Urfa gençliği sistemin kıskacında
Forum Haberleri —
- Urfa'da özel bir masa var. Bu masa etrafında tarikat ve cemaatler var. Masada gençlere dönük politikalar belirlenip adeta herkese ayrı ayrı dallarda görevler verilir. Masa üzerinde ise yatırılan Urfa gençliği, hatta Urfa çocukları var.
Mehmet Serhat POLATSOY
Urfa, sistemin kırmızı çizgisidir. Bu nettir. Sadece Türk devleti açısından değil, Urfa hem bölge ülkeleri hem uluslararası hegemonik güçlerin iştahını kabartan bir sahadır. Sistem derken kastedilen şudur: Özünde kul yaratan sistem, mutlak itaat ile yaşayan bir toplum hedefler ve yönelimi de bu yönlü olur. Bu nedenle de Urfa'da kesinlikle, politik bir gençlik istenmez. Urfa'nın zihinsel kodları ile son olarak Osmanlı sonu, cumhuriyet dönemi başlarında oynandı. Ermeni katliamı sırasında büyük çoğunluk Urfa'ya sürüldü ve burası bir toplama kampı haline getirildi. Konu ile ilgili bir Iskalanmış Barış, bir de Urfa, Diyarbakır'ın Felaket Çağı kitapları önemli bilgiler içermektedir. Mesela Sayın Öcalan'ın Urfa ile ilgili bir tespiti var: Urfa lanetlilik ve kutsallığın bir arada yaşandığı bir şehirdir. Bir yanda Nemrut'un lanetliliği, diğer yandan İbrahim'in kutsallığına dikkat çekiyor. Bu sosyolojik bir tespit olmak ile birlikte gerçekliği azar azar tüketilen bir hakikatti.
Urfa'da yaşam, katı-merkeziyetçi sistemin toplumsal inşası ile sürüyordu. Bu inşa önce demografik, sonra tarihi, kültürel, sanatsal, asimilasyon çabaları ile doruğa ulaşmıştı. Ta ki Özgürlük Hareketi’nin çıkışına dek hiçbir ideoloji Urfa şehrinin toplumsal yapısına giydirilen bu salt lanetli gömleği çıkaramıyor, tutunamıyordu. Son 25 yıla bakacak olursak Urfa gençliğinin bir yanda lanetli Kapitalist Modernite’nin kıskaçları arasında ancak diğer yandan da Demokratik Modernite'nin ete-kemiğe bürünmüş ideolojik ışığı ile zincirlerini kırmış bir şekilde direniyor olduğunu görebileceğiz. Yine son yirmi beş yıla baktığımızda göreceğiz ki gençliğe tıpkı Urfa kaderi çiziliyor ve tecrit ile kutsallık perdelenmek isteniyor.
Urfa'da politik bir gençlik istenmediğine dönük sınırsız sayıda olan iddianemelerden örnekler verebiliriz ancak şu an tek bir güncel örnek vermemiz yeterli olacaktır. Bugün Mezopotamya Ajansı’ndan okuduğum habere göre; 2015 yılında Urfalı gençler AKP Eyyübiye ilçe başkanlığı binasına, ilçe binası kapalıyken taş ve (EYP kapsamına alınan) molotof attıkları için tutuklanmış ve verilen müebbet hapis cezaları da Yargıtay'da bekliyordu. Haberde Yargıtay'ın cezaları onadığı yazısını okurken şok oldum. HDP binalarına sayısız kez saldırılar düzenlenir, saldırılarda yaralanmalar ve ölümler olur ancak hiç bir saldırgan böylesi bir cezayı almazken bu gençler müebbet hapis cezaları aldı. Bu çok korkunç bir şey. AKP, karşıt cephede duran tüm kesimlerin faaliyetlerini terörize ve kişileri de terörist ilan ettiği için işte, kıskaca alınmış gençlerin taş ve molotof atmaları da bir 'terör' faaliyeti kapsamına alındı. Burada uygulanan hukuk, -Nietzche'den bağımsız ele alırsak, sıkça denildiği gibi- amiyane tabirle bir düşman hukukudur. Biri elinde silah ile HDP binasına elini kolunu sallayarak girip katliam yapar, birkaçı HDP binalarını yakıp yıkar, öteki elinde bıçakla, çalışanları yaralar vb. gibi bir çok fiil işlenir, ceza alınmaz ancak tek bir kişinin dahi burnunun kanamadığı bir fiil sonucu müebbet hapis cezası verilir. Bunun tek anlamı var; politikleşen, itiraz eden gençlik sistemin kıskacındadır. Buraya kadar işin yargı boyutunu gördük. Bir de sistemin madde ile yok etme, yozlaştırma, cemaat ve tarikatlar gibi dini gruplarla da gençlik üzerinde uygulamaya aldıkları yoğun çürütme politikaları var.
