Kalemi, binlerce Kürt'ün elinde

Apê Musa (Musa Anter) anma

Apê Musa (Musa Anter) anma

  • Türk devleti tarafından 72 yaşında katledilen Kürt gazeteci-yazar Apê Musa (Musa Anter), şehit edildiği yerde anıldı. Kalemini yerde bırakmayıp taşıyan binlerce Kürt gazeteciye işaret edilerek, mücadelenin süreceği vurgulandı.

Gazeteci-yazar Musa Anter (Apê Musa), 20 Eylül 1992'de JİTEM tarafından katledildiği Amed’in Yenişehir ilçesinde bulunan Cumhuriyet Mahallesi 442. Sokak’ta anıldı.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği'nin (MKG) düzenlediği anmaya, Anter’in oğlu Dicle Anter'in yanı sıra çok sayıda siyasetçi ve gazeteci katıldı. Anmada Apê Musa'nın fotoğrafları taşındı. 

Mücadele devam ediyor

Anmada konuşan DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, Anter’i katleden JİTEM’in aklanmay açalışıldığını belirterek, "Katiller, bugün bu iktidarda bulunan isimler tarafından aklandı. Bugünkü iktidar bu katliama ortak oldu, suçluları akladı. Kürt'e dayatılan soykırım gerçekliği var. Bunun dünyaya duyurulmasının önüne geçmek için Apê Musa katledildi. Sonrasında onlarca gazeteci katledildi, hapsedildi, gazeteleri bombalandı. Bugün Nagihan Akarsel’i, Gülistan Tara’yı katlederek devam ediyorlar. Kürt gazeteciler ise gerçekleri dünyaya duyurmak için mücadele ediyor. Apê Musa'nın ardılları mücadeleyi sürdürdü; baş eğmedi, eğmeyecek" dedi. 

Cesaretle yola devam

Dicle Anter, babasının planlı bir şekilde katledildiğini söyledi. Katliamı "Çete anlayışı ile çalışan kişiler, kurumlar kendi başlarına değil, Ankara’dan bu cinayeti planlamıştı. Kürt basınına karşı yapılan bu büyük darbeye karşı Musa Anter’in generalleri her türlü zorluğa karşı fedakârlıkla, cesaretle yollarına devam ediyor" diye konuştu.

Gazeteci Hüseyin Aykol ise, "Kimler öldürdü, biliyoruz. Acımız da öfkemizde hala sıcak. Bunu biz daha sonra gazeteler çıkararak, ajanslar kurarak, televizyon yayınları yaparak gösterdik. Onun kalemini yerde bırakmadık, bırakmayacağız da” dedi.

 

* * *

'Küçük generalleri' sürdürüyor

Musa Anter'in mirasını, "Küçük generallerim" dediği gazeteciler sürdürüyor. Oğlu Dicle Anter, "Birçok genç, cesaretle halka doğru haberi ulaştırmaya çalışıyor” dedi. 

Babasının "Ben 55 yıllık bu ülkenin tanığıyım, sanığıyım, davacısıyım" sözlerini hatırlatan Dicle Anter, "Babamın olaylara hâkimiyeti, tanıklığı çok fazlaydı. Birçok davada sanık da oldu, dava da açtı. Babam, o dönemde Kürt dili ve kültürünün insan gibi yaşama hakkı olduğunu savunan ve bu konuda zamanın şartları içinde büyük bir mücadele veren, aslında cesur bir insan. Onları da korkutan buydu" dedi.

Kalemiyle barbar devlete karşı

Canip Yıldırım'ın arkadaşı olan Anter'i "Musa, kalemiyle dünyanın en barbar devletine karşı savaşıyor" sözleriyle anlattığını hatırlatan Dicle Anter, "Canip Amca, 'Bu deliliktir' der, ama babamı da 'Delilik ile dâhilik arasında bir insan' diyerek, tanımlardı. Babam, o dönemin iktidarlarını da muhalefetini de tanıyordu, ne düşündüklerini biliyordu. O kadar üzerlerine gitti ki, 80'den sonra bu onları bayağı rahatsız etti. Babama ceza verdiler, cezaevinde kaldı, sürgünde kaldı ama vazgeçmedi bu yüzden hedef alındı. 'Musa Anter'i öldürürsek belki çözülür' anlayışıyla bu cinayeti işlediler" diye konuştu. 

