Yüzde 85'i yoksulluk sınırı altında
- Türk devleti, işgal ve imha saldırılarını resmi sınırının ötesinde sürdürüp savaş ekonomisi uygularken toplumun yüzde 85'ini yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum ediyor.
Ekonomideki yüzde 2,5'luk büyümenin 'stagflasyon'a işaret olduğunu savunan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Demokratikleşme olmadan ekonomi düzelmez. Türkiye yağmurdan kaçarken doluya tutulacak" dedi.
Verileriyle eleştirilerin odağında olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine (nisan-haziran dönemi) ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını 2 Eylül'de açıkladı. TÜİK'e göre, Türkiye ekonomisi geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 2,5 büyüdü. Yılın ikinci çeyreğinde büyümede bir yavaşlama yaşanırken, büyümenin topluma nasıl yansıdığı ise tartışmaların başında geliyor. Yoksullar daha da yoksullaşırken, sosyal, siyasal ve ekonomik kriz daha da derinleşiyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığ’nın 1 Haziran’da yayınladığı sosyal yardım verilerine göre; 17 milyon 114 bin 912 kişi yardımlarla ayakta duruyor. Bunun yanında 3 milyon 687 bin 498 kişi elektrik desteği alıyor. Mayıs'ta 612 bin 451 hane, doğal gaz tüketim desteği aldı, 2024’ün ilk yarısında yakacak yardımı alan hane sayısı ise 1 milyon 551 bin 999. Ailesinin yanında bakımı sağlanamayan ve yaşamını sürdürmekte güçlük çeken çocuk sayısı, Haziran 2024 itibarıyla 171 bin 895. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yardım yapılan çocuk sayısı ise toplamda 5.4 milyona çıktı.
Birleşik Kamu-İş'in Ar-Ge birimi KAMU-AR'ın Ağustos ayı açlık-yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarına göre; açlık sınırı bir önceki aya göre 182 lira artarak 20 bin 958 liraya, yoksulluk sınırı ise bin 855 lira artarak 64 bin 157 liraya yükseldi. Ağustos'ta 20 bin 958 liraya çıkan açlık sınırı; bu yıl sonuna kadar 17 bin 2 lira olarak uygulanacak olan asgari ücretin 3 bin 956 lira üzerine çıktı. Asgari ücret, 64 bin 157 liralık yoksulluk sınırının ise sadece yüzde 26,5’ini karşılayabiliyor. İktidarın zam yapmaya zor ikna olduğu ve 12 bin 500 liraya çıkardığı en düşük emekli aylığı ise açlık sınırının ancak yüzde 59,6’sını karşılayabiliyor.
Gerçek bir kriz var
Aynı zamanda iktisatçı olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, MA'dan Mehmet Aslan'a yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinin gerçek anlamda ciddi bir kriz içerisinde olduğunu ama iktidarın buna karşı hayal sattığını söyledi. Temelli, "Bugün nüfusun yüzde 85'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yaşamın her alanında katlanmış bir ekonomik kriz var” dedi.
Yüzde 1'in serveti artıyor
Refahında hiçbir gerileme olmadığı gibi servetlerinde giderek artış yaşanan, nüfusun ancak yüzde 1'ine tekabül eden bir kesim olduğunu kaydeden Temelli, "Bunlar, faizler düşerken de çıkarken de kazanıyor. Bazen ihale, bazen Hazine arazileri, bazen ucuz kredi, bazen işçinin hakkının gasp edilmesi ya da bütçe hakkının gasp edilmesi yoluyla kaynaklar aktarılıyorşeklinde konuştu.
Savaşla direkt bağlantılı
Ekonomik krizin Kürt sorunuyla doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Temelli, 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan “Çöktürme Planı” sonrası ekonominin de çöktürüldüğünü kaydetti. Temelli, şunları söyledi: "Sadece 10 yıllık bir analiz bile bize temel nedeni gösteriyor. 2014'te dönemin başbakanı Erdoğan, '2023'e geldiğimizde kişi başına gelir 25 bin dolar olacak' diyor. Ekonomiyle ilgili çok olumlu vaatlerden bahsediyor. Oysa 10 yıl geçiyor bu perspektifin neredeyse yarısına bile ulaşamamış bir ekonomiden bahsediyorsun. 10 yıl önce Kürt meselesinde demokratik çözümü noktasında gelişmelerin önünü açmak yerine bütün bu gelişmelerin önünü tıkayacak bir plan hazırlandı.”
