Bir suç diğerini haklı çıkarmaz

Dünya Haberleri —

Filistin/foto:AFP

Filistin/foto:AFP

  • İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem "Gazze’de yaşanan savaş, suçtur" diyor. B’Tselem: “Üst düzey İsrailli yetkililerin açıkça emrettiği savaş, suçtur, bu eylemlerin hiçbirinin haklı gerekçesi yok. Bir suç diğerini haklı çıkarmadığı gibi, bir tür adaletsizlik de diğerini haklı çıkarmaz.”

EMRULLAH BOZTAŞ 

Kamuoyu sağ ya da sol, Batı ya da Doğu fark etmeksizin 7 Ekim’i neredeyse 11 Eylül İkiz Kule saldırıları gibi bir milat sayma eğiliminde. İsrail medyası İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın aşılmaz denilen duvarları geçmesini; ‘öyleymiş, bir anda ortaya çıkmış’ gibi gösteriyor. Yaşanan sivil katliamın ve rehin almaların şoku tüm İsrail’i sağa yatırmıyor ama çok geniş kesimleri ırkçı söylemler karşısında sesiz kılıyor. Medya sağcı ve ırkçı siyaseti, Gazze'de sivilleri hedef alan etnik temizlik ve savaşı, tüm yöntemleri kullanarak meşrulaştırma çabasında.

Arap medyasında Filistin’in haklılık teması, Hamas’ın yaptıklarını görünmez kılarken, ‘onlarda (İsrail) katliam yaptı’ dercesine bir yayın sürüyor. Arap siyasetinin ana gövdesini oluşturan sağ siyasette aynı İsrail sağı gibi 1946’dan beri yutulan Filistin’in haritalarını, öldürülen insanların dramlarını veriyor. Bu vahşet için ek bir söz bile söylemek gereksiz. Filistinliler zaten günübirlik Siyonist yerleşimci ateşi altında ve öldürülmeye devam ediliyor. Günlük olayların medya ve basın araçları ile verilmesi bir bombardıman edasıyla sürüp gidiyor. Tarihsel sorunlara doğru çözümler üretmekten ya da bunları tanımlamaktan fersah fersah uzaktayız.

Halen umut var

Bir süredir Amerika da siyonizm karşıtı Jewish Voice for Peace Hareketi başkent Washington’dan tutalım da en yoğun Müslüman nüfusun yaşadığı kentlere kadar birçok yerde savaş karşıtı tutum alıyor. Benzer durum geçen cumartesi günü Tel-Aviv’de Netanyahu’yu protestolarda boy gösterdi. “Diyalog kurun ve ırkçı politikaları terk edin” en önemli talep.

Sağ propaganda toplumu ve halkları bıçakla yarılan et gibi bir daha birleşemez şekilde kesiyor. Batı blok halinde herkesi İsrail etrafında birleşmeye, Erdoğan ve İhvanı Muslimi de Hamas etrafında birleşmeye zorlarken İsrail’in içinden barış çağrısı yapanlar, Filistin için kendi kaderini tayin hakkını istiyor.

İçerden bir ses, B’Tselem

Gazze’de ölümler çoktan 10 bini aştı. Artık soykırıma doğru gidiş var. Ve ufukta barış umuduna dair her hangi bir emare bulunmuyor. Buna rağmen sağın zehirli virüsünü solumamış enfekte olmamış insani bir yan her zaman diyalog ve barış demeye devam ediyor. İsrail’in içindeki gösterilerin büyük kısmı ultra ırkçı yeni İsrail kabinesi ve hükümetine karşı yapılıyor. Barış isteyen ve hakkaniyetle konuşanların sayıları az da olsa var. Bunlardan biri de B'Tselem. Filistinlilerin haklarını da savunan bir İsrailli insan hakları örgütü. Hem barışçıl bir çözüme çağırıyor hem Filistin halkının kaderini tayin hakkının tanınması için çabalıyor. Her yıl yayınladıkları raporlar Filistinli sivillere dönük Siyonist saldırıların bir envanteri niteliğinde.

Apartheid böyle işliyor

B’Tselem İsrail’in yerleşim siyasetine son vermesini isterken 2020’den beri yaşanan durumu Apartheid rejimi olarak tanımlıyor. En çarpıcı rapor, “İşgal altındaki topraklarda iğrenç cinayetler, yerleşimci şiddeti ve ev yıkımlarında artış” başlıklı. Rapordan bazı notlar şöyle:

“2020 yılı boyunca İsrail güvenlik güçleri, yedisi reşit olmayan 27 Filistinliyi öldürdü: Biri Gazze Şeridi'nde, 23'ü Batı Şeria'da (Doğu Kudüs dahil) ve üçü İsrail'in içinde. Batı Şeria'da, B'Tselem'in araştırdığı 16 olaydan en az 11'inde, öldürülen Filistinliler, vuruldukları sırada güvenlik güçlerine veya başka herhangi bir kişinin hayatına dönük herhangi bir tehdit oluşturmuyordu. Güvenlik güçleri sebepsizce ateş açtı.

