Öcalan evrensel rol oynuyor

Dosya Haberleri —

İdris Baluken

İdris Baluken

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile daha önce İmralı’da görüşen İdris Baluken ile konuştuk…

  • O'nun tarzının herkesin aklına gelmeyecek seçenekler yarattığını birebir gözlemlemiştim. Şimdi de, çağrının içeriğiyle ilgili bir takım kaygılar, endişeler vb. gibi şeyler oluştu. Sayın Öcalan geçmişte de hamleler yapmıştı ve süreç içerisinde hamleleri anlaşılmıştı. Sayın Öcalan şimdi de aynı sorumluluğu üstleniyor. 
  • Sayın Öcalan bu stratejik hamleyi geliştirirken aslında Kürt halkının, Kürt hareketinin, onun dostlarının yeni gelişmelerle birlikte savunma pozisyonundan çıkıp oyun kurucu pozisyona geçmesini, küresel ve bölgesel denklem içerisinde yaratıcı, yenilikçi hamlelerle çağa yön vermesini sağlamaya çalışıyor.
  • Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu bu çağrı ve yeni hamle stratejik bir dönüşümü, yeni bir gelişmeyi esas alıyor. Kéza, Sayın Öcalan'ın halkların demokratik barışçıl ortak geleceğini amaçlayan toplum modeli ile devlet bazlı uygarlık sistemine alternatif yaklaşımları, sadece Kürtler ve bölge halkları için değil, krizler içerisinde debelenen insanlık için de önemli bir soluk alanı sunuyor.

MORDEM ALİŞER

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısının hem bölgesel hem de küresel yansımaları devam ediyor. Tarihi çağrıya dair neredeyse açıklama yapmayan küresel ve bölgesel güç kalmadı. Çağrı daha şimdiden etkisini gösterirken, metne dair farklı okumalar da yapılıyor. Bu açıdan ezber bozan bir tarihi metin ile karşı karşıyayız. Sayın Öcalan'la İmralı'da mesaisi olan, birçok kez görüşen ve önceki dönem İmralı Heyeti'nde yer alan İdris Baluken ile bu tarihi metnin bu kadar büyük yankı yaratmasının arkasındaki nedenleri, farklı okuma perspektiflerini, çağrının hedef ve amaçlarını, bölgesel ve küresel etkilerini konuştuk.

 

 

Çağrıyı dinlediğinizde ne hissettiniz? Ne düşündünüz?

Ben Sayın Öcalan'ın mevcut ezberleri bozacak bir çağrı yapacağını az çok tahmin ediyordum.Çünkü, önceki mesai ortaklığımızda da onun tarzının, tıkanmış olana ya da çözümsüz kalana karşı risk ve cesaret yönü ağır basan hamlelerle müdahale etmek olduğunu biliyordum.Beklenmedik zamanlarda ve kimsenin aklına gelmeyecek seçenekler yarattığını birebir gözlemlemiştim. O nedenle bu çağrıda ifade ya da formüle edilen metnin kapsamı beni çok şaşırtmadı. Kısa ama bir o ölçüde de kapsamlı bir metin olduğunu belirtmem gerek, bundan ötürü derin çözümlemeye muhtaç bir metinle karşı karşıya olduğumuzu düşündüm.Yüzeysel ve sığ değerlendirmelerden uzak durmak gerek.

Sayın Öcalan’ın kendine ve halkına ne ölçüde güvendiğini bilen biriyim. Yeni hamleyle de Sayın Öcalan sorumluluğun tümünü üstlenecek bir öz güvene sahip olduğunu yeniden hatırlatıyor. Bugüne kadarki bilgi ve deneyim düzeyine dayanan öngörülü politika tarzını güncelliyor. Geçmişte de hesap edilemeyen birçok gelişmeyi önceden öngörerek farklı hamleler geliştirmişti, süreç ilerlediğinde o hamlelerin değeri anlaşılmıştı. Şimdi, başlangıçta metni anlamlandırma ya da çağrının içeriği gibi bir takım hususlarda bazı kaygı ve endişeler oluştu. Sayın Öcalan bunları da tabii ki tahmin edip öngörebilen birisidir. Ancak kendi stratejik hamlesine ve kendi halkının veya halkıyla, mücadelesiyle dost olan çevrelerin kendisine güven düzeyini bildiği için tüm sorumluluğu üstüne almaktan çekinmiyor.

 

 

Sayın Baluken, çağrı üzerinden yaklaşık üç hafta geçti. Dünya bu çağrıyı nasıl izledi? 

