Gördüğü işkence müebbeti oldu

Dosya Haberleri —

Ayten Öztürk

Ayten Öztürk

Tam 6 ay boyunca işkence gördü, yasalara göre gözaltında değildi. İki kez de müebbet verildi. Ayten Öztürk yaşadıklarını gazetemize anlattı:

  • 2018’de Lübnan Refik Hariri Havalimanı’nda Lübnanlı görevliler tarafından gözaltına alındım ve yasadışı bir şekilde Türkiye’den gelen yetkililere teslim edildim. Yaşadığım resmi bir gözaltı ve iade süreci değildi.
  • Türkiye getirildikten itibaren 6 ay boyunca her türlü işkenceyi yaşadım. Elektrik, falaka, filistin askısı, tabutluk, taciz ve tecavüz tehditleri yaşadım. Gece birdenbire hücreme girip işkence yapmaya başlıyorlardı...
  • Dosyamda iki gizli tanık ve işkence ile ilgili gazetecilere attığım mailer var. Sosyal medya paylaşımlarım var. Başka da bir şey yok. Bu dosyanın tamamen yaşadığım işkenceleri teşhir etmem nedeniyle olduğunu biliyorum.

GÜLCAN DERELİ

Ayten Öztürk tam 6 ay boyunca Ankara'da işkence gördü. Resmi olarak gözaltında değildi. Yaşadığı durum yasalara göre kaçırılma idi. Peki Ayten Öztürk'ü kim kaçırmıştı? Resmi olarak yasaları korumakla mükellef olan kolluk güçleri. Bu bir nevi peki ya hırsız evin içindeyse örneği. Bu nedenle Ayten Öztürk, tam 6 ay boyunca gördüğü ağır işkencelerin de suçlusu yapıldı. 2 kez ağırlaştırılmış müebbet verildi. Mahkeme kendi kararına güvenmemiş olacak ki 2 kez ağırlaştırılmış müebbet verip tahliye etti. 2 yıla aşkın bir süre ev hapsinde kaldı. Ayten'in suçu 6 ay yasa dışı tutulması ve işkence görmesi. Yani gördüğü işkence ve kaçırılmanın 'makul' görülmesi için ağırlaştırılmış müebbet verildi! Gördüğü işkence müebbeti oldu.

İki buçuk yıl ev hapsinden sonra 6 Şubat 2024 tarihinde gözaltına alınıp tutuklanan Ayten Öztürk hakkında, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, tasarlayarak öldürme suçuna yardım ve tasarlayarak öldürme” suçlarından verilen iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce onandı. Bunun üzerine tutuklanarak Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi'ne konuldu. Bir Kafka hikayesini andıran ve adaletin kaybedildiği sonu olmayan bir labirente dönüşen bu eziyeti cezaevinde bulunan Ayten Öztürk'e sorduk.

 

 

Sizin yaşadıklarınız ve hikayeniz belki de çok yazıldı çizildi ama yine de sormak istiyorum. Özetle gözaltına aldığınız süreci ve maruz kaldığınız işkenceleri anlatır mısınız?

2018’de Lübnan Refik Hariri Havalimanı’nda Lübnanlı görevliler tarafından gözaltına alındım ve yasadışı bir şekilde Türkiye’den gelen yetkililere teslim edildim. Yaşadığım resmi bir gözaltı ve iade süreci değildi. Türkiye getirildikten itibaren 6 ay boyunca her türlü işkenceyi yaşadım. Elektrik, falaka, Filistin askısı, tabutluk, taciz ve tecavüz tehditleri yaşadım. Gece birdenbire hücreme girip işkence yapmaya başlıyorlardı, bu şekilde bana hiçbir zaman güvende değilsin, istediğimiz an gelir ve sana işkence yaparız diyorlardı. Psikolojik işkence hiç bitmedi. Sürekli olarak "Seni arayan-soran kimse yok. Seni öldürsek kimsenin haberi olmaz, konuşmadan buradan çıkamayacaksın" diyorlardı. İşkencelerden sonuç alamayacaklarını anladıklarında, "Seni serbest bırakıyoruz ama hapishanelerde çürüteceğiz" dediler.

