Bu kez de Hande'nin köşesinden
- İktidarın yayın organlarından Hürriyet gazetesinin devlet ve AKP içinden enforme edilen yazarlarından Abdulkadir Selvi'nin ardından Hande Fırat'a tahsis edilen köşede de bir kez daha Ankara'nın neler yapmak istediğine dair bilgiler serpiştirildi.
Selvi'den daha çapsız olduğu bilinen Fırat, Ankara'da ne olduğunu, ne konuşulduğunu yazdı. "Adı 'çözüm süreci' değil. Devlet Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi 'Ya siyaset ya silah', yani bir nevi terörün bitmesi için verilen son şans" diyen Fırat, MHP'nin sadece PKK’nın değil PKK ve türevlerinin de tasfiyesini istediğini, silah bırakmazsa o zaman başka bir şey tartışılır, yanıtının verildiğini belirtti.
Devlet ile görüşme var mı?
Hande Fırat, istihbarat ile İmralı ya da istihbarat ile PKK arasında bir görüşme olmadığının belirtildiğini yazdıkta sonra kimden geldiğini yazmadığı “PKK silah bıraksın, karşılığında Türkiye YPG/PYD’nin varlığına gerekirse başka bir isimle göz yumsun” şeklindeki teklifin Ankara açısından kabul edilemez olduğunu aktardı. Bu teklifin zaten daha önce de Amerikalılar tarafından masaya konulduğu ve Ankara’dan ret yanıtı alındığını idida eden Fırat, Neçirvan Barzani’nin ziyaretinin ana gündeminin de zaten PKK ile mücadele olduğunu paylaştı.
Devletin kaygı ve paniği
"Tüm bunlara rağmen Ömer Öcalan’ın İmralı ziyaretine izin çıkabilir" diyerek, Selvi'yi de teyit eden Fırat, MHP ve Bahçeli'nin, yani devletin çizdiği mevcut durumla ilgili tablonun vahametini de saklamadı. Buna göre; Rusya- Ukrayna ve İsrail’in Ortadoğu savaşı bölge ve Kafkasya başta olmak üzere tüm dünyayı tehdit ediyor. İsrail’in ve arkasındaki ABD’nin ana hedefi bölgede haritayı değiştirmek. Savaş Suriye sahasına yansıdı, tespiti yapılıyor. 1299’da kurulan Osmanlı Beyliği 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu olarak 27 milyon kilometrekareye hükmediyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Kurtuluş Savaşı’yla vatan topraklarımız 780 bin kilometrekaredir. Bu saatten sonra da vatan topraklarımızdan kimseye verecek bir karış toprağımız yoktur.
* * *
ABD'yi iknaya çalışıyorlar
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İran-İsrail savaşı olasalığına işaret ederek, hem ABD'yi ikna etmeye çalıştıklarını hem de ABD'ye rağmen işgalci olduklarını söyledi.
Fidan, katıldığı Haber Global canlı yayınında, asker arttığı Mete Yarar'ın övgülerine karşılık verdi. Fidan, İsrail ile İran arasında savaş halini yüksek bir ihtimal olarak değerlendirmek; böyle bir ihtimale hazır olmaları gerektiğini söyledi. "Bölgede savaşın yaygınlaşması daha farklı, istikrarsızlık alanlarının tetiklenmesi bizim arzuladığımız bir şey değil" diyen Fidan, mevcut küresel siyasi, ekonomik, teknolojik ve sosyolojik tüm gelişmelerin daha fazla bölünmeyi ve kamplaşmayı işaret ettiğine dikkat çekti. Suriye, Irak ve Kıbrıs'ta işgalci olduklarını, Karabağ'dan Libya'ya kadar kirli emelleri olduğunu unutan Fidan, "Hiç kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok. İlişkimizi daha çok bölgesel kalkınma üzerinden, istikrar üzerinden, refah gelişimi üzerinden yürütmeye çalışıyoruz" dedi.
Fidan, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ve ABD ile ilişkilere dair, PKK ile Türkiye'nin ağırlık derecesine bakıldığında kimin daha fazla tercih edilebileceğini Amerikalılara sorduklarını, ABD'ye her zaman bölgede 'terör örgütü' dediği Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerine son vermeleri mesajını ilettiklerini söyledi. ABD ile bu konulara dair konuştuklarını ve artık Türkiye'nin bu konudaki hassasiyetinin dikkate alındığını savunan Fidan, ABD, İngiltere ve diğer ülkelerin Suriye ve Irak'ta varolduğunu iddia ettiği ilişkilerinden vazgeçmelerini temenni ettiklerini belirtti. Fidan, Türkiye'nin bu konuda çok ciddi olduğunu vurgulayarak, "Bir işin içinde Amerika var diye 'Ben buraya dokunmayım' demez Türkiye. Kendi çıkarını ve güvenliğini orada Amerika da olsa gider korur, Suriye'de yaptığımız gibi" dedi.
İngiltere onay vermiş
Türkiye'nin Eurofighter savaş uçaklarıyla ilgili talebine değinen Fidan, Almanya'nın da artık bu noktada olumlu adım atacağının işaretlerini verdiğini belirterek, şöyle izah etti: "Burada biliyorsunuz 4 tane ülke var bu konsorsiyum içerisinde: İspanya, İtalya, İngiltere ve Almanya. 3 ülke bu konuda pozitif. İngiltere, bu konuda aktif rol oynadı. Özellikle Cumhurbaşkanımızın son birkaç yıldır yaptığı sistemli temaslarda İngilizlere bu konuyu ciddi bir şekilde gündeme getirdi. Birkaç hafta önceydi, İngiliz meslektaşım aradığında bu konuda artık bir olumlu adım olacağını ifade etmişti. Şimdi Almanlar da artık teknik görüşmelerin başlayabileceğine ilişkin bir yaklaşım var. Bu, önemli bir adım."