Süreci dengelemek için mesaj vermekle yetiniyoruz
Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan: Gücümüzü doğru zamanda, doğru mekanda devreye koyarız
- Türk devletinin, son üç-dört yıldır Kuzey’de bitirdiğini, artık gerillanın kalmadığını ya da çok az sayıda kaldığını iddia ettiğine işaret eden Karayılan, bittiyse neden şu anda bile operasyon yapıldığını sordu. Kuzey'deki durumun, Türk tarafının dediği gibi olmadığını belirten Murat Karayılan, şunları vurguladı:
- Biz, bir strateji geliştiriyoruz; daha fazla uzmanlaşma, tekniki ve fiziki açıdan geliştirilen bütün istihbarati tedbirleri alt edecek yöntemlerde derinleşme. Amatör, sıradan, klasik yöntemler değil. Daha sabırlı, daha stratejik yaklaşabilen ve daha profesyonel yöntemlerle sonuç alma.
- Doğru mekan ve doğru zaman konusu, önemlidir. Biz esas olarak bunun üzerinde duruyoruz. Bu dönemde zaman zaman bazı mesajların verilmesiyle yetinmek bize daha doğru geliyor. Hem siyasi hem askeri açıdan süreci dengelemek bakımından böyle bir yaklaşım daha uygundur.
Savaş sahasının, sürekli yenilenme ve değişim istediğini belirten Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, "Her gün gelişen yeni icatlar/teknolojiler, dünya çapında toplumların yaşam tarzını, sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerini değişime uğrattığı gibi askeri alanda da çok köklü değişimlere yol açıyor. Geliştirilen teknolojik silahlar, eski klasik teorileri ve askeri formülleri yerle bir ediyor. Bilim ve teknolojinin savaş gerçeği üzerinde yarattığı değişimi göremeyenler, savaşları kazanamaz. Bunu sadece silahların değişimi veya gelişmiş olması gibi ele almamak lazım. Günümüzde artık sıradan askerler savaşta bir rol oynayamaz. Daha çok inançlı ve savaşma kararlılığı olan, profesyonel, uzman, daha kaliteli savaşçılarla sonuç alma durumu gelişiyor. Bu gerçeklik kavranmadan doğru hareket tarzı, doğru asker yetiştirme, doğru mevzilendirme ve doğru silahlandırma da geliştirilemez" dedi.
Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Karayılan ile söyleşimizin son bölümü şöyle:
Sizin tünel ve hareketli tim savaşı tarzınıza karşı Türk ordusunun tünellerin uzağına indirme yapıp alan tuttuğu; Zergelê hattının bu şekilde tutularak, alanlar arasındaki bağın da koparılmak istendiği ifade edildi. Bunu biraz açabilir misiniz?
Türk Genelkurmayı ya da savaş bakanlığı yürüteceği taktik konusunda bir bocalamayı yaşıyor. Uygulamalardan bu sonucu çıkarmak mümkün. Türk ordusu, Zap alanında tünelleri üç yıldan bu yana hemen hemen akla gelebilecek her türlü yöntemi ve tekniği kullanmasına rağmen düşüremedi. Hala o tünellerde direniş devam ediyor. Burada gerillanın karşı saldırılarıyla Türk ordusu sürekli kayıp veriyor. Orada savunma değil, saldırıda olan bir gerilla var. Bunun karşısında duran Türk ordusu zorlanıyor; sürekli kayıp veriyor. Gerilla ise belki de savaş tarihinde olabilecek en az kayıpla bu savaşı yürütme başarısını gösteriyor. Kuşkusuz bu ordu generallerini çıldırtan ürkütücü bir durumdur.
Mevcut savaş kurmayı, bundan çıkardığı sonuçlardan hareketle bu sene yeni işgal ettiği alanlarda tünellere karşı farklı bir taktik yürütüyor. Bir yerde, “boşuna gücümü yıpratmayayım; zaten kolay kolay düşmezler. O zaman uzaktan alanların işgalini sağlayayım, tünellerdeki gerillanın lojistik ve takviye kanalarını keseyim. Böylece kayıp vermeden uzun süreli kuşatmayla sonuç alırım” diye, bu biçimde uzun vadede kuşatmayla düşürme taktiğini öngören bir uygulama var. Bu, tıpkı tarihte kalelerde direnen güçlere karşı geliştirilen kuşatmalara benziyor. Uzun süre kuşatmada tutarak, lojistiğin bitmesini bekleme ve orada lojistiksiz kalan güçleri kendiliğinden o direniş noktalarını bırakmaya zorlama taktiğidir. Yeni yerlerde bu taktiği yürütüyor.
