Roboskî'deki gibi oldu
- Cenazelerini kaldıran, taziyelerini kuran, yaralılarını bekleyen Şemrex (Mazıdağı) ve Xana Axpar (Çınar) köylüleri, yardımlarına koşmayan, yangının çıkışı sebebini saptıran devletin, bu tutumunun Kürt kimliklerinden kaynaklandığının farkında. Köylüler, şunları söyledi:
- "Yangında çocuklarımızın çığlıkları geliyordu. O kadar yardım istedik ama kimse gelmedi. İnsanlar bize yardıma gelmeye çalışıyordu ama askerler izin vermiyordu. Diğer yoldan da gelmeye çalışanlar engellendi. Helikopter gelmedi, sabah saatlerinde yangın söndükten sonra gelip şov yaptı.
- Başımıza her şey geldi, cehennemi gördük; ne asker ne jandarma ne de polis vardı. Roboskî’ye ne olduysa bize de ondan oldu. Biz de aynı şeyi yaşadık, gelip cenazemizi arıyorduk ama bulamıyorduk. Cenazelerimizi bile çok zor bulduk. Yardıma gelen olsaydı bunlar olmazdı.”
15 kişinin yaşamını yitirdiği, onlarca kişinin yaralandığı, yüzlerce hayfanın telef olduğu, on binlerce dönüm tarım alanında hasadın zarar gördüğü Mêrdîn ve Amed arasındaki yangına müdahale etmeyen devlet, yangının müsebbibi DEDAŞ savunuyor, Afet Bölgesi ilan etmiyor, tepki gösterenleri darp ediyor.
Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ilçesine bağlı Kelekê (Yücebağ) ile Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçesine bağlı Tobînî (Köksalan) ve Herberê (Yazçiçeği) mahallelerinde çıkan yangında dün öğleden önce itibarıyla yaşamını yitirenlerin sayısı 15’e yükseldi. Yaşamını yitiren 10 kişi Kelekê'de, iki kişi Tobînî'de ve üç kişi de Herberê’de toprağa verildi. Yaşamını yitirenlerin isimleri şöyle: Resul Yılmaz, Şeyhmus Demir, Mezher Demir, Remzi Yılmaz, İsmail Yardımcı, Abdurrahman Buğdaycı, Sinan Deviren, Rezan Yılmaz, Azad Yılmaz, Taliha Demir, Nuri Demir, Fadıl Demir, Kerime Erdenli, Ubeydellah Buğdaycı ve Halime Erdem.
Yaralı 74 kişinin tedavileri devam ediyor. Bin 500’ün üzerinde küçükbaş hayvanın öldüğü, 50 bin dönüm üzerindeki arazinin zarar gördüğü yangın, 66 kilometrelik alanı etkiledi.
Tanıklar anlatıyor
Görgü tanıkları, yangının elektrik tellerinden çıkan kıvılcımlarla başladığını; rüzgarın etkisiyle hızlıca yayıldığını; çevre il ve ilçelerden kırsal mahallelere ulaşmaya çalışanların, girişleri kapatan Türk askerleri tarafından engellendiğini söyledi. Yangından saatler sonra mahallelere gelen Jandarma Özel Harekat’ın ise yurttaşlara hakaret ettiği aktarıldı. Yangının yaşandığı akşam yardım için Şemrex’in Kelekê Mahallesi’ne gelen Mehmet Salih Ablak (30), “Saat akşam 10 (22.00) civarıydı, köye vardığımızda cehennem gibiydi. Köylülerden başka kimse yoktu. Oradan Tobinî köyüne doğru yola çıktık, çünkü orada müdahale edenler yangının ortasında kalmıştı. Oradaki cenaze ve yaralılar halk tarafından yangın alanından çıkarıldı. Taksilerle Çınar Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Yangın başladıktan bir-bir buçuk saat hiç kimse gelmedi. Ne devletin herhangi bir kurumu ne de itfaiye” dedi.
