Komplo kurbanı bir kadın: Delle

Dosya Haberleri —

Pira Delalê (Delal köprüsü)

Pira Delalê (Delal köprüsü)

  • Ulus-devlet tanrısı para ve savaşa kurban edilen sayısız kadın gerçeği, erkek egemen tanrısına, iktidarına kurban edilen, tecavüz edilen, ev adlı hapishaneye kapatılıp işkenceye uğrayan, “namus“ adı altında katledilen kadınların öyküleri ve trajedinin binbir hali Delle komplosunda karşımıza çıkıyor.
  • İphigenia ve Delal örneklerinde görüldüğü üzere kadına dönük komplonun en temel aracı, yanıltma aracı olarak yalana başvurulmaktadır. İphigenia’nın şansı henüz tanrıçaların sınırlı da olsa koruyucu rollerini oynaması ve kurtulabilmesidir. Delal’in ise hangi tanrıya kurban edildiği bile bilinmiyor.
  • Ve Delle’nin trajedisi 2300 yıl sonra Gülhan’ın içli sesinden bir ağıda dönüşüyor. Binlerce yıllık acıyı taşıyan kadınların olayı unutturmamaları bir direniştir. Köprünün altından çok sular akmıştır ama acı devam etmiştir. Paganist de olsa Delle’nin kurban edildiği tanrı veya tanrılar egemen erkek zihniyetin tanrılarıdır.

SOYDAN AKAY

Tanrıça Demeter ve Bedriye Ana yazısını postaya vereli 1-2 hafta olmuştu. Yazı, üç yılı aşkın bir süre önce Dersim’de kaybedilen Gülistan Doku’nun trajik öyküsünü konu ediniyordu. Tanrıça Demeter’in kızı Kore ile Bedriye Ana’nın kızı Gülistan‘ın çakışan öyküleri dikkatimi çekmiş, karşılaştırmalı bir biçimde ele almıştım. Bu yazıdan hemen sonra gözlerim gazetedeki bir habere takıldı: Cansız bedenine ulaşıldı. Kayıp haberini okuyalı bir ya da iki gün olmuştu. Olay yeri bu defa Batman Hasankeyf’ti. Gazeteci M.K’nin kız kardeşi Rojwelat K.’nin cansız bedenine elbiselerinin bulunduğu noktaya 50 metre uzaklıkta, Hasankeyf sularında ulaşılmıştı. Haberin hemen yanında Rojwelat’ın esmer gülüşlü bir fotoğrafı vardı. Kardeşimi, dostumu, yoldaşımı kaybetmişcesine hasret, acı ve özlemle baktım. Kaybolduğu tarih: 9 Şubat. Bulunduğu tarih: 12 Şubat. Yaşından (26) yola çıkarak 1998 doğumlu olduğunu öğreniyorum. Rojwelat, yani ülkenin güneşi uluslararası komplonun olduğu zamanlarda dünyaya geliyor ve bir Şubat ayında ortadan kayboluyor. Fakat haberdeki bir cümle, son cümle “hakikat ayrıntıda gizli“ dercesine gözlerimi, aklımı, ruhumu kendine çekiyor: Rojwelat K., Dersim’de kaybedilen Gülistan Doku’nun arkadaşıydı.

Gülistan en son Dersim’de bir köprünün üzerinde görülmüştü. Cesedi günlerce Munzur baraj gölünde arandı. Kaybedildiğinde kardı, kıştı. Şubatın hemen öncesiydi, ocaktı. Onu üç yılı aşkın bir süredir bulamadılar ama arkadaşı Rojwelat’ı üç günde bulmuşlardı. Rojwelat ve Gülistan’a dair haberleri arıyor gözlerim gazetede. Yok. Belki de vardı ben bu sınırlı koşullarda bilgi sahibi olamıyordum.

