Şeyhim’in davası

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Ne oldu biliyor musun Şeyhim? Rêber Öcalan sizlerin yapmak isteyip de yapamadıklarınızı, çok daha ağır şartlarda gerçekleştirmiş oldu. Sözde demokratın da, sosyalistin de, müslümanın da, sahte Alevi ve Kürtçünün de maskesini parçaladı ve münafıklığını bütün akıl sahibi insanlara gösterdi.

Şeyhimin ve dava arkadaşlarının şehadetleri üzerinden tam 99 yıl geçti. Şark İstiklal Mahkemeleri tiyatrosu ile idam sehpasına çekilen öncülerimizin acıları ve bu acılardan kaynaklı intikam ateşimiz ise gürleşerek devam ediyor/edecek. Kurdistan ve Kürt milleti özgürleşene dek bu dava ve onun bayrağı düşmedi/düşmeyecek.

Şeyhim sen Kurdistan gibi kutsal topraklarda dünyaya gözlerini açtın, Kur’an’ın kutsal toprak dediği ve Hz Nuh’un bu topraklara gemisinin demirlemesi için dua ettiği, duasının kabul edildiği toprakların emanetçisi olduğunu bilerek kıyam ettin.

Nemrutlara karşı ateşlerde yakılmaya çalışılan Hz İbrahim’in torunu olduğunu bildiğin için, Kemalizm’in ve Turanizm’in ateşinde yanmaktan perva etmedin. Haçlılara karşı Ortadoğu’nun kurtarıcısı olan Selahattin’i Eyyubi’nin torunu olma gururundan asla vaz geçmedin. Ey yaşlı bilge, samimi tarikat yolcusu ve ehli tasavvuf. O dönemin en zengini ve yaşı altmıştan fazla olan kıyam lideri Şeyhim. Sen aziz Kürt milletinin sinesinden çıkmış ve kimsenin sömürgeleştiremediği bir vatanın Rêberi, bu topraklara ve bu milletin kıvılcımı Şeyhim, senin kıyamın büyüyerek sürüyor.

Senin düşmanların bütün dünya serdestlerinin yardımlarına mazhar oldukları halde, torunların tarafından kuşatılmış durumdalar. Sen kıyama kalktığında seni, "gerici" diye isimlendirdiler, bazıları "İngiliz ajanı" dediler, gazete başlıklarına "şakiler ve teröristler" diye manşet attılar. Bizim içimizden olan ama kendilerini bir maaşa satanları da yanlarına alarak, seni idama çektiler. Senin başlattığın mücadeleyi ve senin şehadetini fırsat bilerek, Kurdistan’ı baştan başa askeri olarak işgal etme planı ile taçlandırmak istediler. Senden sonra başta Dersim olmak üzere, birçok kıyamı kanla ve katliamlarla bastırdılar. Uzun bir dönem Kürt’ü vahşice katl ettiler. Kürt’ün inandığı gerçek İslam’ı toplumcu, ahlakçı ve ilmi olan dinimizi değiştirdiler. Onun yerine Türk devlet dini olan Türk İslam sentezini ikame ettiler. Senin ve rêberlerimizin yetiştiği ilim ve irfan merkezleri olan medreselerimizi kapattılar. Seni ve arkadaşlarını katl ettikten sonra, Seyit Rıza’yı ve körpe oğlunu da onun gözleri önünde, dar ağaçlarına çektiler.

Kutsal toprakları ve onun üzerinde yaşayan milleti bitirdiklerine herkesi inandırdılar. Sonra Hz İbrahim’in ateşe atıldığı topraktan bir torun çıktı! Bu torunun adı Abdullah, soyadını da Öcalan olarak koymuşlar. Tesadüf mü mucizemi bilinmez ama, soy ismini ona senin ve bütün Kürtlerin düşmanları takmıştı.

Bu genç senin ve diğer rêberlerimiz gibi Kurdistan medrese ve ocaklarında yetişmemişti. Sizleri katl eden düşmanı yakından tanıyan bu genç hepinizin öcünü almak için bir mücadele başlattı. Bu mücadele büyüdü gelişti ve sizin katillerinizi her taraftan çembere aldı. Sizler gibi ona da "terörist ve şaki" dediler olmadı, "Alevi düşmanı sunni" dediler olmadı, "komünist dinsiz" dediler olmadı, "dış güçlerin maşası" dediler oda olmadı.

Fakat ne oldu biliyor musun Şeyhim? Rêber Öcalan sizlerin yapmak isteyip de yapamadıklarınızı, çok daha ağır şartlarda gerçekleştirmiş oldu. Sizlerin zamanında zayıf durumda olan Kemalist ve Turanistler, hem içeride Kürtleri asimile etmiş hem de dışarıda güçlü ortaklıklar pekiştirdikleri halde Rêber Öcalan’ın mücadelesi ve dehası karşısında çaresiz duruma düştüler. Rêber Öcalan Şeyh Sait’inde, Seyit Rıza’nın da, Şeyh Ahmet Berzani’nin de, İhsan Nuri Paşa’nın da, Kadı Muhammed’inde intikamını aldığı için bütün dünya serdestlerinin hışmına uğradı. Sözde demokratın da, sosyalistin de, müslümanın da, sahte Alevi ve Kürtçünün de maskesini parçaladı ve münafıklığını bütün akıl sahibi insanlara gösterdi. Bundan dolayı bütün serdestler birleşerek O’nu çarmıha gerdiler. Dünyada yaşanmamış bir hadiseye ortak oldular. Hepsi birlikte senin ve Kurdistan şehitlerinin öcünü alan Rêber Öcalan’a karşı birleşip O’nu derdest ettiler. Seni idam ettikleri gün O’na da idam cezası verdiler, ama O’nun aklı ve oluşturmuş olduğu örgütünden dolayı onu idam edemediler. O’nun arkadaş ve yoldaşlarına yasa dışı her türlü saldırıda bulundular, kimyasal silahlar, işkenceler, yıkımlar ve yok etmelere karşı da başarılı olamadılar. O ve arkadaşları hem Bakur da hem Başûr’da, hem Rojhilat’ta hem Rojava’da, yetmedi bütün dünyada örgütlerini kurdular ve muazzam bir mücadele yürütmekteler.

Senin sözde soyundan olanlar ve senin dinine inandığını söyleyenler, şimdi seni idam edenlerin sofralarında yemek yemekteler ve senin medreselerini yakanların medreselerinde öğrencilik yaptıkları yetmemiş olacak ki, Kurdistan’da camileri yakanların, camilerinde senin 99 yıllık geçmişini 99’luk tesbih çekerek, ibadet ettiklerini söylemekteler. Varsın bu çürük dinsiz hainler, din adına işbirlikçilik ve babalarının katilleri ile haşır neşir olmaya devam etsinler. Bugün senin gerçek torunların ve ardılların hepsine kök söktürmekteler. Rêber Öcalan ve bütün zindandaki kahramanlarla birlikte, kutsal dağlarında ve her yerde mücadele edenler ile beraber, senin kabrini ortaya çıkarıp ziyaret edeceğimiz günler yakındır.

Amed’de Rêber Öcalan’ın özgür olacağı yakın günlerde, özgür ülkemizde ve özgürlük aşıkları torunlarınla birlikte görüşeceğiz.

Biz senin ve şehitlerimizin kabirlerinde Fatiha ve dua okurken, devlet dindarlarının hallerini görmek nasip olacaktır inşallah.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.