Soykırım tehdidine karşı
- Rojavayê Kurdistan'da son gelişmelerle birlikte ciddi bir soykırım tehdidinin belirmesi üzerine sahada direniş ve hazırlıklar sürerken QSD ve Koalisyon'un girişimleri de sürüyor.
- QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, önceki gün hem görüşmeleri hem de Kürt ve dünya kamuoyuna seslenmeyi sürdürdü. ABD ise Dışişleri Bakanı düzeyinde Türkiye'deydi.
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, Türkiye ve yeni Şam idaresi ile Koalisyon aracılığıyla görüşmelerini sürdürdü. Ronahî TV aracılığıyla tüm Kürt halkına mevcut durum ile tehlike ve imkanları paylaşan Ebdî, İngiliz Sky News'in ardından Amerikan FOX News'e de Türkiye kaynaklı saldırıların olası etkilerini anlattı. O arada İsrail'de bulunan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, bir kez daha QSD ile ortaklıklarına olan bağlılıklarının derinliğini ve kararlılığını belirterek, Minbic'deki ateşkese işaret etti ve Türk tarafıyla görüşmelerin sürdüğünü söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Ürdün'den ayrılmadan mesajlarını verdiği Ankara'ya tüm ekibiyle ulaştı. ABD'liler Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Dışişleri Bakanı ve Türk Genelkurmay Başkanı dahil tüm güvenlik elitiyle görüştü. Görüşmelerde sonra taraflar, kamuoyu önünde mevcut pozisyonlarını özetleyen açıklamalar yaptı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Esat rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’deki gelişmeleri değerlendirmek üzere çıktığı Ürdün ve Türkiye’yi kapsayan ziyareti kapsamında önceki akşam Ankara’ya vardı ve Türk Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ile görüştü. Erdoğan’a Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan eşlik etti. ABD Dışişleri Sözcüsü Matthew Miller, Bakan Blinken'ın güçlü ABD-Türkiye bölgesel iş birliğini, Suriye'de hesap verebilir ve kapsayıcı bir hükümete siyasi geçişi destekleme konusundaki ortak çıkarları görüştüklerini belirterek, şunları paylaştı: "Suriye’deki tüm aktörlerin insan haklarına saygı göstermesinin, uluslararası insancıl hukuka bağlı kalmasının ve sivilleri, özellikle azınlık grupları üyelerini korumak için mümkün olan tüm adımları atmasının önemini bir kez daha yineledi. Bakan Blinken, insani yardımın ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını kolaylaştırmanın önemine dikkat çekerek, yerinden edilmiş Suriyelilerin korunmaya devam edilmesi gerektiğini ifade etti. DAİŞ'le mücadele Koalisyon'un kritik misyonunu yerine getirmeye devam edebilmesini sağlamanın gerekliliğini anlattı."
Ankara'ya gelmeden
Bakan Blinken, Ankara'ya gelmeden Suriye'deki geçiş sürecinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı 2254'ün ilkeleriyle tutarlı, uluslararası şeffaflık ve hesap verebilirlik standartlarını karşılayan güvenilir, kapsayıcı ve mezhepsel olmayan bir yönetime yol açması gerektiğini vurguladı. Blinken, şunları söyledi: "Geçiş süreci ve yeni hükümet ayrıca azınlık haklarına tam saygı gösterilmesi, ihtiyaç sahibi herkese insani yardım akışının kolaylaştırılması; Suriye'nin terörizmin üssü olarak kullanılmasının veya komşularına tehdit oluşturmasının önlenmesi; kimyasal veya biyolojik silah stoklarının güvence altına alınması ve güvenli bir şekilde imha edilmesinin sağlanması yönündeki net taahhütleri de yerine getirmelidir.