Tünellere karşı her yöntemi kullanıyor
Aynı zamanda üç yıldır savaştığı tünellerde de yakın bir çatışma sistemiyle düşürmeye dönük yoğun bir çaba sergiliyor. Hem eski taktiğini sürdürüyor hem de yeni işgal alanlarına yeni bir taktik uyguluyor. İki taktiği aynı anda, ayrı yerlerde uyguluyor. Şimdi Metina ve Girê Bahar’da uzaktan kuşatma taktiğini yürütüyor ama eskiden beri savaşarak düşürmek istediği tünellere dönük de daha fazla kimyasal gaz, daha fazla ağır silah kullanmanın yanında, işte dronlarla kapılara patlayıcı bırakma, uçaklar ve obüslerle kapıları vurma, robotlarla içeriye patlayıcı gönderme, köpeklerle içeriyi keşfetme, vb. akla gelebilecek tüm yöntemleri kullanmaya çalışıyor. Bunların hepsini basına yansıtmaya gerek görmedik ama bunların hepsini şu anda Şehîd Delîl Batı Zap Eyaleti’nde uyguluyor. İşgaline yeni yeltendiği yerlerde ise tünellerin bir kilometre kadar uzağında mevzilenip ağır silahlarla veya havadan saldırılarla aslında uzun vadede lojistiğin bitmesi temelinde düşürmeyi hedefliyor.
Uyguladıkları taktik iki-üç yılda sonuç alamaz
Şimdi Yaşar Güler (Türk Savunma Bakanı), hem iki-üç yılda bile onlar açısından başarı kesinliği belirsiz olan bir taktik uyguluyor hem de “kilidi Kasım ayında tamamlayacağız” diye demeç veriyor. Bu açıkça kamuoyunu kandırmadır. Öyle Kasım ayında sonuçlanacak herhangi bir şey yok. Zaten uyguladığı taktik iki-üç yılda sonuç alamaz. Bu açıdan taktik konusunda bir darlık ve çözümsüzlüğü yaşadıkları kesin. Bir çıkmaz içindedirler.
Hareketli takımları da başarılı olamaz
Yaşar Güler’in çok kere övünerek söz ettiği yeni bir girişimi var. "Öngörülemez, beklenmedik, sürekli operasyon” dediği şey, aslında 20-30 kişiden oluşan, arazinin çeşitli yerlerine gizli bir biçimde girip çıkan hareketli birliklerdir. Bu yıl için yeni olan budur. Öbür uyguladıkları bütün taktikler, aslında eski, sonuçsuz kalanlardır. Bu yeni hareketli takım tarzındaki birlikler de Medya Savunma Alanları’nda sonuç alamaz. Belki Kuzey gibi geniş bir arazide belli düzeyde bir sonuç almış olabilirler ama yoğun bir savaşın olduğu Behdînan gibi bir yerde sonuç alamaz. Zaten o güçleri belli düzeyde darbe yediler fakat bana göre daha fazla darbe yiyebilirdi. Bir keresinde Garê’ye girmeye yeltendiler. Daha Garê’nin ilk birkaç yüz metresinde pusuya düştüler. Ağır bir darbe yediler ve ondan vazgeçtiler. Girê Bahar’ın eteği gibi kimi başka yerlerde de yine birkaç kez darbe yediler. Belirttiğim gibi; bu taktik, yeni bir şey ama bu da tutmaz. Eskiden Kuzey’de uygulanan bir şeydir.
Kısaca Sergelê hattını, o bütün yol hattını KDP’nin de aktif katılımıyla tutması ve yol yapması hep bu amaçladır. Direniş tünellerini kuşatma taktiği çerçevesinde geliştirilen faaliyetlerdir.
YJA Star Merkezi'ne göre; KDP ve Irak'ın işgal saldırısına dahliyle birlikte Goşînê hattının tutulması, Lolan'ın bir bütün işgal altına alınması, böylece Qendîl ile Xinêre hattını; Garê ile Qendîl hattını; Garê ile Metîna ve Zap hattını koparma hedefi var. Bu doğrultuda adım atıldı mı, ne yapıldı, bunu öngören gerilla ne yapıyor?
