Rojin’in raporundaki DNA’lar kime ait?
Dosya Haberleri —
- Rojin’in otopsi raporunda iki erkek DNA’sına rastlandığını söyleyen baba Nizamettin Kabaiş, uzun zamandır bu bilgiye dikkat çektiklerini ama henüz herhangi bir sonuç alamadıklarını dile getirdi.
- Avukat Sinan Özaras, “Doktorun otopsi işlemlerinde bazı tespitleri vardı. Gırtlak kısmında bir kemik kırığı şüphesi, sırtta ve baldırlarda ekimoz (darp) şüpheleri vardı" bilgisini paylaştı.
- Rojin’in cenazesini bulan Mehmet Emin Ankay da, “Cenaze, yüzüstü şekilde sahilde duruyordu, bir ayağı sudaydı. Üzerindeki elbiseler kuruydu. Mantıklı olarak, su cenazeyi oradan alıp Mola Kasım’a kadar asla getiremez" dedi.
SELİM SONTAY
Wan'da, Seyyid Fehim Arvasi Kız Yurdu’nda kalan ve 27 Eylül 2023 tarihinde şüpheli bir şekilde kaybolan üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş'in cenazesi, 18 gün sonra kaybolduğu üniversite sahilinden 24 kilometre uzaktaki Molla Kasım Mahallesi’nin sahilinde bulundu. Üç ayı aşkın süre geçmesine rağmen soruşturma dosyasında Rojin’in ölüm nedenine ilişkin bir ilerleme sağlanamadı. Rojin'in intihar ettiğini gösteren hiçbir emare yokken aksi yönde kuvvetli şüpheler var. Soruşturma ise gizli tutuluyor. Rojin’in ailesi, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri, dosyadaki kısıtlılık kararının kaldırılmasını ve soruşturmanın şeffaf yürütülmesini istiyor. Rojin’in babası Nizamettin Kabaiş, ailenin avukatı ve aynı zamanda Van Barosu Başkanı Sinan Özaras ve Rojin’in cenazesini Mola Kasım’da bulan Mehmet Emin Ankay ile konuştuk.
Evin neşesiydi
Evde, mahallede çalışkanlığı, güler yüzü ve okumaya olan düşkünlüğüyle tanınırmış Rojin. Baba Nizamettin Kabaiş, Rojin’le hep gurur duyduğunu ve evin neşesi olduğunu söylüyor. Kızının geleceğe dair umutları olduğunu ve hayallerinin peşinde koştuğu günleri yaşadığını ifade eden baba Kabaiş, “Hayatın ortasında, en güzel yıllarında, bir anda toprağa düşmesi hepimizi derinden etkiledi. Rojin, genç, enerjik ve hayata tutunan bir daldı. Ama şimdi yok. Onu asla unutmayacağız” diyor.
“Tüm çocuklarım elbette benim için değerli ama Rojin’in yeri hep ayrıydı” diyen Kabaiş, “Rojin’in geniş gönüllü, güler yüzlü olması, yardımlaşmayı sevmesi beni çok mutlu ediyordu. Çocukları çok sevdiği ve onlarla çok zaman geçirmek istediği için üniversitede ilk tercihine Çocuk Gelişimi bölümünü yazdı. Kazanınca da çok sevindi” diye belirtiyor.
Hep yanında durdum
Rojin, üniversiteyi kazandığı gün babasını arayarak ona büyük bir heyecanla kazandığını haber vermiş. Baba Nizamettin Kabaiş anlatmaya devam ediyor: “Aradığında işteydim. Sesi telefonun diğer ucundan çok mutlu geliyordu. Akşam işten gelince de bu sevinci beraber paylaştık. Mêrdîn ve Xarpêt gibi yakın üniversiteleri yazmasını istedim ama o Wan’ı istiyordu. Birinci sıraya da Van Üniversitesi’ni yazdı. Kendisi karar verdi, kendi istediği oldu. Kararlı biri olduğu için ben de hep kararlarına saygı duydum. Onu hep destekledim, yanında durdum.”
