Devleti affetmeyeceğim ama barış istiyorum
Kadın Haberleri —

Meryem Soylu ve Durri Kaygusuz
- Durri Kaygusuz’un şehit oğlu Herekol Artêş’in cenazesi bir poşet içinde kendisine teslim edildi ve yüzde 90 engelli oğlu Şaban hala tutsak. 3 kez tutuklanan ve 4 kez gözaltına alınan Durri ana, “Bu devleti affetmeyeceğim. Ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın hatırına ben de barış istiyorum” dedi.
- Meryem Soylu’nun bir kızı ve iki oğlu şehit. Kendisi de 10 yıl cezaevinde tutuklu kalan ve şu anda kapı kapı dolaşarak Rêber Apo’nun çağrısını halka anlatan Meryem ana, “Bu yolda en değerlilerimizi kaybettik. Çocuklarımızın kemiklerini dahi bulamadık. Devlet savaş politikalarından vazgeçmeli” diye belirtti.
Kürdistan’daki Barış Anneleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"nı sahiplenerek, yaşadıkları tüm acılara rağmen onurlu barışta ısrar ediyor. Her annenin hikâyesi, çağrıya neden destek verilmesi ve her kesime anlatılması gerektiğinin net örneği. Tıpkı Durri Kaygusuz ve Meryem Soylu’nun hikâyeleri gibi.
Barış Annesi Durri Kaygusuz ve ailesi, yıllardır devletin baskılarına maruz kaldı. Gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler hiç eksik olmadı. Koruculuk dayatması ve köylerinin yakılmak istenmesinden dolayı 1995'te Sêrt'in Dihê (Eruh) ilçesine bağlı Eruha Kevn köyünden Dîlok'a göçmek zorunda kaldılar.
Zulüm peşlerinden gitti
Ancak zulüm burada da devam etti. Aile, işçilik yaparak 6 çocuğunu büyüttü. Cezaevini görmeyen kimsenin kalmadığı ailede, cezaevini görmeyenler de aile üyelerinin düştüğü cezaevi yollarını aşındırdı. Durri ana da farklı tarihlerde 3 ay, 1 yıl ve 1 yıl 7 ay olmak üzere 3 kez cezaevine girdi. 1, 2, 8 ve 15 günden oluşan 4 farklı gözaltı yaşadı. Öte yandan, Dîlok'ta siyasi parti, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin aralarında bulunduğu 62 kişiyle birlikte yargılandığı dosyada "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi, dava temyiz aşamasında.
Adaletsizlik bir yandan sürerken Durri ana, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) saflarında Türk devletinin saldırısı sonucu Wan’da şehit düşen oğlu Herekol Artêş’in (Halil Kaygusuz), cenazesini alabilmek için aylarca mücadele etti. Kimsesizler mezarlığında gömülü olan Şehit Herekol’un cenazesi, aylar sonra bir poşet içinde kendisine teslim edildi. Cenazesini zorlu şartlar altında Sêrt'teki köy mezarlığına gömen Durri ana, Dîlok'a geldikten sonra evi polis ablukası altındayken oğlu için taziye kurdu. Taziyesinin üçüncü gününde yaralı halde Sêrt'te tutsak edilen ve cezaevinde bulunan diğer oğlu Şaban Kaygusuz'un ilk duruşması için gittiği Sêrt'te duruşma öncesi gözaltına alındı, 15 günlük gözaltı ardından tutuklanarak Siirt Cezaevi'ne gönderildi. Yüzde 90 engelli Şaban Kaygusuz hala Kayseri Bünyan Cezaevi'nde tutuluyor.
66 yaşındaki Durri ana, yaşadığı onca acıya rağmen barış talebinden vazgeçmediğini MA’ya şu sözlerle anlattı: “Evlerimizi yaktılar, topraklarımızı talan ettiler, on binlerce çocuğumuzu katlettiler. Tüm bunlara rağmen, sokaklara çıkar, çocuklarımızın, insanlarımızın cenazelerine sahip çıkardık. Barış istediğimizi, bu kirli savaşı kabul etmediğimizi dile getirirdik. Bu kanın durması gerektiğini haykırırdık.”