2019'un sonlarında Gazze Şeridi'ndeki "Dönüş Yürüyüşü" protestoları durduruldu. Protestolar boyunca İsrail güvenlik güçleri, sınırın diğer tarafındaki silahsız göstericilere ateş açarak 220'den fazla kişiyi öldürdü.

İsrail 2020'de toplamda 273 evi yıktı ve 519'u reşit olmayan 1.006 Filistinliyi evsiz bıraktı. İsrail, 2019'da 677, 2018'de 397 ve 2017'de 528 Filistinlinin evini yıktı. 2020 yılında B'Tselem'in saha araştırmacıları Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik 248 yerleşimci şiddeti olayını belgeledi.“

Kolluk gözetiminde ırkçı saldırı

Bu şiddet eylemleri devletin sağladığı kapsamlı destek olmadan gerçekleşemezdi. Güvenlik güçleri failleri gerçek zamanlı olarak desteklerken, kolluk kuvvetleri onları hesap vermekten muaf tutuyor. Neredeyse tüm vakalarda hiçbir soruşturma başlatılmıyor ve hiç kimse Filistinlilere zarar vermekten sorumlu tutulmuyor.”

Düşmanlaşan toplumlar

B’Tselem raporu böyle uzayıp gidiyor. Son rapor İsrail devletinin Filistinlilere uyguladığı ambargo ve göçertme politikasına dair. Rapor oldukça kapsamlı. Tabiki veriler sadece İsrail devletinin ihlallerini içermiyor. 2023 Haziran’ında hazırlanan raporda Filistinli örgütlerin “işgale karşı her yöntem mübahtır” yaklaşımının sonuçlarına da yer veriliyor. Çoğunluğu bıçaklama, araçla sivillerin üzerine gitme şeklinde yaşanan ölümcül olaylar için rapor şu verileri paylaşıyor: “Filistinliler, 135'i reşit olmayan (çocuklar ve 18 yaşın altındaki gençler) dahil olmak üzere 813 İsrailli sivili öldürdü. Bu kayıplardan 87'si çocuk olmak üzere 522'si İsrail'in egemen topraklarında, 48'i çocuk olmak üzere 291'i işgal altındaki topraklarda gerçekleşti.”

Bir suç diğerini haklı çıkarmaz

İsrail’in içinde İsraillilere ve Filistinlilere çağrı yapan B'Tselem’ın son açıklamaları Gazze ve savaş üzerine. B’Tselem Hamas’ın Gazze Şeridini geçerek gerçekleştirdiği saldırıda binden fazla sivilin katledilmesinin açık bir savaş suçu olduğunu söyleyip İsrail devletinin intikam saldırısı için de: “Üst düzey İsrailli yetkililerin açıkça emrettiği savaş, suç teşkil eder, bu eylemlerin hiçbirinin haklı gerekçesi yok. Korku ve terör karşısında bile sivillere, onların mallarına ve sivil altyapılarına kasıtlı olarak zarar vermek her zaman yasaktır. Bir suç diğerini haklı çıkarmadığı gibi, bir tür adaletsizlik de diğerini haklı çıkarmaz” diyor.

B’Tselem çağrısını ve tespitini katliama rağmen soğukkanlılık ile tekrarlıyor: “İsrailli bakanların ima ettiğinin (zorla göç ettirme) aksine bu politika yeni değil, Gazze'ye yönelik uzun yıllardan beri uygulanıyor. Yarattığı ölüm, yıkım, acı ve dehşet, daha fazla dehşete yol açtı. Artık farklı bir realiteyi, burada yaşayan herkes için yeni bir geleceği talep etme zamanıdır. B’Tselem, uluslararası toplumu, İsrail hükümeti ile Hamas'ı esirlerin serbest bırakılması konusunda bir anlaşmaya varmaya teşvik etmek için elindeki her imkanı kullanmaya çağırıyor.” 

