Wan Gölü değil Wan Denizi

Toplum/Yaşam Haberleri —

Wan Denizi

Wan Denizi

  • Urartular, Wan’ı tarif ederken, “Wan, suyun ve güneşin kentidir” demişlerdi. Sanırım dünyada suya bu kadar küsmüş başka bir kent yoktur.

NUDA KOÇAK/WAN

Kürtlerde Wan Gölü’ne karşı tanımlanamayan özel bir duygu var. Sanırım ben de bir Wanlı olarak böyle bir duygu içerisindeyim. Wanlılar bu duygularını bazen efsaneler yaratarak ifade eder, örneğin bir canavar yaratırlar. Bazen de stranlara konu olur; De îro mi go dilê min bû Behra Wanê…

Bu arada canavar deyip geçmeyin, İstanbul'da yayın yapan Saadet gazetesinin 29 Nisan 1889 tarihli 1323 no’lu nüshasında, bir deniz canavarının Wan Gölü’nde abdest almak isteyen bir kişiyi kapıp göle sürüklediği belirtiliyor. Wan Gölü’nün bir de “ah”ları vardır, ki bu “ah”lar ‘çekildiği’ yerlere isim olmuş. Bunlardan en bilinenleri, Ah-tamara ve Ah-lat’tır. Birisi, göldeki bir adada yaşayan bir keşişin kızına âşık olan Müslüman gencin, sevdiğinin adını (Tamara) son nefesinde “Ah Tamar” diye sayıklayıp boğulması ve sonrasında adanın isminin Ahtamara, bugün itibariyle Akdamar olarak kalması; bir diğeriyse, gölün kıyısında hüküm süren Urartu kralı Lat’ın Medlerin saldırısında ağır yaralanmasından sonra Urartu prensesinin “Ah Lat” diye feryat etmesi ve bugün Bitlis sınırları içerisinde yer alan Ahlat’a isim olmasıdır. Bu hikayeler etimolojik açıdan bilimsel olmasalar da bölge halkının içinde bulunduğu ruhsal durumu göstermesi açısından önemlidir.

Deli eden bir mavilik

Tabi Wan Gölü denince edebiyat dünyası da boş durmuyor. Aslen Wanlı olan Yaşar Kemal Wan Gölü’nü tarif ederken, tam da yazının girişinde ifade ettiğimiz duyguyu dillendiriyor. Şöyle diyor Yaşar Kemal: "Van Gölü değil, Van Denizi. Öylesine geniş ki, denizden başkası yakışmaz. Zaten Vanlılar da deniz diyorlar; gümüş tasta bir sudur. Kenarları oya oya işlenmiş bir gümüş tas. Dünyada hiçbir göl, hiçbir deniz, hiçbir su Van Gölü’nün maviliğinde olamaz. Masmavi… deli eden bir mavilik. Ne gökyüzünde vardır öyle bir mavi ne de başka bir yerde. Bir tek mavi uyar bu maviye: Diyarbakır ovasındaki çiçeklerin mavisi. Bir de bir camı kırıp kesitine bakın, işte o mavi."

Bitlisliler itiraz ediyor

Herkes tarafından bu gölün ismi Wan Gölü olarak bilinse de Bitlisliler buna itiraz ediyor. Özellikle NASA'nın düzenlemiş olduğu "Dünya Turnuvası" isimli online fotoğraf yarışmasında, uzaydan çekilen Wan Gölü fotoğrafının birinci seçilmesi bu itirazların yükselmesine neden oldu. Fakat haklarını yememek lazım, gölün isminin Bitlis-Wan Gölü olmasını istiyorlar. Peki bu göl nasıl oluştu, özellikleri nelerdir, son yapılan kazı çalışmalarında nelere rastlandı ne tür sorunlar barındırıyor?

Arkeolojik sit alanı

Wan Gölü, Wan ili sınırları içerisinde yer alan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucunda bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanması ile oluşan volkanik set gölüdür. Wan Gölü, suyunun sodalı olması nedeni ile dünyanın en büyük sodalı gölü unvanına sahiptir. Gölün yüzölçümü 3,713 kilometre (km) karedir. Birçok koyu bulunmakta ve dört tarafı yüksek dağlar ile çevrilidir. İçerisinde Adır, Akdamar, Kuş Adaları ve Çarpanak olmak üzere dört ada vardır. Bu adalar 1990' da Arkeolojik Sit Alanı olarak ilan edilmiştir.