Suriyeliler karar verecek
Suriye halkı, Suriye'nin geleceğine karar verecek. Tüm uluslar kapsayıcı ve şeffaf bir süreci desteklemeyi taahhüt etmeli ve dış müdahalelerden kaçınmalıdır. Amerika Birleşik Devletleri bu süreçten doğacak gelecekteki bir Suriye hükümetini tanıyacak ve tam olarak destekleyecektir. Suriye'nin tüm çeşitli topluluklarına ve seçmenlerine uygun tüm desteği vermeye hazırız. Başkan'ın Pazar günü söylediği gibi, 'bir tiran devrilip yerine yenisinin yükseldiğini görmek bu tarihi fırsatın israfı olur. Bu nedenle, Suriye'yi yönetmede rol arayan tüm muhalif grupların, tüm Suriyelilerin haklarına, hukukun üstünlüğüne, dini ve etnik azınlıkların korunmasına olan bağlılıklarını göstermeleri artık bir zorunluluktur."
Cumhurbaşkanlığı açıklaması
Türk Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada ise görüşmede, Türkiye ile ABD ikili ilişkileri, Suriye’deki son gelişmeler, küresel ve bölgesel konuların ele alındığı belirtilerek, Erdoğan'ın Türkiye-ABD ilişkilerinin her alanda geliştirilmesi için Türkiye’nin gayretlerinin yeni dönemde de devam edeceğini ifade ettiği kaydedildi. Erdoğan'ın Türkiye’nin en başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğünün, birliğinin ve üniter yapısının korunmasından yana olduğu, Suriye’deki kurumların ihyası ve yeniden imarı noktasında uluslararası toplumun birlikte çalışması gerektiği belirtilen açıklamada, "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de faaliyet gösteren ve Türkiye için tehdit kaynağı olan, PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere tüm terörist yapılanmalara karşı Türkiye’nin öncelikle kendi milli güvenliği için önleyici tedbirler alacağını, DEAŞ ile göğüs göğüse mücadele etmiş tek NATO ülkesi olarak, PKK ve uzantılarının sahadaki durumu fırsata çevirme gayretini engelleyeceğini, DEAŞ ile mücadelede zafiyet oluşmasına da asla müsaade etmeyeceğini söyledi" denildi.
Diğer muhataplar da görüştü
Siyasi İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı John Bas da Savunma Bakanı Yaşar Güler, Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz ve Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışman Akif çağatay Kılıç ile görüştü. Bas, "Suriye'deki durumu, sivilleri ve devlet kurumlarının bütünlüğünü nasıl koruyacağımız; kapsayıcı Suriye liderliğindeki bir siyasi süreci nasıl destekleyeceğimiz dahil olmak üzere üst düzey hükümet yetkilileriyle görüşmek üzere Ankara'yı ziyaret ettik. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda Türk mevkidaşlarımızla yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz" dedi. Bas, Yılmaz ile Suriye'deki durum ve daha geniş bölgesel istikrar ve ortaklık hakkında; Güler ile ABD-Türkiye güvenlik iş birliğinin derinleştirilmesi, bölgesel istikrar ve ABD-Türkiye'nin NATO ortakları olarak taahhütleri konusunda; Kılıç ile Suriye'deki durum ile kapsayıcı ve barışçıl bir geçiş sürecini konuştuklarını paylaştı. Akif Çağatay Kılıç ise yaptığı açıklamada, şöyle bir ifadeye de yer verdi: "Bölgede gerilimi artıran ve istikrarsızlığa neden olan adımlardan kaçınılması gerektiğinin önemini vurguladık."
Fidan ile görüşme
Bakan Blinken dün sabah da Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Fidan, Blinken ile düzenlediği ortak basın toplantısında, şunları söyledi: "Sabahtan itibaren biz yoğun bir görüşme trafiği içerisindeydik. Tabii gündemimizin iki önemli acil maddesi Suriye ve Gazze. Suriye'deki yeni durumda Suriye halkının iyiliği için, ülkenin birliği, bütünlüğü, beraberliği, egemenliği için neler yapılabilir? Hem Türkiye, Amerika hem de bölgesel aktörlere düşen roller nelerdir? Nasıl iş birliği içerisinde olmamız gerekiyor? Bunları etraflıca görüştük.
Bu kez sadece PKK
Özellikle Suriye'deki istikrarın bir an önce sağlanması, terörizmin yer bulmaması, DAİŞ'in ve PKK'nın orada hâkim olmaması bunlar tabii önceliklerimiz arasında. Bunlarla ilgili neler yaparız, ortak endişeler neler, bu ortak endişelere ortak çözümler neler olmalı? Bunları etraflıca konuştuk.”
