Helin’den sonra hep eksiğiz
- Sûr’da sokağa çıkma yasağı sırasında annesiyle ekmek almaya giderken polis tarafından kafasından vurularak katledilen 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in ailesi, adalet mücadelesini sürdürüyor.
- Avukatlar, devlet güçlerine yönelik cezasızlık politikasına dikkat çekerken anne Nazmiye Şen,” 8 yıldır ben eksiğim, kardeşleri, babası eksik… Bırakmadılar yaşasın. 8 yıldır bu acıyı yaşıyoruz” dedi.
Kararın, 19 Ekim’de görülecek duruşmada çıkması beklenen 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in katledilmesi davasını takip eden İHD Amed Şubesi’nden Yakup Güven, failin kolluk olduğu dosyalarda cezasızlık politikasının kendisini bir döngü biçiminde yenileyip kurumsallaştırdığını söyledi. Yakup Güven, “Kürt yurttaşlara karşı işlenen suçlarda failin kamu görevlisi olması durumunda çoğunlukla benzer süreç ve yöntemler takip edilmektedir. Bu sistem yeni suçlara zemin hazırlamakta” dedi.
Amed’in Sûr (Sur) ilçesindeki sokağa çıkma yasağının devam ettiği 12 Ekim 2015’te ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen'in Kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Cansız bedeni saatlerce yerde bekletilen Şen'in katledilmesi hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma için kısa bir süre sonra kısıtlılık kararı getirdi. Katil polis Abdullah Ercan hakkında İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu tarafından yürütülen idari soruşturma, 28 Eylül 2017’de karara bağlandı ve iki yıl kıdem durdurma cezası verildi. Türk İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davasında ise Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi, aileye 314 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
Cinayetle ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma, üç yılı aşkın süre sonra tamamlanıp, katil polis hakkında 12 Aralık 2018’de “olası kastla öldürme” suçundan iddianame hazırlandı. Fakat iddianame “sevk maddelerinde hata” olduğu gerekçesiyle iade edildi. Ardından 14 Ekim 2019 tarihinde bu kez “taksirle öldürme” suçundan iddianame hazırlandı.
İddianamenin gönderildiği Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi, “olası kastla öldürme” suçu oluşturduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi. Kararın ardından polis Ercan, “taksirle öldürme” suçundan Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. Polis Ercan hakkında son duruşmada “bilinçli taksirle öldürme” suçundan 2-6 yıl arası değişen hapis cezası istemiyle mütalaa verildi. Bir sonraki duruşma ise 19 Ekim’de görülecek. Dava 8 yıldır sonuçlanmazken, Şen’in ailesinin adalet mücadelesi sürüyor.
Başından beri kurgulandı
Türkiye’de özellikle 2015 sonrasında uygulanan sokağa çıkma yasakları döneminde işlenen bütün ağır insan hakkı ihlalleri ve katledilen çocukların sembol dosyasının Helin Şen dosyası olduğunu söyleyen aile avukatı İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Abdullah Zeytun, Helin Şen davasının ilk gününden itibaren cezasızlık pratiği kurgulanarak, sürdürüldüğünü kaydetti. MA’dan eylem Akdağ’a konuşan Zeytun, delillerin eksik toplandığını belirterek, “Bu eksiklik bir ihmalin değil, bir tercihin sonucu. Öldürme eylemini yapanın, mahallede yaşayan tanıkların ifadelerinde ve görüntülerde çok net olmasına rağmen hem savcılık hem de valilik kolluk dışında bir fail bulma arayışına girdi. O gün itibarıyla dosyada terörle mücadele soruşturma biriminde yetkili savcılık eliyle bu işlemler yapıldı” dedi.
Bilinçli taksir değil, kasti
Sorumluların tespiti ve dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için defalarca verdikleri dilekçeler ardından yargılamanın 2021’de başladığını hatırlatan Zeytun, “Fail olan kolluk görevlisi en az 10 yıl boyunca çalışmış olması ve kullandığı silah sistemindeki termal kamerada en az bir metrede kişileri ve canlıları net görüntüleyen bir sistem var. Tüm bunlara rağmen sanık hakkında ‘bilinçli taksirle insan öldürme’ suçlamasıyla mütalaa verildi” diye konuştu. Zeytun, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 19 Ekim’de görülecek duruşmada mütalaaya karşı failin Helin’i kasti bir şekilde öldürdüğüne dair savunma yapacaklarını söyledi. Sokağa çıkma yasaklarında katledilen çocukların davaları açısından sembol olan Helin Şen Davası’nda failin “kasıtla öldürme” suçundan ceza almasının önemli olduğunu vurgulayan Zeytun, aksi yönde yani “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan ceza verilmesi halinde de hukuki mücadelelerini sürdüreceklerini kaydetti.