Demokrasisiz refah olmaz
Böylece insanların sofrasındaki ekmeği dahi koruyamaz hale geldiğine dikkat çeken Temelli, "10 yılda gelinen tablo, çözüm sürecinden kaçan ve savaşa kilitlenen aklın eseridir. Ülkenin kaynaklarının büyük bir bölümünün silaha ve savaşa ayrıldığını görüyoruz. Ekonomi demokratikleşmeyle düzelebilir. Ekonominin demokratikleşmesi, topluma ait kaynakların toplum yararına yeniden dağıtılmasıdır. Oysa burada topluma ait kaynaklar gasp ediliyor. Savaş baronlarının, Saray'ın emrine tahsis ediliyor. Sonuç olarak yaşanamaz ülke durumu ortaya çıkıyor” dedi.
Açlıkla sınanacak haldeler
Toplumun en mağdur kesiminin, açlıkla sınanacak hale getirildiğini, geçinememe halinin günlük şiddeti beslediğini söyleyen Temelli, şunlara dikkat çekti: "Beslenemeyen, barınamayan, sürekli ekonomik baskının altında ezilen kitleler, bu şiddet girdabının içine sürükleniyorlar. Ekonomik nedenlerden dolayı artık bir aileyi ayakta tutmanın mümkün olamayacağını görüyoruz. Yaşlıların bakım meselesi giderek sorun olmaya başladı. Engelli yurttaşlar zaten istihdam olanağından yoksun. Üzülerek söyleyelim; intiharlar giderek artıyor, özellikle genç intiharlar."
Havuzu boşaltan üç musluk
Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in paylaştığı plan ve programların ekonomik krizi ortadan kaldıracak düzeyde olmadığını vurgulayan Temelli, şunları söyledi: "Havuzu dolduran bir musluk, boşaltan üç musluk var. Milletin gırtlağına çökmüşler, emekçinin haklarını gasp edip havuza boşaltıyorlar. Üç musluk ise havuzu boşaltıyor;
* Savaşa giden harcamalar musluğu,
* Saray'a giden harcamalar musluğu,
* Sermaye karlılığına giden harcamalar musluğu.
Durgunluk sorununa işaret
Ekonominin ayakta kalabilmesi için en az yüzde 5'lik bir büyümenin olması gerektiğini savunan Temelli, yüzde 2,5'lik büyümenin daha büyük bir sorunu, yani durgunluk (stagflasyon) sorununu getireceğini söyledi. Temelli, şöyle devam etti: "İstikrarlı bir ekonomiye ulaşmasını sağlayacak bir büyüme değil. O yüzden bu büyüme aslında bir işsizliğe, durgunluğa işaret ediyor. Yüzde 2,5 büyüme bandında kalması ülkenin küçülmesine de karşılık gelecek. 2,5 diyorsunuz, 1,5 milyon nüfus artışı söz konusu ise net büyüme yüzde 1'e denk gelir. Yüzde 1 büyüme bir ülke açısından krize denk gelir.”
Enflasyonla mücadele başarısız
"Türkiye'de ‘yağmurdan kaçarken doluya tutulma’ hali söz konusu olacak" diyen Temelli, şunları kaydetti: "Enflasyonla mücadele programı başarısız olmuştur. Merkez Bankası yıl sonu hedefini sürekli değiştirmek zorunda kalıyor. Faizleri Ağustos'ta düşürmeyi planlıyorlardı. Düşüremediler. Hatta yıl sonuna kadar da düşürmeyi başaramayacaklar. 2025'te yüzde 10'lara doğru çekmek, 2026'da tek haneye düşürmek gibi bir projeleri vardı. Bunun gerçekleşmeyeceği ortaya çıktı. Şimdi hem enflasyon söz konusu hem de enflasyonla mücadele edelim diye ekonomiyi daraltan bir ikinci kriz hattı ortaya çıktı.”
İktidar bütün araçlardan yoksun
Ekonomik kriz ve diğer sorunların çözülmesi için iktidarın değişmesi gerektiğini belirten Temelli, "Çünkü bu iktidar artık gidişatı tersine çevirebilecek bütün araçlardan yoksun kaldı. Dolayısıyla yapmış olduğu ittifakla ve kurgulamış olduğu hükümet sistemiyle bugün artık dönülmez bir yola girmiştir. Bir çıkmaz sokakta sürekli duvara çarpa çarpa ülke ekonomisini de perişan etmiştir. Toplumu da perişan etmiştir. Bu iktidarın ortaya koyacağı ekonomik politikalarıyla işlerini düzelmesini beklemek tam hayaldir. Gerçekten büyük bir demokrasi cephesinde buluşmayla yol alınabilir. Düze çıkabilmek adına güçlü toplumsal bir ittifaka ihtiyaç vardır. Ekonomide bir iyileşmenin başarıya ulaşmasını istiyorsanız hukuk alanında da bir iyileşme olmalı. Tecrit sonlanmalı, siyasi tutsaklık sona ermeli. Acil sorunları hızla çözebilecek bir programda ortaklaşmak gerekiyor. Bizim bütün çabamız bu yönde.” ANKARA