Reqa, yeni yaşamın kenti
Kadın Haberleri —
- Reqa, 7 yıl önce DAİŞ işgalinden kurtarıldı. Bir zamanlar ‘ölüm kenti’ olarak anılan ve sokaklarında kadının olmadığı kent, artık yeni yaşamın sembolü. Özerk Yönetim Kadın Komitesi'nden Emine Omer, "Reqalı kadınların mücadelesi, DAİŞ korkusunu yendi” dedi.
Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birliklerinin (YPJ) öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri (QSD), 6 Haziran 2017’de Reqa’ya operasyon başlattı. 133 gün süren operasyon sonrası, 17 Ekim 2017’de QSD Reqa Stadyumu'na YPG bayrağını asarak DAİŞ işgaline son verdiklerini duyurdu. “DAİŞ’in başkenti” olarak kabul edilen kentin özgürleşmesine öncülük eden QSD'nin bileşeni YPJ, 19 Ekim’de El Neim Meydanı'nda açıklama yaparak kentin tamamen DAİŞ’ten temizlendiğini kaydetti. Özgürleştirilmesinden sonra Reqa Sivil Halk Meclisi tarafından yönetilen kent, farklı kimliklerden, inançlardan insanların yaşam alanı haline geldi.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Komitesi Üyesi Emine Omer, DAİŞ’in Reqa’da dünyanın gözü önünde katliamlar gerçekleştirdiğini söyledi ve ekledi: “DAİŞ için Reqa çok stratejik bir öneme sahipti. Bu yüzden Reqa’yı kendi ‘başkentleri’ yaptılar. Kent aynı zamanda saldırı planlarının merkeziydi. Reqa bu süreçte renksiz, yaşamın olmadığı bir kente dönüşmeye başladı. Kadınların da erkeklerin de elbiseleri siyahtı. Kadınlar, hicap giymeye zorlanıyordu. Bu kıyafetler içerisinde kim kimdir belli değildi. Bu anlamda kadınların kimliksizleştirilmeleri ön görülüyordu.”
Sokaklar simsiyahtı
MA’ya konuşan Emine Omer, DAİŞ işgali sürecinde kadınların sokağa çıkmasının yasak olduğunu belirterek, “ahlak polisi” denilen bir mekanizmanın oluşturulduğunu ve bu kişilerin kadınları denetleyip, onların her adımını takip ettiğini kaydetti. Reqa’da işgal sürecinde üniversite ve okulların da kapatıldığını ifade eden Emine Omer, “Sokaklarda kadının rengi yoktu. Her yer gerçekten simsiyahtı. Kadınlar DAİŞ militanlarıyla evlenmeye zorlanıyordu. Bunu kabul etmeyen kadınlara ceza veriliyordu” dedi.
Artık ölümün değil, yaşamın kenti
Kentteki DAİŞ tahribatından bahseden Emine Omer, şunları söyledi: "DAİŞ’in işgali altında olduğu 3 senede tahribatın boyutları inanılmazdı. Özerk Yönetim kenti özgürleştirdiğinde bu tahribatı devraldı. İyileştirmeye en derinden başladı. Çünkü DAİŞ’in tesiri her alana sızmıştı. Reqa özgürleştirildiğinde hatırlarsanız kadınlar üzerlerindeki siyah çarşafı atarak zafer işareti yapmıştı. Sembolik bir andı. Özgürleştirme ardından Reqa yaşamın renklerine tekrar kavuştu. DAİŞ zulmünü görmüş, buna maruz kalmış özellikle Arap kadınlar bugün Özerk Yönetimin devrim anlayışını alanlara yayıyor. Yönetimlerde, örgütlenmelerde kadın haklarını savunmak için yer alıyorlar. Zaten ardından hızlıca kadın komitesi kuruldu. Bir zamanlar kent ‘ölüm kenti’ diye anılıyordu. Ancak Reqalı kadınların özgürleştirme hamlesi ardından yürüttükleri mücadele, orada bulunan DAİŞ korkusunun kırılmasında çok büyük rol oynadı.”
Özerk Yönetim ardından kentte demokratik ulusun inşa edildiğini, kadınların özgürce sokaklarda dolaştığını ve kentin büyük bir dönüşüm yaşadığını belirten Emine Omer, kentin özgürleştirilmesinin ardından geçen süreçte kentten uzaklaşmak, kaçmak zorunda olanların geri geldiğini belirtti.
Bir devrimdi, dünyaya yayıldı
Reqa’nın kent kimliğinin eskiden beri çok uluslu ve farklı inançların bir arada oldukları bir alan olmasına rağmen DAİŞ’in işgali ardından bambaşka bir kimliğe büründüğünü dile getiren Emine Omer, özgürleşme ardından kentin yeniden birlikte yaşam ruhunun canlandığını söyledi.
Emine Omer, kadınların hayatının nasıl değiştiğini ise şöyle anlattı: “Kadınlar Rojava’daki devrim ardından kendilerini tanıdı. Devrime öncülük eden kadınlar, gittikleri her yerde de bunu esas alarak örgütlenme yaptı, savaştı. Bugün kadın devriminin yaşam bulduğu alanların tamamında kadınlar hareket ederken, politika yaparken tüm kadınların haklarını baz alarak hareket ediyor. Bugün Süryani, Arap ve Kürt kadınlar kendi örgütlenmelerini yapıyor. Temelinde kadın haklarını esas almak yer alıyor. Nitekim bu devrimin en önemli sloganı olan ‘Jin, Jiyan, Azadî’ felsefesi dünyanın her alanına yayıldı. Bu çok önemli bir örnekti.” RIHA