Bizim siyasi ve askeri kanattan arkadaşlarımız, askeri alandaki gelişmelerle ilgili olarak bazen erkenden şeyler söyleyebiliyor. Düşmanın düşünemediği veya düşünüp de henüz pratikleştiremediği şeyleri, önceden ifşa edeyim diye birtakım değerlendirmeler yapılıyor. Sanki düşman cenahı planladığı hemen her şeyi yapabilir, her şeyi düşünüp planlı bir tarzda uyguluyor gibi bir izlenim yaratan yansıtmalar, pek doğru değildir. Askeri konularda biraz daha temkinli ve yerinde konuşmak, somut değerlendirmeler yapmak daha doğru olur.
Bu yıl içerisinde Irak ve KDP güçlerinin, Goşînê alanına yapması düşünülen operasyon gibi bir şey gelişmedi, yani böyle bir şey yapılmadı. İlgili güçler de biliyor; buraya yapılacak olan bir operasyon, doğrudan bir savaş anlamına gelecektir. Şimdiye kadar böyle bir şey olmadı, umarız hiçbir zaman da olmaz. Eğer olursa belirttiğim gibi zorunlu çatışma ve savaşın gelişmesi söz konusu olacaktır, çünkü ancak bizim güçlerin tasfiyesi temelinde ilerleme yapabilirler.
Diğer yandan doğrudur; Türk devleti, hem Kuzey’de hem Güney’de alanları kuşatma, aralarını kesme, gidiş-gelişleri önleme, alanların birbiriyle dayanışmasının önüne geçme, birbirinden koparma taktiğini uyguluyor. Bu, Behdînan’da bunu hemen uygulayabileceği anlamına gelmiyor. Zordur; onun zorlukları vardır. Dolayısıyla o arkadaşların sözünü ettiği planların çoğunu bu yıl için gerçekleştirmediler ya da gerçekleştiremediler.
Bugünkü teknik üstünlük ve koşullarda Bakurê Kurdistan'da gerillanın zorluğunu sizler de kabul ediyorsunuz. Bu sene Serhed Eyaleti'nden Botan'a kadar önemli şehadetler yaşandı. Bakur'daki gerillanın varlığı ve mücadelesinin, içinde bulunduğu dönem itibarıyla Kürdistan Özgürlük Mücadelesi açısından rolü ve önemini nasıl izah ediyorsunuz?
Evet, Kuzey Kürdistan’da bu yıl önemli kayıplarımız yaşandı. Aslında geçen yıl da yine Kuzey Kürdistan’da çok önemli kayıplar verdik. Leyla Sorxwîn, Axîn Muş, Dilgeş Guzereşê gibi değerli komutanları 2023'te şehit vermiştik. Bu yıl da öyle; başta Merkez Komite Üyemiz Berwar Dêrsim arkadaş olmak üzere çok sayıda değerli komuta ve savaşçı yapımızın şehit düştüğü büyük çatışmalar oldu. Serhed, Wan, Botan, Gabar, Amed ve Mêrdîn eyaletlerinde çatışmalar yaşandı ve kayıplarımız oldu.
Tabii Türk devleti, son üç-dört yıldır bizi Kuzey’de bitirdiğini, artık gerillanın kalmadığını ya da çok az sayıda kaldığını iddia ediyor. Bunu zamanında dönemin Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu söyledi. Biraz da siyasi rant için bu tür şeyleri hep gündemleştirmişti. Şimdi kimse ondan geri adım atamıyor ve herkes aynı şeyi söylüyor. Bu son günlerde birçok siyasal yorumcu da benzer şeyler söylüyor. Peki eğer öyle ise Kuzey Kürdistan’da bu bitmez tükenmez operasyonlar niye yapılıyor? Şu anda bile operasyon vardır. Sürekli bir biçimde operasyon var. Kaldı ki 2023 yılı için 29 bin operasyondan söz ettiler. Madem bitmişse, eylem yapamayacak konuma gelmişse niye bu kadar operasyon ve masraf yapılıyor; niye bu kadar efor sarf ediliyor? Durum, dedikleri gibi değildir; biraz daha farklıdır. Bu yıl Kuzey Kürdistan’da şehadete ulaşan bütün kahramanlarımızı; değerli komutan Şêxmûs Malazgirt, Berwar Dêrsim, Herekol Şiyar Gever, Brûsk Kato ve Hebûn Amed yoldaşlar şahsında saygı ve hürmetle anıyorum. Onlara verdiğimiz sözü bir kez daha tekrarlıyorum.
