Demokratikleşmenin yolu, Kürt meselesinin çözümüdür

Dosya Haberleri —

İHD eylem

İHD eylem

  • Demokratikleşmenin yolunun Kürt sorununu çözmekten geçtiğini ve Türkiye’nin acil olarak buna ihtiyacı olduğunu vurgulayan DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Öztürk Türkdoğan, “Dünyada birçok ülke ‘Çatışma çözümü’ süreçlerini yaşayarak sorunlarını çözdü. Türkiye’nin de temel meselesi Kürt meselesidir. Türkiye, Kürt meselesini çözerse demokratikleşebilir" dedi.
  • Ülkede en temel hak olan yaşam hakkının ihlal edildiğini dile getiren İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, “2024’ün ilk 11 ayında hapishanelerde 709 mahpus yaşamını yitirdi. Bu korkunç bir rakam. Her ay verilen rakamlara göre yüzlerce kadın katlediliyor. Çocuklar öldürülüyor, istismar ediliyor. Nefret suçları işleniyor ve nefret politikası devlet eliyle açık bir şekilde sürdürülüyor" diye vurguladı.

SELİM SONTAY

Türkiye 2016 yılından bu yana fiili olarak Olağanüstü Hal (OHAL) rejimiyle yönetiliyor. Özellikle 2024 yılı, AKP-MHP iktidarının çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucu insan hakları ihlalleri açısından "kaygı verici" boyutu aştı. 2024'ün ilk 11 ayında, 709 tutuklunun cezaevlerinde yaşamını yitirdi, 692 kişi işkence ve kötü muamele şikayetiyle TİHV'e başvurdu, 81'i çocuk, en az 2 bin 805 kişi işkence kötü muameleyle gözaltına alındı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüsü Öztürk Türkdoğan ve İnsan Hakları Derneği (İHD) MYK üyesi Nuray Çevirmen ile Türkiye’deki tablo, demokratikleşme ve Kürt sorununda çözüm yolunu konuştuk.

 

Öztürk Türkdoğan

 

Demokratikleşme kaçınılmaz

Türkiye’de hak ihlalleri konusunda hiçbir iyileşmenin olmadığını aksine ihlallerde ciddi artışın yaşandığına dikkat çeken Türkdoğan, “Türkiye’de yaşanan hak ihlallerini düzeltmenin yolu demokratikleşmeden geçiyor. Demokratikleşmek için de her ülkenin yapması gereken ev ödevi var. Hukukun üstünlüğüne geri dönmek, tarafsız ve bağımsız bir yargı yapılanmasını gerçekleştirmek, ifade özgürlüğünü yerine getirmek, uluslararası kuruluşları BM ve Avrupa organlarının tavsiyelerini yerine getirmek gerekiyor. Freedom House’un özgürlüklerle ilgili raporuna baktığımızda Türkiye özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alıyor” diye belirtti.

Kürt sorunu kendini dayatıyor

Demokratikleşmenin yolunun Kürt sorununu çözmekten geçtiğini ve Türkiye’nin acil olarak buna ihtiyacı olduğunu anlatan Türkdoğan, “Dünyada birçok ülke ‘Çatışma çözümü’ süreçlerini yaşayarak sorunlarını çözdü. Türkiye’nin de temel meselesi Kürt meselesidir. Türkiye, Kürt meselesini çözerse demokratikleşebilir. Türkiye’nin geçmiş yıllardaki pratiklerine bakarsak, bunu görebiliriz. Türkiye 2013-2015 sürecinde kimi demokratik adımlar attı. Fakat bu süreç bir süre sonra rafa kaldırılınca hızlıca ülke anti-demokratik bir noktaya evrildi. Hızla otoriterleşti, demokrasiden uzaklaştı. Uzaklaştıkça da sorunlar büyüdü. Kürt sorunu kendini dayatıyor. Kürt sorunu dediğimiz sorun sadece kimlik ve kültür hakkıyla ilgili değildir. Silahlı çatışmalı sürecin sona erdirilmesi, buna bağlı olarak ihlallerin giderilmesi, bu sorunun yarattığı ekonomik kriz ve sosyal alanda yarattığı ağır tahribatların giderilmesi, hukuka dönme gibi sorumlulukların yerine getirilmesi gerekiyor” dedi.

 

 

İktidar yargı sopasını kullanıyor

Türkiye’de yargı eliyle baskı politikasının hayata geçirildiğini dile getiren Türkdoğan devamında şunları söyledi: “Türkiye’deki iktidar, kendisine muhalif olanlar veya demokratikleşme ve barış mücadelesi verenler üzerinde yargı eliyle baskı oluşturuyor. Bu şekilde de sonuç alacağını zannediyor. TMK sürekli kullanılıyor. Artık kabul edilebilecek bir durum değildir. İktidar bu uygulamadan da bir türlü vazgeçmiyor. Partimize yönelik de ikili bir hukuk yürütülüyor. Kürt siyasetçileri, iktidara muhalefet yapan siyasetçiler sürekle yargı taciziyle karşı karşıya kalıyor.’’

Geriye düşüşte zirve

13 Aralık’ta kamuoyuyla paylaştıkları raporu da hatırlatan Türkdoğan şunları aktardı: “Açıkladığımız raporda ciddi hak ihlallerine yer verdik. Bunlardan biri de kayyum uygulamalarıydı. Yargı eliyle yürütülen baskı politikaların geldiği noktayı kayyum uygulamalarıyla kendisini gösterdiğini görüyoruz. Kayyum atamak mı istiyorsunuz, hemen bir soruşturma açın ve sonrasında kayyum atayın. Kanunda da terörle ilgili soruşturması ya da kovuşturması olduğu taktirde kayyum atanabilir deniliyor. Kayyum ataması Türkiye’nin ne kadar geriye düştüğünü gösteriyor. Halkın iradesiyle seçilmiş bir belediye başkanına bir soruşturma açmanız kayyum atamaya yeterli oluyor. Meclis’teki 10 parti bu kanunun iptal edilmesi için kanun teklifi verdi. İktidar bununla hem yargıyı sopa olarak kullandığını hem de seçmenin iradesini tanımadığını ortaya koyuyor. Seçme ve seçilme hakkının da ihlalidir.”