Çünkü haklıydık
Metropollere göç etmek zorunda kaldıklarını, bu süreçte de baskılara maruz kaldıklarını ancak hiçbir zaman diz çökmediklerini vurgulayan Durri ana, "Devletin karşısına başım dik, diz çökmeden, irademi ezdirmeden çıktım. Çünkü haklıydık. Ne hırsız ne talancıydık. Devletin bize çektirdiğini kimse çektirmedi. Köyümüzü, evimizi yaktı, bizi yerimizden yurdumuzdan etti, çocuklarımızı öldürdü, kalanları da cezaevine attı. Tüm bunlara rağmen barış talebimizi sürdürdük. 'Ölüm istemiyoruz' dedik" dedi.
Affetmeyeceğim!
"Gün sadece bizim değil, herkesin günüdür, bu kanları durdurmalıyız" diyen Durri ana, "Benim gibi annelerin içi çok yandı. Kendi adıma konuşuyorum ‘bu devleti affetmeyeceğim.’ Ancak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın barış çağrısı hatırına ben de barış istiyorum. O yüzden bir yandan çok heyecanlıyız ama bir yanımız da buruktur" ifadelerini kullandı.
Yine de ‘barış’ dedim
Konuşmasının devamında asker ve polis annelerine seslenen Durri ana şöyle dedi: “Türk anneleri de çok bedel ödedi. Ama Kürtlerin ödediği bedeli kimse ödemedi. Ancak bedel veren Türk annelerine çağrımdır; gelin elimizi tutun. Barış için bir araya gelelim. Bu kirli savaşı durdurarak bir arada yaşamı kuralım. Çünkü bugün Türkler ile Kürtler bir arada yaşıyor. Komşuyuz, akrabayız, torunlarımız bir olmuş. Bu katletmeler dursun yeter artık. Güzel günler yaşayabileceğimiz bir döneme geldik. Böyle bir fırsat ayağımıza kadar geldi. Gelin ittifak olalım. 2013'te Barış grupları bu topraklara geldiğinde silahlar sustuğunda hepimiz çok mutlu olduk. Biz o günlerin bir daha gelmesini ve silahların susmasını istiyoruz. Bir yanda silahlar susmuş doğru ama öteki tarafta devlet de aynı adımı atmazsa bu kabul edilemez. Her iki taraftan da silahların susması gerekiyor. Artık bedeller verilsin istemiyoruz, artık canlarımızı yitirelim istemiyoruz. Bu kadar bedel ödedim ama asla pişman değilim. Ama artık yeter! Biz de Kürdistan'da kendi memleketlerimizde onurlu bir yaşam istiyoruz. Yakılan köylerimize dönmek istiyoruz. Devlete sesleniyoruz, yeter artık sıra sizde."
Kapı kapı dolaşıp çağrıyı anlatıyor
Barış Annesi Meryem Soylu da Rêber Apo’nun çağrısı sonrası Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) öncülüğünde başlatılan halk buluşmaları kapsamında kapı kapı dolaşarak çağrıyı topluma anlatan annelerden.
Üç şehidin annesi
Meryem ana, cenaze ve taziyelere katıldığı için toplamda 10 yıl cezaevinde tutuklu kaldı. Tahliyesinden sonra onurlu bir barış için çalışmalara kaldığı yerden devam etti. Ancak yargılandığı başka bir davadan da ‘örgüt üyesi olmak’ iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Bir dönem hem kızı hem de torunuyla tutuklu kalan 70 yaşındaki Meryem ananın, üç çocuğu da farklı tarihlerde gerilla saflarında şehit düştü. Sadece kızının cenazesi doğduğu topraklarda defnedilebildi. Ancak o dönem cezaevinde olduğu için kızıyla vedalaşamadı, iki oğlunun cenazesini ise yıllardır arıyor.
Devletin bir önce adım atmasını isteyen Meryem ana, Jinha’ya, “Diğer taraf bu çağrıyı konuştuğunda ‘peki ya şehitler’ diyor. Bizim hiç şehidimiz, hiç bedelimiz yok mu? Biz bu yolda, bu süreçte en değerlilerimizi, çocuklarımızı kaybettik. Bu şekilde tek taraftan bakarak barışı sağlayamazlar. Biz çocuklarımızın kemiklerini dahi bulamadık. Bunu herkesin net bir şekilde anlaması gerekiyor. Savaş ne kadar sürerse sürsün süreç masada bitecek. Devlet savaş politikalarından vazgeçmeli. Hem burada hem de Rojava’da saldırılar devam ederse bu ateşkesin bir anlamı kalmıyor. Barış iki taraflı olmalı ve silahlar susturulmalıdır” dedi. AMED