'Tayfun'un rolü önemli

Babasının katledilmesine dair yürütülen soruşturma ve kovuşturma sürecinde birçok hukuksuzlukla karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Anter, AİHM'in ihlal kararı sonrası davaya dair umutlarının arttığını belirtti. Susurluk kazası sonrası ortaya çıkan devlet-mafya-JİTEM ilişkilerini araştırmakla görevlendirilen Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Kutlu Savaş'ın Anter cinayetiyle ilgili verdiği beyanda bir şey bilmediğini söylediğini aktaran Dicle Anter, tanıklardan Eski MİT Müsteşarı Mehmet Eymür'ün Orhan Miroğlu'nu "Tayfun olarak bilirdik" sözlerinin önemli olduğunu dile getirdi. Anter, şöyle devam etti: "Ondan sonra o da (Miroğlu) mağdur ayakları yaptı, 'Ben de vuruldum falan' dedi. Vurulmasının nedeni esasında silahı çeken tetikçinin, Hamit Yıldırım (17-18) adlı kişinin bilinçsizliğinden. Orhan Miroğlu'nun kim olduğunu 18 yaşındaki Yıldırım bilmiyordu. Babam tanınan bir insan… Abdulkadir Aygan, Cem Ersever orada. Böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Veriler o kadar çok ki cinayetin çözülmemesi imkânsız. Veriler var ama bir türlü o verileri kullanacak irade gösterilmiyor. 30 yıldan sonra dosya zaman aşımını uğradı. Biz, yine Anayasa Mahkemesi'nin sonucunu bekliyoruz. Ondan sonra davayı tekrardan AİHM'e taşıyacağız. Hukuki süreç böyle işliyor şu anda."

Cesaret isteyen gazetecilik

Babasının mirasını "Küçük generallerim" dediği ardılları tarafından tüm baskılara rağmen sürdürüldüğünü ifade eden Anter, şunları ekledi: "Musa Anter gazeteciliği, cesaret isteyen bir gazeteciliktir. Kaleminin güçlü, az ve öz cümlelerle insanların kalbine ve beynine hitap eden bir üslubu olması gerekir. Bu nedenle Musa Anter gazeteciliği deniliyor. O geleneği sürdüren birçok genç, bu zor şartlarda Türkiye'de haber yapıyor. Müthiş bir özveri ve cesaretle, kamuoyunu bilgilendirmeye, halka doğru haberi ulaştırmaya çalışan bir ardıl grubu var. Onlar bu yükü taşıyor."

 

* * *

Yıl dönümünde yaşama veda

Anter Anter, babası Musa Anter'in katledilişinin 32. yıl dönümünde yaşama veda etti. 

Anter Anter, Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesine bağlı Sitîlîlê (Akarsu) kırsal mahallesindeki evinde hayatını kaybetmiş bir halde bulundu. Haber verilmesi üzerine olay yerine jandarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Anter Anter'in cenazesi, otopsi için Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı.

Musa Anter, dün akşam Sitîlîlê kırsal mahallesindeki kabri başında da anılacaktı.

Kalp krizinden yaşamını yitirdiği belirtilen Anter Anter’in cenazesinin, babasının ilk olarak defnedildiği Ziving köyünde defnedilmesi; cenaze törenine Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) ile çok sayıda kişinin katılması bekleniyordu.

