Hamle Kürtlere büyük kazandıracak

Dosya Haberleri —

İdris Baluken

İdris Baluken

İdris Baluken ile tarihi çağrının Kürt toplumsallığı ve halklar için hangi yeni yolları açtığını konuştuk: 

  • Kürtlerin yüzyılı kaybetmesindeki en büyük etkenlerden biri kendi birliğini sağlamamış olmalarıydı. Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu çağrı Kürtler arasındaki ulusal birlik ruhunu da adeta yeniden canlandırdı. Ölü toprağı serpilmiş ama içten içe de kor gibi yanan o ruhu yeniden açığa çıkardı.Bu gelişme Ulusal Kongre’nin de nüvesi olabilir.
  • Öte yandan Türkiye'nin de Kürtleri tehdit olarak gören anlayışını değiştirmesi gerekir. Örneğin,Suriye’deki reel politik göz önünde bulundurulmadan Kürtlerin deyim yerindeyse celladın bıçağı altına yatmasını istemek ne insani, ne ahlaki, ne vicdani, ne de gerçekçidir. Onun yerine içeride Kürt meselesinin çözümünü esas alarak Rojava'daki Kürtlerle yapıcı temelde iyi ilişkilerin geliştirilmesi oldukça önemlidir.
  • Ben Kürt halkının, Kürt siyasi hareketinin yeni tarihsel hamleyle birlikte mevcut kazanımları çok daha ileriye taşıyabileceğini düşünüyorum, tarihi bir kavşaktayız yani. Soru işaretleri, kaygılar, endişeler olabilir ama sonunda Kürt halkına da bölge halklarına da kazandıracak bir hamleden söz ettiğimizi düşünüyorum.

MORDEM ALİŞER 

Tarihi çağrının bir yanı bölgesel ve küresel etkilere sahipken bir yanı da Kürt halkını bölge halkları ile birlikte yeni bir toplumsal aşamaya davet ediyor. Sayın İdris Baluken ile söyleşimizin bu son bölümünde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısının Kürt toplumsallığı için nasıl yeni yollar açmayı hedeflediğini, ulusal birlik için oluşan yeni iklimin imkanlarını, kendini değiştirip dönüştüren Kürt toplumsallığının nasıl bir öncüye dönüşebileceğini ve halklarla birlikte kazanabileceğini konuştuk. 

Toplumla sürekli temastasınız. Bir kafa karışıklığından söz ediliyor. Anlayamamaktan, neler olduğunu bilememekten… Sizin gördükleriniz neler?

Kürtler, kan gölüne dönmüş Ortadoğu’daki karanlık içerisinde, yüzü aydınlığa dönük, demokratik değerlere sahip ve barışçıl yönü gelişkin bir halk gerçekliğine sahip. Özellikle devlet gibi bir aygıta bulaşmadıkları için başka halklara yapılmış zulümlerde yönetsel bir sorumlulukları hiç olmadı. Bu göz önünde bulundurulması gereken önemli bir ayrıntıdır. Dünya şimdilerde bu gerçeği görüyor. Özellikle IŞİD'in yaptığı katliamlara karşı ortaya konan mücadele ile birlikte uluslararası kamuoyu da hem Kürtlerin bu aydınlık, demokratik ve barışçıl yönüne ilişkin bir farkındalık düzeyine ulaştı hem de böylesi bir halkın yeni yüzyıldaki konumu sorgulanmaya başladı. İşte, tam bu noktada Sayın Öcalan'ın yapmış olduğu stratejik hamle, bir yönüyle bu bakış açılarının önünü de açmış olacak, bu gelişmeleri güçlendiren bir zemin yaratacak.

 

 

Yani aktüel olanın dışında daha geniş bakmayı söylüyorsunuz değil mi?

