Güncel

PKK'nin mücadelesi bitmiyor

Hamit Bozarslan

Hamit Bozarslan

  • Prof. Hamit Bozarslan, silah bırakmanın kesinlikle PKK’nin mücadelesinin sona erdiği anlamına gelmediğini belirterek, "PKK, her halükârda varlığını ve mücadelesini sürdürmeye devam ediyor ve edecek. Faaliyetlerin yüzde 99’u zaten silahlı olmayan alanlarda yürütülüyor. Kürt toplumu artık yeraltına itilen bir hareket değil" dedi. 

Ortadoğu, Türkiye ve Kürt meselesi çalışmalarıyla bilinen Paris Sosyal Bilimler Yüksekokulu öğretim üyelerinden Prof. Hamit Bozarslan, ANF’den Serkan Demirel'in sorularını yanıtladı. 

Mesele, inkarın reddiyle ilgili

Kürt meselesinin her şeyden önce bir inkâr sorunu olduğunu belirten Prof. Bozarslan, şöyle izah etti: 

* Kürdistan, bin yılı aşkın süredir var olan bir coğrafyadır. Tarihsel süreçte Kürt emirliklerinin oluşumu, Osmanlı ve Fars yönetimleri arasında Kürdistan’ın şekillenmesi ve 19. yüzyılda Kürt emirliklerinin yıkılması gibi olaylar bilinmektedir. Kürt meselesinin bir sorun olarak ortaya çıkışı, yeni ulus-devletlerin kurulması ve bu devletlerin radikal milliyetçi bir çizgiyi benimsemesiyle başlamıştır. Bu devletler, çoğunluğu kabul etmeyerek ulusal bir kimliği zorla dayatmış ve bu süreçte Kürt meselesini inkâr etmiştir. Kürt meselesi, öncelikle bu inkârın reddiyle ilgilidir.

* İkinci olarak; Kürt meselesi, Kürtlerin kendilerine dayatılan statüyü reddetmesi ve kendi tarihlerini, yaşamlarını belirleyen bir özne haline gelme mücadelesidir. Bu kabul edilmeden Kürt meselesinin çözümü mümkün değildir. 

* Kürt meselesi, yalnızca şiddetle ilişkilendirilebilecek bir olgu değildir; şiddet unsuru devreye girmeden çok önce başlamış bir süreçtir.

* Kürt meselesi, emperyalist güçlerin müdahalesiyle ortaya çıkmış bir sorun da değildir. Aksine, Kürt toplumu kendi meselesini kendi içinde çözmek durumundadır. Bunun için Kürtlerin tarihsel özneleşme süreçlerinin kabul edilmesi ve meşrulaştırılması gerekmektedir. 

Kürt ve Kürdistan'ın kabulü

Prof. Bozarslan, burada iki temel meşruiyet zemini söz konusu olduğunu, bu iki temel nokta anlaşılmadan ve kabul edilmeden Kürt meselesine kalıcı bir çözüm bulunamayacağını vurguladı:

* Birincisi; Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de Kürt meselesinin bir ulusal mesele olarak kabul edilmesi. 

* İkincisi; Kürdistan’ın mevcut devlet sınırlarını aşan bir bölge olduğu gerçeğinin kabul edilmesi ve Kürt meselesinin bir Ortadoğu realitesi olarak ele alınması. 

Geldiğimiz noktada Kürt sorununun varlığının kesinlikle kabul edilmediğini, ancak 5-6 ay öncesine göre küçük bir değişimin olduğunu belirten Prof. Bozarslan, şunları söyledi: "Bu değişimde, rejimin Öcalan'ı yeniden meşrulaştırmak zorunda kaldığını görüyoruz. Herkes Öcalan ve Kürt meselesi arasında güçlü bir bağ olduğunu fark etmiş durumda. Öcalan’dan beklenen, ilk açıklamalarında ‘Ben bu terör örgütünü kurdum ve feshediyorum’ demesi, Kürt meselesinden bahsetmemesiydi. Öcalan’ın açıklamalarına baktığımızda, tam aksine yüzyıllık bir Kürt meselesinden söz ettiğini ve PKK’nin gerilla savaşını bir terör olgusu olarak değil, tarihsel koşulları içinde açıklanabilecek bir şiddet olgusu olarak değerlendirdiğini görüyoruz. Dolayısıyla Öcalan’ın mesajı açık: Biz bir terör örgütü değiliz. Kürt meselesi bir terör sorunu değildir; Kürt meselesi, bir milli meseledir. Bu çağrının satır aralarını okuduğumuzda ortaya çıkan tablo bu. Bu yüzden, Kürt meselesinin artık ne kadar daha inkâr edilebileceğini kestirmek zor. Erdoğan’ın ve Milli Savunma Bakanı’nın söylemlerine baktığımızda, devletin Kürt meselesini hâlâ bir terör veya emperyalizm meselesi olarak gördüğünü anlıyoruz. Yine de bazı istisnalar ve çatlak sesler ortaya çıkmaya başladı. Bazı ilerlemeler var, ancak henüz devletin Kürt meselesini meşru bir olgu olarak kabul eden kurumsal bir siyaseti yok. Her şeye rağmen sürecin tıkanmaması gerektiği açık. En azından süreci tıkatan aktörün Kürt aktörü olmaması gerekiyor."

