Teorik ve pratik gücüne güveniyoruz
- Êlih'te 17 Kasım'da düzenlenecek “Demokrasi ve Özgürlük” mitingi öncesi paylaşılan deklarasyonda, "Kürt halkı ve siyaseti, Sayın Öcalan’ın teorik ve pratik gücüne güvenmekte; çözümün tek adresi ve muhatabı olduğuna inanmaktadır” denildi.
Demokratik Kurumlar Platformu, Êlih’te 17 Kasım’da yapılacak “Demokrasi ve Özgürlük" mitingine dair deklarasyon açıkladı.
Êlih'teki Petrol İş Sendikası salonunda dün yapılan basın toplantısına DBP Eşbaşkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır ile DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk'ün yanı sıra DEM Parti milletvekilleri ve TJA aktivistleri katıldı. Deklarasyonun Kürtçesini TJA aktivisti Havva Can, Türkçesini ise DEM Parti PM Üyesi Sema Koç okudu. 3. Dünya Savaşı'nın İsrail-HAMAS savaşıyla yeni bir aşamaya geçtiği belirtilen deklarasyonda, "Tarih boyunca nasıl ki iç barışını sağlamayan hiçbir iktidar ayakta kalmamışsa bugün de ret ve inkar politikalarını sürdüren hiçbir yapının ayakta kalma şansı yoktur" denildi.
Şans ve olanaklar heba edildi
Kürt meselesinde izlediği ret ve inkar politikalarıyla temel sorunlarını çözme basireti göstermeyip 'iç barış'ını sağlamayan devletlerden birinin de Türk devleti olduğu belirtilen deklarasyonda şunlar ifade edildi: "Coğrafyamızın tarihsel, kültürel, toplumsal ve siyasal gerçekliği görmezden gelen politikalar, 150 yıldır dönemsel, 50 yıldır da kesintisiz bir çatışma durumunun temel nedenidir. Çatışmalı sürecin müzakere yoluyla çözüme evirilmesi için Sayın Öcalan defalarca irade ortaya koymuş, ancak her seferinde bu şans ve olanaklar heba edilmiştir. İnkar siyasetine dayanan çözümsüzlük politikaları, sonuç vermek yerine Kürt meselesinin bölgesel mahiyetini teyit etmenin ötesine geçmemiştir."
Çözümün adresi ve muhatabı
Her ne nedenle olursa olsun Kürt meselesine yönelik başlatılan tartışmaların olumlu ve önemli olduğu kaydedilen deklarasyonda, şunlar belirtildi: "Sayın Öcalan’ın ‘Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci şiddet ve çatışma zemininden siyasi ve hukuki zeminine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’ beyanı, tarihi önemdedir. Geçmiş ateşkes, diyalog ve müzakere dönemlerinde Sayın Öcalan, gelişmelerin önünü açma ve yönetmede belirleyici misyonu bilinmektedir. Kürt halkı ve siyaseti, dün olduğu gibi bugün de Sayın Öcalan’ın teorik ve pratik gücüne güvenmekte; çözümün tek adresi ve muhatabı olduğuna inanmaktadır. Kürt siyaseti tüm kurumlarıyla Türkiye halklarının sorunlarının müzakere ve diyalogla barışçıl yollardan çözümü için üzerine düşen tarihsel ve toplumsal sorumluluğun gereği olarak hareket edeceğini beyan etmiştir.
Öncelikle somut adımlar atılmalı
İktidar, öncelikle Kürt meselesinde başlattığı tartışmalarda samimi olduğunu topluma göstermeli ve somut adımlar atmalıdır. Kürt meselesi için sözden çok pratik elzemdir. Dünya örneklerinde de görüldüğü gibi çözüm için güven ve toplumsal destek hayati önemdedir. İktidarın bir yandan iç barış ve kardeşlikten söz ederken, diğer yandan buna ters politikalar izlemesi, samimiyetini sorgulatmaktadır. Dışarıda Kürtlerin bulunduğu her alana saldırmak, içeride kayyum politikaları yürütmek çözüm emaresi değil, aksine 100 yıllık ret ve inkar politikalarının devamında ısrardır. İktidar, bu söylem ve pratik çelişkileriyle ne Kürt halkını ne Türkiye toplumunu inandırabilir, ne de kendi iktidarı için murat ettiği sonuçları alabilir. Kayyum gaspıyla Kürt halkının iradesini yok saymakla çözüm olmaz, Kürt halkı da bu saldırılar karşısında dün olduğu gibi bugün de boyun eğmez. İktidar biran önce bu kayyum gaspı ve şiddet politikalarından vazgeçmelidir.
Sağlık, güvenlik ve özgürlük
Bu siyaset, içeride sorunlarının derinleşmesi, dışarıda tavizkar politikaların sürdürülmesi anlamına gelir. Bu da iktidarın son 10 yıldır izlediği güvenlikçi politikalarla açığa çıkan toplumsal, siyasal ve ekonomik krizlerin topyekun bir çöküşe evrilmesi demektir. Bu nedenle Kürtler başta olmak üzere bütün ezilenler, AKP-MHP iktidarının başlattığı tartışmalar konusunda samimi ve şeffaf olmasını beklemektedir. Bunun yolu da iktidarın bir an önce anayasanın ve taraf olduğu evrensel hukuk normlarının gerektirdiği şekilde ağırlaştırılmış tecridi kaldırması, Sayın Öcalan’ın, sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarını sağlamasıdır. Örgütü ve avukatları başta olmak üzere demokratik çözümden yana olan tüm toplumsal kesimlerle görüşme olanakları oluşturulmalıdır." ÊLIH