6 aylık işkence sürecinin sonunda Ankara’da ıssız bir araziye bırakıldım. Araziye bırakıldıktan sonra 2 dakika içerisinde bulunduğum yere gelen Ankara TEM (siyasi şube) polisleri tarafından resmi olarak gözaltına alındım. Gözaltı sürecimde her gün rapor almak için hastaneye götürülüyordum ancak polisler doktorlarla konuştuğu için işkence izleri raporlara geçmiyordu. Savcı ve hakimler de işkence izlerini görmelerine ve yaşadıklarımı anlatmama rağmen hiçbir şey yapmadılar ve beni tutukladılar. Tutuklandıktan sonra Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi'ne götürüldüm. Sincan’daki gardiyanlar işkence izlerini gördükleri için beni içeri almadılar. "Sağlık raporlarında hiçbir şey yazmıyor. Hapishanede ona bir şey olursa bizi sorumlu tutarlar. Ya bu izlerin yazdığı bir rapor getirin ya da içeri almayacağız" dediler. Bunun üzerine işkence izlerini rapora yazdılar ve hapishaneye götürüldüm.

Bu süreç nasıl bitti? Sonra neler yaşandı?

Tutuklandıktan sonra hakkımda açılan dava eski yargılandığım dosya ile birleştirildi. Bu dosya 2008 yılında Okmeydanı’nda bir çocuk istismarcısının dövülmesi olayıyla ilgiliydi. Dosya içerisinde beraat ihtimali en yüksek olan kişiydim. Olayın hiçbir yerinde değildim. Gördüğüm işkenceler sonrasında tutuklanıp hapishaneye getirildiğimde bu dosyada verdiğim ilk ifadede serbest bırakılmıştım. Ancak tutuklu olduğum dosya ile birleştirildikten sonra tutukluluğum devam etti. Sürekli biçimde işkenceyi örtbas etme çabası vardı.

"Linç olayını izliyordu" şeklinde bir ifade vardı hakkımda. Linç olayını izlemedim ancak izleseydim bile bunun karşılığı 2 kez ağırlaştırılmış müebbet değildi. Buna rağmen hakkımda ceza verildi ve ev hapsiyle tahliye edildim. 2 ağırlaştırılmış müebbet ceza verilip tahliye edilmem bile mahkemenin kendi kararına inanmadığını gösteriyordu. Yargıtay 6 Şubat’ta tutuklanmamı fırsat bilerek hızla bu kararı onayladı.

 

 

Uzun bir süre de ev hapsinde kaldınız. O günler nasıl geçiyordu? Ev hapsi dışardan bakıldığı gibi “avantajlı” bir durum muydu?

Ev hapsi insanları görebileceğim ve iletişim kurabileceğim bir yer olması sebebiyle avantaj görünebilir. Ama diğer yandan da hapsolmanın en ağır biçimi olabilir. Çünkü kendi duvarını kendin örüyorsun… Gardiyanın kendin oluyorsun ve sürekli telefonlarla denetimli serbestlik tarafından aranarak, polislerin yaptığı ev baskınlarıyla tehdit ediliyorsun. Yaşamımı zorlayan ve sağlığımı olumsuz etkileyen bir süreçti.

Belki bana 2 ağırlaştırılmış müebbet ceza verilmişti ve o cezayla ev hapsi avantaj gibi görünebilirdi. Ancak daha o günlerden bugünü, yani 2 ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının zeminini de hazırladılar. Bunu ev hapsi boyunca bana yapılan baskı ve tehditlerden anlıyorum. Her fırsatta bu baskı ve tehditlerin dozajını artırdılar. Çünkü hiçbir zaman işkenceden bahsetmememi ve unutmamı istiyorlardı. Yine söylüyorum, işkence gerçeği vardır. İşkence suçu affedilemez, zaman aşımına uğratılamaz.