Asker köylülere küfretti
Yangın devam ederken bir süre sonra iki dolmuş Jandarma Özel Harekat’ın ağır silahlarıyla geldiğini kaydeden Ablak, “Köye geldiklerinde ‘Neredesiniz? Bu saatte kadar neredeydiniz ve neden silahlarla geldiniz? Hani ambulansınız ve itfaiyeniz?’ diye tepki gösterildi. Bunun üzerine askerler bir genci darp etti. Kadın ve çocukların da bulunduğu kalabalıkta herkes sinkaflı küfürler etti. Köylüleri köy meydanında toplamaktan başka bir şey yapmadılar. Hem geç geldiler hem de hakaret ettiler. Zaten bir süre sonra köyden ayrıldılar” diye konuştu.
Devlet ortalıkta yoktu
Kelekê'de yangında en fazla can kaybı olan Demir Ailesi'nden Abdulrazak Demir’in tedavisi Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde devam ediyor. Hastane önünde kardeşinin tedavisi için bekleyen Davut Demir, bir kardeşini kuzenlerini kaybettiğini söyledi. Demir, “Hepimiz araba ve traktörlerle binerek, ateşi söndürmeye gittik. Ateş bir dakika içerisinde kilometrelerce yayıldı. Kardeşim, amcamın çocukları, çoban ve hayvanları da ateşin içinde kaldılar. Ateş yardıma gidenlere de sıçradı ve sardı. Kendimi traktörün altına attım. Ateş traktörün üstünden geçti” dedi. Yangın hafifledikten sonra ateşin olduğu alana araçlarla, traktörlerle gittiklerini belirten Demir, “Bizden önce giden bir araç amcamın oğlunu ve eşini kıyafetleri her şeyi yanmış halde görünce hemen arabasına koyup hastaneye götürdü. Biz de gittik yanan buğday tarlalarının içinde traktör ışıklarıyla kayıpları aramaya başladık. Olay sırasında şehit düşenlerin ellerinde tutukları telefon ışıkları ve el fenerleri ışıklarının yanması sonucu cenazelerine ulaşabildik. Çoban ve hayvanların bulunduğu alana geldiğimizde ise 4- 5 tane cenazeyi görüp hemen arabalar atıp kaldırdık. Sonrasından sondaj direğinin yanındaki cenazeyi aldık. Bu sırada devlet hiç ortalıkta bile görünmüyordu. Devlet, helikopteri bile ateşler bittikten saatler sonra gönderdi. Erken gelip müdahale etseydiler belki de bu kadar can kaybı olmayacaktı” şeklinde konuştu.
Bize Roboskî'yi yaşattılar
Yangında 10 yurttaşın yaşamını yitirdiği Kelekê'deki taziyede konuşan kadınlar, yangın günü askerlerin köy yolunu iki yerden de kapattığını ve yangın arasında kalanları kurtarma girişimlerinin engellendiğine dikkat çekti. Cahide Demir, "Yangında çocuklarımızın çığlıkları geliyordu. O kadar yardım istedik ama kimse gelmedi. İnsanlar bize yardıma gelmeye çalışıyordu ama askerler izin vermiyordu. Ne yaptıysak kimseye izin vermediler. Diğer yoldan da gelmeye çalışanlar engellendi. Helikopter gelmedi, sabah saatlerinde yangın söndükten sonra geldi. Gelip burada şov yapıp gitti. Kimse yardımımıza gelmedi. Biz kendi cenazemizi kendimiz aldık. Askerler hem insanların gelmesini engelliyordu hem de yangına müdahale etmiyordu” dedi.