Tecrit bir an evvel sona ermeli

Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan tüm gelişmelerin artık Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümünün zamanının geldiğini gösterdiğini ifade eden Türkdoğan, “Türkiye bu zamanı kaçırmamalıdır. İktidar ve devlet bir an önce Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmalı ve kendisiyle görüşmeye başlaması gerekiyor. Sürecin de barışa evirilmesi gerekiyor. Türkiye gerekli adımları atmalıdır. Ancak böyle birçok şey diyalog ve müzakere zemininde konuşarak barış içinde çözülebilir. Son 9 yılda yaşanan gelişmeler çatışmalı sürecin Türkiye’yi getirdiği noktanın hiç de iyi bir nokta olmadığını gösteriyor” diye ifade etti.

 

Nuray Çevirmen

 

Savaş politikaları terk edilmeli

Savaş politikasının Kürdistan üzerinde yıkıcı etkisinin olduğuna dikkat çeken İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen de iktidarın güvenlik sorunu diyerek kendi plan ve programını uygulamak için alan açtığını belirterek şunları aktardı: “Bugün savaşa karşı çıkmak, siyaset yapmak, yaşam hakkını savunmak, ekolojik talana karşı çıkmak, sağlık hakkı, emek sömürüsüne karşı çıkmak, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak ve aslında bütünde haklara sahip çıkmak devletin güvenlik sorunu haline geliyor.”

Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine karşı atılacak en önemli adımın Kürt sorununun çözümü olduğunu anlatan Çevirmen, “Bu sorunun çözümü siyasal iktidarın eşit ve adil bir zeminde atacağı adımla başlatılacak olan süreç ve beraberinde gelecek barış ortamının tesis edilmesiyle mümkün olacaktır. Savaş politikası terk edildiğinde tüm hakların konuşulması ve politika üretmek kolaylaşacaktır” dedi.

Cezasızlık politikası yürütülüyor

Bu coğrafyada en temel hak olan yaşam hakkının ihlal edildiğini dile getiren Çevirmen, “2024’ün ilk 11 ayında hapishanelerde 709 mahpus yaşamını yitirdi. Bu korkunç bir rakam. 709 insanın yaşamını yitirmesinde ağır bir yaşam hakkı ihlali vardır ve ne yazık ki hiçbir soruşturma süreci yok. Her ay verilen rakamlara göre yüzlerce kadın katlediliyor. Çocuklar öldürülüyor, istismar ediliyor. Nefret suçları işleniyor ve nefret politikası devlet eliyle açık bir şekilde sürdürülüyor. Ekolojik kırım yaşatılıyor ve doğa tamamen sermaye sınıfına peşkeş çekiliyor. Emek alanında yüzlerce emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. İşkence ve kötü muamele olağanlaştırılıyor çünkü işkence ve kötü muamele cezasızlık politikası ile ödüllendiriliyor. Kolluk güçleri, yetkisinin çok ötesine geçen kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen ve hatta ödüllendirilen şiddeti rutin halini aldı” şeklinde konuştu.

 

 

***

Zulüm rejimi

AKP-MHP iktidarında Türkiye’de hak ihlalleri zirve bir dönemde ve birçok alanda yıllardır kronikleşmiş durumda. Açıklanan raporlar ve yapılan açıklamalarda ortaya konulan istatistikler kırmızı alarm veriyor.

DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eşsözcüleri Sevda Çelik Özbingöl ve Öztürk Türkdoğan, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla hazırladıkları raporu düzenledikleri basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaştı. Rapora göre bu yıl içinde 3 bin 128 DEM Partili gözaltına alındı, 409’u tutuklandı, eylemlerde ise 173 kişi tutuklandı. 2024 yılı içerisinde 94 kez eylem ve etkinlik yasağı kararı verildi; 358 barışçıl eylem ve etkinliğe müdahale edildi. Parti binalarına yönelik fiziki saldırıların yanı sıra DEM Parti üyelerine yönelik haksız yargı taciziyle Kürt kentlerinde kesintisiz bir biçimde uygulanan yasakların 2024 yılında en az yüzde 50 oranında arttığına dikkat çekildi.

70 bin kişi tutuklandı

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Türkiye'de sadece son 1 yılda 70 binin üzerinde insanın tutuklandığını belirtti. Emre, yine, 2002 yılından 2024 yılına kadar 848 gazetecinin tutuklandığı bilgisini de paylaştı. Türkiye'deki tutuklu ve hükümlü sayısının 378 bin 676 olduğunu açıkladı.

 

 

692 işkence başvurusu

İHD ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), yılın ilk 11 ayında, 692 kişi işkence ve kötü muamele şikayetiyle TİHV'e başvurduğunu, 81'i çocuk, en az 2 bin 805 kişinin işkence kötü muameleyle gözaltına alındığını açıkladı.

11 ayda 709 tutsak

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, 28 Kasım tarihinde Adalet Bakanlığı Komisyonu toplantısında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a İdare ve Gözlem Kurulları’nın uygulamalarının işleyişine ilişkin sorduğu soruya 5 Aralık’ta cevap verilmişti. Bakanlık, söz konusu soruya dair verdiği yazılı cevapta, 11 ayda 709 tutsağın cezaevlerinde yaşamını yitirdiğini açıkladı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.