Delle’den Pira Delalê'ye

Rojwelat’ın resimli haber kupürü masamda dururken Almanya’dan yoldaşım Xelat’tan bir mektup alıyorum. Xelat anlatıyor. Milattan önce 300’ler civarında yaşandığı söylenen, Keldanilerde trajik bir olay-ağıt ile dile gelen bu hikayeyi Tarık’ın arkadaşı Gülhan iki Keldani kadından dinliyor. Olay Güney Kürdistan’da Zaxo yakınlarındaki bir köyde geçiyor. Köyün etrafındaki bir ırmak üzerine bir köprü kurulmuş. Fakat bu köprü her defasında yıkılıyor. Bundan hareketle köprünün ustaları ve yaşlıları bu duruma bir çare bulmak için dönemin din adamları kahinlere danışıyorlar. Kahinin cevabı hazırdır, köprünün yıkılması tanrıların lanetinin ifadesidir. Bunun için köyden birilerinin tanrılara kurban edilmesi gerekmektedir. Köyün ileri gelenleri bu durumu kendi aralarında tartışıyorlar. Kim ve hangi yöntemle kurban edilecek? Aldıkları karar şudur, lanetten söz edilmeyecek. Her eve haber gönderilecek. Köprü ustalarına kahvaltıyı ilkin kim getirirse o kişi kurban edilecektir. Eşini bir süre önce kaybeden ve iki küçük çocuğuyla kayınbabasının yanında yaşayan Delle, kayınbabasının tembihlemesi üzerine erken kalkıp yanına kahvaltılık bir şeyler alıp olanlardan habersiz, büyük bir sevinçle köprüye varıyor. İlk gelen olmanın sevincini ayrıca yaşıyor. Sevinci, mutluluğu kısa sürüyor. Ustalar ve yaşlılar tarafından yakalanıp elleri kolları bağlanıyor. Ailesi dahil tüm köylüler köprüye çağırılıyor. Delle de herkes gibi kaderini orada öğreniyor. Buna isyan ediyor. Şafakta hamur yoğurdunu, pişiremediğini, bebeğinin uykuda olduğunu henüz emziremediğini söyleyip serbest bırakılmak için yalvarıyor kararı verenlere. Tüm yalvarmalarına ve kadınların gözyaşlarına rağmen karardan vazgeçilmiyor. Çabasının beyhude olduğunu anlayan Delle gözyaşlarına boğulan annesine seslenerek bir vasiyette bulunuyor: İsmimi hiç kimseye, hiçbir kadına vermeyin. Belki de dönemin inancı gereğidir. İsim kişinin kaderini belirliyor. Biyoloji kader olarak ele alınınca kaderdir ağlarını ona göre örüyor. Delle tanrılara nasıl kurban edildi bilemiyoruz. Elleri ayakları bağlanarak nehre mi atıldı, boğazı kesilerek kanı mı nehre akıtıldı? Bunun hiçbir anlamı yok. Bildiğimiz tek şey köprüye Delle’nin isminin verildiğidir. Zamanla 'Pira Delalê' adını alıyor köprü. Öykünün simgesi köprü ve yaşanan trajedi Keldani kadınları arasında bu şekilde anlatılıyor.

Bu kısa ve acıklı olay Rojwelat’ın cansız bedenini gözlerimin önüne getiriyor. Hasankeyf‘te kıyıya vuran cansız beden sanki 2300 yıl önceki Delle’nin bedeni. Öte yandan en son MOBESE görüntülerine göre Dersim’de bir köprüde gözüken Gülistan’ın bir daha ortalıkta gözükmemesi. Güncel, tarihsel, mitolojik, dinsel olay örgülerinde onlarca kadın trajedisi canlanıyor gözümde.

Adaletsizlik...

Ulus-devlet tanrısı para ve savaşa kurban edilen sayısız kadın gerçeği, erkek egemen tanrısına, iktidarına, egosuna kurban ediliyor. Sokak ortasında boğazlanan, kurşunlanan, tecavüz edilen, satılan, ev adlı hapishaneye kapatılıp işkenceye uğrayan, “namus“ adı altında, aşk-kıskançlık, tahrik gerekçesiyle katledilen kadınların kızların öyküleri ve trajedinin binbir hali Delle komplosunda karşımıza çıkıyor.

