Hukuksuzlukla cezalar veriliyor

Gulan Çağın Kaleli

Gulan Çağın Kaleli

  • Mahkemelerde açık ve gizli tanık beyanlarına dayanarak verilen cezalara dikkat çeken avukat Gulan Çağın Kaleli, “Birden fazla gizli tanık üretip, birden fazla gizli tanığın dosyada değerlendirilmesiyle sanki çok mühim bir dosyaymış gibi cezaya hükmediyor. Kanun buna da karşı aslında. Yani bir ya da birden fazla gizli tanığın beyanının olması o suçun işlendiği anlamına gelmez. Hukuka aykırı kararlarla ceza hükmüne varılılıyor” dedi.

Türk polisi ve yargısı, “gizli tanık” ve “açık tanık” beyanlarıyla delil oluşturmaya devam ediyor. Bu durumu özellikle Kürt gazeteci, yazar, aydın, avukat ve siyasetçilerin dosyalarında görmek mümkün. Daha önce gizli tanıkların verdiği soyut ve çelişkili beyanlarla cezalar verilirken son dönemlerde soruşturma makamları kendilerince daha kuvvetli delil oluşturmak için açık tanık beyanlarını devreye koydu. İzlenen duruşmalarda gizli ve açık tanıkların beyanlarının genel geçer olması, ezber yöntemiyle konuşması dikkat çekiyor. JINNEWS’e konuşan avukat Gulan Çağın Kaleli, ceza yargılaması açısından tanık beyanlarının ana gövdeyi oluşturan delil olmadığını belirtti. Kaleli, “Esas olan tanık değil, beyanlarıdır fakat bu ceza yargılamalarında özellikle son dönemlerde gördüğümüz politik yargılamalarda tanığın kendisi yargılamanın gövdesinde oturtularak; yargılanan kişinin temel hak ve özgürlüklerinden kaynaklanan hakları sanki bir yargılamada somut bir delil gibi kabul edilip dosya vahimleştirilmeye çalışılıyor” dedi.

‘Gizli tanık için gereken koşullar vardır’

Tanıkların mevzuat açısından değerlendirildiğinde gizli ve açık ifadelerinin ikiye ayrıldığını kaydeden Kaleli, gizli tanığın nasıl oluşacağı, tanıklığın ortadan kaldırılmasının koşullarının hepsinin kanunla düzenlediğini söyledi. Kaleli, “Fakat son süreçlerde politik yargılamalarda artık neredeyse her dosyada yıllara varan yargılamalarda aynı gizli tanıkların kullanıldığını görüyoruz. Bu gizli tanıklar ne diyor? Soyut, genel geçer, herkesin bildiği, aleni şeyleri yönlendirme ile sanki kriminal bir iş yapılıyormuş gibi söylettiriliyor. Ortaya koyulan bir beyandan bahsediyoruz. Neden uzun süren yargılamalardan bahsediyorum, çünkü birçok kişinin tutuklamasına sebebiyet veriyor. Her ne kadar Yargıtay içtihatlarında, ‘kanunda gizli tanık ifadelerinin kendisi hükme esas alınamaz. Başka somut delillerle desteklenmesi gerekir’ diye kararlar olsa dahi böyle bir hukuk dışına itilerek verilen kararlarda, bazı gizli tanıkların ortada dahi olmadığını görüyoruz. Ya da ‘böyle bir gizli tanık yoktur’ diye resmi yazışmaların yapıldığını görüyoruz fakat yeni açılan soruşturmalarda tekrardan kullanılır hale geliyor. Bu şaibeli ve artık hukuken çok itibar edilecek bir durum değil” şeklinde konuştu.

Sanki çok mühimmiş gibi

Salt gizli tanık beyanlarına itibar edilerek bir hüküm verilemeyeceğine dair her ne kadar içtihatlar olsa da mahkemelerin bunu kötüye yorumladığını kaydeden Kaleli, şöyle devam etti: “Birden fazla gizli tanık üretip, birden fazla gizli tanığın dosyada değerlendirilmesiyle sanki dosya çok mühim bir dosyaymış gibi cezaya hükmediyor. Kanun buna da karşı aslında. Bir ya da birden fazla gizli tanığın beyanının olması o suçun işlendiği anlamına gelmez. Aksine tanık koruma kanunu, ‘sizin somut bir delil bulmanız gerekir’ diye altını çiziyor. Bazı yargılamalarda gizli tanığın yanında bir de açık tanıkların olduğunu görüyoruz. Soruşturma makamları bunu kuvvetli bir delil yaratma çabası olarak mahkemeye delil şeklinde sunuyor fakat açık tanıklar da tıpkı gizli tanıkların söylemiş olduğu genel geçer, soyut ifadelerin aynısını tekrar eden kişiler olarak dosyaya konuluyor.” 