Geniş bir mutabakat
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise Fidan ile görüşmesinde Esat rejiminden kurtulmuş Suriye’nin geleceğine ve oradaki gelişmelere odaklandıklarını belirtereke, Türkiye, ABD ve bölgedeki diğer ortakların Suriye halkının daha iyi bir geleceğe sahip olma çabalarını nasıl destekleyeceklerini ele aldıklarını kaydetti. “Suriye’de ileriye dönük görmek istediklerimiz konusunda geniş bir mutabakat olduğunu düşünüyorum” diyen Blinken, Suriye'deki geçici hükümetin kapsayıcı olması, azınlıkların ve kadınların haklarını koruması, devlet kurumlarını koruması, aşırılık yanlısı gruplarla ittifakı reddetmesi ve Suriye'nin komşularına herhangi bir tehdit oluşturmaması gerektiğini belirtti.
DAİŞ ile mücadele şart
ABD Dışişleri Bakanı, “Suriye’de birçoğumuzun görmek istediği şey konusunda giderek artan bir fikir birliği olduğunu düşünüyorum. Çünkü Suriye halkının isteklerini gerçekleştirmenin en iyi yolu budur. Aynı zamanda Suriye'de ortaya çıkacak yeni yönetimin uluslararası toplum tarafından tanınmasını sağlamanın da en iyi yolu budur” dedi. Görüşmede, Suriye’de DAİŞ'in geriletilmesine yönelik çabaların sürdürülmesinin zorunluluğunu da ele aldıklarını kaydeden Blinken, ”Ülkelerimiz DAİŞ'in bölgesel halifeliğinin ortadan kaldırılması ve bu tehdidin bir daha baş göstermemesi için uzun yıllar boyunca çok çalıştılar ve çok şey verdiler ve bu çabaları sürdürmemiz şart” dedi.
Sullivan: QSD ile ortaklığımıza bağlıyız
ABD Başkanı Joe Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise Perşembe günü İsrail'deydi. İsrail ziyareti sırasında gazetecilere konuşan Sullivan, ABD'nin Ankara ile "beklentilerimiz ve ileriye dönük en iyi yolun ne olduğu" konusunda ciddi ve yoğun görüşmeler yürüttüğünü söyledi. Bu görüşmelerden bazı sonuçlara ulaşıldığını ve Türkiye ile QSD'nin gerginliği azaltmak için "gayri resmi olarak anlaştıklarını" belirten Sullivan, "Ancak bunların hepsi kırılgan ve hassas. Sürekli çalışma ve geliştirme gerektirecek bir şey ve bundan sonra en önemli öncelik olarak çok dikkatli olacağımız bir şey" diyerek Minbic çevresinde bir çatışmasızlık anlaşmasına gayri resmi olarak imza attıklarına işaret etti. Sullivan, ABD'nin Suriye Kürtlerine, özellikle QSD'ye olan bağlılığının, DAİŞ'e karşı mücadeledeki ortaklıkları nedeniyle derin ve kararlı olduğunun altını çizdi.
Senatörler de devrede
ABD yönetimi, son 10 gündür Cumhuriyetçi ve Demokrat senötürler tarafından da QSD konusunda uyarılıyor. Maryland Senatörü Chris Van Hollen, Türkiye'nin Kürtlerin üzerine saldığı SMO'yu kastederek, "Saldırıları, ABD ve ortaklarımız Kürtlerin DAİŞ'in Suriye'de yeniden örgütlenmesini engellemesini zorlaştırıyor. Bu saldırılar durmalı —DAİŞ'in bu belirsiz geçiş döneminde yeniden ayağa kalkmasına izin veremeyiz" diyerek, CNN'in bu konudaki haberini paylaştı. Chris Van Hollen, dün sabaha doğru da Suriye'deki durum hızla evrilirken, ABD'nin Suriyeli Kürt müttefiklerine ve QSD'ye desteğinin sarsılmaz kalması gerektiğini vurguladı. Senatörü Chris Van Hollen, QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî ile önceki akşam telefonda görüştüğünü duyurarak, benzer bir açıklama daha yaptı.