Kuzey'deki öncelik, eylem değildir
Biz Kuzey gerillacılığında dört yıldan beri 'Yeniden Yapılanma Projesi' çerçevesinde köklü bir yenilenmeyi, değişimi hedefliyoruz fakat çeşitli zorluklardan dolayı bu değişim sürecini henüz tam olarak tamamlamış değiliz. Bu, bizim tarz ve tempo konusundaki bir yetersizliğimiz olarak da değerlendirilebilir. Öngörülen değişimi ve yenilenmeyi zamanda yapamama durumudur. Artık eski/klasik gerilla aşılmıştır. Bu bizim için net bir sonuçtur. Yeni dönem gerillası dediğimiz Demokratik Modernite Gerillası’nı geliştirmemiz gerekiyor. Bu olmadan gerillanın Kuzey’de gelişme yaşamasının söz konusu olmayacağını biliyoruz. O açıdan yeni bir gerilla tarzını geliştirmek istiyoruz. O temelde gerilla gelişimi yaşar ve yetkin bir savaşı geliştirebilir. Bu yapılmadan darbe yemekten kurtulamayacağı açıktır. O açıdan üzerinde duruluyor. Şu anda Kuzey gerillasının öncelikli görevi eylem değil, yeniden yapılanmayı ve değişimi hedeflemesidir. Daha çok bunun üzerinde duruluyor. Bahse konu olan yeniden yapılanmayı tamamlamadan, hareket tarzı ve eylemde köklü bir yenilenmeyi gerçekleştirmeden yapılacak eylemlerin de çok anlamlı olmayacağını düşünmekteyiz. Kuzey gerillacılığı, şimdi bu çerçevede üzerinde durulan bir çalışmadır.
Kürt Özgürlük Hareketi'ne bağlı bazı birimler eskiden Türk metropollerinde askeri (asker ve polis araçları ile merkezleri) eylemler düzenliyordu. Bunların durdurulması, Türk tarafının iddia ettiği gibi 'önlemler ve başarılı operasyonlar' sonucu mu yoksa merkezi bir kararın gereği mi?
Her ikisinin de etkisi vardır. Belirttiğiniz her iki olgunun bir şekilde birbirini dengelemesi ve tamamlaması diyebileceğimiz bir durum söz konusudur. Son yıllarda geliştirilen teknoloji temelindeki kamera, vb. teknikler ile ajanlaşma ağı karşısında bunları alt edecek, aşacak bir derinlik ve zenginlik geliştirilmeden güçlerimizi eski yöntemlerle şehre ve hemen her yere sürmenin, beraberinde kayıplar getireceğini iyi biliyoruz. Biz, tecrübeli bir Hareketiz. Geliştirilmiş ajan ağı, ileri teknolojiyle güçlendirilmiş istihbarat sistemi ile teknik temelinde saldırıların geliştiği bu ortamda gücümüzü öyle hemen riskli yerlere sürmeyiz. Geçmişte bu tecrübeleri çok yaşadık. Uygun olmayan zeminlere güç yönlendirme, oralarda güç bulundurma durumları, daha ‘90’lı yıllarda bile çok yaşandı ve ağır kayıplarını zamanında verdik. O açıdan yeterli düzeyde tedbiri alınmamış saldırılar karşısında bizim temkinli yaklaşmamız, gücümüzü korumamız, örneğin Kuzey eyaletlerini fazlasıyla takviye etme politikasında hafifletmeyi yaratmamız, Türk devlet yetkilileri tarafından bilinçli veya bilinçsiz farklı yorumlanarak manipülasyona zemin ve malzeme olarak kullanılmaktadır. Olabilir; onlar gerçeğin ne olduğunu zamanı geldiğinde görürler.