Köyde yaşamını yitiren 10 kişinin de kendi akrabaları olduğunu, köydeki bütün evlere ateş düştüğünü dile getiren Emine Demir de şunları anlattı: “Ben ailemden 10 kişiyi kaybettim. Hepsi de gencecik insanlardı. Gözümüz gelecek yardımdaydı, o kadar aradık ama kimse gelmedi. İnsanlar öldükten sonra helikopter kafamızın üzerinden geçmeye başladı. Askerler köye giriş çıkışları engellediğinde muhtar kalkıp ona tepki gösterdi, ‘o kadar çağırdık siz neredeydiniz’ diye sordu. Askerler iki yolu da kapattı. Ne insanların ne de başkalarının gelmesine izin verdi. Yaralıları çok zor hastaneye yetiştirdik. Başımıza her şey geldi, cehennemi gördük; ne asker ne jandarma ne de polis vardı."
Son olarak konuşan Leyla Demir ise insanların yanarak hayatlarını kaybettiğini vurgulayarak, “Roboskî’ye ne olduysa bize de ondan oldu. Biz de aynı şeyi yaşadık, gelip cenazemizi arıyorduk ama bulamıyorduk. Kimse de yardıma gelmedi. Cenazelerimizi bile çok zor bulduk. Yardıma gelen olsaydı bunlar olmazdı” açıklamasında bulundu.
DEDAŞ büyük bir sorun
Kelekê'de 10 akrabasını kaybeden Şemrex Belediye Eşbaşkanı Hamdin Demir ise Valilik ve AFAD ekiplerinin çok geç müdahale ettiğini belirterek, şunları ifade etti: “Valilik ve Kaymakamlık alevlerin sönmesine yakın bir zamana kadar müdahalede bulunmadı. Köylülerin imkanlarıyla müdahale edildi. Büyük bir kaos yaşandı. DEDAŞ, bir trafoya müdahale edileceği zaman yüzlerce askerle köye geliyor ve köylülere zulüm ediyor. Trafoları kaldırıyor ama yardım için gelmediler. DEDAŞ bu halka zulüm ediyor. Telleri sorunludur, bakım hiç yok. DEDAŞ burada büyük bir sorun.”
Tepki gösteren darp edildi
Yangında hayatını kaybedenler için kurulan taziyelere ziyaretler sürerken, Xana Axpar ilçesine bağlı Tobînî'deki taziyeyi önceki akşam Diyarbakır Valisi Ali İhsan Su ziyaret etti. Köylüler yangının “anız yakmaları” nedeniyle çıktığını söyleyen valiye tepki gösterdi. Köylülerin tepkisi üzerine yaşanan tartışma büyürken, yurttaşlardan Ş.Ç. yaşananları cep telefonuyla kayıt altına almak istedi. Bu sırada korumalar, S.Ç.’yi darp ederek, telefonundaki görüntüleri de sildi. Tepkilerin artması nedeniyle Vali Su, taziye yerinden ayrılmak zorunda kaldı.
Teller çürümüş durumda
Yaşanan arbedede valiye tepki gösteren isimler arasında yer alan ve Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (DEDAŞ) tanıklığının ifade ettiği için hakkında suç duyurusunda bulunduğu İbrahim Eren, köyün tamamının yangının elektrik tellerinin birbirine çarpması sonucu düşen kıvılcımların toplanmamış buğday tarlasına düşerek çıktığına şahit olduğunu söyledi. Eren, “Bunu söylediğimiz için tepki gösteriyorlar. DEDAŞ bana dava açmış. Yanlış bilgi yaydığımı iddia ediyorlar. Köylülerimiz de ulusal yayınlar dahil olmak üzere verdiğim röportajları Vali'ye gösterdi. Yangının çıkış sebebinin teller olduğunu söyledim. Teller yıllardır bu halde ve çürümüş durumda. Yıllardır DEDAŞ’a bu tellerin bakımının yapılması için başvuruda bulunuyoruz ama gelmediler” dedi.