Tekrar tutuklanma süreciniz nasıl gelişti? Biraz yaşananları paylaşır mısınız?

6 Şubat olayıyla ilgili kapım koçbaşıyla kırılarak, kırık camların üzerinde sürüklenerek gözaltına alındım ancak dava açıldığında 6 Şubat ile ilgili bir iddia yoktu hakkımda. Mahkeme başkanı bile yargılanma sebebimin 6 Şubat’la bir ilgisi olmadığını söyledi. Dosyamda iki gizli tanık ve işkence ile ilgili gazetecilere attığım mailer var. Sosyal medya paylaşımlarım var. Başka da bir şey yok. Bu dosyanın tamamen 2018’den bu yana yaşadığım işkenceleri teşhir etmem nedeniyle olduğunu biliyorum. Bu bir intikam dosyasıdır. Bu dosya ile yeniden cezalandırılmam isteniyor.

 

 

Şu anda sağlığınız ne durumda? Biraz sağlıkla ilgili yaşadıklarınızı anlatır mısınız?

Yaşadığım uzun süreli işkence, tutsaklık ve ev hapsi sürecinin sonunda birçok hastalığa yakalandım. Geçtiğimiz sene ev hapsindeyken çok uzun uğraşlar sonucu mahkemeden izin alarak ameliyat olabilmiştim. Bugün ise tutsak durumdayım. Kocaeli’nde hapishanede birçok hak gaspıyla karşılaşıyoruz. "Kadın hastalıkları ve doğum bölümü"ne gittiğimizde jandarmalar muayene odasından çıkmayacaklarını söylediler. Jandarma bana dönerek "Doktor çık dese bile çıkmayacağım" dedi. 3’lü protokolü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri'ni hatırlattık ancak bunun karşılığında "Olduğunuz yeri bilin, ona göre davranın" cevabıyla karşılaştık. Jandarmanın odadan çıkmaması üzerine muayene olamadan hapishaneye geri döndük. Hastaneye gittiğimizde kelepçelerimiz açılmıyor. Böyle olunca insanlık onuruna aykırı bu duruma karşı çıkıyoruz, muayene olamıyoruz. Var olan hastalıklarımız teşhis edilemiyor, tedavilerimiz gecikiyor. Zaten halihazırda birçok sağlık sorunu yaşıyoruz ve yaşanan hak gaspları yaşadığımız baskıları büyütüyor.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Görünen o ki uzun bir tutsaklık sürecine girdim. 6 ay işkencede nasıl direndiysem, beynimi diri tutup ürettiysem burada da direnmeye ve üretmeye devam edeceğim. Hakkımda verilen tüm cezalar adaletsiz ve hükümsüzdür. Tek başıma bir hücrede de kalsam bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için mücadeleme devam edeceğim. İşkencenin tamamen kanıksatıldığı bir süreci yaşıyoruz. Nefesim yettiğince işkenceye karşı mücadelemi büyütmeye devam edeceğim. İşkenceyi asla kanıksamayacağım ve kanıksanmasına izin vermeyeceğim. Bu kendisine insanım diyen herkesin yapması gerekendir.

 

* * *

İşkencenin anlatıldığı kitap toplatıldı

Ayten Öztürk, “Faşizmin Gizli İşkencehanelerinde Direniş ve Zafer” adlı kitabında, bilmediği bir yerde 6 ay tutulduğunu ve maruz kaldığı işkenceyi yazdı. Ancak İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından satışının yasaklanmasına ve toplatılmasına karar verildi. Kitaptaki ifadeler nedeniyle de Öztürk hakkında, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 2023'ün Mayıs ayında soruşturma başlatıldı. Suçlama ise kitabı satarak ekonomik destek sağlamak oldu. Yine soruşturmada Mahir Çayan'ın “Adalı” şiiri örgüt propagandası olarak nitelendirildi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.