Şaibeli otopsi raporu
Kadın Haberleri —
- Rojin Kabaiş cinayetinin aydınlatılması için bir aydır İstanbul ATK’den beklenen otopsi raporu, iki gün Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bekletildi. Avukat Zeynep Demir, “Raporda ölüm sebebi için net bir şekilde ‘suda boğulma’ deniliyor. Ölüm saati, tarihi ve cinsel istismara dair somut bilgi yok” diye belirtti.
- Baba Nizamettin Kabaiş, “İtiraz edeceğim. Sonuç alıncaya kadar gerekirse savcılığın önünde oturacağım” dedi ve ekledi: “Terliği nerede? Çorabı nerede? Sözde 'Google’a girmiş, ölü nasıl yıkanır, cennete nasıl gidilir?' aramalarını yapmış. Telefon açılmamışsa bu açıklamaları nasıl yapıyorlar? Bu saçmalıkları kesinlikle kabul etmiyorum.”
Wan'da 27 Eylül’de kaybolan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş'in cenazesi 18 gün sonra Wan Gölü'nün Molla Kasım Köyü sahilinde bulunmuştu. Van Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) ön otopsisi yapıldıktan sonra bedeninden yaklaşık 100 numune alınarak İstanbul ATK’ye gönderilmişti. Ön otopsi raporu aile ve avukatları ile paylaşılmayan Kabaiş’in vücut bütünlüğü bozulmuş, boynunda ve sırtında morluklar tespit edilmişti. Önceki gün İstanbul ATK’den gelen otopsi raporunda Kabaiş’in “suda boğularak” yaşamını yitirdiği öne sürüldü. Ancak raporda detaylara yer verilmedi.
Kabaiş’in kaybolduğu günden bu yana sürecin ve dosyanın takipçisi olan Wan Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi ve Star Kadın Derneği Başkanı avukat Zeynep Demir, vekalet olmasına rağmen savcılığın kendilerini ısrarla sürecin dışında tutmaya çalıştığını vurguladı.
Ön otopsi raporunun kendilerine verilmeyerek basında farklı iddialarla “intihar” algısının yaratılmaya çalışıldığını kaydeden Demir, “Ön otopsi raporu bize verilmedi, taleplerimiz doğrultusunda alabildik. Ancak ATK raporu sürecinde hepimiz yetki belgeleriyle dosyanın tarafı durumundayız. Son üç gündür her gün savcıyla görüşmeye çalışıyoruz ama çeşitli ifadelerle bizimle görüşülmüyor. Başsavcılıkla yaptığımız görüşmeden sonra ATK raporunun iki gündür kendilerinde olduğunu, adliyede sürekli savcılık kapısının önünde beklememize rağmen hiçbir şekilde bize bu bilginin verilmediğini görüyoruz” dedi.
Süreç şeffaf değil
Bu durumların sürecin şeffaf yürütülmediğinin göstergesi olduğuna işaret eden Zeynep Demir, “ATK raporu neden avukatlardan saklandı?” diye sordu. ATK raporunu ana akım medyadan öğrenmiş olmanın, dosyanın şüpheli bir şekilde algılanmasına sebebiyet verdiğinin altını çizen Demir, Jinnews’e şu bilgileri verdi:
“Etkili bir soruşturma sürecinin yürütülmediğini de açığa çıkarmaktadır. 45 gündür incelenmeyen, şifresi kırılmayan, bilirkişi incelemesi yapılmayan bir telefon var. Telefon bu dosya içerisinde elimizdeki en önemli delillerden biri. Çünkü oradaki delillerle birçok şey aydınlanabilecekti. Belki maddi gerçeklik açığa çıkabilecek. Bu anlamda kamuoyu ve bizlerin bilgilendirilmesi gerekirken, telefon hiçbir şekilde ‘şifresi zor’ denilerek açılamadı. Ne kadar zor olsa da 45 gün içinde bir telefonun kırılmaması kabul edilebilecek bir durum değildir. Başsavcı ile yaptığımız görüşmede telefonun hala şifresinin kırılmadığı bilgisi de verilmiştir.”
Dosya manipüle ediliyor
Dosyanın başından bu yana “intihar” algısı üzerinden yürütülmeye çalışıldığına, aramaların belli yerlerde yapıldığına değinen Demir, “Israrla aramaların sadece göl ile sınırlı kalmamasını ve genişletilmesini talep etmemize rağmen sadece sınırlı bir çalışma yapıldı. Gizliliği ihlalden suç duyurusunda bulunduk. Avukatlarda dahi olmayan bir bilginin, farklı iddiaların sosyal medyada paylaşılmasındaki amaç tamamen intihar algısını güçlendirmek” diye belirtti.
Demir, İstanbul ATK’den gelen otopsi raporuna dair şunları söyledi: “Yaptığımız inceleme sonucunda ölüm sebebinin net bir şekilde ‘suda boğulma’ olduğu belirtiliyor. Ancak suda boğulmanın hangi şekillerde, başkası tarafından mı kazara mı olduğu netliği yok. Boğulmaya dair somut bir tespit yok. Ölüm saati ve tarihi net değil. Ayrıca ‘darp var’ ya da ‘yok’ yönünde bir tespitin olmadığını da görüyoruz. Vücutta çok fazla çürümenin gerçekleştiği belirtiliyor. İstismar noktasında da bir tespit yok.”
İntihar değil, itiraz edeceğim
Rojin’in en başından katledildiğine işaret eden baba Nizamettin Kabaiş ise, “Şu anki raporda sadece ‘suda boğulmuş’ diyor. Endişem şu; eğer 'kendisi canına kıymış' deseler, kesinlikle itiraz edeceğim. Çünkü 24 kilometre uzakta bulundu. Neden telefonuna yakın yerde bulunmadı? Terliği nerede? Çorabı nerede? Bunları ölçüp tartan kimse bunun intihar olduğunu söyleyemez. Benim de bu şekilde itirazım olacak" dedi.
Saçmalıkları kabul etmiyorum
Artı Gerçek'e konuşan baba Kabaiş, kızının telefonun hiçbir şey silinmeden kendisine verilmesini söyledi ve ekledi: “Ben de o aramaları, tarihini görmek istiyorum. Kendisi mi girmiş, yoksa başkası mı girmiş onu görmek istiyorum. Telefon neredeyse bir buçuk aydır ellerinde. Açılmamışsa neden açıklama yapıyorlar. 'Rojin, Google’a girmiş, ölü nasıl yıkanır, cennete nasıl gidilir?' şeklinde arama yapmış aramış diyorlar. Telefon açılmamışsa bu açıklamaları nasıl yapıyorlar? Bu saçmalıkları kesinlikle kabul etmiyorum.”
Bir babanın çığlığı
Cinayetin aydınlatılması için sonuna kadar mücadele edeceğini dile getiren Nizamettin Kabaiş, "Nereye gerekiyorsa kızım için oraya gideceğim. Sonuç alıncaya kadar gerekirse gidip savcılığın önünde oturacağım. Bu cinayeti, vahşeti benim kızıma yapanları mutlaka bulsunlar ve ağır ceza versinler. Doğruların ortaya çıkması için çabalayan, haber yapanlara özellikle teşekkür ediyorum. Benim değil, Rojin hepinizindir. Okuyacak, öğretmen olacaktı ama maalesef olmadı. Bundan sonra da demesinler 'kendi canına kıydı'. Kızıma hakaret oluyor bu" dedi. HABER MERKEZİ