Cezasızlık yeni suçlar üretiyor
Kürtlere karşı cezasızlık politikalarının devrede olduğunu dile getiren Zeytun, şunları ekledi: “Bütün bu hak ihlalleri Kürt meselesinin adil çözümünün de ne kadar acil bir konu olduğunu gösteriyor. Bugün şiddet ve çatışma odaklı güvenlik ve otoriter politikalardan bahsediyorsak; elbette ki bu cezasızlık sisteminin her geçen gün kendisini somutlaştırması ve yayılmasıyla alakalı bir konu. Cezalandırılmayan her fiil, her suç daha fazla otorite daha fazla denetlenmeyen kamu görevlilerinin fiilleri demektir.”
Adelet bekliyorum
Muhabirimiz Medine Mamedoğlu’na konuşan anne Nazmiye Şen, yıllardır yapılan her duruşmaya katılıp adalet istediğini ama bu talebinin karşılık bulmadığını söyledi. Kızının ardından çocuk ölümlerinin durmadığına dikkat çeken Nazmiye Şen, “Çocuklarımız öldürülüyor ama kimsenin ceza aldığı yok” dedi.
Fail onlar olunca
Aradan geçen sürede kızının ardından çok acı çektiklerini ve bu acının hiçbir zaman dinmediğini ifade eden Nazmiye Şen, “Bu vicdan değildir onu da geçtim adalet değildir. Kızım bir maganda kurşunuyla bile öldürülseydi şu an o fail en ağır cezayla yargılanmıştı. Fail onlar olduğunda öldürülen çocuklarımızın hesabını soramıyoruz. Olay anına dair her şey ortada, görüntüler bile var. Bunlara rağmen ceza alan kimse yok. Ben adaletten başka bir şey istemiyorum” diye konuştu.
20 yaşında olacaktı
“Kızım yaşıyor olsaydı 20 yaşında olacaktı” diyen Nazmiye Şen, 8 yıldır bıkmadan, usanmadan adalet talebiyle adliye koridorlarında beklediğini söyledi. Cezasızlığın aynı suçların devamına neden olduğunu belirten Nazmiye Şen, şöyle devam etti: “Bir anne olarak 8 yıldır ben adalet arıyorum. Bana bunları yaşatmaya hiç kimsenin hakkı yok. Eğer bir suç işlendiyse bunun cezasının en ağır şekilde verilmesi gerekiyor. Son nefesime kadar da kızımın adalet mücadelesini vermeye devam edeceğim.”
8 yıldır acı yaşıyoruz
Kızının katledildiği Hasırlı Mahallesi’nde çatışma ve hendek olmamasına rağmen bir anda sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini ve evde hiçbir şey olmadığı için kızı Helin ile ekmek almaya gittiğini hatırlatan anne Şen, MA’dan Eylem Akdağ’a da şunları söyledi: “Sadece kadın ve çocuklarla ordaydık ve birden üç el ateş açıldı. O an kızım yerdeydi, sırtı bana dönüktü, neyin ne olduğunu anlamadım. Ben bayıldı sandım. Öldüğünü bile bilmiyordum. Komşular ambulans için kapılara, her yere vurdular. Ambulans bile gelmedi, düşünsenize 12 yaşında bir çocuk katledildi, hedef alındı. Niye koluna değmedi? Niye başından vuruldu? Benim kızım hedef alındı. Küçücük bir çocuğun hedef alınması hangi insanlığa sığar? Ambulansın gelmesi de en az bir-iki saati bulmuştu. Annesiyle fırına ekmek almaya giden bir çocuk hayatından oldu. Bu kadar basit mi insan canı? 8 yıldır ben eksiğim, kardeşleri, babası eksik… Küçücük bir çocuk, 12 yaşında ve hep 12 yaşında kalacak. Bırakmadılar yaşasın. Bir anne evladından 8 yıldır ayrı, bir kardeş ablasından 8 yıldır ayrı ve ömür boyu da ayrı olacağız… Ben konuşurken bile boğazım düğümleniyor. 8 yıl sesine, yüzüne hasretim, sadece anıları var… Anıları bir süreden sonra yetmiyor. Bir anne olarak çocuğunun sesini unutmak çok zor bir durum, evinin her köşesine fotoğraflarını astım, kızımın yüzünü unutmamak için. 8 yıldır bu acıyı yaşıyoruz. Bu kelimelere dökülemez.”
