Bir ışık huzmesiydi Rahşan

Kadın Haberleri —

Rahşan Demirel

Rahşan Demirel

Bedeniyle Newroz ateşini yakan Rahşan Demirel’in annesi Emine Demirel, kızının eylemini ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısını anlattı:

  • Kaleye gittik. Üzerine bir battaniye atmışlardı. Çocuklara onun sarı, kırmızı, yeşil battaniyesini getirmelerini söyledim. Türk devleti, Kadifekale’nin etrafını ablukaya aldı. Otobüsün önünü kestiler, Atilla binbaşı ve Veli Küçük burada defnetmemizi söyledi. Direndik ve onu memlekette gömdük. O bir ışık huzmesi gibiydi.
  • Bugün serhildan, Kürtlerin varlık ve yokluk zamanıdır. Hesap yapılacak zaman değil. Bu Newroz, Özgürlük Newrozu’dur. Gecemizi gündüz edip, birbirimize anlatmamız lazım bu çağrıyı. Halk Başkana bağlıdır. Bu bağlılık ise Newroz ateşini gürleştirecek. Kürt halkı bir çığlık olarak Başkanı canlı görmeyi haykırmalıdır.

“Yıllar içinde düşündükçe her defasında yeni manalar yüklüyorum. İnsan bir yerde bir ışık görür, onun peşinden gider. Bir ışık yayılır, insan o ışığa uzaktır. O ışığa ulaşmak için yürür. Her şeyin bir zamanı vardır, o zaman gelince yapman gerekir. Mesela bugün Önderliğe (Abdullah Öcalan) baktığımızda bugün için lazım. Yarın için de lazım. Bugün bile yaşadıklarım benim için öğretici oluyor” diyor Emine Demirel.

Emine Demirel, 22 Mart 1992’de bedeniyle Newroz ateşini yakan Rahşan Demirel’in annesi. Rahşan, henüz 17 yaşındayken devletin Kürdistan’da gerçekleştirdiği saldırılara karşı İzmir Kadifekale’de gerçekleştirdi eylemini. Geride bıraktığı mesajında, “Kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de. İsmet Sezgin'e haber veriyorum Newroz kutlanacak… Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak” diyerek tarihe geçti.  

Rahşan’ın yaktığı Newroz ateşi o günden bu güne hiç sönmedi. Kürdistan’ın dört bir yanında milyonlara ulaşan ateş, İzmir’de de Kadifekale’den kentin meydanlarına kadar her yerde yanmaya devam ediyor. Kürt halkı, Newroz’u bu yıl ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrıyla karşılıyor.

Rahşan, aslen Nisêbinli. 1975 yılında dünyaya geldi ve henüz 2 yaşındayken ailesi İzmir’e göç etti. Burada oldukça zorlu bir süreç geçirdiler. Anne Emine Demirel, bir taraftan çalışmak bir taraftan da çocuklarına sahip çıkmak zorunda kaldığını, yaşam mücadelesi içerisinde çocuklarının kültürleriyle büyümeleri için de çaba verildiklerini kaydetti.

 

 

 

Merhametliydi, sürekli sorguluyordu

Rahşan’ı bir “ışık huzmesi” olarak nitelendiren Emine ana, kızının mücadelesini ve yaşadıkları zorlu günleri Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ahmet Kanbal’a anlattı. Rahşan'ın akıllı, merhametli ve sorgulayan biri olduğunu ifade eden Emine ana, “İmam Buhari’den bahsettiğimde gece yarısına kadar İmam Buhari’yi sorardı. İmam Buhari’yi okurken, o da bunları aklında sorgular, Peygamberin Kureyş kabilesini nasıl ikna ettiğini merak ederdi” diye belirtti.

Rahşan, 16-17 yaşlarına geldiğinde artık sorularına cevap veremedikleri bir kişi haline geldiğini söyleyen Emine ana, “Bu haliyle kendisinden korkuyordum. Kız kardeşleri de başkaları da ‘Gözlerin üzerinde olsun. Bu kız çok akıllı’ diyordu. Artık kendisine yetemiyorduk. Bilsin, tanısın diye kendimle iki defa memlekete getirdim. Döndüğümüzde sürekli bu halk için bir şey yapılması gerektiğini, sadece hareketin yapacaklarının yeterli olmayacağını söylüyordu. Rahşan bu haliyle kendisini yoğurmuş, yetiştirmişti” ifadelerini kullandı.

 

 

