‘Umut hakkı’nın pazarlığı olmaz
- TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, 'umut hakkı'nın müzakere ve tartışma konusu yapılmayacağını, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler gereği hayata geçirmekle yükümlü olduğunu söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2014'te Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a tahliye imkanı olmaksızın verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkenceyi yasaklayan 3. maddesine aykırı bularak ihlal kararı verdi. AİHM, Abdullah Öcalan’ın 'umut hakkı'nın sağlanması gerektiğine hükmederken, aradan geçen 10 yıllık süreçte herhangi bir atım atılmadı. Bunun üzerine hak ve hukuk örgütleri, AİHM’in kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi’ne Türkiye’ye dair bildirimde bulundu. Komite de 17-19 Eylül arasında yaptığı toplantıda, AİHM’in ihlal kararını görüşerek, Türkiye’ye gerekli önlemlerin geciktirilmeden alınmasını aksi halde Eylül 2025'teki toplantıda ara karar hazırlanacağı uyarısında bulundu. 'İhlal' kararı ve uyarılara rağmen herhangi bir adım atılmış değil. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 2021 ve 2024’te başvuran kurumlar arasında yer alan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Metin Bakkalcı ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlardan Meral Hanbayat, son tartışmalar bağlamında MA'ya konuştular.
4 bine yakın ağırlaştırılmış müebbet
AİHM’in Türkiye’ye 2014'te Abdullah Öcalan, 2015'te Hayati Kaytan, 2016'da Emin Gurban ve 2019'da Civan Boltan’a dair ihlal kararı verdiğini belirten Bakkalcı, şartlı salıverilme olasılığının bir hak, aksinin ise ihlal olduğunu netleştirdiğini söyledi. Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komitesi’nin raporlarına da işaret eden Bakkalcı, 'umut hakkı'nın salt güncel mesele ile sınırlı olmadığını, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası bulunan tüm insanların bir gün salıverilme ihtimalinin olmamasının insan onuruna aykırı olduğunu dile getirdi. Bakkalcı, “Türkiye cezaevlerinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişi sayısı tam olarak bilinmiyor. Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi, Türkiye ile ilgili dönemsel raporunda kamu temsilcileri tarafından yaklaşık olarak bir rakam verildi. Türkiye'de 4 bine yakın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış kişiler olduğu ifade ediliyor” dedi.
Yasal düzenleme şart
AİHM’in ihlal karalarına ilişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin son olarak Türkiye’ye 2025'e kadar süre tanıdığını, düzenlemeler yapılmadığı takdirde de bir ara karar alma ihtimalinden bahsedildiğini belirterek, yasal düzenleme yapılmasının şart olduğunu söyleyen Bakkalcı, bir insan hakları meselesinin müzakere ve tartışma konusu yapılmayacağını vurguladı. Bakkalcı, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler gereği hayata geçirmesi gereken yükümlülükleri keyfiyete bağlayamayacağını söyledi. Bakkalcı, şunları ekledi: “İnsan hakları konusu asla bir müzakere konusu yapılamaz. Gerekli yasal mevzuat ve uygulamalar açısından istendiğinde derhal olabilecek bir konudur.”
Zaman kaybetmeden düzenlenmeli
ÇHD’li avukat Meral Hanbayat ise Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ölünceye kadar cezaevinde kalmak anlamına geldiğini, hiçbir şekilde infaz ertelemesi gibi imkanlardan faydalanılmadığını hatırlatarak, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından verilen “cezaevinde kalamaz” raporuna işaret ederek, ağırlaştırılmış müebbet alan hasta tutsakların bile bu madde gerekçesiyle serbest bırakılmadıklarını söyledi. 'Umut hakkı'nın, aslında bir tutuklu ya da bir hükümlü için bir gün tahliye edilebilme, serbest kalabilme ve özgürlüğe kavuşabilmeye dair umut olduğunu belirten Hanbayat, "AİHM, 'umut hakkı' olmadan ölünceye kadar bir infaz biçiminin, AİHS’in 3. maddesinde ifade edilen işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğunu belirtiyor. Türkiye, 10 yıldır yasal düzenleme yapmalı, adımlar atmalıydı. Yasal düzenlemeler artık zaman kaybetmeden yapılmalı” dedi.
Nasıl bir yasal değişiklik?
Hanbayat, yapılması gereken yasal değişikliklere dair ise şunları söyledi: “Ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin hiçbir surette infazına ara verilmemesini belirten İnfaz Kanunu’nun 25. maddesinin kaldırılması gerekiyor. Yine Terörlü Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında, ‘Terörle mücadele kapsamında gerçekleşen şuçlarda ağırlaştırılmış müebbet cezaları açısından koşullu salıverilme imkanlarından faydalanamaz’ deniliyor. Hem İnfaz Kanunu'ndan hem TMK hem de Türk Ceza Kanunu'ndan ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine uygulanan bu ağır tecrit içeren düzenlemelerin ortadan kaldırılması gerekiyor.”
Olağanüstü infaz rejimi var
Türkiye’de olağanüstü infaz rejiminin olduğunun altını çizen Hanbayat, şunları söyledi: “Bu infaz rejimi şimdiye kadar ağırlaştırılmış müebbet hükümlülere çok ağır şekilde tecrit koşulları uyguluyor. Yani ölünceye kadar kalmak ayrı bir şey. Bir de mevcut süre gelen tecrit politikası çok ağır. Biz aslında 10 yıldır umut hakkı kapsamında insan haklarına uygun, evrensel hukuka uygun bir düzenleme beklerken, bir yandan da yeni tip hapishanelerle bu infaz rejimiyle tüm tutsaklara dayatılan bir tabloyla karşı karşıyayız. Umarım bu atmosferden hukuk lehine, insan hakları lehine yeni siyasal düzenlemelerle bu haksızlık ortadan kaldırılır.”