Öcalan’ın fikriyatıyla çözüm mümkün
- Yüzyıllık cumhuriyetin halklara imha ve inkardan başka bir şey sunmadığını belirten tarihçi Erdoğan Aydın, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Cumhuriyet” fikriyatıyla tüm sorunları çözmenin mümkün olacağını vurguladı.
Osmanlı’nın dağılmasının ardından 29 Ekim 1923’te “Türkçülük” esası üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 100. yılına yılına girdi. İnşa sürecini “ortak vatan ve birliktelik” şiarı üzerinden güçlendiren cumhuriyet rejimi, kuruluşunun ardından Kürtler ve diğer tüm kimliklere inkar, imha ve asimilasyon politikaları dışında bir şey vermedi. Cumhuriyetin inkar ve imha politikalarına karşı statü talebini sürdüren Kürtler, yüzyıllık süreç boyunca birçok direnişle karşılık verdi. Bu durum "29. Kürt İsyanı" olarak nitelendirilen PKK’nin çıkışına kadar devam etti. PKK'nin silahlı mücadelesiyle süreç farklı bir boyuta evrilirken, Abdullah Öcalan kalıcı çözüm için “Demokratik Cumhuriyet” inşasına işaret etti.
MA’dan İbrahim Irmak’a konuşan tarihçi-yazar Erdoğan Aydın, 1921 Anayasası’nda Kürtlerin özerkliğini kabul eden hükümlerin yer aldığını hatırlatarak, “Doğrudan yönetim ve doğrudan demokrasiden söz eden bir anayasa yapısından bahsediyoruz. 1921 Anayasası’nın özerkliği garanti altına alması ve vilayetlerin kendi seçecekleri belediye başkanlarınca yönetilecekleri ve bu belediye başkanlarının halk şuraları ile birlikte o vilayet sınırları içerisinde eğitim, tarım, yerel güvenlik vb. politikalarını kapsayan bir dizi alana doğrudan karar vereceklerini öngörüyordu” dedi.
Lozan ile inkar başladı
1921 Anayasası’nın Lozan görüşmelerinin başlamasıyla beraber yavaş yavaş işlevini yitirdiğini söyleyen Aydın, Lozan Antlaşması’nın Kürtler bakımından bir dönüm noktası oluşturduğunu belirtti. Lozan’da yapılan görüşmelerin ülkenin kurucu unsuru olarak görülen Kürtlerin yok sayılması üzerinden gerçekleştirildiğini ifade eden Aydın, “Lozan’da geleceği Kürtler ve Türkler üzerinden değil, Türkler ve Türklerin asimile edecekleri üzerinden kurdular” diye konuştu. Lozan Antlaşması sonrası ilan edilen cumhuriyet ile 1921 Anayasası’nın devre dışı bırakıldığını ve ulus devleti esas alan 1924 Anayasası’na geçildiğini anımsatan Aydın, bu anayasa ile Türklük dışındaki tüm kimliklerin inkarına giden bir sürecin başladığını kaydetti.
Kürtlere isyan dayatıldı
Türklük dışındaki kimliklerin inkarı süreciyle beraber Kürtlere dönük asimilasyon ve imha politikalarının devreye konulduğunu ve buna karşın Kürtlerin fiilen isyana zorlandığı bir sürecin başlatıldığını söyleyen Aydın, son olarak Abdullah Öcalan öncülüğünde kurulan PKK’nin başlattığı “29. isyana” işaret etti. Cumhuriyet rejimini boyunca devletin tüm bu isyan ve çatışma ortamının ardından Kürt sorunun çözümünde ilk defa 2013-2015 yılları arasında PKK ve Öcalan ile diyalog yollarını açarak bir “çözüm süreci” başlattığını hatırlatan Aydın, bu sürecin sonlandırılmasıyla Kürtlere dönük inkar ve asimilasyon politikalarının tekrardan devreye konulduğunu, ardından sürecin baş aktörü Abdullah Öcalan üzerinde bir tecridin uygulanmaya başladığını dile getirdi.
Demokratik Cumhuriyet çözümdür
Kürt sorununa dönük kalıcı çözüm ve tüm sorunlardan çıkış yolunun Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen “Demokratik Cumhuriyet” projesiyle mümkün olabileceğinin altını çizen Aydın, “Demokratik Cumhuriyet ile Türkiye’nin tüm sorunlarını çözmek mümkün olabilir. Aslında cumhuriyetin 2. yüzyılında hakiki bir cumhuriyete geçişin ifadesidir” dedi.
Sömürge gördüğünün ifadesi
Eğer bugün Amed, Bitlis, Mardin, Hakkari gibi kentler, kendi seçtikleri yöneticiler tarafından yönetilemiyorsa, bu İngiltere’nin yüzyıl önce Hindistan’da yaptığının 2023 Türkiye’sinde yapmaya devam edilmesi olduğunu söyleyen Ayın, şunları vurguladı: “Bu Kürt halkını ve yerleşim alanlarını sömürge görmek demektir. Eğer biz bugün demokratik cumhuriyete sırtımızı dönersek, kaçınılmaz bir şekilde ancak yasaklarla devam ederiz, demek. Bu nedenle Kürt hareketinin Türkiye’ye uzatmış olduğu bu siyasal programatik elin mutlaka sahiplenmesi ve herkesin çıkarlarına uygun olduğu düşüncesini içselleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani cumhuriyetin ikinci yüzyılı üzerinden söz kurarken bu meselenin ciddiyetini kavramak bizim yurttaş olabilmemizin de biricik imkanıdır.” İSTANBUL