Mayasını zozanlardan almış bir ses

Dosya Haberleri —

Dengbêj Xalîde

Dengbêj Xalîde

  • Koçer bir ailede büyüyen ve dengbêjlik mirasını ailesinden aldığını dile getiren Dengbêj Xalîde, "Babam Fetteh Demirkapu çok iyi bir çîrokbêj ve güçlü bir dengbêjdi. Babaannem Dîlber Demirkapu, Serhat bölgesinin en iyi seslerinden biriydi. Teyzem Zerga Demirkapu ise hayatım boyunca duyduğum en güzel kadın sesine sahipti" diyor. 
  • Eléonore Fourniau’nun yıllardır kendisinden dengbêjlik eğitimi aldığını dile getiren Dengbêj Xalîde, "Dengbêjlik kültürünün bir neferiyim ve aynı zamanda tüm dengbêjlerin çırağıyım. 70-75 yaşındaki ustaların önünde diz çökmüş bir öğrenciyim. Bu mirası taşımak, gelecek kuşaklara aktarmak benim görevimdir" diye vurguluyor.

ERKAN GÜLBAHÇE

 

Dengbêjlik, Kürt halkı için yalnızca bir müzik biçimi değil; geçmişin sesini geleceğe taşıyan bir anlatı sanatıdır. Stranlarla yalnızca aşkı, hüznü ya da direnişi değil, toplumsal hafızayı, dili ve kültürü de yaşatır. Geçmişi geleceğe taşıyan güçlü bir köprüdür. Bu güçlü geleneğin içinde kadınların yeri sık sık unutulsa da, Gûlê, Meryem Xan, Ayşe Şan ve Sûsîka Simo gibi öncülerden devralınan bayrağı taşıyanlardan birisi de dengbêj Xalîde. Aslen Xarpêtli (Elazığ) olan, Berîtan aşiretine mensup Dengbêj Xalîde, 7 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak Amed’in Licê ilçesine bağlı Arpederesi köyünde dünyaya gelir. Koçer olan ailesi, havaların ısınmasıyla, Çewlîg’e bağlı Şerefdîn, Gimgim ve Erzîrom yaylalarından Qerejdağ’a kadar hayvanlarıyla birlikte yollara düşer. Xalîde’nin çocukluğu, bir yanıyla y Xarpêt’in yaylalarında geçer. Eğitim hayatına Amed’de başlayan Xalîde, ilköğrenimini burada tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınır ve eğitimini orada sürdürür.

Koçer bir ailede dengbêjlik

Dengbêjlik, Xalîde’nin ailesinde yaşamın doğal bir parçasıdır. Ailede kuşaktan kuşağa aktarılan bu gelenek, evin her köşesinde yankılanır. Xalîde, bu atmosferde büyümenin ne anlama geldiğini şu sözlerle anlatıyor: “Babam Fetteh Demirkapu çok iyi bir çîrokbêj ve güçlü bir dengbêjdi. Babaannem Dîlber Demirkapu, Serhat bölgesinin en iyi seslerinden biriydi. Teyzem Zerga Demirkapu ise hayatım boyunca duyduğum en güzel kadın sesine sahipti.”

 

Babasının teybi 

Henüz küçük yaşlardayken ailesinden duyduğu ezgiler ve anlatılar, Xalîde’nin içinde bir kıvılcım yakar. Bir gün kendisinin de onlar gibi söyleyebileceğini hayal eder. Babası koyun ticaretiyle uğraştığı için sık sık Serhat bölgesine seyahat eder; bu gezilerde tanıştığı dengbêjlerle sohbetler eder, onların söylediklerini teybine kaydeder. Xalîde, bu anıları şöyle dile getiriyor: “Babamın pil ile çalışan bir teybi vardı. Eve geldiğinde sabah akşam o kayıtları dinlerdi. Dengbêj Şakiro, Dengbêj Reso, Xosrof, Mele İsmail, Nuroyê Meter, Zahîro, Şakirê Piçûk ve Husênê Muşê gibi birçok ustayla tanışmış, sohbet etmiş, dostluk kurmuştu. Erivan Radyosu’nu dinlemeyi hiç aksatmazdı. Aram Tîgran’ı dinlerken adeta kendinden geçerdi. Büyük hayranlık duyuyordu.”

