Tarih bilinci ve devrimci halk savaşı
Forum Haberleri —
- Hafıza yani tarih bilinci, insanın cevabını aradığı soruların çözüm adresidir. O halde bir şeyler aramaya başlamışsak yani bir şeyleri dert edinip çözümü için çareler arıyorsak başvuru kaynağımız tarihtir. Doğru tarih bilinci bizi doğru yaşama, yanlış tarih bilinci ise yanlış yaşama götürecektir.
- Şehirlerde yürütülecek halk savaşı için dayanılacak dağ olmayabilir ama çağın gerçeklikleri dikkate alındığında şehirlerin dağı yer altı savaş tünelleridir. Yine dağa dayanılacaktır zira Kürtlerin dağları boş değildir, asla boşaltılmayacaktır. Ama şehirlerde dayanılacak dost, savaş tünelleridir.
ERDAL TOLHILDAN
Meşhur bir sözdür; ‘ne arasan kendinde ara’ derler. Kişinin kendinde arayacağı şey ne olabilir? Bununla kendi geçmişine dönmek ve oradan hakikati bulup çıkarmanın kastedildiğini söyleyebiliriz. Kişide kayıtlı bulunan ve arayıp bulacağı şey hafızasında yer edinen ve onun şekillenmesine etki eden hakikatidir. Belki cevap olarak kendinde arayacağı şey olarak güç, umut, motivasyon gibi cevaplar da verilebilir ama bunların da dayandığı bir zemin olmalı. Gücü nereden alacak, umudu nerede bulacak, onu ne motive edecek? Hepsi hafızada kayıtlı hakikate dayanmak durumundadır.
Doğru tarih bilinci doğru yaşatır
Hafızada kayıtlı hakikat ise toplumsal tarih bilincidir. Hafıza öz olarak toplumsal yapıdadır. Toplumsal yaşamının tüm verileri insan hafızasında kayıtlıdır. İnsan aynı zamanda bu toplumsallık içinde evrensel yaşamın verilerini de bilince çıkararak kayıt altına alır. Bu hafıza yani tarih bilinci, insanın cevabını aradığı soruların çözüm adresidir. O halde bir şeyler aramaya başlamışsak yani bir şeyleri dert edinip çözümü için çareler arıyorsak başvuru kaynağımız tarihtir. Doğru tarih bilinci bizi doğru yaşama, yanlış tarih bilinci ise yanlış yaşama götürecektir. O nedenle tarihe sorulmuş sorulardan alınan cevapları hemen doğru kabul etmemek önemlidir.
Egemenlerin üzerinde en çok yoğunlaştıkları konu tarih bilincidir. Tarih bilinci veya toplumsal hafızamız esasında zihniyetimizdir. Egemenler tarihin her döneminde toplumsal değerleri gasp etmek için iki yola başvurmuşlardır. Birincisi zor kullanmak, ikincisi ise zihinsel hegemonya kurmak yani zihniyet kırımı gerçekleştirmektir. Bu nedenle her zaman kendi tarihlerini insanlığın tek gerçek tarihi olarak sunmuşlar, bunun dışına çıkmaya çalışanları da korkunç şekilde cezalandırmışlardır. Ancak tarihin en güzel yanı onu özgür düşünce gücüyle yorumlayıp şimdinin sorunlarına cevap üretecek şekilde ele almaya imkan tanımasıdır. Burada kendine göre tarih yapmaktan bahsetmiyoruz. Şimdi ile tarih bağını doğru oluşturmaktan, aralarındaki diyalektik ilişkiyi çözümlemekten söz ediyoruz. Önder Apo bunu şöyle ifade etti: ‘Kürdistan toplum gerçeğini kendi kişiliğimle birleştiremeseydim, bu gelişmelerin hiçbirisini yaratamazdım.’
Şimdinin mücadele tarzı; devrimci halk savaşı
Yıllardır uygulamaya çalıştığımız devrimci halk savaşı konusunda da sıklıkla nasıl olacağına, ne yapılacağına dair sorular gelmekte, cevaplar aranmaktadır. Güncelde yaşanan her sorunda olduğu gibi bunda da cevabı tarihimizde aramak durumundayız. Gerilla mücadelesini başlattığımızda tarihin direnen yüzünün somut örnekleri yanı başımızdaydı. Tarihe bakmak yerine Sovyetler’deki sosyalizm mücadelesine, tüm dünyada halkların kurtuluş mücadelelerine bakmamız yeterli oluyordu. Hem yakın hem de somut örneklerdi. Ancak günümüzde fazla örnek bulmak mümkün olmadığı gibi içinden geçtiğimiz tarihsel eşik farklı ve özgün bir mücadeleyi, yani devrimci halk savaşını zorunlu kılıyor.