Tarihsel okumalardan yola çıkılarak önümüzdeki onlarca yıllık, belki de yüz yıllık geleceği ilgilendiren bir perspektiften bahsediyorum. Bu açıdan, meseleyi salt gündelik gelişmelere göre ele almak çoğu zaman yanılgıya götürebilir insanı. Kürt halkının mücadele ile sağladığı demokratik düzeyi önemsemek gerek. Ama bunun çeşitlendirilmesi, zenginleştirilmesi, yenilenmesi durumunda etki düzeyinin çok daha ileri noktalara çıkabileceğini de gözardı etmemek gerekir.

Şöyle söylemler de var. “İmralı’da bir anlaşma, bir mutabakat var. Karşılıklı adımlar atılacak. Bekleyelim görelim.” Doğru mu bu yaklaşım? 

İmralı'da uzun süren bir görüşme trafiğinin olduğu kesin. Ancak bahsettiğiniz anlamda bir mutabakatın olup olmadığını bilmiyoruz. Kesin olan şu ki; Sayın Öcalan tarihi, felsefi, sosyolojik ve siyasi bir okuma üzerinden yeni bir hamle geliştirdi. Bunu yaparken de Kürt Hareketi’ne, devlete ve tüm topluma belli sorumluluk ve görevler yükledi. Yani bu süreci herkesin sahiplenmesini istiyor. Heyetimizin Türkiye'deki siyasi partiler, STK ve çeşitli toplumsal kesimlerle yaptığı görüşmeler de esasen bu amacı taşıyor. Temennimiz hükümet veya devletin çağrıya denk düşecek bir tutum geliştirmesidir. Ancak,Kürt halkı ile demokrasi ve barış çevrelerinin yaklaşımı, devlet veya hükümetin yaklaşımından bağımsız olarak bu süreci güçlendirme ve mümkün olduğunca toplumsallaştırmaya dönük olmalıdır. Beklentili yaklaşımlarla gidilecek bir yol yoktur, öylesi yaklaşımlar çözüme herhangi bir katkı sunmaz. Tam tersine, konjonktürel süreçlere göre pozisyon değiştirmeye yatkın olan devlet veya hükümetin ekmeğine yağ sürer. Ayrıca, barışı mücadele üzerine inşaya girişmek, bunun için ter dökmek, emek vermek Sayın Öcalan'ın üzerindeki yükü de hafifletir.

 

 

Rojava Kürtleri sadece bu süreçte değil, öncesinde de defalarca Türkiye devletine ve mevcut hükümete çağrıda bulundular. Demokratik bir ilişkiyi geliştirmeye hazır olduklarını ifade ettiler. Ortadoğu’ya açılan bu kapıdan giriş yapılabilir mi?

İçeride Kürt meselesinin çözümü, dışarıda Kürt karşıtı politikaların terkini gerektirir. Bölgede Kürtlere yönelik her türden tehdit, içeride Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü derinleştirir. Bu nedenle devlet ve hükümet yetkililerinin Rojava meselesini gündemleştirirken çözüm odaklı bir dil kullanmaları, toplumsal kesimleri de yeni paradigmaya göre hazırlamaları hayatidir. Öte yandan, Suriye özelinde, henüz nihai çözümden uzak bir durum söz konusudur. Kanlı bir rejim yıkıldı ama yerine gelen rejim de an itibariyle farklı halklara, inançlara, kimliklere demokratik ve barışçıl bir gelecekle ilgili maalesef güven vermiyor. Sürmekte olan Alevi katliamı bu konuda başka söze gerek bırakmıyor. Yeni yönetimin bu yaklaşımı terketmesi, Kürtler, Aleviler, Dürziler başta olmak üzere bütün farklılıkları koruyacak, onları genel ve yerel yönetsel süreçlere katacak yeni bir toplumsal sözleşmeyi hayata geçirmesi elzemdir. Aksi durumda ne istikrar sağlanabilir, ne de iç savaş riski ortadan kalkabilir. Rojava’daki model Suriye'nin geneli için de güçlü bir çözüm çerçevesi içermektedir. Bu anlamda Rojava veya Suriye'yle ilgili yeni bir durum değerlendirmesi şarttır.