Yalnızca bir merak değildi

Xalîde’nin çevresi de bu kültürle iç içedir. Licê’den gelen ailelerin yaşadığı mahallede, geceleri ev toplantıları düzenlenir. Akrabalar, komşular, kadın erkek birlikte oturur, gece yarılarına kadar stranlar söylerler. Bu buluşmalar, Xalîde’nin belleğinde hala yerini korur. Babası uzun yolculuklara çıktığında, Xalîde teybi alır, evdeki kasetleri sırayla dinler. Teybi yastığının altına koyar ve sabaha kadar dinlemeye devam eder. Uykuya dalarken bile kulaklarında dengbêjlerin sesleri vardır. Xalîde bu bağı şöyle özetliyor: “Bu kültüre olan ilgim yalnızca bir meraktan ibaret değil; bu, babamdan kalan bir miras ve aynı zamanda bir yaşam biçimiydi.”

 

 

Dengbêjliği küçümsüyorlardı

Xalîde, 2000 yılında Mezopotamya Kültür Merkezi'nin (MKM) çok sesli korosunda eğitime başlar. Ancak bu süreçte dengbêjlik üzerine yoğunlaşmak kolay olmaz. O dönemde karşılaştığı önyargıları şu şekilde anlatıyor: “Bazı arkadaşlarım ‘Neden dengbêjlik yapıyorsun? Bu yaşlı işi’ diyordu. Hatta o dönemin bazı sanatçıları, ‘Siz çok sesli müzik yapıyorsunuz, neden bu işlere bulaşıyorsunuz?’ diye küçümserdi. Ama ben hep net oldum: Çünkü ben bu geleneğin içinden geliyorum. Bu kültür bizim mirasımız.’”

Kesin kararımı verdim

Dengbêjliğe yönelmek onun için kolay bir karar olmaz. Sanatsal sorumlulukların yanında, ekonomik zorluklar ve ailevi yükler de vardır: “Babasız büyümek, hayatta kalma mücadelesi, kardeşlerime destek olma sorumluluğu derken birçok engelle boğuştum. Ancak 2004-2005 yıllarında yavaş yavaş güç toplamaya başladım. İlk olarak ‘Derwîşê Evdî’yi okudum. Eseri seslendirdikten sonra aldığım olumlu tepkiler, cesaretimi artırdı. Onu söyledikten sonra artık kesin kararımı verdim: Dengbêj olacaktım.”

 

 

İlk albümler ve sahne serüveni

Xalîde’nin profesyonel dengbêjlik serüveni, 2004’te “Sîpan’ın Çığlıkları” adlı projeyle başlar. İlk solo albümü “Xem (Rêya Xem)” 2010’da yayımlanır. 2023’te ise ikinci solo albümü “Mayrê” çıkar. Bu albümde, Mehmed Serhedî ve Emin Tenlik ile birlikte Werî Yeman, Dervêşê Evdî ve Keleş Kibar adlı üç eseri seslendirir. Özellikle Werî Yeman, halk arasında büyük beğeni toplar. İlk albümün ardından, MKM bünyesinde üç genç dengbêj “Koma Dengbêjên Ciwan” adında bir grup kurar. Gittikleri her yerde halaylar ve farklı stranlar seslendirseler de, dengbêjlik geleneğini sürdürmede kararlılardır. Daha sonra dengbêjlerin bir araya geldiği divan çalışmalarına katılır. 10-15 yıldır üyesi olduğu bu Divan’da, Dengbêj Kazo, Mihemedê Beyro, Sebrî Agirî, Muhammedê Serhedê, Bedreddîn Aybasî, Dengbêj Xanî, Gûloş Bertî ve Evîn Sindî gibi ustalarla birlikte geleneği yaşatmayı sürdürür. Aynı zamanda 5-10 genç çırağa da yol gösterir, onları programlara götürerek bu kültürü bir sonraki kuşağa aktarmaya çabalar.