 

* * *

Kadledilmesi davası kapatıldı

“Türkiye’nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının, yeminli canlı bir şahidiyim. Hem yalnız şahidi mi? Değil! Sanığıyım, mahkûmuyum ve davacısıyım” diyen gazeteci-yazar Musa Anter'in katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti. Anter, Mêrdin'in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesine bağlı Sitililê kırsal mahallesinde 1920'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki eğitimini tamamlamadan üniversiteden ayrılan Anter, 1950'li yıllardan itibaren Şark Postası, Dicle Kaynağı, İleri Yurt, Barış Dünyası, Yeni Ülke, Welat, Rewşen ve Tewlo isimli gazete ve dergilerde yazıları yayımlandı. İleri Yurt gazetesinde yayımlanan Kürtçe "Qimil/Kımıl" şiiri nedeniyle 1959'da tutuklanıp idamla yargılanan Anter, 1960 darbesinin ardından serbest kaldı. Anter, cezaevinden çıktıktan sonra Dicle-Fırat, Azadiya Welat, Yeni Ülke, Özgür Gündem, Rewşen ve Tewlo, Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazdığı yazıların dışında yedi kitap ve Kürtçe-Türkçe sözlük yayımladı.

11 yıl cezavinde kaldı

Gazetecilik mesleğini sürdüren Anter, 12 Mart 1971'de tekrardan tutuklandı. Seyrantepe Askeri Cezaevi'nde üç yıl kalan Anter, 12 Eylül 1980'de ise "Kürtçülük" propagandası yapmaktan tutuklanıp Nusaybin Cezaevi'ne gönderildi. Bu süre içinde toplam 11 yıl cezaevinde kalan Anter, 20 Eylül 1992'de bir kültür-sanat festivaline katılmak için gittiği Amed'in Yenişehir İlçesi Seyrantepe Semti'nde JİTEM tetikçileri tarafından katledildiğinde 72 yaşındaydı. Anter'in katledilmesinin ardından JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan, 2004'te cinayetin nasıl planlanıp işlendiğini anlattı. Aygan, JİTEM kurucusu Binbaşı Ahmet Cem Ersever, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım, JİTEM elemanları Mustafa Deniz, Savaş Gevrekçi, Ali Ozansoy, itirafçı Cemil Işık (Hogir) ve Hamit Yıldırım'ın cinayeti işlediğini söyledi. 

AİHM Türkiye'yi mahkum etti

Soruşturma sürecinde ilerleme sağlanamaması ve bu konuda yaptıkları itirazlarda iç hukuk yolu tükenince Anter ailesi, 2000'de dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı. AİHM, 19 Aralık 2006'da "yaşam hakkının ihlal edildiği ve cinayet hakkında etkin soruşturma yürütülmediği" kararına vararak, Türkiye'yi 28 bin 500 euro tazminat ödemeye mahkum etti. 

JİTEM itirafçısı Aygan'ın itiraflarının ardından, 29 Haziran 2012'de tetikçi Hamit Yıldırım'ın Şırnak'ta yakalanmasıyla dava soruşturmada ilerleme sağlandı. 25 Haziran 2013’te Hamit Yıldırım ile Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında, "kasten insan öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik etmek" suçlarından hazırlanan iddianame, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Ancak Hamit Yıldırım dışında cinayeti işleyenlerden hiçbiri tutuklanmadı. Haziran 2017'deki duruşmada sanık Hamit Yıldırım da, "uzun tutukluluk" gerekçesiyle tahliye edildi.

JİTEM davasıyla birleştirildi

Dava, 23 Aralık 2014'te JİTEM Ana Davası ile birleştirilerek, Ocak 2015'te "güvenlik" gerekçesiyle Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledildi. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme kararına itiraz etti, ancak itirazı değerlendiren Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 29 Ocak 2016 tarihli kararıyla iki davanın birleşmesi kesinleşti. JİTEM Ana Davası ile 1993'te "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından katledilen Ayten Öztürk davasıyla birleştirilen davanın karar duruşması, 21 Eylül 2022'de Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Anter Davası, JİTEM Ana Davası'nda tefrik edilerek, zaman aşımından düşürülmesine karar verildi. Mahkeme heyeti, Anter Ailesi ve avukatlarının karar duruşması öncesi talep ettiği tefrik edilme talebini kabul etmezken, zaman aşımından bir gün sonraya duruşma günü vererek, davayı kapattı. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.