CNN'nin haberi
CNN, söz konusu haberinde, ABD'nin bölgedeki en önemli ortağı olan QSD'nin, son günlerde Türkiye destekli grupların amansız saldırılarına maruz kaldığını belirterek, "Bu durum, ABD yetkilileri ve uzmanları arasında, Suriye'nin kuzeyinde şüpheli DAİŞ üyeleri ve ailelerinin tutulduğu 20'den fazla gözaltı merkezi ve kampın güvenliği konusunda endişelere yol açıyor" dedi.
Ebdî ile de görüştü
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî'nin CNN'e yaptığı açıklamada, QSD'nin cezaevlerinin tehdit edilmesi nedeniyle DAİŞ tutuklularını başka yerlere taşımak zorunda kaldığını belirterek, Minbic'i hatırlattı. Ebdî, "Şu anda hem Reqa hem de Hesekê'deki gözaltı merkezleri benzer tehditlerle karşı karşıya ve bu alanları korumak için artırılmış iş birliği ve ek güvenlik önlemleri gerekiyor."
CNN, Savunma Bakanı Austin, Genelkurmay Başkanı Brown ve Dışişleri Bakanı Blinken'ın, son günlerde Türk mevkidaşlarıyla görüştüklerini hatırlattı ve Blinken'ın türkiye ziyaretinin önemini vurguladı.
Ebdî, FOX'a da konuştu
QSD Genel Komutanı Mazlum Ebdî, önceki gece seçilmiş Başkan Donald Trump'a yakınlığıyla bililen FOX News'e de konuştu. Kanalın deneyimli gazetecilerinden Jennifer Griffin'in sorularını yanıtlayan Ebdî, ateşkes öncesi Türk tarafının günlük 80'i bulan drone saldırısı ve yoğun topçu atışlarına işaret ederek, DAİŞ'le mücadelenin felç edilmeye çalışıldığını söyledi. Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye'den en az 45 bin DAİŞ elemanı ile ailelerini koruyan savaşçılarının yeni saldırı dalgasına odaklanmak zorunda kaldığını vurgulayan Ebdî, "Size Reqa'daki hapishaneyi örnek verebilirim. Burada yaklaşık bin eski DAİŞ savaşçısı var. Buradaki koruma sayısının azalması kırılgan bir konuma sokuyor" dedi. Rusya ve İran'ın çekilmesine dikkat çeken Ebdî, geçiş süreci, sonrası ve olası radikal grup ittifaklarının yaratacağı tehlikeye işaret etti. Ebdî, "Suriye'deki herhangi bir yeni hükümetin kapsayıcı olması; Suriye'nin tüm farklıklarını içermesi ve kapsaması gerekiyor. Eğer öyle olmazsa bu bizi ülkede kanlı bir iç savaşa götürür" diye konuştu.
Kürt kamuoyuna da seslendi
Mazlum Ebdî, önceki akşam Rojavayê Kurdistan televizyonu Ronahî TV'ye de konuk oldu. Ebdî, Kürt kamuoyunun merak ettiği sorulara yanıt verdi. Savaş ve çatışmadan yana olmadıklarını, Türkiye ile anlaşmak istediklerini ve bunun çabasını sürdürdüklerini belirten Ebdî, Kürtlerin yeni Suriye'de temel bileşenlerden olmasının önemini vurguladı. Özetle şöyle:
İç savaştan kaynaklı özel bayraklarımızı kullandık, ancak durum değişti. Suriye genelinde bir bayrak üzerine anlaşma oldu. Suriye’nin bir parçası olduğumuz için bu bayrağı kullanma kararı aldık.
Süleyman Şah Türbesi ile ilgili bir anlaşma yok. Daha önce taşınmasına yardım ettik, şimdi de 'gerekli yardımları yapmaya hazırız’ dedik. Kimse ile sorun yaşamak istemiyoruz. Uluslararası Koalisyon, Türkiye’den bir cevap alacak. Bize düşen ne olursa yapmaya hazırız.
