Dogmalara yaklaşım
Forum Haberleri —
- İlke sahibi olmak, ilkeli yaşamak ve bu ilkeler uğruna gerektiğinde sonuna kadar savaşmak dogmatiklik değildir. Özünde doğru olan davranışlardır. Ama bir kere ilkem bu ve bu asla değişmez demek dogmatik bir yaklaşımdır. Düşüncelerini dondurmak, kendinde düşünme süreçlerini durdurmaktır. Bu yaşamın diyalektiğine terstir.
- Tek başına bilinç de her zaman hakikate ulaştırmaz. Tek başına inanç da bizi hakikate ulaştırmaz. O nedenle Önderliğe bağlanış tarzımız inançlı ve bilinçli olmalıdır yoksa Önderlik ilerlerken biz yerimizde sayarız. O Rêber olurken biz rêbır oluruz, yani O yol açan, biz yol kesen oluruz.
- Kendimizi değişime pek yatırmıyoruz. Kendini güç ve irade haline getirmek, yani özünü gürleştirmek anlamına gelen özgürlük, dogmatizmin panzehiridir. Bundan dolayı ilkemiz özgürleştikçe dogmaları kırmak, dogmaları kırdıkça özgürleşmek olmalı.
ERDAL TOLHILDAN
Dogmalar için kalıplaşmış, katı ve değişmez fikirler denir. Aslında fikirlerimize yüklediğimiz inanç değerleridir. Şöyle ifade edelim; bir fikri benimsiyorsak ona inanıyoruzdur. O fikir bizim için artık bir ilke değeri taşır. Bugünden yarına oturup fikirlerimizi değiştirmeyiz. Bu nedenle inandığımız fikirler belli bir süre yaşamımızı şekillendirir. Fikire ne kadar çok inanırsak o kadar çok bağlanırız. Dahası onu değiştirmeye de kolay kolay yanaşmayız. Artık bizim bir ilkemiz olmaya ve katılaşmaya başlamıştır. Bu nedenle Önder Apo; "insan doğasında dogmatizmi içermeyen hiçbir görüş yoktur" der.
Her fikir dogma değildir
Bu nedenle bir ilkeye yani bir inanca veya dogmaya inanmadan insanın yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. Her zaman inandığımız değer yargılarımız ve taşıdığımız bir dünya görüşü ile sahip olduğumuz bir bakış açımız vardır. Bunu merdiven çıkmaya benzetebiliriz. Her adımda ayağımızı koyduğumuz bir basamak vardır. O basamak esas olarak o gün için dayandığımız ilke ve görüşlerdir. İkinci bir basamak çıktığımızda fikirlerimize de açılım yaptırırız. İlkelerimiz tamamen değişmiş olmazlar; tarihsel akışın onlara kattığı fark ve özgünlükler oluşur. Yani basamaktan basamağa atlamak, bugün bir fikir yarın başka bir fikir benimsemek değildir. İnsan düşünceleri rüzgar gülü değildir ki esintiye göre şekil alsınlar. Bu anlamda fikirlerdeki dogma değeri hayata sağlam ayak basmakla ilgilidir.
Bunları söylerken her fikir bir dogmadır demiyoruz. Her fikirde bir dogma değeri vardır diyoruz. Dogmayı katı ve değişmez hakikatler olarak kabul etmek hatalı bir yaklaşımdır. Dinsel dogmalar böylesi dogmatikleştirilmiş dogmalardır. Yani üzerinde fazla düşünülmez, sorgulanmazsa her fikir gittikçe kalıplaşır, katılaşır. Bu da o fikri dogmatikleştirir. Kaçınılması gereken husus budur. Basamak örneğine dönersek hayat akıp giderken aynı basamakta kalmak zamanın gerisine düşmektir. Dinsel dogmalar bu konuda örnek oluştururlar. Sorgulanmadıkları ve değişmez kabul edildikleri için çağa cevap olamamakta, hatta sorunlara neden olmaktadırlar. Felsefi ve bilimsel düşünce bu konuda daha avantajlıdır, çünkü evrensel hakikatler olan farklılık ve canlılığa açıktırlar. Fikirler de canlıdır ve farklılaşarak gelişirler. Bu nedenle her fikir değişimi ilkesizlik değildir. Aksine fikrin çözüm gücünü canlı tutmak ve farklılaşarak gelişmesini sağlamaktır. Yani zaman karşısında sağlamlaştırmaktır.