Erkeklere indirgemek yanılgı

Büyürken babaannesinin ve teyzesinin etkisinde kalan Xalîde, kadınların tarih boyunca dengbêjliğin öznesi ve yaratıcı gücü olduğunu vurguluyor. Erkeklerin ön planda olduğu algısının, tarihsel bir yanılgıdan ibaret olduğunu dile getirerek şöyle devam ediyor: “Dengbêjlik yalnızca 300-400 yıllık bir mesele değil, çok daha derin ve köklü bir geçmişe sahiptir. Bu sanatı Evdalê Zeynîkê veya birkaç isimle sınırlamak büyük bir haksızlık olur. İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte kadınların toplumdaki rolü değişti. ‘Günah’ ve ‘ayıp’ kavramlarıyla kadınlar dışlandı, birçok alandan uzaklaştırıldı. Böylece dengbêjlik de erkeklerin tekelinde algılanmaya başlandı. Oysa bugün bile birçok eserin yaratıcısı, söz yazarı ve bestecisi kadınlardır. Bu sanatı erkeklere indirgemek tarihsel bir yanılgıdır.”

 

 

Kürt tarihinin taşıyıcıları

Dengbêjliğin yazılı kayıtların olmadığı dönemlerde halkın hafızasını taşıyan bir anlatı sanatı olduğunu vurgulayan Xalîde, bu geleneğin tarihsel işlevine şu sözlerle dikkat çekiyor: “Divanlarda, topluluklarda sözlü olarak aktarılan eserler nesilden nesile el değiştirerek günümüze kadar ulaştı. Bugün hâlâ yüzyıllar öncesine ait stranları söyleyebiliyorsak, bu dengbêjler sayesindedir. Onlar bu mirası korudu, yaşattı ve bize aktardı. Bu yüzden dengbêjler, Kürt tarihinin gerçek taşıyıcılarıdır. Eğer onlar olmasaydı, tarihimiz bu kadar berrak ve canlı şekilde bugüne ulaşamazdı. Onlara minnettar olmalıyız.”

Geleceğe miras

Dengbêjlik kültürünü Kürt mücadelesinin ve kolektif hafızasının en güçlü taşıyıcısı olarak gören Xalîde, bu kültürü yaşatmanın bir tercih değil, bir direnme biçimi olduğunun altını çiziyor: “Dengbêjlik, sadece müzik değil; bir kimlik, bir misyon ve bir direniştir. Kürt kültüründen söz edildiğinde akla ilk gelen şeyler stranlar, dengbêjler ve folklordur. Bu yüzden dengbêjliği korumak, aynı zamanda bir direniş biçimidir. Farkındalık artıyor. Bu sanatın Kürt dili ve edebiyatı üzerindeki etkisi yeniden görülmeye başlandı. Gençler bu kültürü yeniden sahiplendikçe umutlanıyoruz. Ancak, genel olarak bir kültürsüzleşme sürecine giriyoruz. Eğer sadece günü kurtarmaya odaklanırsak, tarihimizin en değerli parçalarını kaybederiz. Dengbêjlik sadece geçmişin değil, geleceğin de bir parçasıdır ve ölüme terk edilemez. Aksine, yaşatılması ve geleceğe taşınması gereken kültürel bir mirastır.”

 

 

Ne yapılmalı?

Dengbêjlik geleneğini sadece yaşatmakla kalmayıp kurumsallaştırmak isteyen Xalîde, bu konuda daha fazla akademik ve yapısal çaba gerektiğini vurguluyor: “Dengbêj akademileri ve kültür merkezleri kurulmalı. Halkla buluşmalar artırılmalı, divan kültürü yeniden canlandırılmalı. Bu sanat, sosyal medyadan değil, doğrudan halkla temas kurularak yaşatılmalıdır. Organizasyonlar çoğaltılmalı; tiyatro, oratoryo, dans ve dengbêjlik birlikte sunulmalı. Biz özgür bir halk değiliz ama kültürümüzü koruyarak var olma mücadelemizi sürdürebiliriz. Bunun için çocuklarımızı da dengbêj konserlerine götürmeliyiz. Onlara bu kültürü sevdirmeliyiz.”