Karar duruşması olacak
İHD Amed Şubesi’nin başından beri davayı takip ettiğini hatırlatan İHD yöneticilerinden Yakup Güven, 19 Ekim’de görülecek duruşmada muhtemelen kararın çıkacağı bilgisini verdi. 2015’te yaşanan çatışmalı ortamda çok sayıda sivil yurttaşın hak ihlaline maruz bırakıldığını; bu ihlallere dair açılan soruşturmaların takipsizlikle sonuçlandığını hatırlatan Güven, yaşam hakkı ihlaline dair dosyalarda kovuşturma aşamasına geçen tek dosyanın Helin Şen dosyası olduğuna dikkat çekti. Yakup Güven, bu verinin bile uygulanan cezasızlık politikasına önemli bir örnek olduğunu söyledi.
Yeni suçlara zemin sunuyor
Helin Şen dosyasının da aynı politika ile sonuçlanmaya çalışıldığını anlatan Yakup Güven, failin kolluk olduğu dosyalarda cezasızlık politikasının kendisini bir döngü biçiminde yenileyip kurumsallaştırdığını dile getirdi. Yakup Güven, şunları söyledi: “Kürt yurttaşlara karşı işlenen suçlarda failin kamu görevlisi olması durumunda çoğunlukla benzer süreç ve yöntemler takip edilmektedir. Böylesi durumlarda soruşturma süreci boyunca genelde deliller eksik toplanır, soruşturmalar etkili bir biçimde yürütülmez ve çok büyük bir oranda, verilen takipsizlik kararlarıyla soruşturma evresi tamamlanır. İddianame hazırlanıp kovuşturma evresine geçilmesi durumlarında ise çoğu kez yargılanan kamu görevlileri hakkında beraat kararları verildiği veya şahsın işlediği fiilin karşılığı olmaktan uzak, caydırıcı etkisi olmayan ve mağdur tarafın adalete olan inancını ortadan kaldıran kararlar verildiğini tecrübe etmekteyiz. Dolayısıyla sistematik bir biçim alan bu sistem yeni suçlara zemin hazırlamakta, yaşam hakkı ihlalleri başta olmak üzere yeni hak ihlallerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. Kamu/kolluk görevlilerinin de cezalandırılmayacakları düşüncesiyle bu ihlalleri meydana getirirken daha kaygısız olmalarının şartları sağlanmaktadır.”
*****
Katil polis sıkıntı çekmesin!
Zırhlı araçla Cihan Can’ı ezerek katleden polis hakkında verilen 21 bin 200 TL'lik cezanın gerekçesinde, "sosyal ve ekonomik durumunun" göz önünde bulundurulduğu belirtildi.
Amed’de 27 Aralık 2019’da Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla Halkların Demokratik Partisi (HDP) önünde bekletilen kişiler için görevlendirilen polislerin nöbet değişimi sırasında polis Hakan Avcı kontrolündeki zırhlı otobüs inşaat mühendisi Cihan Can'ı ezdi. Araç sürücüsü polis Avcı'nın 13 tonluk araçla ezdiği Can, hayatını kaybetti. Avcı hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı “taksirle ölüme neden olmaktan” 2 yıl ile 6 yıl arası değişen hapis istemiyle iddianame hazırlandı. Avcı, soruşturma sürecinde verdiği ifadesinde “Can’ı odun sandığını” söyledi.
Hem soruşturma aşamasında hem de yargılama aşamasında Adli Tıp Kurumu’ndan istenen iki raporda, Can "tali", sanık Avcı ise "asli kusurlu" bulundu. Raporda, sanık Avcı’nın kusur oranı yüzde 100 olarak tespit edildi.
Katil polis Hakan Avcı hakkında 4 Eylül'de “taksirle ölüme sebep olmak” suçundan verilen 21 bin 200 TL’lik para cezasının gerekçeli kararı da açıklandı. Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından polis Avcı’nın olayda yüzde 100 kusurlu olduğu yönündeki raporu, olay anına ilişkin kayıtlar ve tanık beyanları, polisin suçunun sabit olduğunu gösterdiği vurgulandı. Kararda, Türk Ceza Kanunun (TCK) 85/1 maddesi gereğince 3 yıl 6 ay hapis cezası verildiği, bu cezanın sanığın geleceği üzerindeki etkisi dikkate alınarak 2 yıl 11 ay hapis cezasına indirildiği kaydedildi. Kararda, söz konusu indirim ve cezanın paraya çevrilmesi de “suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa” dayandırıldı. Ayrıca "sanığın sosyal ve ekonomik durumundan" kaynaklı cezanın günlüğü 20 TL’den hesaplanarak, 21 bin 200 TL adli para cezası verildiği ifade edildi. AMED