Sürecin kalıcı dönüşümü için

Yeni bir dönemin açılma ihtimalinin belirsizliklerine işaret eden Prof. Bozarslan, şöyle devam etti: "Bu sürecin kalıcı bir dönüşüme evrilebilmesi için bazı hususların uzun vadeye yayılması, kurumsallaşması ve meşruiyet kazanması gerekiyor. Muğlak bir durum söz konusu. Birçok şey mümkün ama hiçbir şey kesin değil.

En kritik mesele Rojava

Benim açımdan, son on yıldır Kürdistan’ın kalbi daha çok Rojava’da atıyor. Bugün en kritik mesele, Rojava’nın korunması ve statüsünün güvence altına alınmasıdır. Öcalan’ın açıklamalarına baktığımızda, Suriye Kürtlerinin kendilerini feshederek sıradan Suriye vatandaşları olması ya da Suriye’nin yeniden bir 'Suriye Arap Cumhuriyeti' haline gelmesi gerektiğine dair bir ifade göremiyoruz. Şu anda en önemli mesele, Türkiye’ye Rojava’nın meşruiyetini kabul ettirmek ve bu konuda bir yol haritası oluşturabilmek gibi görünüyor."

PKK'nin mücadelesi bitmiyor

Silah bırakmanın kesinlikle PKK’nin mücadelesinin sona erdiği anlamına gelmediğinin altını çizen Prof. Bozarslan, şunları vurguladı: "PKK, her halükârda varlığını ve mücadelesini sürdürmeye devam ediyor ve edecek. Günümüzde PKK’nin silahlı faaliyetleri, büyük ölçüde Türk ordusunun saldırılarına karşılık vermekle sınırlı, ancak daha geniş bir perspektiften baktığımızda, özellikle Türkiye Kürdistan’ında ve diasporada oldukça dinamik bir Kürt toplumu ile karşı karşıyayız. Bu toplumsal dinamik içinde faaliyetlerin yüzde 99’u zaten silahlı olmayan alanlarda yürütülüyor. Bunlar, gizli ya da yeraltı faaliyetleri değil; tam tersine kamuoyu önünde gerçekleşiyor. Bugün bir Kürt siyasetçisi, belediye başkan adayı olmaya karar verdiğinde, yarın tutuklanabileceğini biliyor. Bir Kürt gazeteci kimliğini açıkça ifade ettiğinde aynı tehditle karşı karşıya. Çocuklar için Kürtçe dil kitabı yazan bir akademisyen bile baskı ve tutuklanma riskiyle karşılaşabiliyor. Bütün bunlara rağmen Kürt toplumu artık yeraltına itilen bir hareket değil. Kürt siyasetinin ve mücadelesinin en büyük dinamiği artık açık alanda, toplumun gözü önünde gelişiyor; Kürt toplumu bu noktaya geldi. Artık yeraltı faaliyetinin şu ya da bu şekilde, Kürt toplumunun belirleyici bir dinamiğini oluşturabildiğini söyleyebilmek mümkün değil." HABER MERKEZİ

 

* * *

İsyanlar, inkarın sonucudur

Kürt isyanlarının, inkâr siyasetinin sonucu; Kemalizmin, Kürtlere verdiği sözlere ihanet etmesi ve Kürdistan'ın bölünmesini kabul etmesiyle başladığını hatırlatan Prof. Bozarslan, 1925’teki devletin gizli raporlarına işaret ederek, Kürtlerin ikili bir şekilde algılandığını kaydetti:

* Neredeyse Türklüğü tehdit eden biyolojik bir unsur, biyolojik bir tehdit olarak

* Türklüğün demografik olarak güçlenmesini sağlayabilecek bir ham madde olarak. Bu ham maddenin kullanılabilmesi için Kürtlerin kendi Kürtlüklerinden feragat etmeleri ve Türklüğe entegre olmaları istenmekte.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.