Uluslararası güçler aracılığıyla Minbic'de ateşkes sağlandı. Minbic’te askeri güçlerin kalmaması, Minbiclilerin kendi kendini yönetmesi yönünde bir anlaşmadır. Ne kadar uyacaklarını göreceğiz.
Qerekozax köprüsünü geçip Kobanî’yi ablukaya alma girişimini durdurduk. Minbic’deki anlaşmanın genele yayılmasını umut ediyoruz.
Dêrazor’da bir boşluk oldu, DAİŞ tehlikesi vardı. Uluslararası Koalisyon ile karar aldık ve güvenlik için bir süre kontrol ettik. Güçlerimiz işlerini tamamladıktan sonra HTŞ'ye bırakıp eski yerlere geri çekildi. Fırat sınır olacak şekilde bir anlaşma yaptık. Bunun bozulmamasını umut ediyoruz.
HTŞ Halep’e yönelmeden önce bize 'hedefimiz QSD ve Kürtler değil’ diye haber gönderdi. Buna şimdiye kadar uyuldu. Türkiye’ye bağlı gruplar Til Rifet ve Şehba’ya saldırdı. Halkımızı oradan çıkardık. Şuan güçlerimiz Halep’te var. İkimiz arasında görevliler var. Sorunların çözümü için görüşüyorlar. Görüşmelerin genişlemesi lazımdır. Heyetlerimizin Şam’a gitmesi gerek.
Türkler, Ruslar ile görüştü ve HTŞ’nin saldıracağı bilgisini verdi. Ruslar bize gelerek bizden yardım istedi. Biz de ‘bu konuda yapacağımız bir şey yok, çünkü kendimizi koruyoruz, sorunlarımız var’ dedik.
Fırat’ın doğusunda bizim, batısında SMO ve HTŞ’nin kontrol ettiği yerler var. Şu an siyasi bir süreç başlıyor. Biz üstümüze düşeni yapacağız. Her şeye karşı tedbirlerimizi alıyoruz.
Yerinden edilen insanların kendi topraklarına dönmeleri gerektiğini düşünüyoruz ama bu kendi kendine olmaz, anlaşmalar ile olur.
Siyasi bir süreç olacaksa hiç kimse dışarıda bırakılmamalı. Biz de Suriye’de başat biz gücüz. Biz bu toprakların asli unsuruyuz. Kendi topraklarımızdayız. Türkiye bunu artık görmeli.
Her yerde haklarımızı almak için birlik olma zamanı. Kürt tarafları bir araya gelerek hareket etmeli. Kendi içimizde görüş farklılıklarımız olabilir ama dışarıya karşı bir olmamız gerek. Federe Kürdistan'ın da bu sürece olumlu katkı vermesini umut ediyoruz.
Türkiye’nin saldırılarını durdurması için üzerinde bir baskı var ama bu saldırıların son bulacağı anlamına gelmiyor. Genel bir ateşkes için çalışmalar, diplomatik girişimlerimiz var. Dostlarımız aramızda gidip geliyor. Biz her şeyi görüşmeye hazırız.
Tehlike geçmedi. Hala tehditler var. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Halkımız güçlerinin yanında yer almalı. Bu zahmetli günleri daha önce de yaşadık. Halkımızın desteğiyle bunları geçtik, yine geçeceğiz. HABER MERKEZİ
* * *
Minbic'deki üç günlük bilanço
Minbic Askeri Meclisi Genel Komutanlığı, Tişrîn Barajı ve Qerekozax köprüsüne dönük saldırılar ve çatışmaların bilançosuna ilişkin açıklama yayınladı.
Üç gün süren yoğun saldırıların ardından saldırıların kırıldığı belirtildi. SİHA’larla Tişrîn Barajı'nın bombalandığı, büyük çaplı maddi hasar meydana geldiği belirtilen açıklamada, şu detaylar paylaşıldı.
Tişrîn Barajı’nda 142, Qerekozax Köprüsü’nde 68 Türk savaş elemanı öldürüldü, yüzlercesi yaralandı.
Tişrin Barajı’nda 28, Qerekozax Köprüsü’nde 39 askeri araç, 6 tank imha edildi.
5 adet kamikaze İHA düşürüldü.
8 savaşçı şehit oldu, 13 savaşçı da yaralandı.