Kürtlerin kazanacağından hiç şüphem yok
Dosya Haberleri —

Michael Rubin/foto:AFP
- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Türk devleti arasındaki görüşmeleri ve Rojava yönetimi ile HTŞ arasındaki ilişkilerin nasıl bir seyir izleyebileceğine dair Ortadoğu uzmanı Michael Rubin’le konuştuk.
NEJLA ARİ
Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile başlayan süreç olumlu ilerlerse Türkiye Avrupa Birliği ile daha yakın ilişkiler geliştirecek ve üyelik süreci hızlanacaktır. Bu durum Ortadoğu pazarının Avrupa Birliği ülkelerine açılmasını sağlayacak. Bu durum İngiltere’nin piyasadaki etkinliğini nasıl etkileyecek?
Fazlasıyla iyimser bir yorum olur bu. Türkiye Avrupa Birliği’ne katılamayacak ve Kürt meselesi, birçok sorun arasında sadece bir tanesi. Kürtler için bu mesele ön planda olsa da, çoğu Avrupalı için daha önemsiz bir konu. Recep Tayyip Erdoğan’ın barış konusunda samimi olduğuna kişisel olarak inanmadığımı bir kenara bırakın. Samimi olsa bile, PKK-Türkiye barışının Birleşik Krallık’ın piyasadaki etkinliği üzerinde herhangi bir etkisi olacağını sanmıyorum.
Türkiye’nin şu anki Kürt meselesine yönelik yaklaşımını, hem iç politikada hem de bölgesel düzeyde nasıl değerlendiriyorsunuz? Erdoğan’ın Kürtlere yönelik tutumu yıllar içinde önemli ölçüde değişti mi?
Erdoğan, Kürtleri kucaklamaya her zaman hazır.... Yeter ki Kürt kimliklerini onun Müslüman Kardeşliği bakış açısına tabi kılsınlar. Bu yönüyle Kemalistlerden pek de farklı değil, tek fark Kemalistlerin Kürtlerden Türk kimliğine tabi olmalarını talep etmeleri. Erdoğan'ın Kürtlere Türkiye'nin şartlarıyla barış teklif etme ve Kürtler bir sultan gibi önünde eğilmediğinde baskıyı iki katına çıkarma gibi bir geçmişi var.
Türkiye ayrıca Hindistan-Ortadoğu Ekonomik Koridoru'nun yerini Kalkınma Yolu projesi ile alabileceğini düşünüyorsa kendini kandırıyor demektir. Ne de olsa IMEC'in tüm amacı İran'ı ve bir dereceye kadar Türkiye'yi de bypass etmekti. Eğer Erdoğan, Kürtlerle barışın kalkınma yolu projesine yardımcı olacağına inanıyorsa, bunun İran'ı ve İran'ın çıkarlarını nasıl güçlendireceğini görmezden geliyor demektir.
PKK’nin muhtemel feshi Türkiye’nin iç politikasını ve Kürtlerle ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Her şeyden önce, daha önce de ateşkesler oldu. Türkiye her seferinde Kürtlere ihanet etti. İkinci olarak, Erdoğan ve onun destekçileri PKK’yi anlamıyor. PKK, Türk propagandasının Batı’da sunduğu gibi sadece bir militan grup değil, daha geniş bir fikir akımıdır; demokratikleşmeyi, yerelleşmeyi savunur ve Kürt kimliğiyle sahiplenir. Bu kimlik silinemez, ancak Erdoğan’ın talep ettiği tam da budur. Bunun basitçe bir alternatifi yok—ne Kemalizm, ne Müslüman Kardeşler, ne de Mesud Barzani’nin siyaseti.
ABD’nin Kürtlere yönelik mevcut yaklaşımını, özellikle Suriye ve Irak bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Washington’ın Kürt müttefiklerine bağlılığı son yıllarda zayıfladı mı?
Yine, pek popüler bir görüş olmayabilir, ancak Amerika Birleşik Devletleri aslında Kürtleri pek umursamıyor. Trump, ABD’nin Suriye’de Kürtlerle ortaklığını “bitmeyen savaş”ın bir sembolü olarak görüyor. Geri çekilecek ve Kürtleri yüzüstü bırakacak.
Irak’a gelince, Washington için bu ülkenin politikası artık tamamen geçmişte kaldı. Zaman zaman Mesrur Barzani veya Bafil Talabani gibi Kürt şahsiyetleri Washington’u ziyaret ediyor, ancak elde ettikleri şey bir ortaklık değil, yalnızca bir fotoğraf fırsatı oluyor. Bu, Washington’ı tanımayan Iraklı Kürtleri kandırabilir, ancak ABD bağlamında onları yalnızca gülünç duruma düşürüyor.
Kürt siyasi grupları arasındaki iç bölünmelerin önemi nedir? Kürdistan Bölgesel yönetiminde yaşanan bürokratik yozlaşma Kürdistan’ın geleceğini nasıl etkiliyor?