Suriye’deki reel politik göz önünde bulundurulmadan, Kürtlerin celladın bıçağı altına yatmasını istemek, ne insani ne ahlaki ne vicdani ne de gerçekçidir. Onun yerine, tekraren belirtirsem, içeride Kürt meselesinin çözümünü esas alarak Rojava'daki Kürtlerin kazanımlarını tehdit olarak görmekten sıyrılan bir anlayış herkese kazandırır.

Suriye'de yeniden merkezi bir iktidar oluşturmak bölge ve halklar, kültürlerin gerçeğiyle çelişmiyor mu?

Suriye Arap Cumhuriyeti olarak formüle ettikleri, tekçi, katı merkeziyetçi, zora dayalı devlet yapısı Suriye'deki hiçbir soruna çare olmaz. Büyük acılar çekildi, yüz binlerce insan yaşamını yitirdi, milyonlarca insan evinden, yurdundan, barkından oldu. Şimdi bütün bu gerçeklik ve trajediler ortadayken, aynı elbiseyi oradaki halklara yeniden giydirmeye çalışmak, sadece sorunu zamana yayma anlamına gelir. Eskinin tekrarıyla yeniyi yakalayamazsınız. Çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı; yani bütün kimlikleri kapsayan demokratik ve şeffaf bir toplumsal sözleşme üzerine yükselen demokratik yeni bir cumhuriyete ihtiyaç var. Katı merkeziyetçi bir anlayış yerine yerinden yönetimi esas alan ademi merkeziyetçi bir sisteme olan ihtiyaç ortadadır. Yeni Suriye'de gelecek bu şekilde planlanırsa halklar adına nihai bir çözüm ve barıştan söz edilebilir.

 

 

Kürt birliği, kongresi nasıl tanımlarsanız ve nasıl adlandırırsanız, tam da bu dönemde Kürtlerin bu yönde atacakları adımlar nasıl gelişmelere yol açabilir?

Kürtlerin yüzyılı kaybetmesindeki en büyük etkenlerden biri kendi birliğini sağlamamış olmalarıydı. Çözüm süreci döneminde de ulusal birlik anlamında, Ulusal Kongre’nin toplanması anlamında doğrudan ortaya konan o çalışmaları bilen bir yerden konuşuyorum. Onun başarılmamış olması aslında hâlâ bu meseleyi konuşuyor olmamıza yol açtı. O dönem Sayın Öcalan'ın bu konudaki yapıcı çabalarının doğrudan tanığıyım. Kürtlerin süreç sonrası bazı kazanımlarının geriye gitmesinde o çabalara denk düşecek tutumların dışarıda geliştirilmemiş olması belirtilebilir. Bazı partiler meseleye dar çıkarsal veya iktidarsal hesaplarla yaklaştı. Böyle olduğu için de Kürtler maalesef oyun kurucu bir pozisyona gelemediler. Aslında ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın önemine vurgu yaparken, bu yönü biraz eksik bırakıyoruz. Sayın Öcalan'ın stratejik hamlesini dört parçadaki Kürtlerle ortaklaştırma çabası ulusal birlik ruhunun da yeniden canlanmasını sağladı. Kürtlerin örgütlü olarak temsil edildiği bütün alanlarda gerek doğrudan yazarak gerekse de heyet aracılığıyla önerdiği çalışmaların meyvesini yakın zamanda gördük, daha ileri düzeyde gelişmesini de umuyoruz.Uzun süreden beri ilk kez dört parçadaki Kürt hareketleri gelişen bir olay karşısında aynı tutum ve söylemle yanıt verdiler. Halk nezdinde de üzerinde adeta ölü toprağı serpilmiş ama içten içe kor gibi yanan o ruhun yeniden alevlendiğine tanık olduk. Başûr'dan Rojava'ya, Rojhilat'tan Bakur'a, Avrupa'daki diasporaya kadar Sayın Öcalan'ın stratejik hamlesi ile ortaya çıkan durumu ulusal birlik ve ulusal kongrenin nüvesi olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Buradan yola çıkarak, tüm partilerden bu çalışmaları büyütmek, bunu geliştirmek ve Kürtlere bir yüz yıl daha kaybettirmemek beklentisi Kürt halkının hakkıdır diye düşünüyorum.

