Ajanın iftiraları mahkemelerden dönüyor
- Ümit Akbıyık adlı ajanın beyanları gerekçe gösterilerek avukatlar hakkında açılan davalar, tek tek beraatle sonuçlanıyor.
Av. Mehdi Özdemir, hukuki güvenlik hakkının ihlal edildiği bir dönemden geçildiğini belirterek, hukuksuz yargılamalara maruz bırakılmayacak bir hukuk düzeni inşa edilmesi gerektiğini söyledi.
Aralarında gazeteci, belediye eşbaşkanı, siyasetçi, sanatçı ve avukatların da olduğu en az 669 kişi, itirafçı Ümit Akbıyık'ın gerçeği yansıtmayan iddiaları nedeniyle çeşitli tarihlerde ya gözaltına alındı ya da haklarında soruşturma ve dava açıldı. Akbıyık’ın iddiaları nedeniyle 25 Nisan 2023’te başlatılan operasyonlarda da yüzlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltı operasyonu sonrası Akbıyık’ın, 32 saat içerisinde 669 kişi hakkında 112 sayfa ifade verdiği, 671 sayfa ise teşhis yaptığı ortaya çıktı. Yine Akbıyık’ın beyanlarının, avukatı Abdullah Barış’ın yokluğunda alındığı ve sonradan avukatın tutanaklara imza attığı da anlaşıldı. Akbıyık'ın beyanları gerekçe gösterilerek, Amed Barosu'na kayıtlı birçok avukat hakkında da bugüne kadar birçok dava ve soruşturma açıldı. Akbıyık'ın beyanları üzerine gözaltına alınan 34 avukattan 13’ü hakkında dava açıldı. Geriye kalan avukatların dosyası takipsizlikle sonuçlandı. Hakkında dava açılan 13 avukattan 8’i beraat ederken, 5’i hakkındaki yargılama süreci devam ediyor.
Dava süreçlerini yakından takip eden avukatlardan Mehdi Özdemir, temel hakların ihlal edildiği, hukuk güvenliğinin olmadığı bir sürecin yaşandığını belirterek, “Bu yaşanan sürecin mağduru pozisyonundayız. Bu açıdan bakıldığında, bir itirafçının tek başına menfaat elde etmek, etkin pişmanlıktan yararlanmak için vermiş olduğu bu gerçek dışı beyanlarının dikkate alınarak bir yargılama sürecini oluşturması, toplumdaki her bir yurttaş kadar, bir avukat için de hukuki güvenlik hakkını ihlal edici bir boyuta ulaştırmıştır” dedi.
Keyfi ve delilsiz yargılamalar
Yargılamaların somut suç şüphesi üzerinden başlatılması gerektiğini ancak Türkiye’de bu durumun uzun zamandır göz ardı edildiğinin altını çizen Özdemir, şöyle devam etti: “Türkiye’de son süreçlerde ortaya konulan yargılama süreçlerinin keyfi, delilsiz bir şekilde yürütüldüğü, aslında toplumda algı oluşturmaya çalışıldığı, yargının tehdit olarak kullanıldığı görülüyor. Ümit Akbıyık’ın beyanları soyut, gerekçesiz, dayanaksız olmasına karşın yargılama süreci, topluma tehdit unsuru oluşturacak niteliktedir. Demokratik bir hakkın kullanımı boyutuyla bir kişinin düşüncesini ifade etmesi, belli toplumsal boyutta etkinliklere katılması, toplantı ve gösteri hakkı ile ifade hürriyetinin bir gereğidir. Türkiye’de hepimizin maruz bırakıldığı bir ceza tehdidi var. O ceza tehdidi de aslında kendi fikrimizi ifade etmekten, mensubu olduğumuz sivil toplum örgütlerinin etkinliklerine katılmaktan, mensubu olduğumuz siyasi partinin faaliyetlerinde yer almaktan veyahut kendi kişisel aktivizm kimliğimizle yapmış olduğumuz faaliyetlerden cezalandırma noktasına gidiyoruz.”
Özdemir, hukukun üstünlüğü ile temel hak ve hürriyetlerin korunması için temel hakları kullanmaktan ibaret olan bir takım eylem ve söylemlerin, suçlamaya konu edilmediği bir sürecin inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
Avukatların yargılanması
Hukukçulara yönelik müvekkillerinden kaynaklı açılan soruşturmanın da bir tehdit aracı haline geldiğini anımsatan Özdemir, avukatlık mesleğinin, hak savunuculuğunun belli tehditlerle şekillendirilmeye çalışılması veya caydırıcı etki yaratılarak, o mesleğin icra edilmesine engel olunmasının, kendi içerisinde hukuksuz olduğunu söyledi. Özdemir, yargı tehditlerinin herhangi bir şekilde bir avukatın mesleğinin caydırıcı pozisyonda etkilemesine müsaade etmeyeceklerini belirterek, Akbıyık’ın beyanları üzerinden Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve barolar gibi hak, hukuk örgütlerinin kriminalize edilmesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Özdemir, “Bu hak temelli sivil toplum örgütleri, toplumda yaşanabilecek olan her türlü hukuksuzluk karşısında yer alan, hak ihlalleri karşısında belgeleme, raporlama, suç duyuruları, hukuki mücadeleyi yürüten ve aktif çalışan kurumlarımızdır. Bir itirafçının vermiş oluğu beyanlar bu haliyle yargılamaya konu edilmesi bizce kabul edilemez” dedi.
Gerçek bir hukuk düzeni
İtirafçı tanık beyanlarının, hukuksuz bir şekilde alındığını, soyut, genel geçer ifadeleri yansıttığını ve delillerle de doğrulanmadığını kaydeden Özdemir, şunları belirtti: "Böyle bir yargılama sürecine maruz bırakılmayacak bir hukuk düzeninin inşa edilmesi gerekir. Avukatlık mesleğinin bu tarz usulsüz, dayanaksız, hukuksuz bir yargı tehdidine maruz bırakılmasının önüne geçecek bir süreci hep birlikte oluşturabiliriz.” AMED