Ronahî û Bêrîvan; Kürdistan’ın kızları
Kadın Haberleri —

Ronahi ve Berivan Mannheim'de anıldı
- Ronahî ve Bêrîvan’ın yaktığı sadece düşman değil, onun yüzyıllardan beri gırtlağımıza kadar dayattığı kirlilik ve inançsızlıktı. İşte tam olarak bunları yaktılar. Yoldaşlarımız aynen şunu söylediler: "Biz büyük bir yaşamın, büyük bir aşkın kendisi olmak istiyoruz.”
Ronahî (Bedriye Taş) ve Bêrîvan (Nilgün Yıldırım) yoldaşlar; Kürdistan’ın kızları anlamlı mektuplar bırakmışlar. Yaşları çok genç. Avrupa’da yaşamın her türlüsüyle gün gün, saat saat karşı karşıyaydılar. Avrupa’da böyle bir eylemi gerçekleştirmek, değerini tarif etmekte güçlük çektiğim bir büyüklüğü temsil ediyor. Ki PKK’nin büyüklüğünde bunları bulmak zor değil. PKK’nin böyle binlerce şehidi var. Çok iyi biliyorum; teslim olmamak için yaşamını adayanlar arasında en başta genç kadınlarda böyle bir direnme hali var. Zaten Newroz şehitlerinde de ağırlık onlardadır. Yine en zor koşullarda teslimiyete karşı binleri aşan direnişçi var. Ancak bu kadar çarpıcı, bilinçli ve planlı temsilcisi olanına Ronahî ve Bêrîvan’ın şahsında rastlıyoruz.
Parti olarak ortaya çıkışımızın ilk yıllarından tutalım bugüne kadar bir kadınla başlatılan yaşam savaşı, bir TC savaşına, ona karşı ulusal, toplumsal, özgürlük savaşına, bugün de YAJK'ın çarpıcı savaşına dönüşmüştür. Bu savaşın en çarpıcı ifadesi, özgürlük çizgisinin sembol kişiliği Zîlan gerçeğinde ve Avrupa'da Ronahî gerçeğinde anlam bulmuştur. Zîlan tam bir kişi değildir, Ronahî de hakeza öyle. Bunlar bir çizgidir; ideolojik, politik, örgütsel, cesaret ve fedakârlık anlamında çizgidir. Anılarına bağlılığımız kesinlikle bu temeldedir.
Özellikle Ronahî arkadaşın anısına bağlılığımı dile getirmek istiyorum ve onu sıradan bir birey olarak değerlendirmiyorum. Ülkemizden kopartılıp emperyalist yaşam koşullarında tüketilmeye çalışılan gerçekliğe büyük tepkinin ve öfkenin kadınıdır Ronahî. Bilinçliydi ve oradaki yaşamı bilinçle terk eden, sonuna kadar ülkesinde olmak isteyen biriydi. Cesurdu, güzeldi ve hâkim erkekten nefret ediyordu. Büyük bir arayışı vardı, bunu bulmanın heyecanı içindeydi ve böylesine bir bahar gününde ülke hasretine de büyük anlam vermek için bu kutsal eylemi Bêrîvan yoldaşıyla birlikte gerçekleştirmiştir.
Gerçekten bu, ulusal ve büyük özgürlüksel başkaldırıdır.
Bunun yanı sıra, biz yaşamı çok sevdiğimiz için bu büyük fedakârlıkları göze aldık ve bu büyük savaşı seve seve veriyoruz. Bu konuda kadın en cesuru, en fedakârı. Neden? Sadece ölmek için değil. Bu insanlar kendini en çok gören insanlardır. Zekiyelerden Sema Yücelere kadar, aslında güzel bir yaşamın sevdalısıydılar. Ronahî'nin kendisi güzel yaşamın bir sevdalısıydı ama yanılmadı, yanıltmadı. Güzel yaşam neye bağlıdır?
Ronahî ve Bêrîvan’ın yaktığı sadece düşman değil, onun yüzyıllardan beri gırtlağımıza kadar dayattığı kirlilik ve inançsızlıktı. İşte tam olarak bunları yaktılar. Yoldaşlarımız aynen şunu söylediler: "Biz büyük bir yaşamın, büyük bir aşkın kendisi olmak istiyoruz.”
Öte yandan, canlarından sıkıldıkları için değil, yaşamı sevmedikleri için hiç değil, tam tersine onun büyüklüğüne duydukları saygıdan ötürü, onun büyük özgürlüğünün vazgeçilmezliğini esas aldıkları için bu büyük eylemi yaptılar. Bu, aynı zamanda yaşam ve güzellik eylemidir. Tam da bu noktada ‘tanrıça katına çıkarılmaları haklarıdır’ dedik.
Her kutsal davanın büyük kişileri böyledir ve bizde bu görkemlidir. Çizgi savaşımı derken bunları kastediyoruz. Anlaşılmayan yönü de yoktur. Özgür kadın yücelişini asla kıskanmıyorum. Hâkim erkek kıskanıyor ve asla bu fırsatı vermek istemiyor. Ama biz Prometheus gibi, "Hâkim erkekten gücü alıp özgür kadına taşırız" dedik. HÊVÎ KOÇERO
*NOT: Bu yazı 27 Mart 1998 tarihinde yazılmıştır.