İzlediğimiz kadarıyla neredeyse sadece bölgesel değil, uluslararası birçok güç- devlet, Kürtlerle ilişkilenme yolunu arıyor ve ilişkileniyor. Böyle bir durum var. Kürtlerin özgürlüğü veya demokrasinin kalıcılaşması açısından son derece önemli bir dönem. Tam da siyaset yapma zamanıdır diyor musunuz?

Çok doğru bir noktaya temas ettiniz. Yani Kürtlerin ulusal perspektif üzerinden kendi birliklerini sağlayarak temelleri sağlam bir siyasi hat üzerinden bu süreci karşılamaları durumunda bunun getireceği kazanımlar çok büyük olur. Diplomatik alanda da Kürtlerin bugüne kadar birçok kazanımı elde edememesinin nedeni başat bir aktör olarak bir araya gelmemiş, gelememiş olmalarıydı.

Çünkü diplomatik alanda, belli bir meseleyi aynı irade etrafında dillendirmediğiniz, aynı kararlılıkla uluslararası zemine sunamadığınız zaman orada hem inandırıcılığınızı yitirir hem de yönetilebilir, karşı karşıya getirilebilir zayıf bir pozisyona düşersiniz. O nedenle önümüzdeki dönemde bu yaklaşımların aşılarak özellikle diplomatik sahada, Kürtlerin ortak bir irade, ortak bir ses, ortak bir gelecek tasavvuru üzerinden siyaset üretmeleri son derece hayati bir noktada duruyor. 

 

 

Umutlu musunuz? 

Karamsar olmayı gerektiren bir durum yok bence, umutluyum yani. Karşılıksız umut işkencelerin en büyüğüdür, der Nietzsche. Umudun karşılığını örerek gündeme, güncele, meseleye yaklaşmak gerekiyor. Umutlu olmak önemlidir ama umudu büyütecek bir çaba içerisinde olmayı ihmal etmemek gerekir. Ben ortaya çıkan stratejik hamlenin Kürt halkına, bölge halklarına büyük kazandıracağını düşünüyorum. Muhatapların tavrından bağımsız olarak bunun süreç içerisinde böyle şekilleneceğini düşünüyorum. Ancak temennim ve beklentim muhatapların da bu resmi görerek acılı bir sayfayı kapatmayı esas almalarıdır. Bedel ödeyerek değil, onu bitirerek siyaset yapmayı bilmek maharettir. Süreci 26 yıldır en ağır koşullarda bedel ödeyen ve ödediği bedeli de hiçbir zaman çözümsüzlüğün parçası haline getirmeyen bir insanın başlatmış olmasından alınacak çokça ders olduğu kanaatindeyim. Siyasi sorumluluğu olan herkesin bu duyarlılıkla yaklaşması gerekir.

Yaklaşım tarzı bu olursa öyle uzun süreli beklememize de gerek kalmayacak. Kısa vadede bile çok olumlu etkileri ya da herkese kazandıran yönlerini görmüş olacağız.

Konuştuğumuz, sohbet ettiğimiz birçok insan çağrıyı dinlediklerini ve çok rahatladıklarını söylüyor. Yeni dönemin çok farklı, çok özgün ama kazandırabilecek bir özellik taşıdığını belirtiyor. Katılıyor musunuz?

