Kuzey'de ırkçı Türk müfredatı
- Türkiye ve Kuzey Kürdistan'daki Türk eğitim-öğretimin yeni dönemi, 9 Eylül Pazartesi günü tekçi, ırkçı ve dinci eğitim müfredatıyla başlıyor.
Yaklaşık 20 milyon öğrenciye, 1 milyonu aşkın öğretmen, Türk müfredatını dikte edecek. Yeni hazırlanan müfredat da çocuk haklarını, kültürleri, dilleri, dinleri görmeyen, çocukların geleceğine uygun bilimsel, demokratik içerikli olmayan bir müfredat. Müfredatta dini dersler daha fazla yoğunlaştırıldı. Tekçiliğin, milliyetçiliğin yoğun biçimde işlendiği, Türk etnik unsuru dışındaki halkların hiçbir biçimde görülmediği, yok sayıldığı; asimilasyonu derinleştiren bir eğitim müfredat. Müfredat, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirerek “makbul kadın” rollerinin benimsetilmesini öngörüyor.
JINNEWS'ten Melek Avcı'ya konuşan Eğitim- Sen Kadın Sekreteri Simge Yardım, "Çocuk hakları sözleşmesi, uluslararası sözleşmeler bağlamında da ana dilde eğitim çocukların en temel hakkıdır ve çocuklar kendi dilinde eğitim alamadığı için belirli bir süre sonra eğitim sürecinden kopuyor” dedi.
Çoklu krizli bir eğitim sürecinin başladığını ifade eden Simge Yardım, “Çocuk haklarının yok sayıldığı, çocukların hiçbir biçimiyle gözetilmediği ve bir biçimiyle eğitim terklerinin artacağı krizli bir dönem başlıyor. Aileler ciddi anlamda çaresiz durumda. Bu durum, engelli çocuklar, mülteci çocuklar, ana dili farklı olan çocuklar ve kız çocukları açısından daha çok görülecek, çünkü en dezavantajlı durumda olan kesimler bu çocuklar diyebiliriz. Eğitim-Sen olarak her zaman parasız, bilimsel, demokratik, anadilinde, laik ve cinsiyet eşitlikçi bir eğitimi savunuyoruz ve en temel mücadelemizi bu ana hat üzerinden yürütüyoruz" diye konuştu.
Zorlu asimilasyon süreci
Kürt Dil Platformu Sözcüsü Şerefxan Cizîrî, bu yıl da Kuzey Kürdistan'daki Kürt çocuklarına Kürtçe eğitim verilmeyeceğini; yine zorlu bir asimilasyon sürecinin başlayacağını belirterek, "Bu gerçekten çok zalimce, zor, insanlık dışı bir olaydır. Hiçbir din ve inançta kabul edilmez. Bu tutum çocuk haklarına ve pedagojisine, pedagojik gerçeklere uygun değildir” dedi.
Türkiye’deki resmi ideolojinin Kürtçe eğitimin önüne her zaman engeller koyduğunu ifade eden Cizîrî, dünkü basın toplantısında, son dönemlerde Kürt dili ve kültürüne yönelik artan saldırılara da dikkat çekti. Cizîrî, “Yüz yılı aşkın bir süreden bu yana Kürt diline, hizmet edecek tek bir bina bile inşa edilmedi. Kürtçe eğitim veren kurumların da kapıları mühürlendi. Yüzlerce dil derneği ve kurumu yasaklandı” diye konuştu.
Cizîrî, 9 siyasi partinin oluşturduğu Kürt Dil Platformu'nun taleplerini tekrarladı: "Kürtçe eğitim hakkı tanınmalıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin tüm yönleriyle uygulanmasını ve Kürt Dil Kurumunun resmi olarak kurulmasını talep ediyoruz. Kürt kimliğine yönelik inkar ve asimilasyon sona ermelidir. Kürt dili hakkının, Kürt halkının özgürlük ve eşitliğinin anahtarı olduğu çok açıktır. Kürt dili aynı zamanda Kürt halkının varlığının ve statüsünün de simgesidir. Kürt halkının anaokullarından üniversitelere kadar talepleri yerine getirilene ve Kürt dili ‘Resmi Dil ve Eğitim Dili’ olana kadar Kürt halkının dil hakkı mücadelesi devam edecektir.”
Ana dil vazgeçilmez haktır
DEM Parti Eğitim, Emek ve Çocuk Komisyonları da dün konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Bu eğitim-öğretim yılına yine milyonlarca çocuğun ana dilini kullanamadan başlayıp devam etmek zorunda kalacağı belirtilerek, şunlar ifade edildi: "Türkiye, bu en temel hakkı gasp ediyor. Ana dilinde eğitim alamayan çocuklar, doğal asimilasyona maruz kalıyor, kültürel ve kimliksel kayıp yaşıyorlar. Ana dilinde eğitimin vazgeçilmez bir hak olduğu hakikatine karşılık bu talebin seçmeli derslere indirgenmesi ise kabul edilemez."