Büyük bir heyecanla gitti
Van’a gitme zamanı geldiğinde de çok heyecanlıymış. Günler öncesinde giysilerini, çantalarını, eşyalarını, kitaplarını özenerek toplayıp, hazırlamış. Baba Nizamettin Kabaiş de onunla beraber gitmiş Van’a. Baba Kabaiş o günü şu sözlerle anlatıyor: “Üniversite ile yurt aynı kampüs içindeydi. Rojin’i okula götürürken de dönerken de çok mutluydu. Beraber çarşıya gittik, lokantaya gidip, yemek yedik, fotoğraf çektik. Belediyenin karşısındaki parkta oturduk, bir şeyler içtik. Daha sonra kampüse gittik, onu kız yurdunun kapısına kadar götürdüm. Rojin eşyalarını yurda götürüp yerleştirdi. Yarım saat sonra beraber okula gittik. Gün boyu birlikte zaman geçirdikten sonra ben Amed’e döndüm. Kendisini aradım, iyi olduğunu, bir arkadaşıyla kaldığını söyledi. İki günlük süreçte Rojin ile bir kez konuştum. Durumunu, okulunu, yurdunu, yemeklerinin iyi olup olmadığını sordum. O da gayet normal bir şekilde iyi olduğunu, okulunu sevdiğini ve mutlu olduğunu anlattı.”
Anne ile son konuşma
Rojin, kaybolduğu günün akşamında da annesiyle konuşmuş. Annesine ‘Markete gidip, nescafe alacağım’ demiş. Annesi de marketten sonra yurda geri dönmesini tembihlemiş. Bu, annesiyle yaptığı son konuşma olmuş. Daha sonra Rojin turnikeye basıp, öğrenci yurdundan çıkıyor; telefonla konuşarak, markete doğru gidiyor. Baba Kabaiş, Rojin’in son anlarını şu şekilde anlatıyor: “Mobese kameralarında Rojin’in arkadaşıyla konuştuğu görülüyor. Rojin oda arkadaşıyla 2 kez telefonda konuşmuş. Arkadaşına ‘Sahile çakıl taşı toplamaya gidelim’ demiş. Mobese kameralarının görüş alanında da arkadaşını beklediği net bir şekilde görülüyor. Ancak daha sonra kameraların olmadığı alanda kayboluyor ve bir daha görünmüyor.”
Oda arkadaşı: "Korkuyorum"
Rojin’in oda arkadaşının emniyette 4 kez ifade verdiğini belirten baba Kabaiş, şunları söylüyor: “Kız ifadelerinde bir şey söylememiş. Benim kanaatime göre, yurt arkadaşına baskı yapılmış. Rojin kaybolduktan sonra yurda gidip kız ile görüşmek istedik, yurt yönetimi izin vermedi. Rojin kız arkadaşına ‘Dönüşte masa tenisi oynayalım’ demiş. Bunu da emniyette öğrendik. Ben kesinlikle kız arkadaşının bir şeyler bildiğini düşünüyorum. Eşim ve kızım, Rojin’in yurt arkadaşını aradığında kız onlara ‘Beni bir daha aramayın, korkuyorum’ demiş. Rojin’in kaybolmasında ihmali olan yurt yönetiminin kızı korkuttuğunu düşünüyorum.”
Okulun daha üçüncü günüydü
“Nerden bilecektik ki bu yurt, bu üniversite Rojin’e mezar olacak. Rojin okula iki gün gidebildi, üçüncü gün kendisinden bir daha haber alamadık” diyen Kabaiş, kızının kesinlikle intihar etmediğini ve buna yüzde yüz emin olduğunu söylüyor. Kabaiş, “Keyfi yerindeydi, üniversite kazanan genç bir kız, 2 gündür okula gidiyor. Ortada bir sorun yokken neden intihar etsin. Ama daha Rojin bulunmamışken yurt yönetimi ve üniversite sürekli 'Kesin intihar etti' deyip duruyordu. Yurt ve üniversite yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Onların şimdi görevlerinin başında değil de tutuklu olması gerekiyordu” sözleriyle, yetkililer hakkındaki şüphelerini dile getiriyor.
Başörtüsü, telefon, anahtarı…
Rojin kaybolduktan bir gün sonra 28 Eylül’de 4 kişi tarafından Rojin’e ait telefon, kulaklık ve küçük bir anahtar bulunmuş. Baba Kabaiş anlatmaya devam ediyor: “Biri geride bekliyor, üç kişi direkt gidip, telefonu alıp getiriyor. Üç kişiden ikisi erkek, biri kız. Ama kim oldukları kamerada net görülmüyor. Rojin’in telefonu sahilde kumun üzerinde bulunmuş. Suyun olmadığı yere bırakılmış. İntihar eden biri bunları niye cebinden çıkarsın, kumun üzerine bıraksın? Rojin’in terlikleri de hala ortada yok; başörtüsünü de 13 gün süren aramadan sonra getirip, kumun üstüne bırakmışlar. Saydım, başörtüsü telefonun bulunduğu yerden 252 adım uzaklıkta bulundu. Kesinlikle sonradan getirilip, bırakıldı.”