Kesinlikle. Her şeyden önce şunu belirtmek lazım.Varlığınızı koruma gibi bir kaygı içerisinde değilseniz savaş başvuracağınız son çare olmalı. Hani savaşın iyisi barışın kötüsü olmaz denir ya, eğer varlığınız tehdit altında değilse siyaseti meşruiyet zemini daha güçlü olan ve kendinizi daha rahat tanıtacağınız yöntemlerle yapmanız doğru olandır. Savaş siyasetin farklı araç veya yöntemlerle yapılan şeklidir. Bu anlamda Kürt halkı varlığını kabul ettiren ve koruyabilen milyonluk bir gerçekliğe ulaşmıştır. Fiziksel, kültürel veya siyasi olarak böylesi bir halk gücü hakkını kimseye yedirmez, kimseye karşı eyvallah ederek boyun da eğmez. Bu durumda kaygılanması gerekenler Kürt halkı değil, onun hakkını gaspetmek isteyen veya bu aşamadan sonra ona yeltenenler olmalıdır. Bu bir özgüven işidir. Tarih sahnesinde esamesi okunmayan bir durumdan bu düzeye gelmek öyle basit bir iş değildir. Bunu başaran bir halk, sahip olduğu bugünkü politik bilinç ve örgütlülük düzeyi ile neleri başarmaz ki? Kürt halkını ve onun büyük mücadelesini dikkate almayan, oyalamaya, kandırmaya, tasfiyeye çalışanlar günün sonunda ancak kendilerini kandırabilirler, zaman içinde de kendileri tasfiyeye giderler. Herkesin meseleye bu şekilde yaklaşması, Sayın Öcalan’ın açtığı rasyonel pencereden de samimiyet ve ciddiyet takınarak bakmalarında sayısız fayda vardır.

Bu imkanı ve zamanı bize tanıdığınız için teşekkür ediyorum. Belki eklemek istedikleriniz vardır… 

Kürt halkı ve Kürt halkının özgürlük mücadelesi dünyadaki bütün gelişmeleri doğru okuyarak, ona göre yenilenmeyi ve gelişimi esas alarak kendini bugünlere taşımasını bildi. Ortadoğu gibi kurtlar sofrası bir coğrafyada, pekçok rejimin tarihin tozlu raflarına geçtiği bir dönemde, karşılaştığı muazzam güçlüklere, komplocu yönelimlere rağmen ayakta kalabilmek, hatta kendini büyüterek gelişebilmek sanıldığı gibi kolay bir iş değil. Bugün bütün küresel ve bölgesel güçlerin muhatap almak ve ilişki geliştirmek zorunda kaldıkları bir halk ve mücadele gerçekliğinden bahsediyoruz. Gücünün farkında olmayı ve hakedilmiş bir güveni taşımayı hiçkimse Kürt halkı ve o halkın mücadelesi kadar haketmiyor. Bunu her Kürt’ün kendine ve çevresine sıkça hatırlatmasında fayda var.

Değişimi, gelişimi ve yeniliği esas alan bir yerden kendi yakın dönem deneyimlerini de göz önünde bulundurarak özgüvenli ve cesaretli yaklaşım barış ve özgürlük finalini alabildiğine yakınlaştıracaktır. Halkımızın sürece böyle yaklaşması gerektiği kanaatindeyim. Soru işaretleri, kaygılar, endişeler olabilir, eleştiriler olabilir bunlar olmalıdır da, bunları ifade ederken bunları tartışırken de bence çekinmemeliyiz. Bunları ne kadar çok tartışır, ne kadar gerçekçi bir şekilde cevap olmaya çalışırsak o düzeyde bu yeni döneme de hazırlıklı olarak gireriz fikrindeyim. O nedenle önümüzdeki günler herkesin çaba içerisinde olması gereken, tarihsel bir döneme denk düşüyor. Kürt halkı şahsında ezilen tüm halkların da umudu büyütecek bir çaba içerisinde olmaları insanlık için de yeni bir sayfa aralayabilir.

Bu düşüncelerle halkımızın, halklarımızın Newroz bayramını kutluyor, başarı dileklerimi iletiyorum.

BİTTİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.