İlke sahibi olmak dogmatizm değildir
Yazdıklarımızdan "dogmalar iyi, dogmalara hatalı yaklaşıp dogmatikleştirmek kötüdür" tarzında bir sonuç çıkarılmamalı. Dogmaların felsefik bir gerçeklik olduğunu, her fikrin dogma değeri taşıdığını tekraren belirtiyoruz. Yoksa benim fikrim de inançlarım da bir dogmadır diyerek onları tartışılmaz ve kalıplaşmış düşüncelere çeviririz. İlke sahibi olmak, ilkeli yaşamak ve bu ilkeler uğruna gerektiğinde sonuna kadar savaşmak dogmatiklik değildir. Özünde doğru olan davranışlardır. Ama bir kere ilkem bu ve bu asla değişmez demek dogmatik bir yaklaşımdır. Düşüncelerini dondurmak, kendinde düşünme süreçlerini durdurmaktır. Bu yaşamın diyalektiğine terstir.
Önder Apo; "sosyalizme yaklaşımımız bilimsel temelliydi fakat bağlanış tarzımız daha çok inanç temelliydi, dolayısıyla dogmatik bir yönü vardı" diyerek Partimizdeki değişim sürecine nasıl giriş yaptığını tarif etmiştir. Yani bilimsel görüşler de dogmatikleştirilebilir. Bunun nedeni tamamen yaklaşımla ilgilidir. Bilimsel görüşe de körü körüne bağlılık olursa o görüş dinselleşir ve dogmatikleşir. Önder Apo’nun yaptığı şey bu dogmaları sorgulamak oldu. Yoğun savaş içinde Önderliğin bu tarz sorgulamaları gelişse de sonuca eremiyordu. Ancak Kürt toplumu için soykırım cenderesi olarak planlanan İmralı, Önder Apo tarafından özgürlük doğuşunun mekanı haline getirildi. Dogmaları sorgulama ve aşma imkanı buldu. Bu ilkelerden kopmak değil ilkelerini daha sağlam dayanaklara kavuşturmak anlamına geliyordu.
Bazen durup ‘düşündüklerim doğru mu?’ demek her zaman yararlı bir yöntemdir. Öncelikle düşüncelerimizi ele alış biçimimiz, onlara yaklaşımımızı gözden geçirmeliyiz. Önderliğe bağlanış tarzımız nasıldır? Hem bilinçli hem inançlı mı yoksa bunlardan biri daha mı fazla?
Rêber olmak, rêbır olmak
Tek başına bilinç de her zaman hakikate ulaştırmaz. Bilincin kendisi beyinde gerçekleşen elektriksel bir sürecin sonucudur ve zaman zaman beyin mantıksal, doğrusal, duygulardan arındırılmış ve sonlu tarzda da çalışır. Yani kalıplar şeklinde fikirler geliştirir. Yararı, hızlı sonuç almasıdır ve beynin bu yönünü çok kullanırız. Ama alışkanlıklar misali değişmeyen, kırılması zor kalıplar yani dogmalar oluşturur. O nedenle sezgilerin (olasılıkların) ve duyguların düşünce süreçlerine katılması ve düşüncelerin açık uçlu olması gerekir. Tek başına inanç da bizi hakikate ulaştırmaz. O nedenle Önderliğe bağlanış tarzımız inançlı ve bilinçli olmalıdır yoksa Önderlik ilerlerken biz yerimizde sayarız. O Rêber olurken biz rêbır oluruz, yani O yol açan, biz yol kesen oluruz.
Kendimizi ele alırken de dogmatizme düşmemek önemlidir. İlk basamakta ve olduğu gibi mi kalmışım yoksa her yıl kendime yeni bir şeyler mi katmışım diye sorabilmek gerekir. Önder Apo, "hala ilk katıldığınız günde kalmışsınız" dedi. Kendimizi değişime pek yatırmıyoruz. Devrimci olduğumuzu her zaman söylüyoruz ama konu kendimizde devrim değil de ufak bir değişim yapmaya gelince muhafazakârlaşıyoruz. Varlığımızın tamamını dogma haline getiriyor, kendimizi dokunulmaz kılıyoruz. Eskiden kendine sevdalılık denilirdi. Yaşadığımız bu oluyor ve esasen bir küçük burjuva ruh halidir. Kendini güç ve irade haline getirmek, yani özünü gürleştirmek anlamına gelen özgürlük, dogmatizmin panzehiridir. Bundan dolayı ilkemiz özgürleştikçe dogmaları kırmak, dogmaları kırdıkça özgürleşmek olmalı.