Vücudunda darp izler vardı
Otopsi işlemleri başlamadan önce morga girip Rojin’i görmüş baba Kabaiş. O an gördüklerini şu sözlerle anlatıyor: “Rojin’in vücudunda darp izleri vardı. Darp izlerini bizzat gözlerimle gördüm. Ayaklarında sanki bağlanmış gibi yara vardı. Aynı hizalarda kabuk tutmuş ve simsiyah olmuştu. Suyun içinde olursa bu şekil olmaz. Bembeyaz olurdu, niye öyle kabuk tutsun, siyah olsun. Boğazının bir noktasına da pamuk bırakılmıştı. Vücutta şişme yoktu, bütünlük bozulmamıştı. Bunların hepsi şüphedir, delildir. Ben birilerinin Rojin’i oraya bilerek getirip bıraktığını düşünüyorum.”
DNA’lar delil niteliğinde
Rojin’in otopsi raporunda iki erkek DNA’sına rastlandığını söyleyen baba Kabaiş, uzun zamandır bu bilgiye dikkat çektiklerini ama henüz herhangi bir sonuç alamadıklarını dile getiriyor. Baba Kabaiş, “Bu DNA’lar onu taşıyanlara mı yoksa başkalarına mı ait tespit edilmedi. Bu iki DNA, Rojin’e zarar veren kişilere de ait olabilir. Dosyanın akıbeti için bu DNA’lar çok önemli ve bir an önce tespit edilmeli. Ben ilk günden beri Rojin’in intihar etmediğini, katledildiğini söylüyorum. Rojin’i katledip oraya bıraktılar. Bunu açığa çıkarmak için DNA’ların bir an önce tespit edilip açıklanması lazım” diye vurguluyor.
Cenaze oraya gidemez
Rojin’in Mola Kasım’da bulunduğu yere gittiğini ve bölgede çok sayıda villa olduğunu da anlatan Kabaiş, şunlara dikkat çekiyor: “Üniversite ile Mola Kasım arasında 24 kilometre mesafe bulunuyor. Bir de bir burun var. Tam bir kilometre mesafede. Yani düşünün cenaze gelecek o burundan dönecek ve Mola Kasım’a gidecek. Eğer öyle bir şey olsaydı cenaze üniversitenin orada kıyaya vururdu ya da Edremit tarafına giderdi. O cenazenin oraya ters akıntıya rağmen gitmesi imkansız.”
Meclis’e de gideceğim
Son olarak “Herkesin Rojin için de ses olmasını istiyorum. Kulaklar duysun, gözler açılsın” sözleriyle destek ve duyarlılık çağrısı yapan baba Kabaiş, “Rojin için her yerde adalet aramak istiyorum. Rojin bir an olsun aklımdan çıkmıyor. Rojin’e kıydılar, katlettiler. Ne gerekirse yapacağım. İstanbul’a gittim, Ankara’ya da gideceğim. Katiller bulunmazsa Meclis’e de gideceğim. Herkes konuşmalı ‘Rojin’e ne oldu’ diye sormalı” diyor.
* * *
Av. Özaras: Boğulduysa, hangi suyla boğuldu?
Rojin Kabaiş’in cenazesi bulunduktan sonra otopsi işlemlerine dahil olmak üzere bir doktoru hazır bulundurduklarını belirten Avukat Sinan Özaras, “Doktorun otopsi işlemlerinde bazı tespitleri vardı. Gırtlak kısmında bir kemik kırığı şüphesi, sırtta ve baldırlarda ekimoz (darp) şüpheleri vardı. İncelemeler için dosya Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gitti. ATK’den gelen rapor, herhangi bir darp ve müdahalenin olmadığı, ölüm sebebinin ise suda boğulma olduğu yönündeydi. Sırt ve baldırlardaki ekimozun nedeni raporda belirtilmemişti. Yine gırtlaktaki kemik kırığı şüphesine ilişkin de bir değerlendirme yoktu. Ölüm tarihi de belirlenmemişti. Bizim için önemli olan suda boğulmanın hangi suyla olduğuydu. Göl suyu mu, yoksa tatlı su mu ölüme sebebiyet vermişti. Bilindiği gibi Van Gölü suyu sodalıdır. Savcılıktan hangi suyla boğulduğunun tespit edilmesini talep ettik. Bu hususların netleşmesini istiyoruz” dedi.