Desteklediğin Hamas dönüp sana vurdu

İsrail Barış Hemen Şimdi Hareketi, internet üzerinde oldukça etkili kabul edilebilecek bir kampanya ile Netanyahu ve ırk-din temelli sistemine karşı çalışmaya ve barış talep etmeye devam ediyor. Son yapılan çağrı, eylem ve etkinliklerinde “Barış şimdi” onların sloganı ve oldukça görünür durumda. Bu insan hakları kurumu da 2009 yılından beri çıkmaza girdiği kabul edilen Oslo Anlaşması’nın, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının tanınması ve yerleşimci politikası adına Filistinlilerin yurtsuzlaştırılmasına karşı çıkanlardan. Günümüzde siyaseten Netanyahu ve hükümetine karşı durmak bir anlamda barışın yanında olmak anlamına da geliyor.

 İsrail Barış Hemen Şimdi Hareketi, Gazze saldırısının ilk şokunun atlatılması ardında yaptığı açıklamalarda Gazze’ye dönük İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) saldırısının ne bir mantığı ne de geleceğe dönük bir planı içerdiğine dikkat çekip barış çağrısı yapıyor. Öncelikli olarak söylenen rehinelerin evine dönmesi.

İnsan hakları bir tavsiye değildir

“Bir an için bu askeri hedeflerin makul olduğunu düşünürsek (ve burada büyük bir soru işareti var), İsrail hükümetinin bu hedeflere ulaştıktan sonraki gün için vizyonunun ne olduğunu bilmeden nasıl savaşa girebiliriz? Açık bir diplomatik strateji olmadan ordunun kaderi Gazze Şeridi'nde yıllarca sürecek savaş ve çatışmalar olabilir” diye girişte çekincelere yer veren açıklamanın devamı daha da keskin: “Gazze'de ölü sayısı şimdiden binlere ulaştı; yüz binlercesi evlerinden kaçtı ve tüm nüfus temel insani ihtiyaçlardan yoksun kaldı. İsrail toplumu için bu kadar zor zamanlarda ve Hamas'ın askeri ve siyasi silahlarının imhasına yönelik askeri itirazların haklı olduğu durumlarda bile İsrail, masum sivillere zarar vermekten kaçınma yükümlülüğünü yerine getirmelidir. İnsan hakları ve uluslararası hukuk, yalnızca barış ve refah zamanlarında uygulanacak tavsiyeler değildir, aynı zamanda şimdiki gibi zor zamanlarda da sürdürülmesi kritik öneme sahiptir.”

Ganimet peşindeki yerleşimciler

Savaşı ganimet elde etmenin aracı gören yerleşimcileri de kamuoyuna teşhir etmekten çekinmeyen bu STK, “Hamas'ın İsraillilere karşı uyguladığı acımasız barbarlığın ardından başlayan bu savaşın başlangıcından bu yana yerleşimciler, Batı Şeria'ya olan ilginin azalmasından ve Filistin karşıtı duyguların hakim olmasından yararlanarak Filistinli toplulukları zorla başka yere göndermeyi amaçlayan şiddet kampanyalarını yoğunlaştırdılar. Bu eylemler genel olarak kınanmıyor” diyor.

Irkçının ayak oyunları

Barış çağrısında Siyonist ve Cihadist politika yürütücülerinin ittifakına dikkat çeken hareket, “Netanyahu'nun ve sağcı politikalarının tam bir başarısızlığa yol açtığını tüm İsrail kamuoyu açıkça gördü. Netanyahu, Ehud Olmert'in başlattığı barış görüşmelerinin 2009'da başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, iki devletli çözümü önlemek ve Batı Şeria'daki yerleşim ve ileri karakolların genişlemesini sağlamak amacıyla tehlikeli bir politika izledi. Bu amaçla Netanyahu ve hükümetleri Hamas terör örgütünü zımnen destekledi, finanse etti, aynı zamanda da Filistin otoritesini baltaladı” diye belirtiyor. 

Meşru yönetimi muhatap al çağrısı

“Filistin Yönetimi'nin, eksikliklerine rağmen, Batı Şeria'da terörizmi önleme konusunda İsrail'le işbirliği yapması ve İsrail'e yardım etmesi dikkate değerdir. Bu işbirliği, bu çalkantılı zamanlarda bile devam ediyor ve İsrail ile yapılan geçmiş anlaşmalarla da doğrulanıyor” diyerek FKÖ ve Mahmut Abbas’ı işaret eden hareket kendi hükümetini de Filistin halkının temsilcileri ile diyaloga çağırıyor.

Dikkat çekici çağrı, “Biz saf değiliz. Bir barış anlaşmasının ya da uzlaşmanın çok uzak olduğunu biliyoruz. Bugün Filistinlilerle bir barış anlaşması tasavvur etmek zor olabilir. Bu korkunç felaket bizi güçlerimizi ve enerjimizi böyle bir yola yönlendirmeye sevk etmelidir” sözleriyle durumu kendi açılarından özetliyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.