Şifa kaynağı

Adeta bir şifa kaynağı olan göl, içerdiği magnezyum, sodyum klorür gibi maddeler nedeniyle cilt hastalıklarına iyi geliyor; sodalı suyun ciltteki yaşlanmaya karşı olumlu etkileri olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında vücutta bulunan çeşitli yara, mantar ve egzama türü hastalıklara iyi geldiği, sinüzite karşı önemli oranda çözüm sunduğu da gölün bilinen özelliklerindendir.

Kuruyor...

Geniş su kütlesine sahip olan Wan Gölü’nün aynı zamanda sodalı olması, Wan Gölü'ne farklı bir özellik katar. Sodalı suyundan dolayı gölde her türlü balık yaşamaz, bir endemik (sadece bir bölgede yetişen veya yaşayan) tür olan İnci Kefali, Wan Gölü'nün serin sularında yaşar. İnci Kefali, buraya has bir balık olmasından dolayı kimi bilim insanları bu balığa Wan Balığı adını da verirler.

Bu olumlu özelliklerini neredeyse yok edecek bazı durumlar da son dönemlerde açığa çıkmaya başlamıştır. Başta Wan merkez olmak üzere, göle kıyı olan Tatwan, Erciş ve diğer ilçelerin kanalizasyon sistemleri olmasına rağmen atık su arıtma tesislerinin yetersiz kalması gölü kirletmektedir. Sanayi kaynaklı kirlilik özellikle Et Entegre Tesisleri ile şeker ve un fabrikalarından kaynaklanmaktadır.

Yine dünyanın temel sorunlarından biri olan küresel ısınmanın yarattığı bir neden olan yağışların azalması ile de göl suyunun yok olup adeta karaya dönüşmesi ve alanın küçülmesi gibi bir sonuç açığa çıkıyor. Bu durum, aynı zamanda gölün kimyasal ve biyolojik yapısında da değişikliklere neden oluyor.

Göbeklitepe’yi anımsatıyor

Wan Gölü’nün suyunun çekilmesiyle birlikte aslında yepyeni bir bilgiyle de karşılaşmış olduk: Wan’ın bir ilçesi olan Erciş'in Çelebibağı Mahallesi Madawank mevkisinde Urartu dönemine ait yerleşim alanları, açık hava tapınma alanındaki ana kayada "T" şeklinde 3 niş (mimari bir öğe olarak duvarlarda bırakılan boşluk), kayaya oyulmuş iskele ve anakaya zeminine kazılmış lahit şeklinde mezarlar tespit edildi.

Daha önce de kayaya oyulmuş 11 basamaklı Urartu limanının bulunduğu basına yansımıştı. T şeklindeki nişler, insanların rahat ulaşabileceği türden ana kayaya açılmış olan tapınma alanları. Buraların en büyük özelliği, insanların dini ritüellerini yapabilmesi için bu alanlara gelerek tanrılarına adamış oldukları eşyaları bıraktıkları alanlar olması. Şu ana kadar ilk defa yan yana 3 nişin çıkması Urartu arkeolojisi açısından önem arz etmekte. Yine ana kayaya lahit şeklinde açılmış küçük ve büyük yuvaların içine insanların gömüldüğü tespit edildi. Bu da bu alanın, Urartular döneminde açık hava tapınım alanı olarak kullanıldığını gösteriyor.

T şeklindeki tapınma merkezi bize Göbeklitepe’yi anımsatıyor. Binlerce yıllık arayla aynı biçimli tapınma merkezlerinin oluşu ayrı bir incelemeyi ve değerlendirmeyi gerektiriyor.

Bu tarihi, coğrafi ve biyolojik önemine karşın Wan Gölü’nün kendi haline bırakılması da çok manidar. Oysa ki Urartular, Wan’ı tarif ederken, “Wan, suyun ve güneşin kentidir” demişlerdi. Sanırım dünyada suya bu kadar küsmüş başka bir kent yoktur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.