Politik sürece dahil olan hemen hemen bütün çevrelerden Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu çağrıya dönük açıklamalar oldu. Ve bu açıklamalar genelde olumlu açıklamalardı. Destekleyici açıklamalardı. Hemen hemen tarafsız bütün çevrelerden yapılan yorumlarda da çağrının tarihi niteliği ön plana çıkıyordu.Zaten 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı' stratejik bir dönüşümü, yeni bir gelişme ya da yenilenmeyi esas alıyor. O nedenle uluslararası kamuoyunda Birleşmiş Milletler'den Amerika'ya, Avrupa ülkelerinden Ortadoğu ülkelerine, Türkiye'deki iktidar ve muhalefet cenahından dört parça Kürtleri temsil eden parti ve hareketlere kadar bu çağrının olumlu bir şekilde ele alınarak yanıtlanmış olmasını son derece önemsemek gerek.

Bunun önemini biraz açar mısınız?

Bunun iki önemli yönü var. Birincisi, Kürt meselesinin yeniden bütün uluslararası kamuoyunda gündemleşmesi sağlandı. 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ aslında uzun süredir görmezden gelinen Ortadoğu'nun en büyük sorununu yeniden dünya siyasi arenasında görünür hale getirdi. İkincisi de şudur; Sayın Öcalan'ın liderlik vasfıyla ilgili husus yeniden güncellendi. Yani 27 yıldır ağırlaştırılmış bir işkence sistemi ve tecrit konsepti altında tutulmasına rağmen Sayın Öcalan'ın hala tek bir mesajıyla bölgesel ve küresel düzeydeki politik denklemleri nasıl etkileyebileceğini görmüş olduk. 27 yıl önce kendisini derdest eden, komploda yer alan aktörler dahi, o gün, Sayın Öcalan'dan gelecek olan o mesajın içeriğine dikkat kesildiler, objektiflerini oraya doğrultmak durumunda kaldılar. Bu çok önemli bir husustur. Kürt meselesinin güncellenmesi ne düzeyde önemliyse Sayın Öcalan'ın küresel bazdaki etki gücünün yeniden güncellenmesi de o düzeyde önemlidir, önemsenmelidir. Ben bunun Sayın Öcalan'ın çağımızın barış liderliğiyle ilgili yeni bir kavramsal çerçeve üzerinden tartışılması ve tanımlanması ile ilgili bir gündemi şekillendireceğini düşünüyorum. Bunu Kürt kamuoyu veya Kürtlerin, Kürt Hareketi’nin mücadelesini takip eden dost çevreler zaten bilirler. Ama onun çok daha ötesinde uluslararası pek çok siyasi çevre tarafından bu hususun görülmüş olması, barış liderliğiyle ilgili, O’nun, ezber bozan, risk alan, kendine güvenen, halkına güvenen ve cesaret üzerine yükselen politik yönü, ileriki süreçte belli ki daha büyük bir gündem olarak tartışılacaktır. Değişik çevrelerden Nobel ödülüyle ilgili bir takım cümleler dillendirilmeye başlandı. Bunu uluslararası kamuoyunda bu düzeyde bir etki gücü ile başarmak, gerçekten sağlam bir strateji, sağlam bir teori ve sağlam bir program üretmeyi gerektirir. Belli ki Sayın Öcalan'ın bugüne kadarki mücadele pratiğiyle beraber son 27 yılda İmralı’da ortaya koymuş olduğu demokrasi ve barış çalışmalarının yoğunluğu ve önceki dönemde de çözüm adına ortaya koymuş olduğu o yol açıcı tavrı önemli bir farkındalık düzeyi yaratmıştır.

 

 

Evrensel önderlik misyonunu bu hamlesiyle tam anlamıyla devreye koydu veya ortaya koydu diyebilir miyiz?

Bu net söylenebilir. Çünkü bugün herhangi bir politik kişiliğin tek bir demeciyle bütün dünya başkentlerinde veya uluslararası siyaseti yönlendiren merkezlerde böyle büyük bir yankı uyandırması mümkün değildir. Bu, çağrının içeriğindeki mesajın derinliği ve uygun zamanda ortaya konan pratikle ilişkilidir. Yani Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu mesajın içeriği gerçekten herkeste bir heyecan uyandırmasaydı, gerçekten barış adına yeni bir umut yaratmasaydı veya bugüne kadar ortaya koymuş olduğu pratik tavırla bugünkü söylem birbiriyle çelişir bir yerde olsaydı yine bu düzeyde bir yankı uyandırmayabilirdi. Buradaki tutarlılık, sorunların tespitine dair isabet düzeyi ve çözüme dair de çözümsüzlüğün girdabından yeni bir yol açma hüneri bunda etken oldu diye düşünüyorum.

Sadece siyasal iktidar ve devlet güçlerine değil, aynı zamanda insanlığa da hitap etme özelliği var. Bu anlamda da değerlendirilebilir mi?