Direndik, onu toprağına gömdük

Emine ana, eylemden önce kızının önce farklı bir ruh hali içerisinde olduğunu, bir şeyler yapacağının fark ettiklerini ancak en olacağını kestiremediklerini söyledi. 22 Mart sabahı yaşananları ise şöyle anlattı: “Evde odalara baktık göremedik. Bir kartonun üzerine ‘Kürt halkı için Türk devletine cevap vereceğim. Kendi canımla Cizîr, Silopîya ve Nisêbîn halkının Newroz’unu kutlayacağım’ yazmıştı. Büyük kardeşini kaleye gönderdim. Bir kızın kendisini yaktığını, kimsenin kaleye girmesine izin verilmediğini söyledi. Kız kardeşleriyle pankartımızı alarak yola koyulduk. Halk, sarı, kırmızı, yeşil renkleriyle önümüzden geçiyor, biz de Newroz için götürdüklerini sanıyorduk. Başta anlamadık. Kaleye gittik. Gözlerim çantaya kesildi. Komiserin yanına gidip ‘Bu çanta bizimdir. Kız da bizimdir’ dedim. Üzerine bir battaniye atmışlardı. Çocuklara onun sarı, kırmızı, yeşil battaniyesini getirmelerini söyledim. Battaniye gelene kadar halk da toplandı. Polis de savcı da vali de geldi. Direndik. Elimizden geleni yaptık. Vasiyetini gerçekleştirdik ve cenazesini eve getirdik. Türk devleti, Kadifekale’nin etrafını ablukaya aldı. Ablukadan önce Kadifekale’ye ulaşanlar 20 bin kişiydi. Savcı ne kadar ‘burada defnedin’ dediyse de vasiyetini yerine getirmek için direndik. Otobüsün önünü kestiler, Atilla binbaşı önce konuştu, sonra Veli Küçük burada herhangi bir yerde defnetmemizi söyledi. Kabul etmedik. Memlekete getirdik, asker ablukasında defnettik. Babası ve dayısı elleriyle toprak attılar üstüne. İzmir’e döndükten sonra bizden ne istemişti ise yerine getirdik. Zaten kararını neden verdiğini, nasıl verdiğini yazmıştı.”

 

 

Kadınlar barışa cevap olabilmeli

Kürt halkının artık uykudan uyandığını ve bu süreçte toplumun omuzlarına büyük bir görevin düştüğünü söyleyen Emine ana, şunları ekledi: “Toplum artık bir şeyin hazırlığı içine girecek bir hale geldi. Hareket de toplum da hazır olma dönemine girildi. Bu dönem Kürt halkından büyük beklentilerin olacağı bir dönem. Kürt halkı, Önderliğin çağrısına demokrasi, gelecek, yeni bir sayfa ve politik açılardan bakmalı. Özellikle de kadınlar. Çünkü kadın; yağmur, okyanus, toprak, doğadır yani dünyanın kendisidir. Kadın erkeği yaratmıştır. Bu nedenle hakikatin yoluna dönüp, özüne dönüş yapmalıdır. İlk annesine dönüş yapmalı. Önder Apo’nun felsefesiyle kendi toplumunu yaratmalı. Kendisiyle yüzleşmelidir. Çünkü özgürlük ve demokrasi ancak kadınla gelir. Bugün kadının kıvılcımı ortaya çıkmalı ve Önder Apo’ya cevap olmalı. Kadınlar, Önder Apo’nun istediği barışa cevap olabilmeli. Toplum ancak o şekilde hazırlanabilir. Sadece Kürt kadını değil, dünyanın tüm kadınlarına söylüyorum. Kadınlar güçlü olmalı, kendisini bir evreye taşıyabilmeli. Türk kadınları da. Çünkü acının rengi yoktur. Kan da tek renktir. Annelerin gözlerinden akan yaş da aynıdır. Biz barış isteyenleriz. Dünyanın tüm savaşları da barışla sonuçlanır. Peygamberler de böyle yapmıştır. Çünkü barış rahatlatır, huzur verir.”

Çağrıyı halka anlatmalı, hazırlamalıyız

Önderliğin çağrısının özellikle de “silah bırakma” konusunun halka yeterince anlatılmadığı eleştirisinde bulunan Emine ana, şöyle devam etti: “Çağrıyı halka anlatmak legal siyasete, aydın ve gazetecilere düşüyor. Çocukları 23 Nisan’a hazırlayan bir öğretmen gibi olunmalı. Baktığımızda halk hazır. Öğreticiler ve öncüler, üzerlerine düşeni henüz yapmıyor. Kürt halkı cesurdur. O yüzden öncülere, siyasi temsilcilere diyoruz ki; gelsinler hep birlikte halkın içine girelim. Ortadoğu halkları, konfederalizmi, demokrasiyi, özgürlüğü, kurtuluşu henüz tatmadılar. Sen ne kadar cennet olduğunu söylesen de öyle görmüyorlar, ayak diretiyorlar. Çünkü sadece askeri baskıyı görmüşler. Yakıp, yıkmayı görmüşler. Bu nedenle halkın içine girmeliyiz. Önderliği anlatmalı, halkı hazırlamalıyız. Hatta acil bir şekilde hazır edilmelidir.

 

 

Gerçekten Özgürlük Newrozu olmalı

Kürt halkı bugünlerde rolünü oynamalı. Bugün serhildan zamanıdır. Kutlu bir gündür. Çünkü kutlu gelişmeler yaşanmaktadır. Kürtlerin varlık ve yokluk zamanıdır. Hesap yapılacak zaman değil. İyi okunması gereken bir zaman. Bu Newroz, Özgürlük Newrozu’dur. Bugüne kadar zorluk ve zulüm içinde geçti. Kan ve ateş arasında bugüne kadar gelindi. Bunun kıymetinin bilinmesi gerekir. Gecemizi gündüz edip, birbirimize anlatmamız lazım bu çağrıyı. Gerçekten Özgürlük Newrozu olması gerekiyor. Bu Newroz Ortadoğu’nun tamamına demokrasi getirmenin Newroz’u olmalı. Çünkü Newroz Ortadoğu’nun, ezilenlerin bayramı. Halk Başkana bağlıdır. Bu bağlılık ise Newroz ateşini gürleştirecek. Kürt halkı bir çığlık olarak Başkanı canlı görmeyi haykırmalıdır. Kürt halkının gücü buna yetiyor.”

MÊRDÎN

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.