Konumuz Delle. 2300 yıldır unutulmamış ve kadınlar arasında öyküleştirilerek, ağıtlaştırılarak günümüze kadar gelmişse orada büyük bir adaletsizlik, vicdansızlık, komplo var demektir. Delle’nin başına kim bilir neler geldi? İsmi oldukça düşündürücü; şayet Keldanicede farklı bir anlamı yoksa Kürtçe'de 'Dele', 'delik' dişi köpek, kancık anlamına gelmektedir. Güney Kürdistan’da yaşayan Keldaniler Kürtçe'yle de haşır neşirdirler. Bütünüyle Keldani olan köyler olduğu gibi iç içe yaşanılan köyler de bulunmaktadır. Dolayısıyla Kürtçe‘deki anlamı onun kötü endiği ya da yaşanan bir takım felaketlerin müsebbibi olarak görülmesine yol actiğını göstermektedir. Belki de onu elde etmeye çalışan birileri ona komplo kurdu. Eşinin niye öldüğünü bilmiyoruz. Dikbaşlılığı, bazı geleneksel yaklaşımları reddetmesi olasıdır. Özgür ruhlu, asi, alnı ak, erkek egemen kültüre kafa tutan kadınların 'orospu' (Rusipi’den türetilmiş; yüzü, alnı ak, başı dik) ya da 'Delle' olarak tanımlanması, yaftalanması komploya uğradığını gösterir Delle‘nin. İşin içinde “yaşlılar“, “kahinler“, “kurban“ ve “tanrıların“ olması masum bir dinsel inanca, dönemin bilinç durumuna kurban gittiğini göstermez. Erkek egemenlikli iktidar kültürünün en çok kendini maskelediği kavramlardır bunlar. Tanrı ve din adı altında erkek iktidarı, egosu kadar hiçbir şeye bu denli meşruiyet kazandırılamamıştır. Tarihte bilimle, bilgelikle adı anılan Keldani toplumunda bu olayın yaşanması tamamen erkeklik egosu ile ilintilidir. Ve bu ego, iktidarcılık geneldir. Bir köprü defalarca yıkılıyor diye bir kadının tanrılara kurban edilmesinde bir bilgelik, toplumsal bir ahlak görebilir miyiz? Tanrılar veya ilgili paganist tanrı mı geçecekmiş köprüden? Yozlaşmış, dogmatikleşmiş, iktidarcılaşmış her anlayış empatiden, ahlaktan, toplumsallıktan kopar ve ölüm üretir. Komplo üretir. Delle ya da Delal komploya maruz kalmıştır. Kadınların bu olayı unutmaması da bu gerçeğin ifadesidir.

 

Kurban seçilen İphigenia

Delle’den 1000 yıl önce yaşanan İphigenia örneği konu açısından daha da aydınlatıcı olmaktadır. İphigenia Grek Akha krallarından Agamemnon’un kızıdır. Mezopotamya ve Anadolu kültürünün en uç noktası olan Troya’ya saldırmaya hazırlanan Akha ordusu Aulis denilen limanda beklemektedir. Limanda bekleyen gemilerin yola çıkması için gerekli olan rüzgâr esmemektedir. Günlerce beklerler. Agamemnon bunun sebebini ordusunun kahinlerinden Kolkhas’a sorar. Kahinin cevabı hazırdır: Tanrıça Artemis krallar kralı Agamemnon’a karşı kin ve öfke içindedir. Sebep? Avlanırken tanrıçaya ait bir geyiği vurmuş. Rüzgar bundan dolayı esmemektedir. Çözüm? Tanrıça, kralın kızı İphigenia’nın kendisine kurban edilmesi halinde rüzgarları serbest bırakacaktır. Ancak bu durumda Troya seferine çıkabilecektir. Kral kahinin bu sözleri karşısında çılgına döner. Kabul etmez. Ama Yunanlıların ileri gelenleri (Odysseus  Menalaos gibi) “kamusal çıkar“ diyerek onu ikna etmeye çalışırlar. Yunanlıların onuru, gururu ve Troya Savaşı’ndan elde edecekleri kazanç senin kişisel çıkarından daha üstündür! Kral sonunda ikna olur. Myken’deki kızını getirebilmek için eşi Klytaimestra’ya haber yollar. Sözüm ona kızı İphigenia’yı komutanlarından Akhilleus (Aşil) ile nişanlayacaktır. Eşi bu haberi alır almaz büyük bir sevinçle kızını alıp Aulis’e gelir. Kızının kaderini burada öğrenir. Büyük bir oyuna gelmiştir. İphigenia kurban edilmek üzere sunağa götürülür. Gözleri bağlanıp boğazına bıçak dayandığı anda tanrıça Artemiz İphigenia ‘ya acır ve onu havaya kaldırarak bir geyik yerleştirir. Genç kızı Tauris (muhtemelen bugünkü Kırım) denilen yere ve oradaki tapınağa rahibe olarak gönderir. İphigenia’nın görevi gemileri batıp da Kırım’a varan erkekleri Artemis’e kurban etmektir. Öykünün sonunda İphigenia buradan kurtulur, evlenir. Ancak Agamemnon’un sonu öyle olmaz. Kızının acısına ve yalana katlanamayan Klytaimestra aşığı olan adamla işbirliği yaparak onu öldürtür. Olay bütünlüklü olarak okunup ele alındığında şu sonuca varıyoruz; ahlak yerini gittikçe ataerkil anlayışa, hukuka terk edecektir. Bundan sonra ana soylu ahlaki gelenek devre dışı bırakılacaktır. Bu sürecin ilk kurbanları da hep kadınlar ve çocuklar olacaktır.

Vicdan devrimi!