Açık tanıklar kullanılıyor

Bu açık tanıkların, devletin Kürtlere bakış açısını ete kemiğe bürünmüş bir halde yargılamanın bir süjesi olduğunu kaydeden Kaleli, şunları ifade etti: “KKürt kadınların, gençlerin, gazetecilerin, siyasetçilerin mücadelesi o kadar kriminal alana çekiliyor ki; hemen örgütle bağlantı kurulup bunun üzerinden bir suç işlenmiş gibi sunuluyor. Soruşturma süresinde kolluğun yönlendirmesiyle kriminalize edilen alanın bu açık tanıklarla güçlendirildiği yerde biz çok hukuka aykırılık görüyoruz. Özellikle seçilen bu açık tanıklar, suçtan kurtulmak için yüzlerce kişi üzerinde beyanda bulunabilir. Şimdi bir insanın yüzlerce kişiye ait çok derinlemesine, çok ayrıntılı bilgiye sahip olması mümkün değil. Ama biz zaten yargılamalar içerisinde şunu görüyoruz; Polis, PLSK’ya aykırı yapılan teşhisler ya da polisin yönlendirilmesiyle alınan beyanlar, daha sonra mahkeme huzurunda son derece çelişkili beyanlar haline geliyor. O yönlendirilen alan da kapalı ve avukatın çok müdahale edebileceği alanlar olamayabiliyor. Biz bunu ancak soruşturma aşamasında müvekkilimizin ifadeleri ya da kovuşturma aşamasında mahkeme huzurunda tartışabiliyoruz. Bu yönlendirmelerin çok açık olduğunu söylemek mümkün. Şahitlik ediyoruz.”

Ciddiyetten uzak dosyalar

Dosyaların ciddiyetsiz hazırlandığını ve gerek duyulmayan dosya sürecinde birçok tutuklamalarla karşılaşıldığını belirterek, Kürt gazetecilerin bir yıllık tutukluğuna hatırlatan Kaleli, “Kürt kadın hareketinin aktivistlerinin yine bir yıla yakındır tutuklu olmasından bahsediyoruz. Kürt gençlerin tutukluluğundan, yıllardır tutuklu olan Kürt siyasetçilerden bahsediyoruz. Dosyalarına baktığımız zaman gizli ve açık tanıklarla çok vahim bir tablo varmış gibi mahkeme huzurunda bir algı yaratılmak isteniyor. Bu ciddiyetten uzak tavrın yargı makamları tarafından gerçekten hukuka ve adil yargılanmaya uygun bir şekilde kararlar verilerek aşılması gerekiliyor. Bu gizli tanıklık ya da açık tanıklıktaki hukuka aykırılığın kişilere vermiş olduğu zırh aynı zamanda mahkemenin de tavrıyla ikinci bir zırha bürünüyor. Biz avukatlar olarak bu çelişkileri ortaya koymak istediğimizde ya da hukuka aykırılıklara ilişkin soru sorduğumuzda mahkeme, ‘neden bu soruyu soruyorsunuz, önce bana sorun, ben tanığa yönlendireceğim bu soruyu’ diyor. Ceza mahkemesinde yeri olmayan bir taktikle hareket edildiğini görüyoruz” şeklinde konuştu.

Kürtlerin mücadelesi kriminalize edilerek hukuka aykırı kararlarla da bir ceza hükmüne varıldığını vurgulayan Kaleli, şunları ekledi: “Aslında bu durumlar genel beyanlar ya da somut delilerle desteklenmiyor. Kurdistan’da yapılan basın açıklamaları, eylem ve etkinlikler, hak ve özgürlük kapsamındadır ama bir suç isnadı gibi politik dosyalara yansıyor. Sanki bunlar birer somut delilmiş de bir örgüt talimatıyla gerçekleşmiş gibi mahkemelerce yorumlanarak kişilerin ceza almasında etki ediyor.” AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.