Stratejik, sabırlı ve profesyonel yöntemler
Biz, bir strateji geliştiriyoruz; bu stratejiyle nihayetinde bu rejimi yenmeyi hedefliyoruz ve bunu başaracağız. O açıdan temkinli yaklaşmamız gereken yerlerde ya da zamanlarda gerekenleri yaparak başarı yolunu açmayı hedefliyoruz. Daha fazla uzmanlaşma, tekniki ve fiziki açıdan geliştirilen bütün istihbarati tedbirleri alt edecek yöntemlerde derinleşme ile ancak başarılı sonuçlar alınabilir. Bu olmadan öyle amatör, sıradan, klasik yöntemlerle bu dönem mücadelesine yönelmenin beraberinde başarısızlığı getireceği kesindir. O açıdan daha sabırlı, daha stratejik yaklaşabilen ve daha profesyonel yöntemlerle sonuç alma ve nihayetinde bu savaşı kazanmak önemli oluyor. Bizim AKP’liler gibi günlük propagandaya ve kitleyi manipüle eden çıkış ve söylemlere ihtiyacımız yok. Bizim ihtiyacımız olan şey, devrimsel başarıdır ve onun üzerinde yoğunlaşıyoruz. Şimdi onun üzerinde yoğunlaşmak ve sonuç alıcı yöntemlerde derinleşerek gücümüzü doğru zamanda, doğru mekanda devreye koyma temelinde başarılı sonuçlar elde edebiliriz. Doğru mekan ve doğru zaman konusu, bu açıdan önemlidir. Biz esas olarak bunun üzerinde durmaktayız. Bu dönemde zaman zaman bazı mesajların verilmesiyle yetinmek bize daha doğru geliyor. Hem siyasi hem askeri açıdan süreci dengelemek bakımından böyle bir yaklaşım daha uygundur.
Kürdistan'ın dört parçasındaki askeri kapasite ve halk desteğine; bölgesel ve küresel güçlerin rolünü de dikkate alarak baktığınızda anti sömürgeci/işgalci ordulaşmasının önündeki temel engeller nelerdir?
Bugün Kürdistan’da özgürlük savaşçılarını geliştirme, bu temelde ordulaşmayı örgütlemenin önünde çeşitli pratik zorluklar olabilir, ancak onları aşmak çok zor olmaz. Her pratik zorluğu aşabilecek bir takım yol ve yöntemler de vardır. Esas olarak sonuç alıcı bir gerilla ordulaşmasını geliştirme sorunu vardır. O noktada zorluklar söz konusudur. Her şeyden önce çağı doğru okumak önemli bir husustur. En önemli husus esasen budur.
Klasik teori ve formüllerin hükmü kalmadı
Önder Apo’nun daha bu yüzyılın başlarında, gelişen bilim ve teknik devriminin çağımızda yarattığı ve yaratabileceği değişimleri analiz edip sunmuş olması, bizler açısından çok büyük bir avantajdır. Bugün, bilim ve teknik devrimi devasa gelişmeleri yaratarak hızla ilerlemektedir. Her gün yeni icatlar, yeni teknolojiler gelişirken, dünya çapında toplumların yaşam tarzını, sosyal ve kültürel ilişkilerini, ekonomik ilişkilerini köklü bir biçimde değişime uğrattığı gibi askeri alanda da çok köklü değişimlere yol açıyor. Geliştirilen teknolojik silahlar, eski klasik teorileri ve askeri formülleri yerle bir ediyor. Bilim ve teknolojinin savaş gerçeği üzerinde yarattığı değişimi göremeyenler, savaşları kazanamaz. Bunu sadece silahların değişimi veya gelişmiş olması gibi ele almamak lazım. Günümüzde artık sıradan askerler savaşta bir rol oynayamaz. Artık bir askeri kuvvetin gücü sadece kelle sayısıyla ölçülemez. Bugün daha çok inançlı ve savaşma kararlılığı olan, profesyonel, uzman, daha kaliteli savaşçılarla sonuç alma durumu gelişiyor. Bu gerçeklik kavranmadan doğru hareket tarzı, doğru asker yetiştirme, doğru mevzilendirme ve doğru silahlandırma da geliştirilemez. Dolayısıyla savaş da kazanılamaz.
Hezimete örnek olarak Ermenistan ordusu
Bu, sadece gerilla için değil, herkes için geçerlidir. Bugün dünyada herhangi bir güç, bu süreci doğru okuyamazsa ordusunu da ona göre yenilemeyeceği için savaşları kazanamaz. Buna örnek olarak Ermenistan ordusundan söz edebiliriz. Ermenistan ordusunun generalleri, eğer süreci doğru okusaydı, öyle yüzeyde tankları yerleştirme, üstü açık mevzilerde asker konumlandırma, vb. eski klasik mevzilenmeleri aşardı. Dolayısıyla TC’nin desteğindeki Azerbaycan ordusu öyle kısa sürede sonuç alamazdı. Mesela 90’larda yaptıkları savaşta Ermenistan ordusu daha başarılıydı ama Ermenistan ordusu o başarısına güvenerek yerinde saydı; yenilenme yaratmadı ve klasik bir düzenli ordu olarak kaldı. Onun için yeni teknolojik silahlara karşı dayanamadı. Aynı şey bütün gerilla hareketleri için de geçerlidir.