İnsanlar olarak biraz kendi yaşam süremizle sınırlı düşünme eğilimi taşırız. En fazla ana-atalarımızın anlattığı yüzyıl ötesini biliriz. O nedenle tarih hep uzaktaki bir olgu olarak düşünülür. Böyle olunca Kürtler olarak bakacağımız yüzyıllık tarihin bize isyan ve direnişler kadar yenilgi ve sürgünler, dahası soykırımlar dışında vereceği çok fazla şey bulamayabiliriz. Onlar tarihimiz değildir ve anlamlı değillerdir demiyoruz elbette. Ancak o tarihe bakarak umut yaratmak, güç oluşturmak ve başarı elde etmek oldukça zordur. Köklerimize dönmek ve o kökler üzerinden yeniden yeşermek ihtiyaçtır.
Kürtler tarihte her zaman devletli uygarlığın karşı kutbunda direnenlerin içerisinde olmuşlardır. Az sayıda devlet benzeri Kürt oluşumu oluştuysa da bunların Kürt hakikatini izah etme kabiliyeti yoktur. Kürt direnişleri ise tarihte pek eşi benzeri olmayan saldırılar ve fetihler karşısında gelişmiştir. Soykırım kıskacına alınan Kürtlük bunu farklı renk ve tonlarda tarih boyunca hep yaşadı. Peki nasıl varlığını sürdürdü, nasıl kimliğini korudu ve son yüzyılı hariç tutarsak nasıl çoğunlukla özgür kalmasını bildi? İşte buna verilecek cevap devrimci halk savaşının tarihsel dayanakları oluyor.
Devrimci halk savaşı, komünler, öz savunma
Kürt tarihine bakıldığında görülecektir ki ağırlıklı olarak komünal, yarı hareketli ve dağlara dayanarak yaşamışlardır. Kürt komünalitesi çoğunlukla aşiret formu içinde gelişmiştir. Söz konusu aşiret günümüzün işbirlikçi temelde özünden uzaklaştırılan aşiret yapısı değildir. Aşiretler esas olarak kabile topluluklarının yok olmamak için birleşme ve direnme ihtiyacı sonucunda oluşturduğu komünal yapılardır. Önder Apo; aşiretler için ‘Zihniyet ve örgütsel birlik esastır. Kendiliğinden bir ordu ve politika gücüdür’ der. Kabile yaşamından devralınan komünallik ve fethedilemezlik (ya zafer ya imha tarzı direniş) özellikleri de aşiretin diğer nitelikleridir. Savaş ve saldırı zamanlarında yarı hareketli olmayı esas almış, gerektiğinde dağa çıkmış gerektiğinde ovaya inmiştir. Ama savaşta her zaman dağa dayanmıştır. Dağlar bu nedenle Kürtlerin sırtını her koşulda dayadığı en emin dostudur.
Bu tarihsel hakikatler devrimci halk savaşının dayanaklarıdır. Yeniden aşiret formuna dönmekten söz etmiyoruz. Ama kendiliğinden bir ordu ve politika gücü olacak zihniyet ve örgütsel birlikler mümkündür. Öz savunma temelinde oluşturulmuş komünler bu rolü rahatlıkla oynayabilir. Devrimci halk savaşı komünlerin öz savunma temelinde örgütlenmesine dayanarak geliştirilebilir. Yine yarı hareketlilik konusu günümüz açısından maddi imkanlara bağımlı olmamak, zafere ulaşıncaya kadar hiçbir kalıcı düzen oluşturmamak şeklinde yorumlanabilir. Şehirlerde yürütülecek halk savaşı için dayanılacak dağ olmayabilir ama çağın gerçeklikleri dikkate alındığında şehirlerin dağı yer altı savaş tünelleridir. Yine dağa dayanılacaktır zira Kürtlerin dağları boş değildir, asla boşaltılmayacaktır. Ama şehirlerde dayanılacak dost, savaş tünelleridir.
Bu tarihsel dayanaklar haklılığını bugün Zap-Avaşin-Metina’da bir kez daha ispatlıyorlar. Tarihin en büyük yoldaşlık ve komünallik örnekleri dağların altında oluşturulan kalelerin içinde yarı hareketli tarzda düşmanı darbeleyip yaşam alanına dönecek şekilde yürütülen savaşta görülüyor. Yine dağa dayalı, yarı hareketli, komünal yaşam başarı getiriyor, zaferi müjdeliyor.