Kahramanları anlamak, kendimizi tanımak

Forum Haberleri —

Gerilla

Gerilla

  • Çağımızın sorunu bilmemek değil, bilmenin ruhsuzlaşmasıdır. Anlamak, yeniden anlamak şimdi mümkünlerin en mümkünü olmak zorundadır. Çünkü öyle an’lar vardır ki anlamak-anlamamak bir özgürlük sorunudur.
  • Şimdi Zagroslarda yaşanan bir kahramanlık çağıdır ve yeryüzünün kalbi orada dünyanın derinlerine iniyor tünellerle. Bu topraklar ki ilk buğdayı eken tanrıçanın toprağıdır; derine, en derinlere inenin yeryüzüne nasıl filiz sürdüğünü bilenin evlatlarıyız. Şimdi, hepimiz Zagros kahramanlık çağını ve bu kahramanlık ile ilişkimizi yeniden anlayarak düşünmek ve kurmak zorundayız.

Deniz Ezda STARA

Yurdum bir yangın

Ve de amansız kuşatılmış

Ufuklar 

Ve dargın sular başındayım

Kavgalar ve kuyular ağzındayım

Gerillayım, ben varım burada 

Meydan da benim, Şah da benim, ferman da benim

Hey canım, ben varım burada

Dost da benim, mert de benim, yenilmez de benim.

 

Kurdistan’da gerilla bir halkın yok edilmek istendiği bir durumda "İnsanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır’’ eylemi ve kişiliğidir. Aynı zaman da gerçeği azaltılanların, eksiltilenlerin, tanınamayanların kendi gerçeğine doğru koşusu ve kendini tanıma ısrarıdır gerilla. Bundan başka yaşam ve eylem kendi olmaktan çıkmak, gerçeğini kaybetmek ve bozunuma uğramaktır. En insani eylemin kahramanlık gerektirdiği bir gerçeğin sahibiyiz. En normal ve olağan şeyin en olağanüstü biçimde yaşanmak zorunda kaldığı bir gerçektir bu.

"Özgür bir halk olacaksınız. İşte o zaman kendinizi tanıyacaksınız’’ diyor Réber Apo. Bu tespit kendini tanıma konusundaki bilmeleri yeniden gözden geçirecek bir şüphe yaratmayı amaçlıyor. Özgür olmadan kendimizi tanıyamayacağımızı belirtiyor; o halde özgürleşme sürecine dair kendini tanımalarımız yarım, kusurlu ve eksiktir. Özgürleşme mücadelesi kendini tanımak isteyen insanın kendine kavuşma isteğidir. Var olan şimdiki biz özgürleşmeye çalışan biziz, gerçek tanımımıza ulaşmak istiyoruz ve gerçek bizi tanımak yolundayız. Kendimizi tanımak istiyorsak özgür olmak zorundayız. Ancak özgürleşme sürecini kendini tanımaya denk eylemler ile geliştirenler bize gerçek kim olduğumuzu gösterirler, bizi bize tanıtırlar. İşte onlar da kahramanlardır.

15 Ağustos ve Egit’leşme her şeyden önce özgür bireyin toplumu ile kurduğu tanımlanma ilişkisidir. Kendini görmek ve tanımak, kendini bilmek ve anlamak, kendini düşünmek ve konuşmak, kendi olmak konularında kişilik gösterenleridirler. En önemlisi de bu ilişkinin kahramanın toplumu ile kurduğu en acı ilişki biçimi olmasıdır. Bu anlamda kahramanlar ile kurduğumuz ilişki önce ahlaki olarak kendine bakmak, kendini görmek ve tanımak ilişkisi olmak zorundadır. Bu nedenle ilk görevimiz kahramanı anlamak ve kendimizi tanımaktır.

 

 

"Anlamak özgürlüktür’’ sözleri Spinoza’nın da felsefesinin motto’sudur. Bilmeden anlayamayız ama anlamadan bilmek yarım bilmektir ve bir yürek cehaletinden başka bir şey getirmez. Spinoza da anlamak derken analitik mantığın sınırlı bilme, duygusal aklın ise sonsuz bilme kapasitelerine vurgu yapmak istemiş. Aklın ve mantığın kavramadığını ruh ve duygu kavrayabilir. Çağımızın sorunu bilmemek değil, bilmenin ruhsuzlaşmasıdır. Anlamak, yeniden anlamak şimdi mümkünlerin en mümkünü olmak zorundadır. Çünkü öyle an’lar vardır ki anlamak-anlamamak bir özgürlük sorunudur.