Ordulaşmanın temel engeli çizgi sorunudur
Ayrıca Kürdistan somutunda bizim için en önemlisi, Önderlik çizgisini doğru kavrama ve Önderlik felsefesinde şekillenmeyi geliştirme, başarı için olmazsa olmazdır. Devrimci Halk Savaşı çizgisinde doğru derinleşmeyen, onun taktik detaylarında yoğunlaşmayan, ona göre gücü ve toplumu hazırlamayan herhangi bir pratik önderlik, başarılı olamaz. Bu konuda ciddi zorlukları yaşadığımız açık bir gerçek. Eğer biz Devrimci Halk Savaşı çizgisine doğru girmiş olsaydık ilk sorunuzda belirttiğim hususlar olmazdı. Devrimci Halk Savaşı, salt gerillaların ve bazı militanların savaştığı bir savaş tarzı değildir. Halkın da işin içinde olduğu, toplumun tümüyle savunmaya geçtiği bir olgudan söz ediyoruz. Eğer böyle bir şey olsaydı Sur’daki 60 fedai, tek başına 105 gün kuşatma içinde savaşır mıydı? Kentin tümü o direnişe katılırdı. Bunun olmaması bizim Devrimci Halk Savaşı çizgisine girmediğimizi gösterir. İşte en çok zorlanmayı bu gibi konularda yaşıyoruz. Çizgiye tam girememe, çizgi dışında kalma. Bu, bizim ordulaşmayı geliştirmemizin önünde en temel engeldir. Tabii son yıllarda bu konuda belli bir gelişme var; yoğunlaşma daha da derinleşti. Çizgi sorununun olmayacağını düşünüyoruz.
En büyük düşman, kendi alışkanlıklarımızdır
Yine de pratikte karşımıza çıkan tutucu, değişime açık olmayan duruş biçimleri olabilmektedir. Ortadoğu ve özellikle de Kürdistan gibi toplumlarda muhafazakarlık fazladır; değişime kapalılık vardır. Önder Apo zamanında bununla çok uğraştı; birçok çözümleme yaptı, kitaplar hazırladı, eğitimler verdi. Değişime açık olmama, dolayısıyla eski-klasik kişiliği aşıp yenilenmeme ciddi bir sorundur. Bununla mücadele ede ede dönemin koşullarına ve çizgimize uygun Apocu bir ordulaşmayı geliştirebiliriz. Bizim için en büyük düşman, kendi alışkanlıklarımızdır. Kendi alışkanlıklarına bağlı kalma, sürekli aynı şeyi tekrar etme, ciddi kayıplarımızın da ana nedenidir. Savaş sahası, sürekli yenilenmeyi, sürekli değişimi ister. Bir yerden bir kere gittin mi ikinci kere aynı yerden gitmemen gerekiyor. Daha değişik bir taktikle ve bir yöntemle yaklaşman lazım. Alışkanlıklara bağlı kalıp aynı şeyi tekrarlayınca, işte o eskinin tekrarı ve kayıplara da açık kapı bırakmış olur.
Önderlik felsefesinde derinleşmiş, yoğunlaşmış, değişimi yaşayan, ister kadın olsun ister erkek, bu temelde militanlaşmış bir öncü komuta düzeyini yaratmadan ve bunu geliştirmeden başarı sağlamamız da mümkün değildir. Özellikle ordumuzdaki çağdaş, kadın özgürlüğüne dayalı, özgür-eşit yaşam bizim için en önemli yaşam ilkesidir. Başarıyı esas sağlayacak olan temel militan duruş, buna dayanmaktadır. Bu temele dayanan birçok kadın yoldaşımızın neleri yarattığını ve öncülüğü nasıl geliştirdiğini pratikte herkes görmüştür. İşte buna dayanarak eski-klasik sistemden, kapitalist moderniteden, feodal yaklaşımlardan kaynaklı bütün geriliklere karşı mücadele edebilen, kendini yenileyerek öncü düzeyine getirme temelindeki bir ordulaşma, başarıyı kesinleştirir. Biz esas olarak bunun üzerinde durmaya çalışıyoruz. HABER MERKEZİ