Vali ve kaymakamın açıklamalarına “yalan söylüyorsunuz” şeklinde tepki gösteren Ş.Ç.’nin vali korumaları tarafından darp edildiğini aktaran Eren, "Bunun üzerine vali ve korumalarının taziyeyi terk etmesini istedik. Darp edilen yurttaş konuşmaya çekiniyor. Acımız var ve travma yaşıyoruz ama buna rağmen baskı altındayız. Yaşadıklarımıza rağmen gelip ‘Devleti karalamayın’ diyorlar. Biz devleti karalamıyoruz, derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. DEDAŞ’ın suçlu olduğunu bütün köylüler biliyor” diye konuştu.
Üstelik AKP üyesi
DEDAŞ’ın suç duyurusunda bulunduğu Eren, akrabaları Abdurrahman Buğdaycı ve Ubeydullah Buğdaycı’yı yangında kaybetti. Eren’in 160 dönüm ekili buğdayı yandı. 9 bin 200 adet sulama borusu alevlere teslim olurken, 20 bin adet spring sulama borusu, bahçesi, bağı ile 500 civarında ağacı ile güneş panelleri alevlerin arasında kalarak, zarar gördü.
DEDAŞ sabah gelip onardı
Eren, taziye ziyaretinde bulunan DBP Eşbaşkanı Keskin Bayındır ile DEM Parti Eşbaşkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan'a da olanları anlattı. Eren, DEDAŞ’ın olayın ardından sabah erkenden köylerine geldiğini ve yangının çıkmasına sebep olan trafo ve elektrik tellerini onardığını söyledi. Yangının ilk çıkış anını bizzat gördüğünü ifade eden Eren, şunları söyledi: “O esnada çocuğum başını pencereden çıkardı ve tellerden kıvılcım çıktığını söyledi. Başımı dışarıya çıkardığım zaman kıvılcımların ateş çıkardığını gördüm. Hemen müdahale ettik ama yangın kontrolden çıktı. Biz TRT’ye demeç veriyoruz. TRT ise özellikle DEDAŞ’a ilişkin söylediğimiz yerleri kesiyor. DEDAŞ’a defalarca suç duyurusunda bulunduk ama dinlemedi. Hukuki yollarla onlarla hesaplaşacağım. Bilirkişi sahada geziyor. Gereği yapılacak. Mahkemede hesaplaşacağız. Onlara pabuç bırakmayacağız. DEDAŞ, köylülerin zararını karşılamamak için ‘köylüler yaptı’ diyor. Devlet yetkilileri de halkın değil DEDAŞ’ın sözünü dinliyor. Söylemimiz ne siyasi ne de ideolojiktir. Devlet yetkililerine taraf tutmadan, belge ve bilgilere bakarak objektif bir şekilde araştırıp açıklama yapmaları çağrısında bulunuyoruz.”
Suçlarını gizleme telaşındalar
Kelekê, Helberê ve Tobînî köylerinde kurulan taziyeleri ziyaret eden CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Doğrudan doğruya yaşam hakkı ihlali var. Gittiğimiz her yerde herkes Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin (DEDAŞ) uygulamalarından şikayetçiydi. DEDAŞ’ın doğrudan doğruya yaşamlarına kasteden uygulamalarına dair yaşlısından gencine herkes bunu dile getiriyor. Bir kurum hakkında bu kadar şikayetçi olunması normal değil. DEDAŞ’ın hizmet verdiği 6 ilde uygulamaları zulme dönüşmüş durumda ve bunu arkasına aldığı siyasal güçle yapıyor. Yargı, siyaset ve devlet gücünü arkasına alarak, bölgeye zulmediyor. Yangının elektrik hatlarından çıkmadığına dair tek bir insanın bile kanaati yok” diye konuştu.