Urfa'da aktif bir şekilde yer alan tarikatlardan biri Süleymancılar. Bu tarikat Urfa şehir merkezi ve ilçelerinde açtığı Kuran kursları ile çocuk ve gençleri Kur'an öğretiyoruz adı altında kimliklerinden uzak tutma politikası izliyor. Bu tarikatta işler diğer cemaatlere göre farklı işliyor. Öyle ki talebelerine, "Sizin başınıza çöp dahi koysak ona itaat edeceksiniz" diyorlar. Az araştırınca kimi çîrok (masal)lar ile karşılaşmanız da pek muhtemel. Burada yaşanan biraz katmerli itaat oluyor. Süleyman Hilmi Tunahan'a bir tarikat, bir cemaat lideri olmaktan öte, Hz. Muhammed sonrası bir görev dağıtıcı olarak bakıyorlar. Kürt şehirlerinde Kur'an kurslarına gelen çocuklar ile Türkçe konuşuyor, eğitimlerini Türkçe tamamlıyorlar. Çoğunlukla Türk kadrolardan oluşan bu tarikat sadece Türkçe değil, çocukları Türkçü ideoloji ile büyütüyor. Urfa'da tanıdığım onlarca Kürt çocuğu, bu tarikat ile büyüyüp gençleşti, evlenip çocuk sahibi oldular. Sorun şu ki, şu anda onlarda Kürtlüğün zerresi dahi yok ve kendilerini Türk olarak görüyor, Kürt özgürlük mücadelesine düşmanca yaklaşıyorlar. Urfa'da müritleri olan bir diğer tarikatta Menzil. Menzil tarikatı, Süleymancıların aksine Kürt gençleri ile Türkçe'nin yanı sıra Kürtçe de konuşuyor çünkü tarikatın çıkışı ve örgütlenme sahası Kurdistan oluyor. Bu nedenle gençler ebeveynleri nedeniyle ta bebeklik anlarından gençliklerine kadar bu tarikata mensup yetişiyor ve son kertede iktidar veya devlet yanlısı bir kimliğe sahip oluyorlar. Devletin bu cemaat ve tarikatlara imkân akıttığı bilgisi var olmakla birlikte, fiziki olarak engel olmadığı, çalışmalarına müdahale etmediği de ortadadır. Urfa gençliği bir dönem Gülen cemaati pençesine düşmüş ve gençler "Abiler" tarafından özel markaja alınmıştı. Abiler gençlerin fuhuş ve madde bağımlılıklarına sessiz kalırken gençlerin politik olmalarına fırsat tanımıyor, özgürlük isteyen Kürdü terörize ediyorlardı. Daha çok ekonomik destek ile gençlere yaklaşan bu cemaat üyeleri kimliğine yabancılaşmış yoz bir gençlik yaratmak istiyordu. Urfa'ya üniversite okumak için gelen yurtsever gençleri tespit edip onları yoz yaşama çekebilmek için türlü çabaları harcıyor, bu yol ile ajanlaştırmaya çalışıyorlardı. Gülen cemaati tam anlamıyla aktif olmadan önce Nakşibendi tarikatının Kadiri koluna mensup müritler ve kimi bölgelerde de Hizbullahçılar, çocuklar ve gençler ile ilgilenmek için parkları tercih ediyor, onları camilere davet ediyorlardı. Bütün bu tarikat ve cemaat üye ve müritleri çocuk ve gençlere yaklaşırken ilk elden, "teröristlerden uzak durun", "İslam siyaset dini değil, BDP'den uzak durun" diyorlardı.
Önemle altını çizmek istediğim nokta şu: Sanırım Urfa'da özel bir masa var. Bu masa etrafında tarikat ve cemaatler var. Masada gençlere dönük politikalar belirlenip adeta herkese ayrı ayrı dallarda görevler verilir. Masa üzerinde ise yatırılan Urfa gençliği, hatta Urfa çocukları var. İşte Urfa gençliği böylesi bir kıskaç altında ancak şu ana kadar Urfa tarihinde hiç olmadığı kadar bu güçlere direndi ve özgürlüğü için politik olmayı başardı. Yoksa HDP'ye dönük ölümlü saldırılar ortadayken bir cam kırmaya 4 ağırlaştırılmış müebbet verilemez, onaylanamaz.