Sayın Öcalan uzun süredir aslında sadece Kürt halkı için veya Ortadoğu halkları için değil, insanlığın genel olarak yaşamış olduğu bütün sorunlara dair alternatif bir çözüm modeli öneriyor. Farklı düzeyde felsefi, sosyolojik ve siyasal derinliği olan tezler ortaya koyuyor. Düşünsel hayatını, bilişsel yoğunlaşmasını bunun üzerine kuruyor ve belli ki bu uluslararası pek çok çevre tarafından da yakından takip edilmiş. O nedenle Sayın Öcalan'ın bu bilgi, birikim, deneyim, politik tutarlılık ve kavramsal zenginlik üzerine koymuş olduğu çağrıyı insanların veya politik aktörlerin anlamlandırması daha kolay oldu, daha özel bir yere kondu. Bu çok ciddi bir yoğunlaşma ve emeğin sonucudur.

Kapitalist modernitenin yarattığı kriz alanlarına dönük tespitler ile bölgesel ve küresel bazda insanlığın kurtuluş iddiası taşıyan teoriler üretmek kolay değil, herkesin yapabileceği bir şey de değildir. Bu, bugüne kadar insanlığa dair bütün değerleri içselleştirmek ve onun üzerine kavramsal anlamda yeni bir şeyler eklemekle mümkündür. O nedenle onun ortaya koyduğu demokratik modernite tezleri aslında tüm insanlığa veya tüm geleceğe dair teklifler içeriyor. Bunlardan, örneğin, kadın özgürlüğüyle ilgili başlık başlı başına önemli bir alan olarak öne çıkıyor, karşılık buluyor. İşte ekolojik duyarlılık başlı başına önemli bir duyarlılık yaratıyor. Demokratik gelişim veya halkların demokratik barışçıl ortak geleceğini merkezine alan önerileri, toplumu, bireyi önceleyen ahlaki ve politik toplum tezleri, devlet bazlı uygarlık sistemine alternatif yaklaşımları, belli ki krizler içerisinde debelenen insanlık için önemli bir soluk alanı sunuyor.

 

 

Silahların devreden çıkarılmasının ardından o zaman demokratik çözümün önündeki engeller kalmıyor?

Sayın Öcalan bu stratejik hamleyi geliştirirken aslında tam da böylesi bir yerden Kürt halkının, Kürt hareketinin yeni gelişmelerle birlikte savunma pozisyonundan çıkıp oyun kurucu pozisyona geçmesini, küresel ve bölgesel denklem içerisinde yaratıcı, yenilikçi hamlelerle çağa yön vermesini sağlamaya çalışıyor. Bunu böyle okumak lazım.

Kürt halkının özelinde bütün ötekileştirilen, dışlanan, varlığı, kimliği, inancı, dili inkâr edilen halklar için kurtarıcı bir perspektif sunuyor. Bugüne kadar, halk olmaktan kaynaklı taleplerinizi görünür kılmak için farklı mücadele yöntemlerine ihtiyaç duymuş olabilirsiniz. Ama belli bir tanınma düzeyi sağlandıktan sonra bölgesel ve küresel bazdaki gelişmeleri de dikkate alarak yeni dünya sistemine uygun bir pozisyon almak sizi siyasi denklemin en önemli aktörü veya öznesi haline getirebilir. 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ bir yönüyle aslında bu gelişmelerin önünü açıyor. Dolayısıyla hem uluslararası alanda Kürt halkının haklı mücadelesinin terörize edilmesiyle ilgili o gündemin geride bırakılması hem de Rojava başta olmak üzere diğer parçadaki Kürtlerin kazanımlarına dönük "terör" üzerinden meşrulaştırılmaya çalışılan o argümanın muhatapların elinden almasını sağlıyor. O nedenle eğer bu demokratik dönüşüm hamlesi sonuca ulaşırsa Kürt halkının ve haklı mücadelesinin önünde büyük ve yeni bir alan açılacağı kanısındayım.

Bu çağrı tam da bu zamanda nereye oturdu? Nereye oturtmamız gerekiyor?

Yüz yıl önce Türk, Kürt, Arap, Fars halkları başta olmak üzere Ortadoğu'daki halkları birbirine düşürerek, çatıştırarak mümkün olduğunca yönetilir bir kriz durumunda tutmaya çalışan bir anlayış vardı. Bir emperyal dizayn vardı. Şimdi yeni bir yüz yılın dizaynı yapılırken Sayın Öcalan halkların geleceğinin bu anlayış tarafından tahakküm altına alınmasının önüne geçmeye çalışıyor. Yani halkların kendi sorunlarını kendi aralarında demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözerek devleti kutsallaştırmak yerine toplumu ve bireyi esas alan ve insanı merkezine alan yeni bir bakış açısıyla Ortadoğu'da aslında alternatif bir sistemin kurgusunu hayata geçirmeye çalışıyor. Belki de 27 yıldır bu kadar ağır tecrit altında tutulmasının sebebi de buydu. Zaten yapmış olduğu çağrının tüm bunlara rağmen bu düzeyde yankı uyandırmış olmasının önemini de biraz burada aramak lazım. Sayın Öcalan'ın ortaya koyduğu alternatif çözüm modeline cepheden karşıt pozisyonda olanlar da artık O'nun somut etki gücünün varmış olduğu düzey sayesinde O'nu inkar edemeyecek duruma geldiler, O'nun teorik düzeyini, pratik çözümleme etkisini kabul edecek bir noktaya geldiler. Umudu biraz burada aramak gerekiyor.

