BM raporu yol açabilir

BM İşkenceye Karşı Komitesi

BM İşkenceye Karşı Komitesi

  • 13 yılda 5 avukat görüşünün yapılabildiği başka bir örnek var mı? Dünyada haber alınamayan tek hapishane İmralı’dır. Uluslararası hukukta bir kara delik statüsündedir.
  • Birleşmiş Milletler İmralı’daki koşulları ‘işkence yasağına’ aykırı buldu. Böylece CPT’nin uluslararası sözleşmelere uygun davranmadığını tespit etmiş oldu.

İsviçre’nin Cenevre kentinde 18 Haziran’da başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin (İHK) 56’ncı Oturumu, 26 Temmuz’da sona erdi.

BM İşkenceye Karşı Komite’nin 16-17-18 Temmuz tarihli oturumunda dünya genelinde 20 sivil toplum örgütü hak ihlallerine ilişkin raporlarını sundu. Türkiye başlığında göçmenler, basın özgürlüğü yanında cezaevlerindeki hak ihlalleri ele alındı. En tartışmalı bölüm ise 41 aydır haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve İmralı’da tutulan diğer 3 tutsağın durumu oldu. Türk heyeti, disiplin cezalarının sürekliliğini savunarak tecriti kabul etmiş oldu. Oturumlar ardından BM İşkenceye Karşı Komite adına açıklana 50 maddelik raporda İmralı’daki koşulların kabul edilmezliği vurgulandı.

Oturumlara Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı-TOHAV adına katılan Öcalan’ın avukatlarından Rezan Sarıca, Mezopotamya Haber Ajansı’na BM oturumlarının detayları ve sonuç raporunu değerlendirdi.

4 aylık bir çalışma sonucunda Türkiye’deki hak ihlalleri özelde de İmralı’daki durumu raporlaştırarak oturumlara sunduklarını söyleyen Sarıca, ele aldıkları konuları şöyle sıraladı:

Sürekli bir olağanüstü hal rejimi

“BM'nin 'Abdullah Öcalan derhal avukatlarıyla görüştürülmeli' kararına rağmen Abdullah Öcalan avukat görüşmelerinden halen yararlanamıyor. Türkiye'nin evrensel ilkelere uymadığını ifade ettik. İmralı'da Sayın Abdullah Öcalan’ın içerisinde olduğu koşullar düzenli ve sürekli bir olağanüstü hal rejimi kapsamında yürütülüyor. Orada, uluslararası sözleşme, Türkiye'deki Anayasa ve uluslararası mekanizmaların hiçbirinin geçerli olmadığını ve İmralı’ya etki etmediğini ifade ettik. Raportörlere, ‘İmralı hapishanesi, hukukun denetimi dışında bir mekan mı’, ‘haber alamama durumunun tanımı nedir’, ‘13 yılda sadece 5 avukat görüşünün yapılabildiği bir başka örnek var mıdır’ sorularını yönelttik. Aslında bugün dünyada haber alınamayan tek mekanın İmralı hapishanesi olabileceğini ve bu durumun uluslararası hukuk sistemi açısından bir kara delik statüsünde olduğunu ifade ettik.” 

Türk heyetinin bu mutlak iletişimsizliğe gerekçe olarak öne sürdüğü disiplin cezalarına ilişkin sürecin de meşru ve şeffaf bir şekilde yürütülmediğine dikkat çeken Rezan Sarıca, “avukatları olarak bu süreçlerden haberdar olamıyoruz, dosyalar yasa dışı olarak gizli yürütülüyor. Varsayımlar üzerine başvurular yapmak zorunda kalıyoruz. Bu yönüyle müvekkillerimiz sadece ziyaret engeline maruz kalmıyor aynı zamanda savunma hakları da kısıtlanmış oluyor” dedi.

 

Rezan Sarıca

 

Türk heyetine can alıcı sorular

Avukat Rezan Sarıca, raportörlerin tespitleri, Türk heyetine yönelttiği sorular konusunda da bilgi verdi. “Raportörlerin önüne çok geniş bir insan hakları ihlali torbası konulmuştu” diyen Sarıca, başlıca konunun Kürt Halk Önderi Öcalan’ın koşulları olduğunu vurguladı. Sarıca sözlerini şöyle sürdürdü:

“Raportörler, Sayın Öcalan’ın koşullarını doğrudan Türk heyetine sordu. Kendilerinden 25 Mart 2021 tarihinden bu yana hiçbir şekilde haber alınamadığını, avukatlarıyla görüşmenin kesildiğini, diplomatik bütün çabalara rağmen bilgi alınamadığını ifade ettiler. ‘Neden aileler ve avukatlar kendileriyle görüştürülmüyor?’ diye doğrudan açık ve somut bir soru sordular. Aynı şekilde ‘Ömür boyu hapis cezası ile yani koşullu salıverilme imkanı olmayan düzenlemelerle ilgili nasıl bir çözüm düşünülüyor?’ sorusuna cevap istendi. Bir raportör, Türkiye'yi daha önce çok ziyaret etme fırsatı bulduğunu ancak birçok koşulun CPT tavsiyeleriyle, uluslararası standartlarla uyumlu olmadığını beyan etti. ‘Ne tür tedbirler alınmalı ki koşullar düzeltilsin, dış dünya ile temasları artsın ve koşullu salıverilme imkanlarına kavuşabilsinler?’ diye sordu. Yani tecrit koşullarının kalkması ve ömür boyu hapis cezasının sona ermesi açısından ‘nasıl çözümler düşünüyorsunuz’ diye doğrudan sorular soruldu.”

