da şifa çemberinde oturup kadınların hikayelerini dinleyince çok sayıda insanın hala acı çektiğini gördüm. Katıldığım şifa çemberinde kadınlar ayrıca cesur ve hayatlarına devam ediyor gibi davranmak zorunda kalmıyorlar. 

Öte yandan, benim gibi 1994'e dair anıları olmayan gençleri de dinlemek istedim. Gençlerle başka bir iyileşme çemberinde oturdum ve en yıkıcı hikayelerden bazılarını dinledim; soykırım tecavüzünden doğan, damgalanan ve genellikle kimliklerinin bu kısmını gizleyenler. Soykırımın ardından 10 binden fazla kişi tecavüz sonucu doğdu, onlarca kadın tecavüze uğradı.

Soykırımın çocuklarına ne olacak?

Atölyelerde şunları düşündüm; sessizlik devam eder ve travmanın etkileriyle ilgilenilmezse, bir sonraki nesle ne olur? Acı gizlendiğinde şiddete dönüşebilir mi? İşte bu sorular kısa belgeselim The Things We Don't Say'in çıkış noktası oldu. Belgesel, Mukansoro'nun atölyelerinin birinde bir grup gencin, yetiştirilme tarzlarının temelinde yatan aile sırlarıyla yüzleşme cesareti bulmak için birbirlerine yaslanmalarına odaklanıyor. 

Thierry’nin annesiyle yüzleşmesi 

Tecavüz sonucu doğan ve kimliğiyle mücadele eden 29 yaşındaki Thierry'nin annesiyle olan ilişkisini iyileştirme çabası da üzerinde durulan temel konulardan. Annesinin soykırım sırasında yaşadığı dehşet ve ailesini kaybetmesi, Thierry’le bağ kurmasını engelliyordu. Thierry de büyürken annesinin sevgisini hiç hissetmemiş. Genç kadın, doğum koşulları nedeniyle benzer travmalarla karşı karşıya kalan başka kişileri savunmanın bir yolu olarak belgeselde yer aldığını söylüyor…

Kaçışın üzerinden 30 yıl geçti

Bu yıl soykırımın 30. yıldönümü ve ailemle birlikte Ruanda'dan kaçışımızın üzerinden 30 yıl geçti. Kendini dönüştürmek ve hayatta kalanlar ile faillerin yan yana yaşayabilmelerini sağlamak zorunda kalan bir ülkeden öğrenilecek çok şey var. The Things We Don’t Say her ne kadar geçmişi ve bugünüyle boğuşan bir grup gence sadece bir bakış olsa da, bu karanlık dönemde doğanların hayatlarına ışık tutmasını ve toplumsal şiddetin neden olduğu nesiller arası acı döngüsünü kırmak için devam eden çalışmalara dikkat çekmesini umuyorum.”

* * *

Göçmen ve mültecilerin sesi

Yönetmen ve yapımcı Ornella Mutoni, Ruanda’da soykırımının nesiller üzerindeki etkisini ve kolektif iyileşme çalışmalarını araştırıyor. İlk kısa belgeseli The Things We Don't Say, Kasım 2024’te Aesthetica Kısa Film Festivali'nde prömiyer yaptı. 

İngiltere, Avustralya, Hollanda ve Amerika yayıncıları için çeşitli belgesel stilleri üzerinde çalışan ve yeterince temsil edilmeyen toplulukların hikâyelerini anlatmalarına aracı olan Mutoni, ayrıca Counterpoints Arts'taki PopChange girişimi üzerinde çalışıyor. Bununla paneller düzenleyerek film ve televizyon dünyasında göçmen ve mültecileri işleyen yapıtların daha iyi olmasını sağlıyor. 

*The Things We Don't Say, The Guardian'ın çevrimiçi platformunda ücretsiz olarak izlenebilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.