Kürtler bu süreçte ne yapacak?

Bu hamlenin başarısı, 'Barış ve Demokratik Toplum Çağrı’sına muhatapların vereceği yanıt düzeyi ile doğrudan ilişkilidir. Kürtler açısından demokratik dönüşümü esas alan stratejik bir hamle geliştirildi, bu nettir. Kürt Hareketi de bunun gereklerini yerine getireceğini ve çağrının içeriğine, Sayın Öcalan'ın duruşuna bir milat olarak katıldıklarını belirtti. Şimdi öteki muhatapların vereceği yanıt düzeyine göre, yeni Ortadoğu’nun geleceği, uzlaşmaya bağlı, barışçıl bir model üzerinden mi şekillenecek yoksa emperyal planların tekrarıyla çatışmalı ve kanlı bir tarih mi kendini sürdürecek, buna karar verilecek. Mesele bu kadar net ve hayatidir.

 

 

Yani bu kararı aynı zamanda Türk devletinin de vermesi gerekiyor…

Şüphesiz muhataplar derken Türkiye devleti ve mevcut hükümeti kastediyorum. Ama tabii bunun aynı zamanda Suriye, Irak ve İran bağlamı da var. Halklarımız adına barışçıl bir modelin ortaya konması durumunda, bugüne dek geçtiği yeri yıkan, deyim yerindeyse kasıp kavuran sömürgeci anlayışın yeniden sonuca ulaşması mümkün olmayacak. Halkların kardeşliği üzerine kurulmuş olan bir geleceğe hem iradesel düzeyde hem de somut plan, program dahilinde muhatapların karar vermesi bu açıdan son derece önemli ve hayatidir.

Ortadoğu'da kimlikler de krizde. Bu çağrı ona hitap ediyor mu?

Çağrı zaten kimliklerin kabulünü, kendilerini özgürce, demokratik yöntemlerle ifade etme ve örgütlemesini, siyasi alanda da kendi varlığını sürdürmesini içeriyor. Bu yönüyle Ortadoğu halklarının önünde tarihi bir kavşak var. Yani ya halkların bir arada demokratik, barışçıl, özgür geleceğini yaratacak uzlaşmayı esas alan demokratik dönüşümü, gelişimi, yeniliği, yeni bir sayfayı baz alan bir kararla karşılaşacağız veyahut da kaybedilen bir yüzyılın daha kanlı bir şekilde kendini tekrarıyla muhatap olacağız. Bu anlamda, tarihte Avrupa'da yaşanan süreç ve Avrupa'nın bugünkü mevcut durumuna bakabiliriz. Teşbihte hata olmaz diyerek, Avrupa'da, Ortaçağ'dan son yüzyıla kadar yaşanan kanlı savaşları ve devletler bazında halkların karşı karşıya getirilerek birbirlerine kırdırılmalarını çoğumuz bilir. Ta ki son iki dünya savaşından sonra Avrupa Birliği değerleri üzerinden insan haklarını, temel hak ve özgürlükleri, demokratik gelişimi önceleyen, sınırları mümkün olduğunca anlamsızlaştırarak devletler yerine toplumların refahını önceleyen yeni bir anlayış pratiğe geçene kadar. Şimdi Ortadoğu halklarının bunu başarmaması için bir sebep yok. Ortadoğu tüm medeniyetlerin birleşme yeridir. Kadim halkların bileşkesidir. O nedenle Ortadoğu'da sağlanabilecek barışçıl bir model, aslında Avrupa Birliği'nin çok daha ötesinde de farklı bir sinerji yaratma potansiyeline sahiptir. Ama bunun için hem halkların kendilerine güvenmesi hem de tarihsel okumaları doğru yaparak o birikimlerden dersler çıkararak yeni bir geleceği, adeta yeni bir Rönesans’ı başarmaları elzemdir.

YARIN: Çağrı Kürt birliğini nasıl etkiler?

- Ulusal birlik için yeni imkanlar

- Kaygılar mı büyük kazanmak mı?

- Rojava ve Suriye’de bizi bekleyen neler olabilir?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.