Anna’nın bir mezarı olsun diye
Kadın Haberleri —
- Dirk Campbell, Efrîn’de Türk devleti tarafından şehit düşürülen YPJ savaşçısı kızı Anna Campbell’in cenazesini almak için 7 yıldır mücadele ediyor. Campbell, Efrîn’i yöneten Hatay Valiliği’nin cenazeyi vermeyerek insan haklarını ihlal ettiğini söylüyor.
Anna Campbell, İngiliz vatandaşıydı. DAİŞ saldırılarına karşı savaşmak için yönünü Rojava’ya verdi ve Kadın Savunma Birlikleri’ne (YPJ) katıldı. Türk devleti ve çeteleri, 2018 yılında Efrîn’e saldırdığında bu kez yönünü oraya verdi. 58 gün süren Çağın Direnişi’nde şehit düşen Anna’nın cenazesi 7 yıldır ailesine verilmiyor.
Anna’nın babası Dirk Campbell, kızının cenazesini almak için yıllardır mücadele ediyor. Campbell, önce Hatay Valiliği ve Êfrîn'deki Türk yönetimine başvuru yaptı. Buradan sonuç almayınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Campbell, "Êfrîn'i yöneten yerel Türk yönetimine gitmek zorunda kaldık, şu anda Türk işgal bölgesi ve buna 'Hatay Valiliği' deniyor. Onlara insan haklarının ihlal edildiğine dair bir dosya sunduk. Cevap vermediler. Bunun üzerine AİHM’e gittik. Başvurumuzda, 'Hatay Valiliği'nden herhangi bir yanıt alamadık. Türk yetkililerin, Türk hükümetinin kızımın ölümünü kabul etmeyerek, kızımın cenazesinin çıkarılmasına izin vermeleri gerekirken, bunu yapmayarak insan haklarını ihlal ettiğini değerlendirebilir misiniz?' dedik" diye konuştu.
AİHM'e yaptığı başvurunun ardından Hatay Valiliği'nin süreçle ilgilenmeye başladığını belirten Campbell, AİHM'in de Türkiye'de iç hukuk süreci tamamlamadığı için bu aşamada davayı kabul etmediğini söyledi. Campbell, hukuk mücadelesini MA’ya şöyle anlattı: “Hatay Valiliği’nden herhangi bir karar almam üç yıl kadar sürecek gibi görünüyor, muhtemelen davayı reddedecekler, bu noktada dava bir kez daha AİHM'e gidecek, ancak çok uzun sürüyor ve insanlar bunun anlamsız olduğunu düşünebilir. Anna'yı geri getirmeyecek, hiçbir şey yapmayacak. Ama gerçekten yapabileceğim tek şey bu.”
Orada bir amaç vardı
Kızının şehadetinin ardından iki kez Rojava’ya giden Campbell, "Sanki herkes yetkilendirilmiş gibiydi. Ne yapacaklarının söylenmesini beklemiyorlardı. Sorumluluk sahibi olduklarını hissediyorlardı ve bir amaçları vardı, özellikle de kadınlar. Projeye, Rojava projesine liderlik edenlerin kadınlar olduğunu düşündüm. YPJ ve YPG'de de durum kesinlikle böyle, erkekler kadınlara saygı duyma eğiliminde. Bu yüzden tüm bunların çok ilginç olduğunu düşündüm" diye belirtti.
Onurları yok edilemez
Kuzey ve Doğu Suriye'de Başûrê Kurdistan yönetiminin aksine kontrolün tek bir ailede olmadığını ifade eden Campbell, "Rojava'daki insanlar arasında depresyonda olan ya da korkan kimseyi görmedim. Hepsi çok olumlu, çok umutlu görünüyordu. Onurlarını yok edemezsiniz, çünkü birinin evi havaya uçtuğunda, bir hafta sonra tekrar havaya uçacağını bilseler bile ertesi gün yeniden inşa etmeye başlarlar. Bunu fark etmem inanılmaz bir özellik" şeklinde konuştu.
Ahlaksızca ve alçakça
Türk devletinin Kürtlere dönük saldırı, baskı ve asimilasyon politikasını geçmişte İngilizlerin İskoç ve Gellerlilere yaptığına benzeten Campbell, bu politikayı ‘ahlaksızca ve alçakça’ olarak niteledi ve ekledi: “Diyelim ki Kürtler şöyle diyor; kendi dilimiz, kendi tarihimiz ve kendi kültürümüz var ve siz bizim hiçbir şekilde özerk olmamıza izin vermiyorsunuz. Bizi asimile etmek istiyorsunuz. Buna karşı yapılanlar açıkça yanlış, ahlaksızca. Ancak şunu söylemeliyim; İngilizler bunu çok uzun zaman önce etnik azınlıklarımıza yapıyorlardı. Bunu, kötü bir fikir olarak görmeye başlamamız ise sadece son yüzyıl içinde gerçekleşti. Ondan önceki yüzlerce yıl boyunca şöyle diyorduk; 'Gallerlileri ezmeliyiz, İskoçları takip etmeliyiz. Kendi dillerini konuşmalarına izin vermemeliyiz, çünkü sadece gelip sorun çıkarmak isteyeceklerdir.' İşte Erdoğan'ın Kürtlere bakışı budur.”
Türk devletinim Rojava'daki saldırılara PKK'yi gerekçe yaptığına işaret eden Campbell, "Kurmancî konuşuyorlar. Liderleri Abdullah Öcalan. Öcalan'ın fikirlerini hayata geçiriyorlar. Onlarla Türkiye'de yaşayan Kürtler arasında gerçekten bir seçim yapmak mümkün değil. Ama o (Erdoğan) bunu bir tehdit olarak görüyor” şeklinde konuştu.
Öcalan’ın fikirleri tek çözüm
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin Ortadoğu’daki krizlerin tek çözümü olduğunu vurgulayan Campbell, “Ulus-devlet fikri Avrupa'dan uygulanamayacağı yerlere ithal edildi. Bu sadece kötü bir fikir. Öcalan'ın fikri ise kendimizi bu ulus fikrine hapsetmememiz gerektiği yönünde. Yerel yönetimleriniz olabilir. İsterseniz sınırlarınız da olabilir. Ancak insanların yapması gereken şey kendilerini adem-î merkezileştirmek ve kendilerini bu modele uymak zorunda görmemektir. Eğer bu fikir Rojava'dan diğer bölgelere de yayılırsa, bence bu devam eden şiddetin çoğunu dağıtacaktır." QAMIŞLO