Görüştüğü tüm yurttaşların yangının elektrik direklerinden kaynaklandığını aktardığını kaydeden Tanrıkulu, “İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaoğlu’da Valiliğin açıklamasını yalanladı. Bakanlık, yangına dair ‘kesinleşmiş, saptanmış’ bir görüş olmadığını söyledi. Ancak yurttaşlar elektrik akımından kaynaklandığını dile getiriyor. Anız olması mümkün değil. Hasadın arazide olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Anız yakılacağı zaman tüm bölgede ekin biter, sıçrama ihtimali olmaz. Tarlanın bitişiğinde hasat edilmemiş ekin varsa kimse anız yakmaz. Bu nedenle DEDAŞ ve valiliğin peşin yargısı olası suçlarını ve sorumluluklarını gizlemek içindir” dedi.
Anız yakma dönemi değil
Yangının tanıkları ve olay yerine giden avukatlar, muhabirimiz Medine Mamedoğlu'na da konuştu. Çınar ilçe devlet hastanesindeki yakınları için bekeleyen Tobînî köyünden bir yurttaş, elektrik kablolarından gelen ses sonrası yangının çıktığını anlattı. Yurttaş, “Valilik anız yakması diyor. Zaten anız yakma döneminde bile değiliz.Yangın DEDAŞ’ın ihmali yüzünden meydana geldi. Ben gerekirse mahkemeye gider orada ifade de veririm. Biz defalarca dilekçe vermemize rağmen hiç kimse bir şey yapmadı. O direkler 80’lerden kalma direkler. O kadar talebi görmezden gelip halkı suçlamaya çalışıyorlar. Burada suçlu olan halk değil, DEDAŞ’tır” dedi.
Yangında eşi yaralanan Özlem Çelebioğlu ise şunları paylaştı: “Yangına çok geç müdahale ettiler. İnsanlar arazilerini kurtarmak isterken yandı. Eğer erken bir müdahale olsaydı, bunlar yaşanmazdı. Köy dağlık olduğu için itfaiye gelseydi de her yere yetişemezdi ama havadan müdahale şarttı. Bizler saatlerce cehennemi yaşadık. Sonra sabah gelip müdahale ettiler. Çok sayıda akrabamız yaşamını yitirdi.”
DEM’li vekillerin ziyaret ettiği ve bir kişinin yaşamını yitirdiği Herberê köyünde konuşan bir yurttaş, “Bu insanların katili DEDAŞ ve Cengiz Holding'dir. ‘Borcunuz var’ diyerek burayı yıllarca tamir etmediler. Bizler hala 80’den kalma direkleri kullanıyoruz. Borcumuz yok, bu bahaneyle insanları ölüme sürüklediler. Kaymakam buraya geldi ona derdimizi anlatınca ‘Bu konu beni aşan bir durum’ dedi ve gitti. Hem canımız hem de malımız gitti” şeklinde konuştu.
37 yılda bakım yapılmadı
Bölgeye giden Amed Baro Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, izlenimlerini ve suç duyurusuna dair bilgileri gazetemize anlattı: “Diyarbakır Barosu olarak olayın yaşanmasından sonra, sabah saatlerinde eldeki veriler üzerinden delillerin kaybolmaması, ivedilikle tespiti ile sorumluların yargılanması adına Çınar Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Köy sakinleriyle yaptığımız görüşmelerde, 1987 yılında TEDAŞ’ın köydeki elektrik direklerinin kurulumunu yaptığını, geçen 37 yıllık süreçte bakım ve onarımının yapılmadığı, defalarca kez yaşanan sorunlara dair görüşülmesine karşın herhangi bir sonuç alınamadığını belirtmişlerdir. Köydeki elektrik direklerine ilişkin yapılan incelemede, 2 tanesinin önemli bir kısmının yandığı, 3 tanesinin kırık bir şekilde arazide bulunduğu görülmüştür. Bununla birlikte, gözlemlerde bulunduğu sırada DEDAŞ yetkililerinin köyde bulunduğu ve yıkılan ve yanan elektrik direkleri yerine yenilerinin kurulumunun yapıldığı görülmüştür.” MA/JINHA/AMED