Kürtlerin aldığı kararlar önemlidir. Kürtler sık sık dış düşmanlardan bahseder, ancak birçok aşiret liderinin oynadığı zararlı rolü gözardı ederler. Kürt tarihindeki her felaket, ulusal çıkarları düşmanlara satan bir Kürt liderle eşleşir. Unutmayın, Enfal’den sadece sekiz yıl sonra Mesud Barzani, Saddam Hüseyin’in askerlerini Erbil’e kollarını açarak davet etti. Mesud Barzani övgüyü değil, darağacını hak ediyor.
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) temel sorunu, aşiret temelli olmaları ve yönetimi liyakate değil, nepotizme dayandırmalarıdır. Liderler değil, palyaçolar yetiştiriyorlar.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve onun ortaya çıkardığı hareketler ile yönetimler hakkında eleştirilecek çok şey olabilir, ancak bunlar sistemin adaleti değil, politikalar üzerine yapılan tartışmalardır. Barzaniler ve Talabaniler’in anlamadığı şey, Kürtler üzerindeki etkilerini demokratik hareketleri bastırarak kazanamayacaklarıdır. Uyguladıkları baskı, onlara herhangi bir Kürt’ün hayranlığını kazandırmaz. Bu yüzden, 100 yıl sonra Kürtler, Öcalan’ı hatırlayıp kendisi ile alakalı daha çok şey öğrenecekler, ancak Barzaniler alay konusu olacak.
Ortadoğu’daki jeopolitik değişimler—Türkiye’nin bazı Körfez ülkeleriyle yakınlaşması, İran’ın bölgesel etkisi ve Irak’taki iç çatışmalar—Kürtlerin siyasi ve askeri stratejilerini nasıl etkiliyor?
Bir kez daha üzgünüm ama Ortadoğu’daki jeopolitik değişimlerin ve Türkiye’nin daha ilgili olma hamlelerinin önemli veya gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin büyük hedefleri olabilir, ancak bu, onları gerçekleştireceği anlamına gelmez. Suriye’de yaşayan Kürtler, kazanımlarını korumak için savaşmak zorunda kalacak, ancak Suriye Dürzileri ve İsrail ile bir ittifakta yeni fırsatlar bulabilirler.
Körfez Arap devletlerinin çoğu, Ahmet el-Şaraa’nın haddini aşmasını bekliyor gibi görünüyor; ardından devreye girip Türk etkisini ortadan kaldırabilirler. Öngörüm şu ki, Ahmet el-Şaraa bir yıl içinde ne iktidarda olacak ne de hayatta kalacak.
İran’a gelince, burada her şey Hamaney’in ölümünden sonra ne olacağına bağlı olacak.
Türkiye’nin düşmanca tutumu ve ABD’nin değişen öncelikleri göz önüne alındığında, Suriye Kürtleri artan bölgesel baskılar karşısında nasıl bir yol izler?
İsrail, Kürtlere dair eylem olmadan yapılan söylemlerin bir ihanet olduğunu anlamalı. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Ortadoğu’da asıl ihtiyacı, Birleşik Arap Emirlikleri veya Suudi Arabistan’dan doğrudan destek alması—belki de Hindistan’ın dahil olmasıdır.
Sorun ise lojistiktir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin kontrol ettiği bir havaalanı yok, Qamışlo’yu tam olarak ele geçirmediği sürece de olmayacak. Eğer İsrail ve Dürziler Kürtlerle bir ittifak kurarsa, o zaman yardım Suriye üzerinden akabilir. Aksi takdirde, Suudi Arabistan ve Emirliklerden Kuzeydoğu Suriye’ye silah sevkiyatının sağlanması için Ürdün’ün iş birliği şart olacaktır.
Seküler Kürt güçlerinin cihadist bir örgüt ile uzun vadeli ilişkileri mümkün olabilir mi?
Heyet Tahrir el-Şam değişmedi. Asıl soru Ahmed el-Şaraa'nın ne kadar değiştiği. Ancak El Şaraa'nın en büyük destekçileri bile HTŞ'nin çok daha sert bir çizgide olduğunu kabul ediyor. Geçtiğimiz hafta bunun kanıtlarını gördük. Reform geçirmiş bir El Kaide teröristi demokrat değildir; o sadece kirli işlerini başkalarına yaptıran sert bir İslamcıdır. Kürtler HTŞ'ye sadece cihatçı olduğu için değil, aynı zamanda Türkiye söz sahibi olduğu için de güvenmekle aptallık etmiş olurlar.
Rojava’daki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Amerika Birleşik Devletleri, Rojava'yı korumayacaktır. Aksini söyleyen herkes, gerçekliğin yerine hüsnükuruntuyu koyarak Kürtlere kötülük ediyor demektir. Kürtler hayatta kalmak için savaşmak zorunda kalacaklar. Ancak Kürtlerin kazanacağından hiç şüphem yok çünkü gidecek başka yerleri yok. Benim için asıl soru şu: Türkler Rojava'yı Nazi Almanya'sının Polonya'yı işgal ettiği gibi işgal ederse, Kürtler sadece Suriye'de mi savaşacak yoksa İstanbul'da da savaşacak mı? Erdoğan ancak Türk ekonomisi turizm gelirini kaybetmesi nedeniyle çöktüğünde politikalarını yeniden gözden geçirecektir.