‘Tecrit’ diyemedi inkar da edemedi

Türk heyetinin BM oturumlarında ‘tecrit yok’ diyemediğine dikkat çeken Sarıca, “Çünkü eğer ‘yok’ denilseydi bizim bilebildiğimiz en az 22 disiplin cezasının ardı ardına verildiği bilgisini, son 4-5 yılın avukat yasaklarından bahsetmesi gerekirdi. Ancak bunun farklı handikapları olacaktı. Yani bu derece sistematik, bir işkence esasına aykırı düzenin olduğu da itiraf edilmiş olacaktı” diye belirtti.

Raportörler köşeye sıkıştırdı

Türk heyetinin eksik, ikna edici olmayan çelişkili cevaplarına karşılık raportörlerin İmralı’yla ilgili koşulları yeniden sorma ihtiyacı hissettiğini anlatan Rezan Sarıca oturumdaki tartışmaların detaylarını şöyle anlattı:

“Raportörler Öcalan’la ilgili 3 ay aile ve 6 ay avukat yasaklarının tek seferlik olup olmadığını sordular. Yoksa ‘Daha önceki cezalara ardıl bir ceza mıydı, araya ziyaret girmediyse, bu Öcalan için ya da başka bir hükümlü için avukatla görüşmeden ne kadar sürdürülebilir? Bir tanesi bitince ardından bir tane daha mı ceza verildi?’ şeklinde açık somut soru sordular. Ardından avukat ziyaretlerinin işkence karşısında önemli bir tedbir olduğu belirtildi. Hangi yasa ve yönetmeliğin bu kısıtlamalara izin verdiğini öğrenmek istediler. Bu durumun uluslararası standartlara uyup uymadığını sorup, açıklanmasını istediler. Daha önce yine Nelson Mandela kuralları dediğimiz mahpusların durumlarıyla ilgili ‘tavsiye kararları nasıl uygulanıyor’ diye sorulmuştu. Yalnız bu defa daha ayrıntılı ve somuta inen sorular soruldu. Ancak sorulara cevap verilmeyerek bu açıklamaların da içini boşaltılmış oldular.”

BM raporu bir tutumdur

Oturumların ardından komite, Türkiye’ye dair sonuç gözlemleri raporunu yayımladı. İmralı tecridine ilişkin somut tespitlerin yer aldığı raporu Avukat Rezan Sarıca şöyle değerlendirdi:

“*Komite yani BM’nin, İmralı’daki koşulları ‘işkence yasağına’ aykırı uluslararası hukuk ve standartlarla uyumlu olmadığı tespiti var. Bu, uluslararası bir mekanizmanın kabul etmeme tutumu olarak önemli bir durum.

*İmralı’dan haber alınamama durumunun derhal sonlandırılması, avukatların hukuki sürece dahil edilmesi ve ziyaretlerinin gerçekleşmesi talep ediliyor.

*CPT’den çıkmasını istediğimiz ses bir yönüyle BM’den gelmiş oldu. Aslında CPT’nin uluslararası standartlara uyumlu davranmadığı, uluslararası sözleşmelere uygun bir tavır içerisinde olmadığını da bir nevi ortaya koymuş oluyor.”

Bir yıl izleme süreci

Peki bu raporun etkisi ne olacak? Türkiye’ye dönük bir süreç işleyecek mi sorusunu da yanıtlayan Sarıca, komitenin bir yıl izleme süreci olacağına dikkat çekti. Bu sürede Türkiye ile diyalogları sürdüreceğine ancak raporda tespit edildiği üzere sürdürülemezliği açığa çıkan İmralı tecrit sistemi ve işkence koşullarının bir an önce sonlandırılması gerektiğini ifade etti.

CPT’nin tutumu tecriti meşrulaştırıyor

Avukat Rezan Sarıca, CPT’nin tutumunu da ‘sıkışmışlık’ olarak nitelendirdi.İmralı'daki koşulların kabul edilemez olduğunu ifade ediyorlar ancak bu konuda üzerlerine düşeni daha etkin bir şekilde yapmasına yönelik taleplerimiz pek karşılık bulmuyor” diyen Sarıca, “İmralı'daki koşulları CPT normal karşıladığı için bunun tecridin devamını sağladığını çok açık görmek gerekiyor” diye belirtti. İBRAHİM IRMAK/MA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.