Herkesin ifadesi alınmalı
Dosyada gizlilik kararı olduğu için dosyanın tamamına vakıf olmadıklarını belirten Özaras, şöyle devam etti: “Rojin’in kaybolduğu gün baz istasyonundan sinyal alan başka telefonların olup olmadığı ve cenazenin bulunduğu yerden geriye dönük 4-5 günlük süreç içerisinde o alandaki baz istasyonunda sinyal alan telefonların ve her iki yerde ortak sinyal veren herhangi bir telefon veya kişinin olup olmadığı noktasında taleplerimiz vardı. Bunlar hala netleşmedi, rapor haline getirilmedi. HTS kayıtları alındı ama henüz raporlanıp, bize ulaştırılmadı. Üniversitedeki yetkililerin, o gün görevli olan yurt ve güvenlik görevlilerinin ve yurttaki arkadaşlarının ifadelerinin alınması gibi hususların yerine getirilmesini istedik. Fakat dosyada gizlilik kararı olduğundan taleplerimizin uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığına vakıf değiliz.”
DNA’lar netleşmeli
Rojin Kabaiş’in üzerinde çıkan iki farklı erkek DNA’sına ilişkin de değerlendirmeler yapan Özaras, ilgili verilerin ATK raporuna da yansıdığına dikkat çekerek, “İlk olarak DNA’ların, cenazenin bulunduğu andan, ATK’ye sevkine, ATK’deki işlemler ve sonrasında görev alan kişilere ait olup olmadığı tespit edilmelidir. Savcılık, görevlilerin DNA’sını alarak, ilgili DNA’larla uyuşup uyuşmadığına ilişkin bir çalışma yürütüyor. Ancak bu hala nihayete ermedi. Eğer bu DNA’lar görev almış kişilere ait değilse elimizde şüpheli DNA’lar olarak kalacak. DNA’ların bir an önce tespit edilmesi dosya açısından çok önemli” dedi.
Kapatılmasına izin vermeyeceğiz
Dosyada, olayın intihar olduğunu ortaya koyan somut bir delilin bulunmadığını anlatan Özaras, “Dolayısıyla olayın intihar olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Şüpheli bir ölümdür. Şüpheli ölümün cinayet olup olmadığı ise etkili soruşturmayla elde edilecek delillerin toplamıyla varılacak bir kanaattir. Van Barosu olarak, dosyayı başından beri takip ediyoruz. Şunu net olarak belirtmek istiyoruz: Bu dosyanın intihar algısı oluşturularak kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Bir ölüm somut verilerle netleşmedikçe kanaat bildirilmesi doğru olmaz. Biz dosyanın hakikatinin ortaya çıkarılması için sonuna kadar takipçisi olup, mücadelesini yürüteceğiz” diye belirtti.
* * *
Cenazenin Mola Kasım'a suda gelmesi imkansız
Rojin’in cenazesini bulan Mehmet Emin Ankay, o gün yaşananlara ilişkin şunları anlattı: “Van merkezde yaşıyorum. Villanın sahibinin ağaçlarını sulamak için gitmiştim. Cenazeyi öğleden sonra saat 14:10 sularında uzaktan gördüm. Hemen villalarda bekçilik yapan arkadaşa, sonra da jandarmaya haber verdim. Savcı olay yerine geldi. Cenaze, yüzüstü şekilde sahilde duruyordu, bir ayağı sudaydı. Üzerindeki elbiseler kuruydu. Jandarma ve polise ifade verdim. Bizden kan örnekleri alındı. Mantıklı olarak, su cenazeyi oradan alıp Mola Kasım’a kadar asla getiremez. Gölün içinde uzun bir su borusu var. Yani cenazenin oraya gidip, bir daha oradan dönmesi ve sahile gelmesi imkansız. Bu da insanın kafasında soru işaretleri oluşturuyor. Benim mantığım bunu kabul etmiyor. Oranın muhtarıyla da görüştüm. O da bir cenazenin oradan buraya gelmesinin imkansız olduğunu söylüyor.”