Bu bir görev

Eğitim çalışmalarının yanı sıra ailesine ait eserleri de Kürt müziğine kazandırmaya çalışan Xalîde, bu çalışmanın kendisi için bir onur olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: “Örneğin ‘Werî Yeman’ aileme ait bir eserdir; derleyicisi ve bestekârı benim. ‘Keleş Kibar’ ise dedemin eseridir. Bu tür eserleri gün yüzüne çıkarmak, onları günümüz klasiklerine taşımak benim için büyük bir gurur. Bence herkes kendi çevresinin, ailesinin ve kültürel mirasının değerini bilmeli ve sahiplenmelidir. Esasen ben dengbêjlik kültürünün bir neferiyim ve aynı zamanda tüm dengbêjlerin çırağıyım. 70-75 yaşındaki ustaların önünde diz çökmüş bir öğrenciyim. Bu mirası taşımak, gelecek kuşaklara aktarmak benim görevimdir.”

Yeni bir yol arayışı

Dengbêjliğin modern sahne dünyasında var olabilmesi için yeni düzenlemeler gerektiğini belirten Xalîde, bu konuda somut önerilerde bulunuyor: “Geleneksel dengbêjlik bugünün sahne anlayışıyla doğrudan uyumlu olmayabilir. Ancak doğru altyapı ile güçlü bir biçimde sahnelere taşınabilir. Kaval, cümbüş, erbane gibi enstrümanlarla desteklenmeli. Hatta senfonik düzenlemeler yapılmalı. Ben bir gün dengbêjliğin senfoni orkestrasıyla icra edileceğine inanıyorum. Öte yandan medya ve dijital platformlar çağındayız. Dengbêjliği bu alanlara taşıyarak bu kültürü daha geniş kitlelere ulaştırmalıyız.”

Dengbêjliğin nostaljik bir gelenek değil; yaşayan, gelişen ve her dönemde kendini yenileyebilen bir sanat formu olduğunu vurgulayan Xalîde, sözlerini şöyle noktalıyor: “Doğru enstrümantasyon ve müzikal düzenlemelerle dengbêjlik modern sahnelerde de kendine sağlam bir yer bulabilir.”

 

***

 

Eléonore’un da mamostesi

2012 yılından bu yana dengbêjliğin eğitim boyutuna da odaklanan Xalîde, bu sürecin Kanadalı bir müzisyenin yönlendirmesiyle başladığını söylüyor: “Bir gün, ‘Hocam, sizde çok derin bir bilgi var. Kürt müziği eğitimi almak isteyenler var, size yönlendirebilir miyim?’ dedi. Önce bir öğrenci geldi, sonra birkaç kişi daha… Bu süreç böylece başladı.”

Zamanla daha istikrarlı çalışan öğrencilerle güçlü bir eğitim ilişkisi kuran Xalîde, özellikle Eléonore Fourniau’nun yıllardır kendisinden ders aldığını belirtiyor: “Eléonore’un repertuarını ben belirledim. İlk öğrendiği eser ‘Rîhey’di, ardından ‘Xezal’ ve başka eserler geldi. Daha sonra bir eseri birlikte seslendirdik. İtalya, Brezilya, Danimarka, Fransa ve Portekiz’den birçok kişi de benden ses eğitimi aldı.”

Yetiştirdiği öğrenciler arasında kendi ailesinden isimler de var. Bunlardan biri, teyzesinin kızı ve aynı zamanda kardeşinin eşi olan Gûloş Berti. Xalîde, “Sesi çok güzeldi, biz de teşvik ettik. Şimdi divanımızda üç kadın olduk” diyor.

Hayali Dengbêj Akademisi? 

Dengbêjlik geleneğini daha kurumsal ve sürdürülebilir bir yapıya taşımayı hedefleyen Xalîde, hayalini şu sözlerle dile getiriyor: “Dengbêjlik aynı zamanda bir yurtsuzluk meselesidir. Dengbêjler, Kürtlerin kültürel hafızasıdır ama fiziksel olarak bir çatı altında toplanamıyorlar. Bu yurtsuzluk sorununa çözüm üretmek ve bir Dengbêj Akademisi kurmak istiyorum.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.