İphigenia ve Delal örneklerinde görüldüğü üzere kadına dönük komplonun en temel aracı, yanıltma aracı olarak yalana başvurulmaktadır. Delal’in olup bitenlerden habersizce, neşeyle toplumsal dayanışmanın bir ürünü olarak beslenme eyleminde rol alması ve bunun için en yakınındaki insan olarak kayınpederine güvenmesi ile İphigenia’nın genç bir kız olarak Akha ordu komutanlarından Aşil nişanlanacağının annesi vasıtasıyla iletilmesi benzerdir. İphigenia’nın şansı henüz tanrıçaların sınırlı da olsa koruyucu rollerini oynaması ve kurtulabilmesidir. Delal’in ise hangi tanrıya kurban edildiği bile bilinmiyor. Marduk’a mı, Nebo’ya mı, İştar’a mı, Şamaş’a ya da Sin’e mi? Büyük olasılıkla Tiamat’ı da katleden Babil tanrısı Marduk olmalı. Kuşkusuz ki bunlar önemli değil. Egemen erkek akıl kendini meşrulaştırmak için gerektiğinde yeni tanrılar icat etmesini, gelişmeleri kendi çıkarına göre yorumlamasını da bilir.

Uygarlığa karşı geliştirilen bilgelik ve felsefe öğretileri en çok da toplumsallığı, vicdanı, ahlakı esas aldığı uzun süreçler sonunda bir komplo sonucu kadın öldürülüyor. Mesela Zerdüştlük bırakalım insan kurban etmeyi hayvan kurbanını bile yasaklamış, özgür iradeyi, bireyi incelemiştir. Hz. İbrahim Finike‘de savaş tanrısına çocuk kurban etme uygulamalarına vicdan devrimi ile karşılık vermiştir. Grekli bilginler Babil’e gelip Keldani, Yahudi ve Zerdüşti bilgelerden bilimi ve bilgeliği öğrenip yeni ekoller geliştirmişlerdir. Milat’tan önce 300’lerde tam da Delle’nin katledildiği zamanlarda Makedon kralı İskender Doğu’nun imparatorluk gücü Persleri yenilgiye uğratıp batının bilim, sanat, felsefi öğretileri ile doğunun kültürünü sentezleyip Hellenizm denilen çoğa yol açmıştır. Keldaniler gerek öncesinde gerekse bu çağda Grek kültür dünyasında 'Müneccimler', 'astronomlar' olarak geçmişlerdir.

Unutmamak direniştir

Hz. İsa’nın gelişini önceden müjdeleyenler Keldani bilgeleri, kahinleridir. Hal böyleyken bir kadının 'kurban' adı altında katledilmesi bize neyi anlatmaktadır? İphigenia gibi çok sayıda tragedya metnine konu olmasa da Keldani kadınlarının kalbinden ve ruhundan anısı eksik olmamış, dilden dile günümüze kadar gelmiştir. Ve Delle’nin trajedisi 2300 yıl sonra Gülhan’ın içli sesinden bir ağıda dönüşüyor. Binlerce yıllık acıyı taşıyan kadınların olayı unutturmamaları bir direniştir, duruştur. Köprünün altından çok sular akmıştır ama acı kesintisiz olarak devam etmiştir. Paganist de olsa Delle’nin kurban edildiği tanrı veya tanrılar egemen erkek zihniyetin tanrılarıdır. Bir insanı yalanla, komplo ile ölüme götürmenin toplumsallıkla nasıl bir alakası olabilir? Uygarlık çağları boyunca iktidarların üzerinde en çok oyun oynadığı iki varlık vardır: Kadınlar ve çocuklar. Dolayısıyla “o dönemin bilinç biçimi öyle gerektiriyordu“ diyemeyiz. Bunu söylersek iktidarların, erkek egemen zihniyetin birçok uygulamasını meşru olarak görürüz. Oysa uygarlık çağlarında yaşanmış her şeye kuşkuyla bakmalıyız. Olup biten birçok şeyin arkasında büyük çarpıtmalar, suçlar, adaletsizlikler olabilir. Günümüz geçmişten daha temiz ve de masum değildir. Bilim ve uzay çağı denilerek milyonlarca insan savaş ve para tanrısına nasıl da kurban ediliyor? Eski çağların tanrı manipülasyonlarından bin kat daha katmerli manipülasyonlarla Yalanlar hakikat, suçlar meşru olarak sunuluyor. İŞID operasyonu adı altında Suriye’de, Rojava‘da, Şengal‘de küresel finans tekellerinin tanrılarının birkaç saat içinde ulus devletlere kurban ettiği kadın ve çocukların haddi hesabı yoktur. Filistin’de yaşananlar hakeza. Acaba eski çağların kahinleri, rahipleri modernitenin kahinleri olan sosyologlar, siyasetçiler, stratejistler, iktidar ve medya patronları kadar gerçekleri saptırmaya sahip miydi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.