Şimdi Zagroslarda yaşanan bir kahramanlık çağıdır ve yeryüzünün kalbi orada dünyanın derinlerine iniyor tünellerle. Bu topraklar ki ilk buğdayı eken tanrıçanın toprağıdır; derine, en derinlere inenin yeryüzüne nasıl filiz sürdüğünü bilenin evlatlarıyız. Ve şimdi, hepimiz Zagros kahramanlık çağını ve bu kahramanlık ile ilişkimizi yeniden anlayarak düşünmek ve kurmak zorundayız. 

Kahramanlık Antik Çağ’da ortaya çıkmış toplumsal bir kişilik ve kavramdır. Bir kritik zaman eşiğini işaret eder. Kahraman, toplumun kolektif olarak gerçekleştiremediği özgürlük eylemini kendisini feda ederek gerçekleştiren bireydir. Kahramanın büyüklüğü ve eyleminin genişliği, bağlı olduğu toplumun içinde bulunduğu zorlanmanın büyüklüğünü gösterir. Kahramanın gücü, var ve yok oluş ikilemini var oluş lehine çevirdiği oranda oluşur. Spartaküs’ü büyük kahraman yapan onun olağanüstülüğü değil, kölelerin acizliğidir. Promethus’u ölümsüz yapan tanrılar değil, ateşi tanrılardan alamayan güçsüz insanlık gerçeğidir. Hepimizin hayran olduğu Hektor’u ölümsüz kahraman yapan, Troya’nın yetersiz savaş bilincidir. Bir tufan vardır ve bu tufandan kurtuluş için herkesin tufanın karşısına çıkamadığı, kendini kurtarmaya çalıştığı ya da dehşet içinde aklını kullanamadığı durumda kahraman tufanın karşısına çıkıp kurtuluşu akıl eden ve bu neden ile savaşmaya cesaret edendir.

 

 

Kahraman şefkatlidir, merhametlidir ve toplumunun tüm zaaflarının üzerini gece yıldızları gibi örter, kanı ve canı ile onu yücelterek yürütür. Söylediklerinden çok söylemedikleri vardır. O söylediklerinden çok söylemediklerinin bilinmesini ister. Çünkü kahraman topluma nasıl yaşaması, nasıl savaşması, nasıl düşünmesi ve nasıl bir yol amaçlaması gerektiğini sitemsiz ama büyük bir acı göğüsleyerek anlatmak zorunda olan kişidir. Bilmek kişiyi tanrılaştırır. Tabii buradaki bilme kusursuz sevgi ile yaşanan bilmedir. Herkes bilir ama herkes sevgi ile tamamlanmamıştır. Tam da tufanın içinde toplum işte bu kahramanın duygu-akıl-eylemi ile oluşur, var oluş kazanır, kimlikleşir ve tufandan çıkışı sağlar. Yani toplumun çaresizliği nasıl ki kahramanı yaratır, kahramanın büyük çaresi de toplumu yaratır. Bu yüce olduğu kadar acımasız bir ilişkidir de. Çünkü kahraman aynı zaman da halkının fedasıdır. En sevgi dolu, en cesur ve en yiğit olan halkını korumak ve yaşatmak için tanrıların karşısına çıkar. Feda burada en yüksek bilinç ile gerçekleşir. Bu acı olsa da trajedi değildir; bu yaşama sevinci, özgürlüğün onuru ve anlamın isteğidir. Hiçbir güç insanın onur duygusundan büyük olamamıştır. Kahramanın yenilmezliğinin sebebi de budur; O, yaşamın onurudur.

Şimdi kendimize bakmalı, kendimizi görmeli, tanımalı ve sormalıyız: Neden bu kadar kahramanlık dayatan bir gerçeğin sahibiyiz? Gerilla aklın alamayacağı sınırlarda kahramanlık durumunu sürdürmek zorunda ise bu bizlerin yetersizliklerinin sonucudur da. Sürekli sömürgeciliği suçlayarak yol alamayız. Kendimizi sorguladıkça doğruların sahibi olabiliriz. Yetersiz politika, yetersiz eylem, yetersiz çalışma, yetersiz mücadele ve gerillanın getireceği kurtuluşu bekleyen eylemsiz devrimcilik ve yurtseverlik gerillanın aklın alamayacağı düzeyde kahramanlık göstermesine neden değil midir? Kahramanın ve kahramanlığın tarih boyunca tek sorunu toplumunun yetersiz eylemidir.

Tüm yükü onların sırtına yüklediğimiz gerçek; bu ‘yetersizlik’ tanımımızdan çıkıp, yük sırtlayan politika ve eylem ile kolektif kahramanlığı açığa çıkarmak gibi tarihsel bir eşikteyiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.